Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? bir yapıttır bu. Titiz bir zarafetle ince eleyip sık dokuduğu bundan önceki dokuz romanı da gerek tarz, gerek biçem değişiklikleriyle kapağını açtığınızda muzipliklerle karşılaşacağınız birer şaka kutusudur sanki. Saatçi işi gibi yalın, açık, dakik bir söylem. Buna bir de okuyucuyu bildik tembel okumalardan uzaklaştıran, ince ayrıntılarla betimlenen, polisiyeden bilimkurguya, turist rehberinden kullanım kılavuzuna dek geniş bir hareket alanında devinen usta işi öykünmeleri de eklemek gerekecektir. Bu biçemsel çeşitliliğin okuyucuda, en azından kitabın ilk sayfalarında tuhaf etkisi yarattığını anımsatmak yanlış olmayacaktır. Kendisiyle yapılan söyleşilerde biçemiyle ilgili olarak, en çok cümlenin “kendi kendiyle alay ettiği” anı sevdiğini söylediğinde onun neden Nabokov, Queneau, Flaubert, Faulkner hayranı olduğunu anlamak hiç de zor değildir. Dünya yaşanmadan önce okunan bir göstergeler ağıdır onun için, onları çözümlemek için yazması, tekrar yazması, düzenlenmesi gerekmektedir. Yazarın söylemine yabancı olmayan okuyucu, son kitabı Ravel’e yukarıda sözünü ettiğim “gerçek yaşam” kaynaklarının henüz tükenmediğini, Echenoz’un açacağı daha birçok kapı olduğunu görecek, kusursuz kaleminin hâlâ esneklik, incelik, kurnazlık ve umut dolu olduğuna tanık olacaklardır. İster düş kurduğunda, ister dalga geçtiğinde ya da sözün tam anlamıyla alay ettiğinde olsun, ister hüzünlendiğinde olsun Jean Echenoz, ele geçirilmesi onca zor olan bu somut yaşamı göz ardı etmediğini açıkça ortaya koymaktadır; bu yaşam kendi yaşamıdır, bizimkidir, karşımıza çıkan herhangi birinin, özellikle de sıradan, niteliksiz insanın yaşamıdır. Kitabın ilk satırlarında yer alan, banyoda küvetin içinden çıkmak istemeyen, sıcak su eklemek için arada bir musluğu sağ ayağıyla açan, bu bildik hareketi yapan sizsiniz, benim, sokaktaki adamdır, Ravel’dir, Echenoz’dur. İşte böylece daha ilk adımda yapıtının ipuçlarını vermekte bize yazar. Bir ünlünün ya şamından bir kesit sunsa da bu yapıtı bir biyografi olarak tanımlamak doğru olmayacaktır. Yazar da Lafemelle du requin başlıklı derginin 26. sayısında kendisiyle yapılan bir söyleşide bu kitabın bir biyografi olmadığını vurgulamaktadır. Ravel’in yaşamöyküsünü yazıp zaten var olan değerli çalışmalara roman türünde bir eklenti yapmayı hiç düşünmediğini söyleyen yazar, bu kitabın türünü sorduklarında kendisinin de bunun ne olduğunu bilmediğini itiraf etmiştir. Kitabın kapağında gerçi roman yazmaktadır ama bu yalnızca yayınevinin bir seçimidir ona göre. Roman öğeleri içerse de bu kitabı daha çok yeni bir arayışın ürünü olarak nitelemektedir o, roman türüyle bir hesaplaşma, ona farklı bir devinim, yeni bir çehre kazandırma isteği. MÜZİSYENİN SON ON YILI Bir müzisyenin son on yılını konu alan, tıpkı kahramanı gibi kimi zaman zarif, kimi zaman züppe, kimi zaman çocuksu bir kitaptır bu, titizlikle seçilmiş sözcükleri en az ayrıntıları kadar gerçekçi olan. Saplantı derecesinde ayrıntıyı önemseyen Ravel’den hiç de aşağı kalmayan bir Echenoz’la karşılaşacaktır okur bu yapıtta ve ikisinin ne denli benzeştiklerini fark etmekte gecikmeyecektir. Ravel kimdir? Echenoz kimdir? Bolero’yu besteleyen kimdir? Kitabın anahtarını Bolero’yu betimlerken veriyor belki de yazar: “(...) kendi kendini yok eden bir şeydir bu, müziksiz bir partisyon, nesnesi olmayan bir orkestra fabrikası, silahı sesin yalnızca genişlemesi olan bir intihar”. Bu cümlede “müzik” sözcüğünü “edebiyat” sözcüğüyle değiştirdiğinde Echenoz’un özgünlüğünü, tarzını sanırım kolaylıkla yakalayacaktır okur. Sonunu önceden bilse de her bir satırda anlatının zevkine varacak, sayfaları çevirdikçe müziğin gitgide uzaklaştığına, yitirmenin acısıyla yaşamın yavaş yavaş elden kaydığına tanık olacaktır. ? Ravel/ Jean Echenoz/ Çeviren: Beki Haleva/ Kırmızı Yay./ 102 s. ? Jean Echenoz CUMHURİYET KİTAP SAYI 912 SAYFA 19