19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A TÜYAP Bursa Kitap Fuarı’nın bu yıl dördüncüsüyle buluşacağız. Fuara ilişkin bilgileri dergimizin 2428. sayfalarında bulabilirsiniz. Nezihe Meriç’in son kitabı “Çisenti”, Meriç’in öykücülüğünde yeni bir dönemin başlangıcı bence. Birbirinden farklı ama birbiriyle bir derece ilgili olan on dokuz öyküden oluşuyor “Çisenti”. Birsen Ferahlı, Meriç’in bu yeni kitabını değerlendirdi. Arife Kalender, şairlerimiz üzerine incelemelerini genellikle dergimizde yayımladı. Bu yazılardan oluşan kitabı “Şiir Irmakları” Phoenix Yayınları tarafından yayımlandı. Arife Kalender’le kitabını konuştuk. Zeynep Uzunbay, İzmir’de yaşayan şairlerimizden biri. Kitaplarını sık aralıkla yayımlamasa da etkili kitaplar yayımlıyor. “Kim’e” yayımlanalı bir hayli zaman oldu ama, üzerindeki ilgi eksilmiyor. Asuman Susam, Uzunbay’ın bu kitabını değerlendirdi. Uğur Hacıhanefioğlu, şiirlerini ardı ardına yayımlamaya başladı. Mustafa Öneş de, Hacıhanefioğlu’yla bir söyleşi gerçekleştirdi. Üstün Dökmen’i, bilimsel yapıtlarının yanı sıra romanlarıyla da tanıyoruz. Son kitabı “Ladesçi”yi “Kâmuran Semra Eren değerlendirdi. Bol kitaplı günler!.. Mevlana Celaleddin Rumi’nin hayat hikâyesini anlatmak bir yazar için kolay olmasa gerek. İlk başta ulvi bir kişi olması, sıradan bir yaşam gibi anlatmayı olanaksız kılıyor. Fakat bence daha da önemlisi, sonsuz derinliğe sahip İslam mistisizmini anlatmanın zorluğu. Hem kutsal sayılan şeylerden söz ederken dili adileştirmemek hem de anlaşılır kılmak bence hiç kolay değil. elaleddin Rumi, yüzlerce yıldır, sadece olağanüstü güzellikteki şiiri ve mistik felsefesi ile değil, yaşam öyküsü ile de ilgi odağı olmuştur. Bugün Afganistan sınırları içinde yer alan Belh kentindeki doğumunun ardından, ailesi Moğolların istilasından kurtulmak için Anadolu’ya yerleşir. Celaleddin Rumi de, babası Bahaeddin Veled gibi hoca ve yazar olarak saygınlık kazanır. Bu hafta okuduğum Mevlana’nın yaşamı üzerine kurgulanmış “Tebriz’in Kış Güneşi” adlı roman, büyük şairinin hayatından bir dönemi ve hiç kuşkusuz hayatındaki en önemli ilişkiyi konu etmiş. Yazar Nefrin Tokyay, çok bilinen hikâyeler ile daha az bilinenleri karıştırarak sunmuş. Roman bazı tarihi olayları temel almış ama Mevlana’nın hayatını ve felsefesini bilmeyen okur için bilgi aktarmayı hedeflememiş, dağınık öykülerle Mevlana Celalleddin Rumi’nin Şems ile ilişkisi üzerine odaklanmış. Asuman KAFAOĞLUBÜKE Yazın Sanatı Tebriz’in Kış Güneşi tar ve Muhyiddin Arabi) ile tanışma fırsatı bulmuştu. Aralarındaki farklara rağmen Şems’in üstün kişiliği hemen dikkatini çekti. Daha sonraki yıllarda Celaleddin, Şems’ten Tanrı’nın ilahi büyüklüğünü ve güzelliğini öğrendiğini söyledi, halbuki ilk bakışta öğrencinin Şems olacağı kesin görünürken öyle olmamıştı. Bu ilişki kuşkusuz her ikisini de manevi açıdan besliyordu fakat birbirlerine yakınlıkları önceleri yakın aile çevresini daha sonra da tüm çevreyi rahatsız etmeye başladı. Öğrencilerini ve ailesini bir kenara itmiş olduğu düşüncesi ağırlık kazandı. Çok kişi bu ilişki nedeniyle kırılmıştı Celaleddin Rumi’ye. Çevrenin baskısı arttıkça Şems’in huzuru kaçtı ve sonunda Şubat 1246’da Konya’dan – isteksizce – ayrıldı. Celaleddin’in bu duruma çok üzüldüğünü gören oğlu Sultan Veled, Suriye’ye giderek Şems’i geri getirdi. Bu geri dönüş çok önemliydi ama çevrenin Şems hakkındaki düşüncesi değişmemişti, gerginlik devam etti ve Konya’ya dönüşünün üzerinden ancak bir yıl geçmişti ki Şems ortadan kayboldu. Daha sonra Şems’in, Celaleddin’in oğullarının bilgisi dahilinde öldürüldüğü ortaya çıktı. lana Celaleddin, Şeyh’i yanında tutabilmek için evlatlığı olan bir kızcağızı ona nikâhlamış. Meğer kız ile Alaeddin arasında gizli bir aşk varmış. Şeyh, babasını ziyarete gelmek bahanesi ile Alaeddin’in kızı görmek için geldiğini fark etmiş. Bunun üzerine oğlana, artık eve gelmesinin yakışık almayacağını söylemiş. Zaten kızın Şeyh’e nikâhlanmasına içerleyen Alaeddin, bir de baba evinden kovulunca öfke nöbetlerine tutulmuş.” Şems’in ölüm nedeni, evlatlık kızı iki erkeğin paylaşamaması gibi görünüyor romanda, bu gerçekten Şems’in dışlanmasının tek nedeni miydi, bilmiyoruz ama büyük olasılıkla bu olay daha derinlerdeki kıskançlıkların bir dışavurumuydu. Nefrin Tokyay, nefret ve kıskançlığı bu olaya bağlamış. Celaleddin’in hayat hikâyesini anlatmak bir yazar için kolay olmasa gerek. İlk başta ulvi bir kişi olması, sıradan bir yaşam gibi anlatmayı olanaksız kılıyor. Fakat bence daha da önemlisi, sonsuz derinliğe sahip İslam mistisizmini anlatmanın zorluğu. Hem kutsal sayılan şeylerden söz ederken dili adileştirmemek hem de anlaşılır kılmak bence hiç kolay değil. Nefrin Tokyay konunun bu iki tehlikesinden uzak durmayı başarmış romanında. Ne Mevlana’nın hayat hikâyesini sıradanlaştıran unsurları koymuş ne de derin felsefesini anlatmaya girişmiş. Mevlana’nın hayat görüşünü, mistisizmi bir bakıma romanın diliyle yerine getirmeye çalışmış. Örneğin “İmad’in ince titrek sesi, hayal kırıklığının hoyrat elinden kayan sırça bir kâse gibi duvarlara çarparak parçalandı,” “geçmiş zamanların hastalıklı öfkeleri, sıçrayan ince bir cam parçasının açtığı yaradan sızan irin misali akmaya başladı,” “Takkeli dağlarının üzerindeki bulut günlerdir kâh karanlık bir sesle gümbürdüyor, kâh kurşuni suskunluğunda sabırla bekliyordu.” Nesnelerin canlanıp ruh hallerini dışavurduğu aslında hoş olabilir ama bu romanda okurun bütünlük duygusunu iyice kaybetmesine neden oluyor. Romanın belki de en büyük sorunu bir sonraki bölümü okumaya teşvik eden, olayları akış içinde sunan bir dokuya sahip olmaması. Karakterler dağınık ve Şems dışında hiçbirini tanıtmak için yeterli zaman ayırmıyor. Ör C KIŞ GÜNEŞİ “Tebriz’in Kış Güneşi”nde yazar, Şems’in sevilmemesinin ana nedenini şöyle anlatıyor: “Mevlana Celaleddin’in küçük oğlu Alaeddin Çelebi’nin bir zamandır Şeyh Şemseddin ile arası soğukmuş. Denilenlere göre Mev CELALEDDİN RUMİ VE ŞEMS Tarihçilere göre, 30 Kasım 1244 günü Celaleddin Rumi 37 yaşında iken, Konya sokaklarında gezinen Şems Tebrizi adlı bir derviş ile karşılaşmış ve bu karşılaşma onun yaşamında dönüm noktası olmuştur. Başka bir grup tarihçi ise Şems’i daha önceden Suriye’ye yaptığı seyahatlerde tanıdığını ortaya sürer. Bugün bu iki teoriden hangisi doğru bilemesek de, şüphe duymayacağımız bir şey, Şems ile karşılaşması Celaleddin Rumi için bir uyanış niteliğinde önemlidir: Hem şair olarak hem de mistik felsefesini doruğa taşıması açısından. Şems geleneksel mistik kuruluşlarla ilgisi olmayan biriydi. Celaleddin Rumi ise dinsel ve politik güce sahip soylu bir aileden geliyordu, o günün koşulları için çok iyi eğitim görmüş, daha çocuk yaşlarda o dönemin büyük düşünürleri (Feridüddin AtSAYI 837 TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk ? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Yazıişleri Müdürleri: Mehmet Sucu ve Güray Öz (Sorumlu) ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul ? İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/Reklam Müdürü: Eylem Çevik ? Yerel süreli yayın ? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 neğin romanın başındaki genç nakkaşın öyküsü çok etkileyici başlıyor, Mevlana Celaleddin Rumi’nin resmini yapmak üzere eline aldığı kamışı, onun iradesinden çıkıp başka bir resim yapıyor. Hiç söylenmese de yapılan resmin Şems’in sureti olduğunu anlıyoruz. Bu giriş bölümünde karakterler ince detaylarla anlatıldığı halde onlara roman boyunca bir daha dönülmüyor, ayrıca baştaki bu mucize de bir daha açıklanmıyor. Roman, başta anlattığı bu hikâyeyi aslında temel alıyor. Celaleddin Rumi, Şems’in ölümünden sonra kendi benliğinde Şems’in yaşadığını dile getirmiştir, sevgisiyle tam anlamıyla özdeşleşme yaşadığı için şiirinin sonuna kendi adı yerine Şems’in adını koyar. Oğlu da sonraki yıllarda “kendi içinde bulduğu Şems, ay gibi ışık saçmaktadır” diye yazmıştır. Romandaki en önemli sorunlardan biri, sürekli yeni karakterler kattığı için bir türlü öyküye odaklanamaması. Ayrıca karakterlerin her seferinde farklı isimlerini kullanmış olması, örneğin Hacib Ali, sonra Kazvinli Ali, bir yerde de Yaşlı Kazvinli oluyor. Bir başka örnek, önceleri sadece evlatlık kız olarak tanıtılan kişinin elli sayfa sonra adının Kimya olduğu anlaşılıyor. Anlamak için tekrar tekrar okumak gerekiyor. Bir de bunun kadar önemli bir kusur olmasa da, noktalama işaretlerinin bu denli yanlış kullanılmış olması da bir bakıma okumayı güçleştiriyor. ? [email protected] http://edebiyatelestiri.blogspot.com Nefrin Tokyay Tebriz’in Kış Güneşi / Nefrin Tokyay / Pan Yayınları / 2006 / 160 sayfa. SAYFA 3 CUMHURİYET KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle