Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hasan Hüseyin Yalvaç'la 'Şair ve Şiir' üzerine ‘Şiir, yaşama biçimim...’ Şair Hasan Hüseyin Yalvaç’ın "Şair ve Şiir" adlı kitabı Sone Yayınları tarafından yayımlandı. Hasan Hüseyin Yalvaç şiir anlayışını şöyle açıklıyor kitabında: "Şiir işçiliğini salt masa başına indirgemek yanlış bence. İşçilik, şiire nereden baktığına bağlı. Yaşamla iç içe olan şiirin işçiliği yine yaşamla şekillenir. Soyut bir şiirin işçiliği ‘masa başı’ söylemine daha yakın. Kapalı odalarda üretilen şiirlerin işçiliği, gün yüzüne çıkınca genetik bozukluklar yansıtan bir ucube gibidir." Hasan Hüseyin Yalvaç ile "Şair ve Şiir" üzerine konuştuk... ? Kadir İNCESU aşayarak yazmalı. (...) Sömürenlerin her gün yeni bir şair ve yazar piyasaya sürmeleri nedensiz mi sence" diyorsunuz. Edebiyatımızı da hızla tüketiyoruz. Bugün liste başı olan bir yazarı ve kitabını kısa bir süre sonra hatırlayan çıkmıyor. Yazar kalıcı olmak için ne yapmalı? Yazarın yapacağı, şairin yapacağı tek şey, işini yapmak. Bir sanatçı, sanatını 'ben kalıcı olacağım’, diye üretmez, üretemez. Kalıcılık gelecek zamana da seslenebilmekten, o çağın insanıyla örtüşebilmekten geçer. Bunu başarabilmekse, üretim içindeki yerini kavramakla, duruşunu bilimselliğe oturtmakla olasıdır. Sanat, somutun soyutlamasıdır kısaca. Somut da bilimsel bir gerçekliktir, sanal değildir. İnsanı kendi zaman/mekânında çözümleyebilen sanatçı onu üretiminine taşıyabilir tüm boyutlarıyla. Çok geniş bir dizgeye oturtabileceğimiz insan özellikleri yeterince kavranamazsa, çizilecek tipler hep noksan, sakat olur. Olduğu gibi sanatsal açıdan verilebilirse yaşamı uzar sanatın, dolayısıyla sanatçının. İnsana ve geleceğine taraf olup bir şeyler yapanlar natın tüm elemanlarını yerli yerinde kullanarak somutlar eserini. Ki bu noktaya varınca hiçbir güç onu yok sayamaz ve o noktada 'aydın' kimliği de onanmış olur. Yine belirtmekte yarar var; sınıfının aydını, sanatçısı olabilir o yazar, şair. Örneğin; emekçi sınıftan yana biri olarak burjuvanın aydın sanatçısını okurum, değerlendiririm. Çünkü karşı sınıftan da olsa, yarınına dönük sanatsal bir yapıt vermek zorundadır aydın sanatçı. Burjuva da emekçi sınıfın aydın sanatçısını aynı yaklaşımla değerlendirmek zorundadır. Ne acıdır ki ülkemizdeki toplumsal bilincin evrimi hep dış müdahalelerle çarpıtıldığından, birbirini anlamakta zorlanmaktayız. 12 Eylül öncesine şöyle dönüp baktığımızda nice sanatçının öldürülmesinin; hem insani değer açısından hem de ülkemiz aydını olarak kültürümüze, bilimimize verecekleri yararların düşünülmediğini göstermektedir. Emperyalizmin bilerek bilmeyerek hizmetine girenler, yiten insanlarımızla kendi ülkelerine, geleceklerine zarar verdiklerini görmedikçe; insanımızın kültürel bilincini yükseltmedikçe, birilerinin oyuncağı olmaktan kurtulmak da zor gibi geliyor bana. Sınıf bilinçleri insan bilincini kavramadıkça bu dünya herkese cehennem olmaya devam edecektir. Burjuvazinin tüm varlığı da onu cehennem olan bir dünyada kül olmaktan kurtaramaz. İşte bu nedenle hangi sınıftan olursa olsun aydın sanatçının oluşmasını önemsiyorum. 'Şairler şairleri sevdiğinde şiir adam olacaktır.' diyorsunuz. Pek ümit yok gibi görünüyor... Ümitsizlik insanın karanlığını çoğaltandır ve benim insana yakıştıramadığım bir duygudur. Şair, sanatçı öznelinde düşünürsek, ürünün adam olması esastır bence. Sevgi, dayanışmayı içerir. Rekabet daha iyinin üretilmesi için olmalıdır sanatçılar arasında. Hasan İ. Dinamo, V. Günyol, Attilâ İlhan, Hasan Hüseyin, Enver Gökçe, Rıfat Ilgaz, Zihni T. Anadol, Ömer Nida, M. Başaran, Göngör Gençay, Demirtaş Ceyhun, Muzaffer Arabul, İ. Balaban, Enver Atılgan, Remzi İnanç, Sefer Aytekin, Muzaffer İzgü, Aziz Nesin, Aydın Aydemir, Cahit Külebi, Fikret Otyam, Metin Demirtaş, Kerim Korcan, Bekir Yıldız gibi büyüklerimin, ağabeylerimin sohbetlerine katıldım, sofralarında bulundum. Onların tüm aralarındaki çelişkilere rağmen yol göstericiliklerine, ön açıcılıklarına tanık oldum. Bu duyarlılığın günümüzde gittikçe yittiğini görmekteyim. Sanki birbirlerine omuz verecek ? KİTAP SAYI 863 “Y kalmış bugüne. Elimizde böyle bir veri var kalıcılardan. Kalıcılıkta kıstas bence bir yüzyıl olmalı en azından, yani 34 kuşak sonrasında da okunabilmeli o ürünler. ‘AYDIN SANATÇI’ Günümüzde "aydın sanatçının" sorumluluklarını yerine getirdiğine inanıyor musunuz? Zaten görevini yerine getiriyorsa 'aydın sanatçı' diyebiliriz o sanatçıya. Görev, üretilenin insanı eylemli kılmasıyla somutlaşır. Ayak oyunlarıyla, meşhur olmak sevdasıyla görev örtüşmez. Sorumluluk ister görev bir de taraf olmayı. İster burjuvadan yana olsun, ister proleteryadan yana. Taraf olmasını sınıfsal/sanatsal yaşama geçiremiyorsa, ne kadar şişirilirse şişirilsin sonu patlamadır. Gerçek sanatçı işini yapar salt. Sa SAYFA 4 CUMHURİYET