02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? vılcımlar yüreği tutuşturur ve büyük bir ateşe dönüşür yürek. Bence bir varlık kendi başına için için yandıkça değerlidir. Yara’daki fahişe Şebboy, oklarla vurulan bir hayvan gibidir, Baykuş Anne’ye de, “yüreğime saplanan okları kim çıkaracak anacım” der, tabii meleksi eller okları çıkarmayacaktır hiçbir zaman. Onu vuran cinselliğin oklarıdır. Yazar Elem Pomak da aynı şekilde vurulmuş ve ‘köpeğe’ dönmüştür. Böyle bakıldığında (doğru bakış açısı budur) burnumuzun dibinde yaşarlar. Çünkü Yara’da anlattığım kadınlık trajedisidir, bunu tüm çıplaklığıyla ve acımasızlığıyla görmek gerekir. Benim yaptığım bundan başka bir şey değildir. Yara’da çok somut gerçekler vardır, her kadın cinselliğin ne menen bir şey olduğunu bilmiyor mu? Benim tek ayrıcalığım yazabilen biri olmamdır. Yazar fahişeye, fahişe yazara dönüştü, birbirlerinin bedenlerine girdiler. Cinselliği doğum, ölüm, katletme, erotizm izleklerinde yazdım. Bedenimizin yazgımız olduğunu söyledim. Hiçbir kitabımda uyduruk uçukluk yoktur, esas olanı yazarım. Hayatın bana en talihsiz şekilde sunduklarını, kötü yüzünü. İşte bu kötü yüzleri çıkarırım bedenimden, bir çeşit doğum. Evet doğurduğum tek şey budur. Bunun bir nedeni var mı? YALNIZLIK VE NEFRET Romanlarınıza modern dünyanın yarattığı dertlerin başında gelen yalnızlık ve yabancılaşma olgusu siner. Dışarıda, ölümcül bir nefret duygusu hissedilir. Sizce toplum bu kadar yalnız ve nefret dolu mu? Toplumun neye benzediği, dönüşümleri, geçirdiği evreler falan sanırım herkesin ilgilenmesi gereken mevzulardır. Doğduğumuzda bile, aileye ve topluma, kendi dışımızdakine ait oluyoruz. Bir koordinasyonun, ilişkiler ağının öznesi konumundayız her zaman. Toplum analiz edildiğinde, ortada tek bir iktidarın değil, bir iktidarlar toplamı olduğu görülmüştür. İşte toplum, bu yönetim teknikleriyle yaşamını sürdürür. İnsanın gitgide yalnızlaştığı, sadece benim bir çıkarımım değil, modern endüstriyel toplum böyle bir şey üretti, bir tür sıkıntı. Paylaşma kelimesi dile neden bu kadar pelesenk oldu, televizyonu ne zaman açsam ve karşısına geçsem, bin kere bir şeyi ‘paylaşmaya’ çalışan insanlar görüyorum, bunun için kendilerini yırtıyorlar, bu paylaşma isterisi nereden çıktı. Galiba gerçek paylaşmaya, bölüşmeye dair bir şey kalmadığından. Aşk ve sevgi sözcüklerinin bolluğu da kötüye delalet, aslının yitirildiğinin işaretleri bence. Neyi ağzımıza dua ediyorsak, orada bir başarısızlık yaşanıyor demektir sonsuz kere. Edebiyat insanı bütün olarak ele alır, yani dışarıyla birlikte, hem de en canlı haliyle, çünkü teorik değildir. Yaşamsal bir şeydir, deneyimin konusudur. Tamam, toplum nefretliktir, ama önemli olan yalnızlığa ve nefrete rağmen yazmaktır. Her kitap ölçüsüz bir güç sarfiyatıdır, harcamadır. Erotizmin temeli nasıl harcamaysa, yazmanın temeli de odur, her şeye rağmen. ‘Gece Gülüşü’nde, Gecenin Şamarı barında insanları, erotik bir sarhoşlukla toplumsal düzene başkaldırılarına tanıklık ederiz. ‘Salta Dur’da koyu yeşil bir çarpıklığa giriyoruz. Kan ter içinde, ortasında bulunduğumuz doğa doğal değil. “Yara”da karakterler alışık olduğumuz sıradan tipler değil. Anlatmak istediklerinizi aykırı karakterler ve durumlarla aktarmayı sevdiğiniz anlaşılıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI EROTİZMDE ÜREME YOKTUR Gece Gülüşü’nde kendini erotiğe vermiş insanlar vardı ve bu ‘veriş’ kendini hesapsızca bırakma anlamına gelir. Erotizm zaten düzene karşı gelmek ve bilindik düzeni altüst etmektir. Düzenin bozulmasına yanaşmayan insanların yapabileceği bir şey değil, çünkü erotizm kendini tehlikeye atmayı gerektirir, özü budur. Bu haliyle geleneksel insan erotizmi yaşayamaz, yani erotik onun harcı değildir. Erotizm aklı yadsımaktır, geleneksel insanların tenselliğinde her zaman akıl da vardır ve yaşadığı şey erotizm değil cinselliktir. Neden herkes yazamaz sorusuyla, neden herkes erotizmi yaşayamaz sorusu aynı kapıya çıkar. Kendini harcamayı bilmeyen ikisine de ulaşamaz çünkü. Buradaki tek hayati kavram ‘harcama’dır. Gece Gülüşü’ndeki insanlar o yüzden size aykırı geliyor, ama doğrusu budur. Erotizm yıkıcıdır ve hesap insanıyla bir arada anlatılamaz. Bu mümkün değil. Erotik olan doğası gereği öylesini içine almaz, dışlar. Erotik anlatılarda bir tane akıllı insan gözünüze çarptı mı, çarpamaz. Onların yeri erotizm değildir, onlar başka yerlerde dolaşır ve nereye demir atmışlarsa orada üremeye bakarlar. Erotizmde üreme yoktur. Erotik insanın tutacağı dal ölümdür. Selamete çıkmak falan bunlar defterlerinde yazmaz. Son yazdığım kitap Yara’da da selamete çıkamayan iki insan vardır; fahişe Şebboy ve yazar Elem Pomak. Asla laf olsun diye aykırı tipler icat etmem, bunu tasarlamam bile, çünkü mesele kendi kişisini kendi yaratır. Onun tuhaf bir kana ve cana dönüşmesi yazgısıyla ilgilidir tek. Temalar nasıl insanlarla iletişim kuracağını iyi bilir, hele erotizmde o takım, tüm şeytaniliğiyle, kötü huylarıyla çıkagelir. Okuyucu bunlara şaşırmamalı, ne yapalım selamete çıkmayı bilmiyorlar. Sizin çok ses getiren kitaplarınızdan Gece Gülüşü’nde, “Erotizmde erkek zekâsı yoktur ya da çok azdır, nedense hep çekiniktirler” gibi yorumlara rastlıyoruz. Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz? Erotik yazıları ile sizi etkileyen yazarlar var mı? Gece Gülüşü çıktıktan sonra bazıları kendilerine aykırı gelen cümleleri başlık olarak kullandılar, anladığıma göre böyle şeylerden hoşlanıyorlardı. Esinlenmeleri tamdı. Erkeklerin erotik zekâsına gelince, elbette böyle bir zekâları mevcut, fakat bıktırıcılar. Hayatta bu iş böyle. Erotik edebiyatta her zaman iki kişiyi mutlulukla anarım, Bataille ve Sade. Bataille’a ayrı bir sevgim var, erotik edebiyat ona çok şey borçlu. Sade ise erotik anlatının temelini atmıştır. O babadır, erkeklerin erotik edebiyattaki güçleri babadan gelir. Gece Gülüşü’nde kadınlar serbesttir, erkeklerden çok daha ön plandadırlar, erkekleri geçerler, erotik zekâ olarak da geçerler karşı cinsi. Gece Gülüşü’nü okuyanlar bunu zaten bileceklerdir, benim burada tekrara vurmam sadece üstünden geçmem demek. Erkeği erotik oyuna sokan kadındır, çoğu zaman fettan denen ve lanetlenen kadın olmasa erotik oyun da olmayacaktır. Ayartmada ve kendini kaybetmede bir erkekten çok daha ileriye gidebilir kadın. Bunu Yara’daki Baykuş Anne’de tam anlamıyla görebiliriz, Yara tematik olarak tam erotik olmasa da Baykuş Anne tam anlamıyla erotizmin insanıdır. Akıldışılığı ve sınır bilmezliği insanın ? 873 SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle