Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? emund Hurwitz, 'Adem ile Lilith arasındaki güç savaşı'nı, "asırlarca süren ve ataerkil sistemdeki erkeğin konumu ile kadınların eşit haklara sahip olma talebini temel alan cinsiyetler arası savaşın aynadaki görüntüsü olarak" değerlendirmiştir. KADININ KONUMU Aslında ne Antikçağ, ne Ortaçağ ne de onu izleyen yüzyıllarda bu sorun çok önemsenmedi. Cinsiyetler arasındaki ilişkiyi karşılaştırmaya gerek yoktu: Kadın, erkeğin egemenliği altında olmak zorundaydı. Havari Aziz Paulus, 'Erkek kadından değil, kadın erkekten yaratılmıştır. Erkek kadının isteklerini değil, kadın erkeğin isteklerini yerine getirmek üzere yaratıldı.' demişti. Ne de olsa kadın Âdem'in kaburga kemiğinden yaratılmıştı. Bu bakış açısı, kadının yüzlerce yıllık toplumsal konumunu belirleyen temel faktördü. Kadın, dört büyük dinde de 'günah kaynağı' olarak görüldü. Bunun nedeni Havva'ya kadar uzanıyor. Yasak meyveyi dem’le birlikte yemesine rağmen, işlenen günahtaki suçluluk payı eşit değildi: Kandırılan dem değil, Havva'ydı. Çünkü, yılanın (bedeninin alt kısmı yılan biçimindeki Lilith’in) sözüne inanmıştı. Söz konusu ortak bir günah olsa dahi, günahkar ve suçlu olan kadındı… Kandıran ve kandırılan her koşulda yine kadındı. Türk yazınında Lilith’i doğrudan anlatan kapsamlı bir yapıt söz konusu olmamakla birlikte çeşitli anımsatmalar ve göndermeler yoluyla yaratılış mitine ve Lilith’e açılan yapıtlar vardır. Bunlardan bence en dikkate değer olanı, Leyla Erbil’in novellası "Cüce"dir. Bu kısa yapıtında Leyla Erbil, roman anlatıcısı ve kahramanı olan Zenîme’nin sanrıları ve düşleri yoluyla yasak meyve mitine göndermeler yapar. Bedeninin alt kısmı yılana dönüşen kadın (Zenîme), Kafkavari bir söylemle, ‘içeriden’ anlatılır. Değişim ve dönüşümünü bizzat yaşar kadın: "Kaydım biraz daha bollaştırarak kendimi aşağıya sonra kuyruğumla tutunduğum daldan karnımı göğsümü ve başımı çözüp, havaya kaldırarak geçtim hilal durumuna ve bedenimi iyice ona doğru uzatarak sundum elmayı: Hadi ama, kaçırma artık bu fırsatı!" dedim en koloratur işveyle.(…)Çözdüm halatı; kendimi kendime çektim ve elmayı hayranlıkla beni seyreden adamın eline tutuşturdum. Dişledi." ("Cüce" s.90) Kısa süren bir roman gerçekliği taşıyor olsa da, romanın anlatıcısı ve kahramanı Zenîme’nin Lilith’e dönüşmesidir bu sahne. Burada yasak meyve adama (dem’e) sunulmaktadır. Kahramanın adının Zenîme olması, Osmanlıca zen: ‘kadın’ sözcüğünü çağrıştırmaktadır. Zenîme ise ‘hiçbir kavme mensup olmayan, soysuz’ anlamına gelmektedir ki bu durum Lilith’in binlerce yıldan beri taşımak zorunda kaldığı karanlık yüzüne de uygundur… "Kadın, erkeklerin istekleri için vardır."ön kabulü ve benzeri dayanaklardan güç alan erkekler, binlerce yıl boyunca, kadınların kişiliğini baskı altına aldılar ve onları kendilerine ait bir mal, bir eşya gibi gördüler. Geçen yüzyılda yoğunlaşan kadın direnişi bu duruma karşı çıktı. Eşit haklar ve özgürlük için savaşan Lilith'i de kendilerine simgesel figür olarak seçtiler. Lilith'in savaşını başarıyla sona erdirememesi onları yıl dırmamakta, tam tersine Lilith efsanesi, arzuladıkları toplumsal konuma ulaşmak için onları biraz daha kamçılamaktadır. Modern çağlarda Lilith, feminizmin, kadın özgürlüğünün ilk simgesi haline geldi. Bu isimde dergiler çıktı, kafeler açıldı, sadece kadın müzisyenlerin katıldığı 'Lilith Fair' adlı gezici müzik festivalleri düzenlendi. 'İdeal kadın' olarak tanımlanan Havva gibi olmak istemeyen kadınlar, tepkilerini dile getirmek için kız çocuklarına Lilith adını verdiler. Alternatif dinler kurmaya çalışan kimi 'New Age' grupları kendilerine bir 'Lilith' kültü yaratmayı sürdürdüler… BÜYÜK GÜNAHKÂR Karanlıktaki özgür ve asi kadın Lilith hakkındaki yorum ve bilgilerin önemli bir kısmı Vera Zingsem’in "Lilith, Adem’in İlk Karısı" başlığını taşıyan kitapta yer almakta. Lilith kültüne ilgi duyan, kadının tek tanrılı dinlerde niçin şeytani ve baştan çıkarıcı olarak görüldüğünü merak eden, insan nefsine güvensizlik üzerine kurulu ahlak anlayışının kökenlerini irdelemeye, araştırıp sorgulamaya çalışanlar, farklı yorumlar ışığında "şeytanilik" ve "kadın" konusuna yeniden bakabilirler. "Kabul etmemiz gereken bir gerçek ise bizim kültürel tarihimizde kadının imajının oldukça derin bir şekilde Havva tarafından belirlenmiş olmasıdır.(…) Kadın kendini hiçbir zaman birleşmez iki uç arasında bulur. Kadın ya büyük günahkardır; Yunanistan’da Pandora’nın olduğu gibi, dünyanın tüm felaketlerinin sebebidir ya da Goethe’nin Faust’undaki Gretchen gibi mutlak saflık…’tır. Her iki örnek de kadınlarda sonu gelmez suçluluk komplekslerini teşvik etmek amacını taşır. Günahkar kimliği altında onlara kişisel bir günah oldukları ve ilk yaratılış gününden beri suçla dolu oldukları empoze edilir. Yüklenen masum, saf kimliği ise kadını çok kısa sürede tam tersine dönüştürür; çünkü bu rolü oynamak gerçek bir kadın için mümkün değildir…" (s.151152) Bu durumda binlerce yıldır kadına yüklenen "şeytanilik" de aslında kadının eşitlik ve özgürlük arayışına karşı ataerkil, tek tanrılı kültürlerinin verdiği olumsuz bir yanıttır. Akıllı ve özgür değil, tam tersine boyun eğen ve her koşulda erkeğe tabi olan kadındır ideal olan. Dolayısıyla Lilith’in binlerce yıldan beri –haksızca ‘karanlığın şeytani kadını’ olarak nitelendirilmesi bu bakış açısının doğal bir yansımasıdır. Yaşamı, dünyayı sorgulayan çağdaş kadın için, kendisine binlerce yıldan beri dayatılan Havva rolünün geçerliliği kalmamıştır. O, artık her zorluğu, haksız suçlama ve yorumları göğüsleme pahasına Lilith gibi olacak ve bir gün mutlaka şeytanın zincirlerini de kıracaktır. ? hulyasoysekerci@yahoo.com Kaynaklar: Vera Zingsem, "Lilith", Çeviren: Devrim Doğan Yüzer, İlya Yayıncılık, 2006. "Lilith" Focus Dergisi, Ocak 2004. Gülnur Seyhanoğlu, "Lilith: Bir Feminist İdol" (Hürriyetim, 28 Şubat 2000, Pazartesi, arşiv) Leyla Erbil, "Cüce" novella, İş Bankası Kültür Yayınları, 2003. CUMHURİYET KİTAP SAYI 863 SAYFA 17