24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aytül Akal ve Mavisel Yener bu kez dizelerle... Mavisel Yener ve Aytül Akal, kendi aralarında da, demokratik bir işbirliği yapmışlar. Şairce paylaşmışlar kitapların sayfalarını. Şiirleriyle, birlikte, doldurmuşlar altı kitabı. Birinin hakkı geçmemiş ötekine. Dayanışma içinde yapmışlar her şeyi. Ama korumuşlar da şairliğin onurunu. Biri ötekine baskın çıkmamış. Çocuklara şiirden hayat sayfası kurmak dini gösterir. Kısacası, bir bakıma her çocuk şiire ilgi duymaya ve şiirsel algılamaya hazırdır. Mavisel Yener ve Aytül Akal, çocuklar için böyle bir şiiri kurmayı başarıyorlar. Çünkü dünyaya ve hayata onlar gibi bakmayı, onlar gibi algılamayı hiç unutmamışlar. Hatta kendi çocuklarından kalan yanlarını korumakla kalmamışlar, büyüdükçe başka çocukları gözlemleyerek çocuk yanlarını daha da büyütmüşler. "Ağın bir ucunde ben / Bir ucunda dedem / Asılıyoruz sabırla. // Bir ışıltı ağın ortasında... / Bağırdım heyecanla: / 'Bak dede! / Dolunayı tutmuşuz bu gece.’ " (M.Y.) Öte yandan, şiir bir soyutlamadır. Dünyayı hayatı soyutlayıp sonra onu somut olarak yeniden ifade etmektir bir bakıma (kimi şairler bu soyutlamayı yapmalarına rağmen onu yine soyut ve kavram düzeyinde ifade ettikleri için sahici ve etkili şiire ulaşamazlar. Şiirleri, şiirden çok kavramlar sözlüğüne benzer). Akal ve Yener, bunu da başarıyorlar şiirlerinde. Hayatı önce özümseyip sonra onu şiirin somut diliyle dile getiriyorlar. Soyut kavramlarla değil. "Gökyüzünün / bir yanı gülüyor, / bir yanı ağlıyor. / Hem güneş, / hem yağmur / penceremi öpüyor. / Belli ki doğa şaka yapıyor." (M.Y.) ÇOCUK VE ŞİİR Çocuk ve şiir konusunda, karşılaşılan önemli bir güçlük de, çocukların belli bir yaşa kadar (on bir yaş) soyutlama yapamamaları. Yani şairseniz, hedef kitleniz de çocuklarsa, işiniz daha da güçleşiyor. Şiir kadar, çocuk gelişimini, algılama ve bellek düzeylerini iyi bilmeniz, şiirinizin de bu gelişime, algılamaya denk düşmesi gerekiyor. Yener ve Akal bunu da başarıyorlar şiirleriyle. Birçok felsefi ve eğitimsel kavramı, durumu, bazı eğitimcilere özgü olan işaret parmaklarını sallamadan, kavramlardan medet ummadan, somut olarak ve kolayca dile getiriyorlar. Kim bilir o kolay söyleyişe ulaşmak için ne kadar çok çalışıyorlardır. Büyümek kavramı nasıl anlatılır acaba? "İmdat" şiiri bunun iyi bir yanıtı gibi: "Küçülüyor kazağım / Eldivenim, çorabım, / Küçülüyor çamaşırım, / Yeni alınan ayakkabım... / Küçüle küçüle yok olurlarsa bir gün, / Ben ne giyeceğim anne?" (A.A.) Eski bir tartışmadır: Çocuk edebiyatına neler konu olmalı, neler olmamalı?.. Çağdaş çocuk edebiyatında bu soru artık karşılığını yavaş yavaş buluyor sanırım. Aynı dünyayı onlarla paylaştığımıza göre, hayatımızdaki hemen hemen bütün sorunlardan onlar da etkilendiklerine göre, her şey, hatta ölüm bile onlara da anlatılabilir. Yeter ki onlara uygun KİTAP SAYI ? Hasan ERKEK* emet Fuat, İlhan Berk için, dokunduğu her şeyi şiire dönüştüren adam, demiş. Aynı şeyi çocuklar için yapan iki hanım var: Aytül Akal ve Mavisel Yener. Akal'a ve Yener'e iki kişi mi demeli bilmem. İlk tanıştıklarında ve ilk ortak kitaplarını çıkardıklarında belki denebilirdi. Ama artık değil. Yeni kitapları "Ay Kaç Yaşında"da, şair kimlikleri tamamen iç içe geçmiş, eriyip katılaştıktan sonra bir tek kimliğe dönüşmüş sanki. Hangi şiirin kime ait olduğunu anlamak ya da şiirler arasında herhangi bir biçem farkı görmek olası değil. Portekizli şair Fernando Pessoa (okuyunuz: Düşsel ve Gerçek; çev: Cevat Çapan; Dünya Kitapları) kendinden dört ayrı şair yaratmış, herbiri için ayrı bir özgeçmiş ve ayrı bir şiir biçimi oluşturmuş. Bu hiç kolay değil ama iki farklı kişiden bir tek şair yaratmak da pek kolay olmasa gerek. Böyle bir aşamaya ulaşmak için yıllar, olaylar, yazılar katedilmiş, hüzünler aşılmış, paylaşımlar çoğaltılmış, zamanlar süzülmüş. Aytül Akal'la Mavisel Yener, iki ayrı bedene paylaştırılmış olan bir ruh haline gelmişler. Bundan da çocuklar için bir şair ruhu yaratmışlar. Oynasınlar, avunsunlar, büyüsünler diye ruhlarını şiire dönüştürüp çocukların ellerine tutuşturmuşlar. Yüzleri gülmüş çocukların. İki arkadaş yetinmemiş bunun da şiirini yazmışlar: "Ne varsa koyduk ortaya / Üçer beşer paylaştık harfleri. / Yaylısı, kurmalısı, tekerleklisi, / Oyuncak yaptık tüm sözcükleri... // Renkleri seçtik aramızda / Maviyi o istedi; / Ona verdim gökyüzünü, denizi / Gözlerin en güzelini. // O güneşi verdi bana / Ağaçları, çiçekleri, / Gülümseyen Aydedeyi, / Çocukluğun en güzelini... // Görünmeyeni aldık, / Kestik, biçtik, boyadık, / Sözcüklerle sarıp bağladık, / Bir de kocaman fiyonk taktık, / Şiirli bir günde / Herkesin kapısına bıraktık! // Biz iki arkadaş / Ne yaramazlıklar yaptık!" (A.A.M.Y.) ŞİİR TADINDA HAYAT Hayatı araştırıp çocuklara şiir tadında sunmak için önce yan yana koymuşlar yüreklerini, beyinlerini (Denizin Büyüsü, Kar Sesi, Mavi Ay, Kuş Uçtu Şiir kaldı, Şiirimi Kedi Kaptı), sonra büsbütün birleştirmişler (Ay Kaç Yaşında). Hayatın anlamı katmanlansın, derinleşsin, şiirin tadı artsın ve okuyan çocukların gözleri ışısın diye özveriyle silmişler "ben"liklerini, "biz"leşen bir tek "ben"de birleşmişler. Bir kısmı bencillikleriyle nam salmış olan kaç edebiyatçı yapar bunu?.. Yapsa bile kaç tanesi böyle olumlu bir sonuca ulaşır. Çünkü SAYFA 8 M Mavisel Yener ve Aytül Akal, kendi aralarında da, demokratik bir işbirliği yapmışlar. Şairce paylaşmışlar kitapların sayfalarını. vazgeçmek kadar, çaba harcamak, ontolojik bir bütünlük kurabilmek, birlikte bütünlüklü bir biçem yaratabilmek de kolay olmasa gerek. Şairlerden birinin uymayan parçaları uyumlu hale getirebilmek için yitirme korkusu duymadan düzeltmeye kalkışması, ötekine bunu incitmeden anlatabilmesi, ama ötekinin de incinmeden, gocunmadan bunu anlamasının yanı sıra, uyarılarıyla yanıt vermesi, her ikisinin de kıvamında (ki onun ne olduğunun bilinebilmek güçlü bir önseziye ve estetik beğeniye sahip olmak demektir), bir noktada durabilmeleri, o noktadan da güçlü ve etkili bir şiirin doğmuş olması ne mücizevi bir şeydir. Çocuklar için kurulan o şiire her şeyin feda edilmesi çabası bile övgüyle karşılanmaz mı? Hele şiir de güzel ve etkiliyse. O dayanışma ve kalemdaşlık da çok az yazarşairin tattığı bir duygu olsa gerek. "Resmin yarısını ben boyadım / Yarısını arkadaşım. / Şiirini yarısını ben yazdım / Yarısını arkadaşım. / Ödevin yarısını ben yaptım / Yarısını arkadaşım. // Öğretmenim 'aferin' dedi, arkadaşıma ve bana / Ayrı ayrı "pekiyi" verdi. " (A.A.) Şiir ve çocuk hem birbirlerine çok yakın hem de çok uzak iki olgu. Çok yakın çünkü, çocuklar dil öğrenmeye başladıklarından itibaren seslerle tanışırlar, duydukları sesleri çıkarmaya, onların uyumundan, tat almaya başlarlar. Bir Mavi Ay, Uçanbalık Yayıncılık, 1.B. İstanbul, 2004, 72 s. Kuş Uçtu Şiir Kaldı, Uçanbalık Yayıncılık, 1.B. İstanbul, 2004, 60 s. Şiirimi Kedi Kaptı, Uçanbalık Yayıncılık, 1.B. İstanbul, 2004, 60 s. Kar Sesi, Uçanbalık Yayıncılık, 1.B., İstanbul, 2004, 72 s. Denizin Büyüsü, Uçanbalık Yayıncılık, 1.B., İstanbul, 2005, 68 s. Ay Kaç Yaşında, Uçanbalık Yayıncılık, 1.B. İstanbul, 2006, 64 s. birlerine benzer sözcükleri zaman zaman karıştırmakla birlikte benzeşen sözcükleri peşpeşe söylemekten haz duyarlar. Tekerlemelerden, ninnilerden hoşlanmaları biraz da bundandır. Şiire doğuştan eğilimlidirler ve bu eğilim doğduktan bir süre sonra önce ses düzeyinde sonra sözcük ve tümce, ardından da tümce öbekleri düzeyinde ken ? CUMHURİYET 891
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle