19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? dünyayı tekrar büyüsüne kavuşturmaya çalışır. Onun düşüncesinde ilerlemenin, gelişmenin, evrimin zerresine rastlanmaz. Tarihi akışına bırakmak, onu egemenlerin oyuncağı kılmaktır. Onun amacı tarihi tersine işletmektir sanki. Tarihi tersine taramak. Evet bunun adı devrimdir” diyor Besim F. Dellaloğlu. Bu kitapta Dellaloğlu’nun Benjamin’den derlediği makaleler yer alıyor. 12 Eylül ve Andıçlanan Gazetecilik/ Oral Çalışlar/ Güncel Yayıncılık/ 246 s. doğru gitmekte...” diyor Roland Barthes. Roland Barthes’in 1971 ile 1973 yılları arasında son halini verdiği bu iki metnin yazgıları farklı olmuştu. ‘Metnin Hazzı’ büyük ilgi görürken, ‘Yazı Üzerine Çeşitlemeler’ ancak yazarın ölümünden sonra değer görmüştü. İlk basımlarından yirmi yıl kadar sonra bu metinler Carlo Ossola tarafından yeniden bir araya getirildi. Yaşandı mı Acaba?/ E. Mine Özman/ MİGE Art/ 520 s. “‘Mutlu çağların tarihi yazılmaz’ diyenler vardı eskiden. Sonraları, ‘Mutluluğun romanı olmaz’ diyenler de çıktı. Böyle yorumlar bir gerçek payı taşısa da, bazen geçerli değil. Mine Özman’ın hayat ve sanat öyküsü, işte belirgin bir istisna. Elinizdeki eser, güzellikler içinde yaşanan ve aileye, eşe dosta, topluma mutluluklar veren bir insanın ‘künye’si. Mine Özman, bir masal gerçekliği ve rüya âlemi içinden, ‘Yaşandı mı Acaba?’ diye soruyor. Okuyunca içimize sindire sindire anlıyoruz ki yaşandı, yaşanmış. Hem de güzel ve güçlü yaşanmış. Mutlu bir yaşamın da öyküsü olur, vardır” diyor Talat Sait Halman. Maya/ Cafer Tiryaki/ Berfin Yayınları/ 376 s. Evlilik Sanatı I/ Selin Özkök Karacehennem/ Epsilon Yayınları/ 166 s. İstanbul Üniversitesi Pedagoji Bölümü’nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde asistan olarak “Eğitimi Zor Çocuklar” üzerine yüksek lisans yaptı. Uzun yıllar Amerika ve İsviçre’de yaşadı. İnsan ilişkileri, normal çocuklarda davranış bozuklukları, çocuklarda ve gençlerde uyum problemleri, gençlik sorunları, anaokullarında çocukların sağlıklı gelişiminde anne ve babaları yönlendirme, evlilik sorunları danışmanlığı gibi konularda yoğunlaştı. Araştırmalar, çalışmalar, danışmanlıklar yaparak eğitimini daha ileriye götürdü. Selin Özkök Karacehennem iyi bir iş kadını, çalışkan bir lider olarak 1997 yılında tüm Amerika’nın en başarılı 200 kadını arasına seçildi. Yılların birikimi olan bilgisi, gözlemi, analizi ve tecrübelerini paylaşarak geniş kitlelerin anlayabileceği bir kolaylıkla öğretebilmeyi ve çözümler üreterek faydalı olmayı amaçlıyor. Selin Özkök Karacehennem radyo, TV ve medya aracılığı ile röportajlar yapıyor. Sabah gazetesinin Günaydın ekinde yazıları yayımlanan yazar, mesleki geliştirme eğitim seminerleri vererek, panellere katılarak ve kulüplerde, sivil toplum kuruluşlarında konuşmalar yaparak insanlara faydalı olmaya çalışıyor. Bu kitabında yazar evliliği konu alıyor. Karikatür Nasıl Çizilir?/ Kâmil Yavuz/ Kendimin Yayınları/ 80 s. Karikatür çizeri Kâmil Yavuz bazı okullarda 1996 yılından bu yana karikatür eğitmenliği yapıyor. Bu konuda çok fazla kaynak olmamasından yakınan öğrenciler ve diğer eğitmenler için Yavuz, son yılların çizgi birikimini bu uygulamalı kitapta toplamış. Karikatürün ABC’sini özellikle ortaöğretim okulları için 80 sayfalık örnekleriyle, uygulamalı basit bir dille anlatan bu kitap ayrıca, boş sayfalara o konuyla ilgili ilk uygulamaların da çizilebilmesi açısından kolaylık sağlıyor. Karikatürün mizah dergilerinde yayımlananlardan çok farklı bir sanat dalı olduğunu anlatmak adına da hazırlanan bu kitapta Anadolu Ünv. Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Prof. Atila Özer’in yazıları da yer alıyor. Kitapta Cemal Nadir’in karikatürleri de yeni başlayanlar için bu defa eğitim olarak yayımlanıyor. Çıplak Güvercinler/ Zeynep Aliye/ İskele Yayıncılık/ 144 s. “Tekinsiz gibi duran bir dünyada, yaşama tutunmaya çalışan, kimi zaman kendilerini aşan beklentileriyle, kimi zaman da beklentisizlikleriyle bize tanıdık gelen insanların hikâyelerini anlatır Zeynep Aliye. O inanılmaz derecede sıradan, bir o kadar da gerçeküstü gibi duran bu kişilerin örselenmişliği, yaraları, o yaraları sarmaya çalışma biçimleri bize çok uzak gelir ilk okuyuşta. Güçlü bir dinsel yapı okuru kavrar, önüne birbirinden güçlü imgeleri sürmek için. İşte o imgeler, insanı bu denli yalın ama derinden kavrayan imgeler, bir süre sonra o uzağımızda kaldığına inandığımız kişileri yanı başımızda soluk verir hale getirir. Çarpıcı yalnızlıklarında, koyu çaresizliklerinde, satır aralarından bize bizi anlatan bir duygu sızar, acıtarak, hüzünlendirerek. İşe o zaman, o uzak gibi duran tekinsiz dünyanın ta içimizde bir yerlerde bulunduğunu duyumsarız. Zeynep Aliye her yapıtında okurunu baş döndürücü bir serüvene davet eder, biraz kendi derinliklerine pencere açmak, biraz da okurun sımsıkı kapalı pencerelerine ulamak için. O pencerelerden ne gördüğümüz ise edebiyatın bize eşsiz bir armağanı olacaktır” diyor Nedret Tanyolaç Öztokat. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 837 Oral Çalışlar, bu çalışmada, Türkiye’de 1980’den bu yana basının ve gazeteciliğin geldiği noktayı, son 25 yılın temel olaylarıyla birlikte gözler önüne seriyor. Basında ‘Tan tipi gazetecilikle’, doğrudan sansür ve yasaklamalarla başlayan etik kayışın, 90’lı yıllarla birlikte ‘otosansürün’, ‘andıçların’, ‘taraflı haberlerin’ ve ‘iş takipçisi gazetecilerin’ normal karşılandığı bir medya anlayışını ortaya çıkarması, kitapta kronolojik bir sırayla ortaya koyuluyor. Yazı Üzerine ÇeşitlemelerMetnin Hazzı/ Roland Barthes/ Çeviren: Şule Demirkol/ YKY/ 142 s. “Yazı, yüzyıllar boyunca bir borcun tanınması, bir değiştokuşun güvencesi, bir temsil etmenin imzası değil miydi? Ama günümüzde, yazı yavaş yavaş burjuva borçlarından vazgeçmeye doğru, sapkınlığa doğru gitmekte, anlamın sınırına, metne “Her şey, her dakika değişiyordu. Sonuçlarının belki çok sonraları anlaşılabileceği, iğneyle kuyu kazmak biçiminde bir değişim çabası içindeydi bütün maddeler. Hepsi de bu yazgıya boyun eğmiştiler. Maya, boğazında düğümlenen kaygılarla kendini pencerenin önüne zor attı. Kentin alabildiğine uzun ufkunda bir tanyerinin beyaza dönmeye başlayan gri renklerine, bir de onun altında uzanıp giden ışıkların binlercesine baktı. Bu ışıkların altında yaşayan, soluk alıp veren milyonlarca insanı getirdi usuna. Artık ormanları terk etmiş, akan suları yaşamından çıkarıp atmış ve fırtınaları önemsemeyen milyonlarca insanın evrimleşmesine neden olacak neleri kalmıştı? Bu soru onu korkuttu. Çünkü sorunun yanıtı kötü şeyleri getirmişti usuna. İnsanlığın çoğunluğu doğanın değil de, toplumun kurallarıyla değişim geçiriyor demekti bu. Zaten Profesör Kuray’ın kuramı da bunu öngörmüyor muydu? Özgüllükten kopuş, insanın çarpık bir yapılanışına yol açarak ilkel güdülerinin uygarlıkla elde edilen yetilerle uzlaşıp birbirine karışmasına neden olmuştu. İlkel güdülenmeler, sonradan edinilmiş yetilerle kaynaşıp çağdaş insanı çarpıtmıştı. İnsan çarpıtılmıştı!.. Dinden, büyüden, eciden, bücüden! Çarpılmıştı insan!.. Çileden, hazdan, acıdan ve tutkudan... ‘Çarpılan insan, tapan insandı!’” ‘Maya’ Cafer Tiryaki’nin yeni romanı. SAYFA 44
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle