03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ünal Ersözlü'den 'Aşkı Hakiki' Şiir sanatının yolcusu Ünal Ersözlü 'Aşkı Hakiki’de yaşadığımız dönemi, dolayısıyla kendi kuşağını, acımasızca sorgulayan lirizm ve romantizmini sürdürmekte, ancak romantik ve lirik duygulanışları toplumsal ve nesnel gerçeklerle tartarak sunmakta okura. Bunu yaparken kendinden "ben" dilinden hareket etmekte. Dolayısıyla dönemin toplumsal ve ruhsal çözümlemesi özyaşam çıkışlı olduğu için daha gerçekçi ve içtenlikli yansımakta. Kendini kanlı yüzyılın çocuğu diye betimlerken yüzünü şiire dönüşünü ve kurtuluşu şiirde buluşunu, şiire umut bağlayışını da anlatır bizlere. ? Kâmuran Semra EREN* nal Ersözlü bir aşk şairi mi?" sorusu çok doğru olmaz. Çünkü "Aşk bir şiirdir; şiir de bir aşktır aslında" diye bir tanımlama da ben yapabilirim. Ancak aşkı anlatan her şiir farklı bir pencereden bakar dünyaya. Kimi duygu seli olur, içlendirir; kimi öğretmen olur ders verir; kimi bilgece gönülleri erdirir. Hele şairler… Günümüz okurunun en çok iletişim kurmak istedikleri kimliklerdir. Yirmi dört yıldır öğretmenim ve bizzat tanığım; öğrencilerim en çok şairlerle ve dolayısıyla sanatçılarla birlikteyken mutluydular. Bunu nedenlerisonuçları tartışılıp değerlendirilebilir elbette. Ancak ben öğrencilerimi şairler ve sanatçılarla buluşturma alışkanlığımdan hiç vazgeçmedim. Türkçe öğretmeni olacak öğrencilerimle de her dönem ayrı ayrı ozan ve yazarları buluşturmaya devam etmekteyim. Onların nasıl yazdıkları konusunda soru sorarak konuşup söyleşmeleri biz öğreticilerin yapmış olduğu şiir çözümlemelerinden daha çok kalıcı olmakta. Bu gerçekler ışığında biten öğretim yılında tanışıp söyleştiğimiz konukla “Ü rımızdan birisi de Ünal Ersözlü idi. Bir iki yıl sonra öğretmen olacak gençlerimizin ustaca hazırladıkları programı izledikten sonra kürsüye çıkan Ersözlü, "Kendine henüz "şair"diyemediğini belirten çok alçakgönüllü, yalın ve içtenlikli bir teşekkür konuşması yaptı. Daha sonra da gazetecilikten şairliğe, köşe yazılarından – şiir yazmaya yönelik sorulan oldukça ilginç soruları yanıtladı. NEDEN ÜNAL ERSÖZLÜ? Şiir ödülleri çoğu kişiyi belki çok ilgilendirmez. Ama beni birçok yönden ilgilendirir. Birincisi adına ödül konulan şairin ustalığının yaşatılmasıdır. "Usta olmuş bir şair, kendini yaşatır zaten, ödüle gerek yoktur" diyenler olabilir. Belki de doğrudur, ancak eksik. Çünkü bu ödüller her yıl o ustanın sanatının konuşulmasını düzenli kılmaktadır. Ayrıca ödüller, "yaşam boyu sanat" iletişiminin farklı bir etkinlik alanıdır. Diğer yandan adına şiir ödülleri konulan ustaları geçecek ustaların yetişmesine destek vermesi yönüyle de önemlidir. Kuşkusuz her ödül alan, ustalık belgesi almış anlamına gelmez. Ancak bir usta adına aldığı ödülün sorumluluğu içinde yazar ve kendini aşmanın yollarını arayarak çalışır. Bu çalışma kararlılığı onu sanatın yolcusu yapar. İnsanların yakıldığı bir ülkede, yakılan şairler adına şiir ödülü konması, bu kara günün, her yıl sanatla yeniden yargılanması anlamına gelmekte dir. Bu anlamda Behçet Aysan şiir ödülünü alan şair iki yönden sorumluluk içindedirler. Aysan şiirinin hep var olacağına dair bir direniş bildirgesine imza atmaları nedeniyle sorumludurlar. İkincisi; Aysan’ı ve 37 canı yakan kara yobazları, her yazılan şiirle yeniden yargılayarak toplumsal bilinci diri tutma duygusunu sürekli kılmakla sorumludurlar. BEHÇET AYSAN ŞİİR ÖDÜLÜ Ünal Ersözlü 1998’de "Gidiyorum, Adın Unutuluş Olsun Diye" adlı kitabıyla, bir şair arkadaşıyla birlikte paylaştı bu ödülü. Bu kitaptaki şiirlerinde özellikle "gitmek", "unutmak", "unutulmak"gibi eylemleri düşünsel ve toplumsal boyutlu imgelemlerle etkili bir biçimde kullanmış: "Yüreğim hoş geldin Tam zamanında geldin Sıvas’tan mı geldin Yorgunum sazımda Koca bir ağıt perdesi Mührümde Behçet Aysan damarları … Metin Altıok acının kiracısı Utanç heykelleridir diğerleri" Ataol Behramoğlu "Sevgilimsin" adlı şiir kitabında: "Sevda nedir ki Dokunursun süzülür geçer Şiir nedir ki sezilir geçer İnsan nedir ki Bir şeylere üzülür, sevinir geçer" diyor. Elbette kimi şiirler okunur geçilir, Öyle şiirler de vardır ki gönülden gönüle; dilden dile gezinir gider… Hem Aysan’ın hem de Ersözlü’ nün şiirleri gönülden gönüle akışı, dilden dile söylenişi gerçekleştirmiş. Bu yüzden yaşanılan şu sarı sıcak günlerde, onlara ait kimi dizeleri anımsayıp değerlendirmekte yarar var. Aysan , 68 kuşağından. Onun adına konulan ödülü alan Ersözlü ise 78 kuşağından. Her iki kuşağın şiirleri karşılaştırmalı bir yöntemle değerlendirildiğinde ortaklıkların yanı sıra önemli ayrılıkları görmek olasıdır. Aysan’ın "Sevmeyi unutmuşuz kardeşler, Yalan her şey gibi Aşklarımız da Yaşamı ölüm diye anlatıyorlar bize Yalanı gerçek diye" diyen dizelerdeki "kardeşler" seslenişi uyanmaya bir çağrıdır. Bu çağrıda başkaldırı, öfke, bir o kadar da inanmışlık ve umut var. Öte yandan Ersözlü’nün: "…bir bıçaklamak geliyor önce Kalbini deşiyorlar insanın ayrılıktır Sonra serseri bir mayın patlıyor Esir düşüyoruz yeryüzü cephelerinde" derken 78 kuşağının yenilmişliğine özeleştirel bir ağıt yaktığı görülmekte. Okyanusların Defterinden adlı kitabının girişinde de bu değerlendirmeyi belgelemektedir: "Sokaklarda sessiz bir kurşun gibi geçiyor ömrümüz. Kimileri rüzgâra vuruyordu kendini, kimileri ise ölüyordu KİTAP SAYI ? SAYFA 8 CUMHURİYET 863
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle