02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Paul Theroux’dan ‘Sivrisinek Sahili’ Her idealist bir zorbaya dönüşebilir te yer değiştirir ve yeniden başlar; tıpkı Amerika’dan çekip gittiği gibi... Hemen her ütopya, var olan koşullara bir eleştiri içerir. Ve “kusursuz bir düzen içinde yaşama olanağı sağlayan bir ideal ülke” olarak tanımlanır. İlk kez 1516 yılında Sir Thomas Moore tarafından telaffuz edilen “Ütopya” kavramı, o günlerden bugüne başta toplum mühendisleri olmak üzerepek çok insanı etkiledi. Ancak Moore’un yazdıklarında olduğu gibi, ilk bakışta son derece adil bir düzen vaat eder gibi görünen ütopya çoğu zaman bireyi yok sayan, tek tip bir toplum yaratma sonucunu da doğurabilir. Özgür bir ülke / dünya yaratmak isteğiyle yola çıkan ütopist, bunun ancak ve ancak kendi özgürlük anlayışıyla sağlanabileceğine inanabilir. YÜKSEK GERİLİM... Sivrisinek Sahili’nin ana figürü Allie Fox da böyle bir girdabın içinde bulur kendini. Bütün dünyanın kendisine cephe aldığına ve sadece kendisinin dünyayı kurtarabileceğine inanan paranoyak – obsesif bir karakterdir o ve Paul Theroux böylesi bir kişiliğin tahlilini son derece başarılı yapar romanında. Allie Fox, hayatını yüksek gerilim içinde yaşayan, Amerika’ya ve Batı uygarlığına saldıran, modern hayata karşı savaşan ve kendisinin dünyadaki en son gerçek insan olduğuna inanan biridir. Vahşi ormanlarda, yeni bir hayat yaratma çabasında, etrafındaki herkesi, her şeyi kontrol etmeye çalışır. Herkesin, olayları kendi gördüğü gibi görmesini ister. Kendini tehdide uğramış hissettiğinde de saldırgan ve vahşice Ülkemiz okurları nihayet Paul Theroux ile tanışma fırsatını yakalıyor. Oysa dünya onu The Great Railway Bazaar ve Hotel Honolulu gibi yapıtlarıyla 80’li yıllardan bu yana tanıyor. Theroux’nun, “ezici ve güçlü” bir karakter olan Allie Fox’u bize tanıştırdığı Sivrisinek Sahili, “Beyaz Batılı”nın her şeyi daha iyi bildiği şeklindeki mitosu eleştiren bir yapıt. ? Deniz EKİN ivrisinek Sahili, modern Amerikan banliyösünde başlar. Allie Fox, elleriyle parlak zekâsını açığa vuran, kafası yeni fikirlerle dolu bir insandır. Ancak modern dünyadan nefret eder. Evinde televizyon yoktur. Çocukların oyuncakları yoktur, eski elbiseler giyerler ve okula gitmezler. Allie, sadece para kazanmakla ilgilenen ve geleceği umursamayan patronu Polski’den nefret eder. En büyük oğlu Charlie’ye, “etrafına bak, burası bir tuvalet” der. Fast food yemeklerden bıkmış ve nükleer savaştan korkmuştur. Allie Fox bu düşüncelerle kendine yeni bir dünya kurmaya karar verir. Medeniyeti terk eder ve ailesini yanına alarak Honduras cangıllarına doğru yola çıkar. Kitabın arka kapağında S da söylendiği gibi, azap çekmiş dehası ailesinin hayatta kalmasını sağlar, ne var ki öfkeli tiradları onu, hayal edilemez bir karanlığa sürükleyecektir. Allie Fox, Honduras’ın vahşi ormanlarının derinliklerinde Jeronimo adında bir kasaba satın alır. Eşi, ikiz çocukları ve henüz ilk gençliğini yaşamakta olan büyük oğlu Charlie onu kaygıyla izlemektedir sadece. Jeronimo’ya vardıklarında, onları çökmüş bir evden başka bir şeyin beklemediğini görürler. Eşi ve çocukları, bu manzara karşısında dehşete düşerken o son derece memnundur, çünkü buranın tek hâkimi o olacaktır. Ailesini ve kendisi için çalışan yerlileri kontrolü altına alır ve hep birlikte, yeni bir hayatı, yoktan var ederler. Ancak Allie’nin kontrol edemeyeceği şeyler de vardır ve çok geçmeden işler sarpa sarmaya başlar. Çözümü, orada kalıp yolunda gitmeyen şeyleri değiştirmekte değil, uzaklaşıp gitmekte bulur. Ailesiyle birlik davranır. Öte yandan romanda, baba ve oğul arasındaki ilişki de analiz edilir. Theroux, Allie’ye karşı olan sıcak duygularını, hikâyeyi onun sadık oğlu Charlie Fox’un ağzından anlatarak ifade eder. Ve biz okurlar roman boyunca, özellikle de Jeronimo altüst olduğunda Allie adına üzülür, fakat babasının başarısızlıklarını gördükçe ona karşı olan inancını kaybeden Charlie adına daha çok üzülürüz. Theroux, romanında ilginç bir paradoksu temel alır. Allie, her zaman basit bir cennet arayışında olmasına rağmen, onu bulunca nasıl değiştireceğini ve evcilleştireceğini planlamaya başlar. Aslında çocuklar, doğayla nasıl yaşayacaklarını, vahşi bitkileri yiyerek, bitki sularıyla kendilerini böceklere karşı koruyarak, basit malzemelerden kendilerine vahşi ormanda sığınak yaparak, daha iyi öğrenirler. Allie ise, Batı’da yetişen ürünleri eker, özenle sivrisinek ağları kurar ve buz makinesi inşa eder. Oysa, vahşi orman, yüzyıllarca buz makinesi olmaksızın hayatta kalabilmiştir. Ama Allie, reddettiği modern dünyadan buzu getirir. Buzun birçok faydaları olduğunu ve yerlilerin hayatını kolaylaştıracağını iddia eder. Peki ya buzdan sonra sırada neler vardır? Televizyon ve elektrik süpürgesi mi? Buz makinesi, Allie’nin kendini kabul ettirme ihtiyacını simgeler. Mucizeler yaratmaya, kendini Tanrı gibi göstermeye çalışır. Seville’ye vardığında, misyonerlerin, buzu çoktan buralara getirdiğini görünce, çılgına döner. Peewee Maywit’e, Sivrisinek Sahili’ni buzla tanıştırdığı(nı sandığı) günden bahsederken “torunlarına bu büyük günden bahsedebilirsin” derken aslında Allie’nin ölümsüzlük arayışı içinde olduğunun farkına varırız. Sivrisinek Sahili, ütopyaların içinde barındırdığı kötücüllük olasılığına dehşet verici bir öyküyle tanık olmanın yanı sıra, Theroux’nun yarattığı en zeki ve benmerkezci antikahraman Allie Fox’u tanımak için de okunabilir. ? Sivrisinek Sahili/ Paul Theroux/ Çeviren: Şeyda Öztürk/ MB Yayınevi/ 420 s. YAZAR HAKKINDA aul Theroux, kalabalık bir ailede büyümesine rağmen, yalnız bir çocukluk geçirdiğini söyler. Bu da ona düşünmek ve P icat etmek için bol bol zaman vermiştir. Kalabalık ailelerin yazarlar yetiştirdiğine inanır. Çünkü aile içinde herkes diğerlerinin dikkatini çekmeye çalışır, yazmak da bunu yapmanın yollarından biridir. Sorulan sorulara hiç cevap vermediği için ailesi sağır olduğunu sanmıştır. Ama sağır değildir, sadece dinlememektedir. Yazarken hayatın anlamını bulmuştur. Hikâyelerinin, insan olarak kendini tamamladığını söyler. Yazdığı her cümlede yaşar. Edebi şöhretten hoşlanmaz, anonim kalmayı yeğler (Geçen yıl Türkiye’ye de sessizce gelip gitmiştir). Bu yüzden kitaplara ihtiyacı olmayan ve onun ne iş yaptığını bilmeyen insanların yaşadığı uzak yerlerde olmaktan hoşlanır. Gizlice yazar, bitmiş romanlarını kahverengi kartonların içinde teslim eder. Kendisinin bir gölge, kurgusal edebiyatın ise hakikat olduğunu söyler. CUMHURİYET KİTAP SAYI 873 SAYFA 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle