02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? söylenir: Suyun içinde usulca ve derinden sessizce akan ayrı bir su. Derinlikli bir şiir; ama doğaya karşı koyan bir derinlik bu. Derin sular bulanık olur hep; ama duru bir şiir Oruçoğlu’nun şiiri. Yer yer anlatımcı gibi görünen bir üslubu olmakla birlikte; bu üslubun zorluğundan ustaca üstesinden gelmiş bir şair. (hatta biri, acıdan ve benden söz etti de aynı tümcede yaşardım, tuhaf dedim.) Çirkin Ağacı şairin kendine başlamayı farz gördüğü bavuluna adını yazdığı bir şairin kitabı. Kitaptaki şiirler şairin kendi dünyasına yolculuğu aynı zamanda. Şair, söylüyor söyleyeceğini sanatlı bir üsluba yaslanmıyor çoklukla. Dizeden dizeye akıyor cümle ve anlam. (her insanın kıyıya vurduğu bir yer vardır, duygu buna götürüyor çelimsiz hayatımızı. noktadan sonra şişirilmiş harflerle başlanır tümceye örneğin seyreltilmiş ruhu alınmış kurallar dizgesi geceleri yatmadan önce, önlem olarak süt içilir, aynada suret seyredilir, olsun!) Bazı sözcükleri aynı şiirde veya diğer şiirlerde kullanmayı seviyor Oruçoğlu: Ben de onun şiirine yakıştırıyorum bunu. Neler mi var bu sözcükler arasında: Ağaç, yağmur, yalnızlık, ömür, hüzün, kalp, mevsim, ev, kuyu… Şair eski sözcükleri de yer yer kendini sıkmadan kullanıyor: Şehla, velev ki, suret, kaygu, maşrık, rahne, helak… KENDİNE DÖNMEK... Cevap beklenmeyen sorular sormayı seviyor kendine Oruçoğlu. Her şeyden kendine dönmeyi inançla seviyor şiirde, kendinden her şeye inançla dönmeyi de. (alnından öpeceğim yüzyılın, bize kayıp giden bir yıldıza inanmayı öğretiyor ne de olsa, che guevara) Necatigil’den yaptığı bir alıntı dışında küçük harflerle konuşuyor kitap boyunca. Ünlemler bile bir çığlık atmıyor, acı taşıyor, içli bir acı. (ah benim, durmuş bir zamana adanmış hayatım! bir şiirin içinden kuşlar geçiyor ben hâlâ buradayım) Sinan Oruçoğlu’nun şiiri, şiiri… Bir şiiri var Oruçoğlu’nun. “Az şey mi bu?” “Çok şey bu.” ? Çirkin Ağacı/ Sinan Oruçoğlu/ Komşu Yayınları/ 62 s. Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’ne katılma koşulları açıklandı Her yıl düzenlenen Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’ne, 2007 yılı için katılma koşulları şöyle: Ödüle aday olan yapıtlarda Ceyhun Atuf Kansu’nun şiir anlayışı göz önüne alınarak, çağdaş bir dünya görüşü ve dil bilinci temel ölçüt olacaktır. 1 Şubat 2006 1 Şubat 2007 tarihleri arasında yayımlanan bütün şiir kitapları ödüle katılabilir. Ayrıca, Ödül Yazmanlığı, bu kitaplar arasından, çeşitli nedenlerle katılamayan kimi yapıtları da, ödüle aday olarak gösterebilir. Çeşitli nedenlerle kitap halinde basılmamış, ancak kitap bütünlüğü taşıyan şiirlerle de ödüle aday olunabilir. Seçici kurul; Adnan Binyazar, Abdülkadir Budak, Müslim Çelik, Refik Durbaş, Şükrü Erbaş, Bahar Gökler (ailesi adına), Emin Özdemir’den oluşmaktadır. Ödül kazanan yapıt, Ceyhun Atuf Kansu’nun ölüm yıldönümü olan 17 Mart 2007 tarihinde açıklanacaktır. Ödüle son katılma ve aday gösterilme tarihi 1 Şubat 2007’dir. Ödül, tek bir şiir yapıtına (kitap ya da kitap bütünlüğü taşıyan şiirlere) verilecektir. 2007 yılı için ödülün parasal tutarı 500 milyon Türk Lirası’dır. Ödüle aday olacak yapıtlar, şairin adı, açık adresi ve kısa yaşam öyküsüyle birlikte 7 adet kitap ya da 7 kopya dosyayla (Ayhan Gökler, Selanik Caddesi No: 48/3, Kızılay/ANKARA) adresine gönderilecektir. Ödüle katılan yapıtlar, sahiplerine geri gönderilmeyecektir. Dostum Mozart ? Abdullah TEKİN 1 920’li yıllar.. Yunus Nadi Bey Galatasaray Lisesi’nde yatılı okuyan oğlu Nadir Nadi’nin keman dersleri almasını ister. Nadir Nadi kemanda başarılı olamadığı için, bu ısrarlı istemi bir tür ceza olarak niteler. Ne ki, böyle yorumlamasına karşın keman derslerine koşa koşa gitmektedir. Nadir Nadi o günleri şöyle anlatır: “Kemanla aram iyi değildi. Sevdiğim saydığım hocam Berger’e haftada bir koşa koşa gitmemin asıl nedeni kapalı bir cezaevini andıran okuldan bir iki saatliğine kurtulmak, kent kalabalığı içinde kısa bir süre olsun özgürlüğün tadını çıkarmaktı.” “MOZART’I DAHA İYİ ANLAMAK’ Nadir Nadi yıllar sonra babasının ısrarının bir ceza değil, “Batı uygarlığına ayak uydurma” yaklaşımı olduğunu anlayacak ve mutlu olacaktır. Nadi 16 yaşındayken Mozart’ın basit bir sonatı ile karşılaşır ve bu müziği sevmeye başlar. “O sıralar bir lise öğrencisiydim. İlgim bu kadarla kalmadı, kalamazdı. Mozart’ı daha iyi anlamak, daha yakından tanımak, yaşamına karışmak istemi, zaman zaman benliğimi kavrayan bir tutku haline geldi. İyi çalamadığım kemanı sevmeye başladım. Onu da yetersiz buldum. Piyano dersleri alan kızkardeşimin notaları yardımı ile bu sazı da öğrenmeyi denedim. Mozart’ın piyano sonatlarından birinde alla turca diye bir bölüm olduğunu duymuştum. Okuduğum kitaplarda Türklerle ilgili başka parçalar da bulunduğunu gördüm. Örneğin ‘Saraydan Kız Kaçırma’ operasının doğrudan doğruya Türklere değgin bir yapıt olduğu belirtiliyordu. Keman konçertolarının birinin son bölümüne de bir Türk motifi eklemişti. Bu yarım yamalak bilgiler beni ayrıca Mozart’a bağlıyordu.” (s. 83 Daha önce ödül alanlar 1986 yılında konulan Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü, ilk olarak 1993 yılında Sıvas’ta yitirdiğimiz Behçet Aysan “Eylül’’ yapıtıyla kazanmıştı. Ardından, sırasıyla 1987’de Şükrü Erbaş, “Yolculuk’’, 1988’de Emirhan Oğuz, “Ateş Hırsızları Söylencesi’’, 1989’da Müslim Çelik, “Peryavşan’’, 1990’da Salih Bolat, “Karşılaşma’’, 1991’de Ahmet Ada, “Aşk Her Yerde’’, 1992’de Hüseyin Yurttaş, “Kod Adı Mansur’’, 1993’te Hidayet Karakuş, “Sesini Bana Bırak’’ ve 1994’te Abdülkadir Budak, “İmzası Gül’’ adlı yapıtlarıyla ödülü aldılar. 1995 yılında da ödül, “Sürek Avında Dünya’’ adlı kitabıyla Ali Cengizkan’a verildi. 1996’da Gültekin Emre “Taşı Sula’’, 1997’de Oya Uysal, “Uçuruma Düşen Nehir’’ adlı yapıtıyla ödülü kazandı. 1998’de “Suyla Sınanmış Şiirler’’ ile Ahmet Uysal, 1999’da “Suç Duyurusu’’ ile Hicri İzgören, 2000’de “Yer Bezinden Bir Köle’’ ile Hüseyin Peker, 2001’de “Ateşin Düştüğü Yer’’ ile Arif Berberoğlu, 2002’de “Sözümüz Vardı” ile Ahmet Özer, 2003’te “Kumral Gökkuşağı” ile Turgay Fişekçi, 2004’te “Yalnız Karanfil Sokağı” ile Aydın Hatipoğlu, 2005’te “Yorgun Denge” ile Hüseyin Atabaş, 2006’da da “Dünya Tutulması” ile Çiğdem Sezer ödülü alan son ozanlar oldular. SAYFA 23 Nadir NADİ “...KEMAN ÇALMAK ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİLDİR...” 18 yaşındayken Nadir Nadi’yi bir nedenle Büyükada’daki Yat Kulübü’ne çağıran Atatürk, masadaki hanımların “kemana meraklı” olduğunu söylemeleri üzerine şunları söyler: “Bak çocuğum, keman çalmak çocuk oyuncağı değildir. Başarı için çok önceden başlamak ve yıllarca çalışmak gerekir. Sen geç kalmışsın. Bu işi bıraksan da mütefekkir (düşünür) olmaya baksan daha iyi edersin.” Bu sözler üzerine Nadi kemanda profesyonellik 873 iddiasından vazgeçer. Nadir Nadi’nin sevgili dostu Mozart 27 Ocak 1756 yılında Avusturya’nın Salzburg kentinde dünyaya gelmiştir. Leopold Mozart adlı bir müzisyenin oğlu olan Wolfgang Amadeus Mozart henüz 6 yaşındayken babasının da yardımıyla basit piyano parçaları bestelemeye başlar ve çocuk denecek yaşta saray orkestrası şefliğine (Konzertmaister) atanır. 6 yaşından beri ablasıyla birlikte babasının çeşitli kentlere düzenlediği konser turnelerine katılan Mozart 14 yaşında artık us ? CUMHURİYET KİTAP SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle