04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ali Alkan İnal ile 'Beni Ölüm Gibi'yi konuştuk “Yazmak, ‘başka türlü olsun’ isteğiyle büyü yapmaya çalışmak gibi...” Gerçek, kuruntu, hakikat, delilik, bellek, aşk, zaman ve varlık… Ali Alkan İnal, ‘Beni Ölüm Gibi’de, farklı aynalardan ve biriktirdiklerimizin ‘ben’ prizmasından kırılıp parçalanarak gelenlerin hikâyesini anlatıyor. "Yazarken insanlık hallerinden birini seçip onu anlamaya ve ondan ne anladığımı anlatmaya çalışıyorum" diyen Ali Alkan İnal’la ilk romanı ‘Beni Ölüm Gibi’ üzerine konuştuk… konu metnin arka planında belli belirsiz yer alan bir ayrılık; bir insanlık hali olarak ayrılık... Eğer bir ayrılış öyküsü kurgulasaydım, o zaman geçmişte kalmış, geçmişte kaldığı için de zamansal gerçekliğini yitirmiş bir olayı anlatmam gerekirdi. Ben bunun yerine ayrılığı anlatmak istedim, ayrılışı değil. Ayrılış geçmişte de kalsa, ayrılık olarak hatırlanışı şimdiki zamana, yani gerçek zamana ait. Tabii yazarken de hatırlayışın izlediği yola uygun, öyle bir ifade biçimi kullanmayı seçtim: Birden rasgele bir olayın akla getirdikleri, araya karışan başka düşünceler, o anda gerçekleşen bir düşünce sıçrayışı ya da durumla ilgisiz bir olayın insanın gözünü alışı… Ayrılığı hatırlamaya yerleştirdim anlatırken, böylece gerçek zamanı kullanmış olduğumu düşündüm. Çünkü sanıyorum zaten tek gerçek zaman var, o da şimdiki zaman. Geçmişteki şimdiki zamanı hatırlamaya oturtmak suretiyle, akıp giden şimdiki zamana yerleştirdim. Bu, daha gerçekmiş hissi veriyor sanıyorum. Ama tabii bunu söylerken bile gerçek yerine, gerçekmiş gibi demeyi tercih ediyorum. Sonuçta bu bir kurgu, tasarlanmış bir metin… BİR HAYAT ARALIĞI Metne, içinde yer alan kişiler açısından bakınca da bir katmanlaşma var. Düşünürken ya da hatırlarken kişinin kendisini bazen başkalarının yerine koyup onların ağzından kendisine dair konuşması… Metnin kişiler yönünden üst üste bindirilen tarafı da bu. Çünkü herkes kendisi için ben’dir zaten, herkes kendisinden ‘ben’ diye bahseder. Metnin bir gerçek kişisi var, o da birinci tekil şahısla anlatan… Ama anlatan, zaman zaman kendini anlattıklarından birinin yerine koyuyor. Onun dönüp anlatıcıya bakışını yine "ben" olarak, onun yerine geçerek anlatıyor. Böylece birden fazla "ben" çıkıyor ortaya, birden fazla zamanın karşımıza çıkışı gibi… Ama böyle "hatırlaya hatırlaya" kurgusuyla sürdürseydim, herhalde ikinci bir kitap yazma imkânım olmazdı, çünkü bu kitap bitmezdi!.. Bu nedenle rasgele bir yerde nokta koydum metne. Bir insanlık hali olarak ayrılığı, bir hayat aralığı diye düşünüp anlatırken, kitap da tam tamına bir aralık oldu. Rasgele bir yerde başladı hatırlayış, sözün sonunu unutmuş gibi rasgele bir yerde bitti… "Rasgele bir olayın akla getirdikleri, araya karışan başka düşünceler, o anda gerçekleşen bir düşünce sıçrayışı ya da durumla ilgisiz bir olayın insanın gözünü alışı" diyorsunuz… Bunlardan ve metinden yola çıkarak, anlatım tekniği olarak bilinç akışı tekniğini kullandığınızı söyleyebilir miyiz? Bir edebiyat kuramcısı gözüyle bakmıyorum yaptığım işe. Hatta metnimin bir roman mı, öykü mü, anlatı mı olduğu da doğrusu pek umurumda değil. O benim için sadece metin… Anlatmak istediklerimden birini, beni CUMHURİYET KİTAP SAYI ? Devrim ÇAKIR itabın adıyla başlarsak... Beni Ölüm Gibi adı, okura belli belirsiz bir kapı aralar gibi… Romana neden böyle bir isim seçtiniz ve bu aralık kapının ardında okuru bekleyen ne? Kitaba başladığımda, daha sonra bir isim bulmak üzere rastgele bir isim yazmıştım deftere. Metnin italik pasajlarında hallerden söz ediliyor; ismin hallerinden, insanın hallerinden, halsizliğinden… Buna göre bir isim koymuştum. Ama metin ilerledikçe yeni yeni isimler geldi; eskilerinin üzerini çizip yenilerini yazdım. Kitap çıkana kadar, neredeyse bir sayfa ismi oldu… Beni Ölüm Gibi adının çağrıştırdığı aralıktan söz ettiniz; bu doğru. Çünkü, zaten metnin anlattığı da bir "aralık": Rasgele bir yerde başlıyor ve rasgele bir yerde de bitiyor anlatılan. Aralığın ardında okuru bekleyen, bulunacak bir şey yok. Metni bir aralığın anlatılışı olarak tanımlamak mümkün. Nasıl bir aralık? Kitapta belki karışıklık olarak algılanabilecek birtakım katmanlar var. Bunlar bilinçli katmanlar değil de rasgele üst üste bindirmeler diye de adlandırılabilir. Ben felsefeci değilim, psikolog da değilim; ben sadece bir yazarım. İnsanlık hallerinden söz ederken de daha çok bunun estetiği ve insanın içine işleyen yanları beni ilgilendiriyor. Yine de özet bir ifadeyle, ele aldığım SAYFA 16 K ? 891
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle