02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ayhan Bozkurt’la ‘Herkes Sevdiğini Öldürür’ üzerine ‘Şaşırtıcı olan hayatın ta kendisi’ “Herkes Sevdiğini Öldürür” diyor Ayhan Bozkurt, “ama öldürme biçimleri farklıdır”. Sokakta her an karşımıza çıkabilecek, belki de bizzat kendimiz olan kahramanlarını, kendi kendilerinin ya da sevdiklerinin katili olanları, hem hayatlarına hem de dillerine hiç dokunmadan bize sunuyor. Sıradan gibi görünen hayatların aslında ne kadar da şaşırtıcı oldukları gerçeğiyle yüzleşmemize fırsat tanıyor. Bugüne kadar “Ömür Ölümün Önsözü”, “28 Numaralı Oda”, “Şehir Soyuldu” ve “Al Sana Aşk” adlı şiir kitaplarıyla tanıdığımız Ayhan Bozkurt, ilk öykü kitabı “Herkes Sevdiğini Öldürür” ile karşımızda. Beklenmedik sonları, senaryo tadında kurgularıyla keyifli bir “seyirlik” imkânı sunan öykülere dair sohbetimizden satırlara dökülenler… ? Melike TÜMER benim çok hoşuma gitti. Elbette senaryo dili ile edebiyat dili çok farklı şeyler, ancak öykü yazarken görerek, hissederek yazmanın tadını aldım. Yaratıcılığımın zenginleştiğini fark ettim. Yani senaryo yazarlığı öykü yazmamı tetikledi ve açıkçası beni öykü yazmaya teşvik etti. Geriye dönüp daha önce okuduğum öyküleri şimdi yeniden farklı bir gözle okumaya başladım. Öyküleriniz senaryo gibi... Tam senaryo dili değil. Öykünün kendine has bir dili var elbette. Öykü edebiyatın en önemli alanlarından ve hatta en zor alanlarından biridir. Bir olayı en kısa ve en etkili anlatma sanatıdır öykü. Anlatacağınız konuyu dağıtmadan yani uzatmadan çarpıcı bir biçimde yazmanız gerekir. Söylemek istediğim, senaryo yazmak beni öykü yazma konusunda cesaretlendirdi. Öykülerim tasarlanmış bir kurgu içinde daha çok kahramanlarımın konuşmaları üzerine kurulu. Öykünün içinde yaşıyorlar yani. Yaşadıkları yeri anlatıyorum, gittikleri mekânları tasvir ediyorum sadece. Bunun dışında onlar kendilerini anlatıyorlar, konuşuyorlar zaten. Sizin için şiir geride kaldı ve öykü şiirin yerine geçti diyebilir miyiz? Böyle bir şey söylemek istemem. Ben yine şiir yazıyorum ve yazmaya da devam edeceğim. Şu anda şiirlerim dergilerde çok sık olmamakla birlikte yayımlanıyor. Ama ağırlıklı olarak şu sıralar öykü üzerine çalışıyorum. İnsan sevdiğini öldürür mü gerçekten? Çok sert tepki alabilir, herkes sevdiğini öldürür demek. Bence öldürür. Ama öldürme biçimi nedir ona insan kendisi karar verir. Ben bunu anlatmaya çalıştım işte kitabımda. Bu adı nasıl keşfettiniz? Oscar Wilde’ın “aslında sevdiğini öldürür insan” sözü beni çok etkilemişti. Ondan esinlendim. Bu ismin kitaptaki öykülerin bütününü temsil ettiğini düşünüyor musunuz? Kitapta bir öyküye denk düştü, ama bütününde de sadece sevgi ve aşk üzerine kurulan bir şey değildir sevdiğini öldürmek. Bir neden uğruna kendini ya da bir başkasını yok edebilirsin. Bu, yok etme biçiminize bağlı. İster bir katil olun, öldürün, ister içinize gömün duygunuzu. Her ne sebeple olursa olsun insan sevdiğine yapar, yapacağı şeyi. Bu çok ağır bir psikolojidir. “HAYATTAN BİR ANI ÇEKİP ÇIKARMAK” rüveni? Öykü yazma nedenim sanırım sinemaya ilgimle başladı. Ahmet Ümit’in “Şeytan Ayrıntıda Gizlidir” isimli polisiye öykülerden oluşan kitabını TRT1’de on üç bölümlük bir dizi yaptık. Bu bana senaryo yazmayı öğrenmem için büyük bir olanak tanıdı. Sinemaya ilgim daha da arttı. Sonrasında birkaç film ve dizi çalışmam oldu. Şu anda Kanal D’de gösterime giren “Sağır Oda”adlı dizinin senaryo ekibinde çalışıyorum. Senaryo yazarken gördüğümü yazmayı fark ettim. Gerçeği veya birebir gerçeğe yakın olanı sözcüklerle anlattım. Bu SAYFA 18 Ş air yönünüzü, şiir kitaplarınızı biliyoruz. İlk kez öykü yazarı kimliğinizle karşılaşıyoruz. Nasıl başladı öykü se “Senaryo dili ile edebiyat dili çok farklı şeyler, ancak öykü yazarken görerek, hissederek yazmanın tadını aldım” diyor Ayhan Bozkurt. Mesela “Otobüs” hikâyesi bu tanıma uyuyor. Solcu genç hızlı gittiği için tartıştığı ve sonra dayak yediği şoföre can havliyle kendini polisim diye tanıtıyor ve otobüsü durduran polis de gence iyilik olsun diye yalanını onaylıyor. Okulda onu solcu olarak tanıyan arkadaşlarının gözleri önünde o kabullenme durumu gerçek bir ölüm gibi... Yaşadığım olaydan yola çıkarak yazdım “Otobüs” öyküsünü. Çok insani tarafları olan bir öykü o. Hiç istemediğiniz bir durumda tesadüfler sizi bulur. Bazı tesadüfler insan hayatını çok ciddi etkileyebilir ve bundan kaçamazsınız. İşte sözünü ettiğiniz öyküde bu tesadüflerin sonucunda karşılaşılan şanssız bir insanın durumunu anlattım. Sahiplenmeyle mi ilgili acaba bu öldürme duygusu?.. Birebir ilgili. Özellikle de aşkta. Sahiplenme iyi mi kötü mü çok bilmiyorum. Aşkın iyi hallerini anlatmak istemiyorum. Çünkü böyle bir şey yok. Aşkı süsleyip, allayıp pullayıp anlatamam ben. Çünkü aşk çok iyi niyetli bir duygu değil. İyi tarafından söz edersem her şeyden önce kendime yalan söylemiş olurum. Ben aşkın iyi bir duygu olduğuna inanmıyorum. Bu başlangıçta da böyle, en hararetli anında da böyle. Aşk şiddetli bir şey ve bence iki kişiden biri mutlaka sonunda ölür. İster duyguların ölmesi deyin, ister başka bir şey deyin... Aşk insanı incitir, yaralar. İnsanın kimyasını bozar aşk. Hayatımızın içinden, sıradan insanlar ile şaşırtıcı, ironik, bazılarında ölümle biten sonlar var öykülerde. Bazen insanlar “Marko Paşa’nın Altınları” öyküsünde olduğu gibi, safça ölümün ayağına gidiyorlar. Bunlar toplumsal olmaktan çok kişisel öyküler ama Aziz Nesin’in öykülerini andırıyor... Sevdiğim yazarlardan birisi Aziz Nesin. Onun öyküleri yaşadığımız ülkenin insanını çok iyi anlatıyor, çok gerçek aslında, birebir. Mesela Sait Faik benim için çok önemli bir öykücü. Her şeyden önce insanı anlatıyor, ? KİTAP SAYI 873 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle