02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Demir Özlü'nün son romanını okurken... “Amerika 1954”ün sorunsalları Demir Özlü'nün Romanı 'Amerika 1954' 2004 yılında İş Kültür Yayınları arasında yayımlanmıştı. Yeni baskısı ise İmge Yayınları tarafından yapıldı. ? Alaattin TOPÇU BAŞLANGIÇ CÜMLELERİ merika 1954 *, Demir Özlü imzalı bir roman. İlk baskısı 2004 yılında İş Kültür Yayınları arasında çıkmış. İkinci baskısı İmge Kitabevi Yayınları tarafından 2006 yılında yapılmış… Demir Özlü ismini uzun yıllardır bilirim. Ne var ki herhangi bir yapıtını "alıcı gözle" okumuş değildim. Eksikliğimdir. Yadsımak gereksiz. Son romanı Dalgalar ile bu yazının da odağı olacak bir önceki romanı Amerika 1954 dışında hiçbir yapıtını hâlâ okumuş değilim. Bu yazıya başlamadan önce özellikle Bir Küçük Burjuvanın Gençlik Yılları ile Bir Uzun Sonbahar isimli romanlarını okumayı düşündüm. Bu iki yapıt da kütüphanemde bulunmadığından okuyamadım. Baktım bu iki romanı okuma sürecim uzayacak, bu arada Amerika 1954’le ilgili kafamda kurduğum yazı taslağı belleğimden uçup gidecek oturup yazmaya karar verdim. Sonuçta bu, bir "kitap tanıtma/eleştiri" yazısıdır. Çok da ayrıntılı bir Demir Özlü çözümlemesi beklenmemeli… Demir Özlü’de dikkatimi çeken en önemli yan, bir "duruş insanı" olması. Okuduğum iki romanda gözlemlediğim bu olgu, benim sanata/edebiyata bakışımla da bir yerde örtüşür. Sanattan/edebiyattan "ideolojik duruş" bekleyen biriyim. Yani "tezli yazınsallık"tan yanayım. Her türlü "kurgu"nun bir "ideolojik duruş" üzerine temellendiğini, bina edildiğini düşünüyorum. Burada iki farklı eğilimi saptamak gerek. Birinci sıradakiler, usta yazarlar, işin en başında bunu bilerek, kurgunun bir parçası olarak ele alırlar. Romanın tezini, ideolojik duruşunu da kurmaya çalıştıkları metinle, oluşturmaya çalıştıkları karakterlerle, ele aldıkları sorunsallarla, kullandıkları dille, seçtikleri sözcüklerle dışlaştırırlar. İkinci sıradakiler, ya acemidirler ya da bilinçli tahrifatçıdırlar! Çıplak yüzleriyle değil, maskeyle dolaşırlar. Ağızlarına doladıkları ise "ideolojik duruş"un, "tezli yazınsallık"ın bittiği, sona erdiği vs.dir. Öyle ya artık yeryüzünde çalışmaya, işe, emeğe, üretmeye, paylaşmaya, güzel bir dünya düşü kurmaya gerek kalmamıştır. Bunlar geçmişin derinliklerinden kalma "sıradanlıklar"dır! Öyle ya artık bir "başka kuşak/başka dünya" söz konusudur!... Bu "tezsiz teze!" postmodern yazıcılar/çiziciler de "dünyanın değiştiğini, her şeyin yeni bir biçim aldığını" vaaz ederek katılırlar. Bu anlamıyla, Demir Özlü gibi yazarların varlığı önemli. Giderek azalmaları da önemlerini daha bir artırıyor. Bu konuya, yani romanın tez(ler)ine daha sonra tekrar döneceğim. Yanlış anlaşılmasın sakın: "Tezli yazınsallık" eleştirilmez değildir. Sunulan her "tez", "antitez"ini de beraberinde taşır; mutlaka tartışma nesnesi haline gelir, getirilir. Bu bağlamda, Amerika 1954’ü ele alırken onun bazı zaaflarını, çelişkilerini, dikkatsizliklerini yazımın ilerleyen bölümlerinde ele alacağım. GENÇLİĞİN DOĞASINA AYKIRI YÜKLEM(E)LER SORUNSALI Amerika 1954 yirmi dört bölümden oluşuyor. Her bölümün uyarıcı, yönlendirici, dikkat çekici bir başlığı (ismi) var. Temel kahramanımız/karakterimiz on dokuzyirmi yaşlarındaki Harun. Dahası, birkaç ayrıksı kişi(lik) dışında, roman kahramanları aynı yaşlarda gençlerden oluşmakta. Bunun nedenine de ileride değineceğim… "Giriş" niteliğindeki "59. Cadde’de Genç Bir Adam" ile romanın kapısı aralanır. Aynı zamanda Harun’un da… Romanın dünyası ile Harun’un dünyası örtüşür. Örtüşme her yönüyle varlığını hissettirir. Örneğin Harun durgun/dingin bir kişilik yapısına sahiptir. Onda usul/uslu akar nehir. Asla taşmaz, hatta taşkınlık belirtileri bile göstermez. Belki biriki kez. O da Türkiye’deki okul yılları ve nişanlanmak zorunda kaldığı Demet’le yaşadığı "illegal" biriki sevişme "denemesi"dir. 873 sal düzeyde sirayet etmiş. Eylemsellik bakımından tamamen "auta" çıktıklarını söyleyebiliriz. Üstte yer verdiğim üç alıntıyı kodladığımızda da sahnede bu anlayışın izdüşümleri belirir, belirginleşir. Bir başka kod, içinde/içine’dir. Bu "iç" sözcüğü ortalama yüz elli kez tekrarlanır. Bana göre yazarın en önemli dikkatsizliklerinden biridir. Çünkü bu sözcük birçok yerde tamamen "safra"dır. Demir Özlü kısa, kesik cümleler kullanmayı seviyor. Belki bu yolla metne şiirsellik katmaya çalışıyor. Biçem denemesidir. İlgi çekicidir. Ne ki aynı zamanda tehlikelidir. Çünkü kısa, kesik cümlelerde "safra" daha göze batıcı hale gelebiliyor. "İçine/içinde" de olduğu gibi… "TEZCİ YAZINSALLIK" SORUNSALI Harun "yazma isteklisi" bir genç adamdır. Dolayısıyla "seçtiği çevreler" de buna uygun düşmelidir. Örneğin Türkiye’de geçen kısa dönemde kurduğu ilişkilere bakalım: "Hepsi şair arkadaşlar"dır. Buna ayrıksı düşen Demet’in ailesidir. Demokrat Partili, diniimanı para olan bir ailede Harun’a yer yoktur. Demet ve ailesi de yazar tarafından Harun’un yaşamından dışlanmıştır. Bu kez Harun, Dr. N.’nin çağrısına uyarak Amerika yollarına düşer. Orada da özel bir çevrenin "içine" düşer: Düşünen, okuyan, yazan, tartışan, sorgulayan aydın, entelektüel gençlerden oluşan bir grup ve onların ailesi... Böylece Demir Özlü, sadece Harun ve Hidayet aracılığıyla ya da olumsuzlama anlamında Demet ve ailesi dolayımıyla değil, "bu romandaki Amerikalı kahramanların hepsi hayal ürünü" dediği kişiler aracılığıyla da "duruşu"nu pekiştirir. Postmodernist metinlerde asla göremeyeceğimiz bir "duruluk"la işler tez(ler)ini… 1950 sonrası Demokrat Parti iktidarı dönemi, onun yoz, dejenere, ikiyüzlü politikalarının yarattığı boğuntu… Kore Savaşı; 1929 "buhranı"; McCarthy dönemi Amerikası (özgürlüklerin ötesindeki bir başka Amerika!) vb. daha nice sorunsal bu karakterler/kahramanlar aracılığıyla tartışma konusu edilir. İletiler asla "puslu" değildir. Okur’un kafasında herhangi bir çelişkiye "izin" verilmez. "Amalar" bu romanı ırgalamaz. Örneğin "Kore Savaşı gerekli olabilir mi?" gibi bir soruya yer yoktur. Savaş her yönüyle, özellikle de on dokuz yaşındaki gençler açısından kesinlikle reddedilmelidir. Sonra "cinsel özgürlük" konusunda bir çelişki yoktur. Bu noktada Wilhelm Reich’ın izlerini görürüz: "Cinsel Devrim" rüzgârları estirilir. İşin ilginci, Wilhelm Reich da bir McCarthy’i kurbanıdır. "Özgürlükler ülkesi"nin bir hapishanesinde ölür. Stalin Rusyasından, Hitler Almanyasından sağ salim çıkan Wilhelm Reich, McCarthy Amerikasında, Pensilvanya’da bir hapishanede yaşama veda eder. Yazar bunların farkındadır, dolayısıyla Harun, Hidayet gibi Türkiye’den göçenler ile "hayal ürünü" Amerikalı karakterler de öyle… Peki ama Amerika 1954’ün çelişkisi nedir? Amerika 1954’ün okurları bu sorunun yanıtını rahatlıkla verebilirler… Sahi böyle bir dünyada "sakin bir hayat düşlemek" ne kadar mümkün?...? [email protected] * Demir Özlü, Amerika 1954, İmge Kitabevi Yayınları, 2. baskı, 181 s., Ankara, 2006. SAYFA 11 A Okuma sürecinde bir ara Demir Özlü’nün bu romanı yazarken kaç yaşında olduğunu merak ettim. Roman eğer uzun vadeli bir hazırlık sonucu ortaya çıkmamışsa, tahminen altmış sekizaltmış dokuz yaşlarında… Bu yaşlarda bir "gençlik romanı" yazmak kaçınılmaz olarak birtakım açmazları da beraberinde getirecektir. On dokuz yaşlarındaki gençlere bu denli derin sorunsallar yüklemek, hadi bir yere kadar kabul edilebilirdir. Dünyanın birçok ülkesinde gençlik önemli dinamiklerdendir. Türkiye toprakları da bu dinamikleri tepe tepe kullanmış ve yeri geldiğinde de postallarla çiğnemiştir! 12 Martlar, 12 Eylüller yeterli kanıtları sunar. Amerika 1954 bağlamında kabul edilemez olanı, bu kadar derin sorunsallarla boğuşan gençlerin olabildiğince olgun, dingin, kendilerinden emin duruşlarıdır. Korkuya kapıldıkları asla görülmez. Olağanüstü duygusal taşkınlıklarda bulunmazlar vb. ŞİFRE (KOD) SORUNSALI Sennur Sezer, bir yazısında Demir Özlü’nün son romanı Dalgalar üzerine bir saptamada bulunur: "Binalar, sokaklar kimlik kazanmış sanki, bu yazar ya Demir Özlü’dür ya da onun izleyicilerinden biri…" Sonra şöyle devam eder Sezer: "Bir yazarın kendini okurlarından herhangi birine böyle anımsatabilmesi elbet kolay değil. İşlediği konulara bakış açısının, anlatımının bir tür imza niteliği kazanması yıllar alır." Amerika 1954 bağlamında, Türkiye’den İstanbul ve kısa bir kesit olarak Ankara; Amerika’dan ise New YorkManhattan merkez konumda iki ülke, iki kenttir. Ama kitabın adından da anlaşılacağı üzere, romanın asıl mekânı Amerika ve dolayısıyla New YorkManhattan’dır. Buna bir itirazım yok. "İmza" konusuna gelince… Elbette önemlidir. Her yazarın mutlaka bir imzası olmalıdır. Yalnız bu imzayı atmanın ciddi bir açmazı vardır: Tutuculuk/Muhafazakârlık.. Bir başka deyişle Kolaycılık… Amerika 1954 yer yer bu tuzağa düşmüş görünüyor. Yazarın imzasına güvenmesi önemlidir. Kabul ediyorum. Yine de bir "Acaba?" sorusu kafada yer etmeli. "Gençlik heyecanı", bir başka deyişle "amatör ruh" öldüğünde "duruş" ne kadar sağlam olursa olsun okurda bir "eksiklik" duygusu uyandırıyor. Demir Özlü’nün iki romanını okurken duyumsadığım, özet olarak buydu: Eksiklik. Heyecan eksikliği. Hareket eksikliği. Coşku eksikliği. Romanın en önemli şifresi olan, "rahatlık"ın bir tür "mayışmaya" dönüşmesi... "68 Ruhu" bu "toplumcu" gençlere ancak kuram CUMHURİYET KİTAP SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle