Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? kentin bilinmeyen yerlerinde. Sadece sessizlik içinde onları gözlüyordum, kuş isyanındaydı yüreğim…" Ersözlü’nün hemen tüm kitaplarına yansıyan bu izlek ona bir dönem şairi olma özelliğini katmaktadır. Yani bireysel bir çıkış değildir şiirlerine yansıyan; yaşanmış toplumsal dönemlerin fotoğraflarıdır. O kendi fotoğraflarından hareketle bir dönemin fotoğrafını yansıtmıştır. Başka fotoğraflar kullanmaktan, ideolojik slogancı bir söylemden uzak durmuştur. KANLIYÜZYIL Üçüncü şiir kitabı Aşkı Hakiki’de bu dönemi, dolayısıyla kendi kuşağını acımasızca sorgulayan lirizm ve romantizm sürmekte, ancak romantik ve lirik duygulanışlar toplumsal ve nesnel gerçeklerle tartılarak sunulmakta okura. Bunu yaparken kendinden "ben" dilinden hareket etmektedir. Dolayısıyla dönemin toplumsal ve ruhsal çözümlemesi özyaşam çıkışlı olduğu için daha gerçekçi ve içtenlikli yansımaktadır. Kendini kanlı yüzyılın çocuğu diye betimlerken yüzünü şiire dönüşünü ve kurtuluşu şiirde buluşunu, şiire umut bağlayışını şu dizelerle anlatır: "…Hep kısacık sevişme Gibiydi ömrümüzün kuralları Zamanın kanayan ellerinde, …Sanki yabancılar mahallesinde yıldızlar Ağlayarak akacaktı gök kubbeden Çocuksu sevinç aşk tökezlemişti Yüzümü şiire döndüm." 78 kuşağı tökezleyen aşklarını daha sonra yeniden özne yapıp "İnadına aşk!" diyeceklerdir. Ama aşkın ve inadın da yan yana olamayacağını görüp ikinci kez tökezleyeceklerdir: "Senin için bir şiir yazmalıyım bu gece Mesela anlatmalıyım aşk için Ne kadar kahraman olmadığımı Aşkın aşka nasıl yenildiğini Bir de aşk için nasıl çıldırdığını aşkın." "Ben Kendim" adlı bölümde 12 Eylül günlerinden bu güne kendindeki değişimi sorgular. Değişimin kendi yaşamında görünen yanı; kedisi, karısı ve oğludur. Ancak içindeki ateş değişmemiştir. Devrimden vazgeçmediğini toplumcu gözlemci ve söz ustası biçemiyle belirtmektedir.Bu itirafın gerçekliği Ersözlü’ nün gazeteci kimliği ile somutlanabilir. Ülkenin her alanda demokratikleşmesi, insan haklarının tartışmasız yaşama geçirilmesi için toplumsal dayanışmaların içinde bulunmayı seçmesi bir göstergedir. Bunu Mine Kırıkkanat, Piriştina’nın ölümü nedeniyle yazmış olduğu yazıda çok özlü bir cümleyle betimlemiş: "…Paris komününden çıkıp gelmiş bir yakışıklı duruyordu karşımda" Kırıkkanat’ın karşısında duran adamlar, Piriştina ve Ersözlü’dür. Kırıkkanat fiziğiyle görmüş bu düşünsel duruşu. Şiirlerinde daha belgelidir bu düşünsel duruş ve kararlılık; "Boynu bükük bir menekşe olduğuma bakıp da Senden vazgeçtim sanıp sakın aldanma Yedi kat yerin altında örgütlenip CUMHURİYET KİTAP SAYI Takılıveririm saçlarının arasına" ".. Ah bu ülke çok incitti bizleri Sahi sevdim, çok âşık oldum ama Hiçbiri senin ve ülkem gibi değildi" Bir başka şiirinde birey olma gerçekliğini düşünsel bir derinlikle yansıtır. Nâzım Hikmet, E.Cansever, C. Süreyya, M. Altıok ve B. Aysan gibi ustaların yapıtlarındaki özgür koşuklarıyla metinler arasılık oluşturarak şiirini canlı kılar. Böylece şiir okuru derin yapılara çekilerek düşünmeye sevk edilir. Aynı zamanda okur, duygudüşünce akış ve iletişiminin uyum içinde olduğunu güçlü biçimde duyumsar. "Kahkahalar artık camla çizilmiştir. Annemiz ölür öksüz kalırız. Babamız ölür kendimiz oluruz. Kendimiz olunca yeniden ölürüz." Aynı kitabın ayrı bir özelliği de aforizma tadındaki dizeleridir.. Yergiyi şiire yedirmedeki yaratıcılığı dile egemen oluşunun göstergesidir. Bu göstergeler şairin nereden beslendiğinin kanıtıdır aynı zamanda. Tavşan gider ekine Kulakları dikine Onlar bir hiçi besliyor Hepsinden bana ne Yergiyi, şiire giydirmedeki yaratıcılığı Türkçeye egemen oluşunun göstergesidir. Bu söylem biçemi Can Yücel’in dizeleriyle metinler arasılık oluşturmaktadır. Solcuymuş / Gülmeyi unutmuş Solcuymuş / Köprü altı cam cam Öyle solculuğu/ öper benim Can babam İZMİR’İN KOKUSU... Ünal Ersözlü öğrencilerin "Şiirinizin havasında hangi kent ya da kentler dolanmakta?" sorusuna: "Birçok kent uzam olarak şiirimi beslemiştir. Kendimi daha çok Symirna’ya (İzmir) ait görmekteyim" diye yanıtlamıştır. Gerçekten birçok şiirinde, İzmir’in kokusu, rengi, meltemi yansımıştır. Okuyanlar bu tadı hemen yakalayabilir. O şimdi Antalya’da; turunçların, yusufların (mandalina) azaldığı; meydanlara plastik turunçların dikildiği kentte gazetecilik yapmakta. Her ne kadar "şairim" demese de köşe yazılarını şairliğinden gelen özgün biçemiyle yazmayı sürdürmekte. Gazeteciliğini şairliğinin keyfiyle yapmakta. Artık başlıktaki sorunun yanıtını verebiliriz: Ersözlü, şair bir gazetecidir. Yazıya Ersözlü’nün dizeleriyle başladık, çok güncel bir temaya değindiği dizeleriyle bitirelim: "Ey insanlar, haydi hemen ayağa kalkın, ya da gidin Sakınmayın, sıkılmayın can üstünden kan üstüne basın Bol bira için, maç seyredin, arada sırada savaş bakın Şimdi akşamdır: Utanan bir geceden taze bir sabah doğmaz Amerika! Açlığı bile unutur insan ama zulmü unutmaz" ? **Burdur Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Görevlisi Aşkı Hakiki/ Ünal Ersözlü / Çınar Yayınları, 2003/ 130 s. 863 SAYFA 9