02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? lardan yana durdum. Özümde bu vardı. Özümde olanı sözüme döktüm. Aşkın Yahudisi, ileride ‘aşkın Filistinlisi’ gibi bir kavrama da yol açabilir mi? Bu kitabın adı ‘Bir Aşkın Yahudisi’ yerine ‘Cezayir’in Son Menekşesi’ olabilirdi. Ne daha az şiir ne daha az acı olurdu kitabın içinde… Tarihin bir yerinde mazlum olan bir başka zamanda cellat olabiliyor. Ne geçmişte yaşadıkları zulmü görmezden gelirim ne şimdi yaptıkları zulmü… ‘Güç’e sahip olan, bunu kötüye kullanmaya başladığı anda ezilenden yanayım. Bu isterse benim dinim, dilim, ırkım olsun. Çocukken televizyonda bir belgesel izlemiştim. Yirminci Yüzyıl Dosyası… Çocuk ruhumda derin, çok derin yaralar açan görüntüler. Ben bu şiirlerle ‘vurgunu yediğim yere’ indim. İmgelerimi çocukluğumun kapanmamış yaralarından seçtim. OKUMAYAN İNSAN EKSİKTİR Son dönem, gerçi hiçbir zaman şaire okuyucu yetmez ama, şiir kitaplarının basılmamasından, az satmasından şikayet ediliyor. İş geldi, hiç olmazsa şairler birbirinin kitabını alsın noktasına. Şiir önemini kayıp mı ediyor? Şiir önemini kaybetmez. Kaybeden okumayan insandır. Bir kolu eksik olan insan hangi organının eksik olduğunu bilir. Okumayan insan da eksiktir üstelik bunu hisseder de ama neresinin eksik olduğunu bir türlü kavrayamaz. Eksik yaşar eksik ölür. Maalesef protez kalple çözülecek bir sorun da değil… Olumlu anlamıyla kullanıyorum: Popüler olmayan bir sanat dalının sanatçısı yaratım sürecinde bu eksikliği neyle doldurur? İtirazlarımı, duyarlılıklarımı benim gibi hisseden insanlara ulaştırmanın bir yolu olarak görüyorum şiiri. Bir muhalif olarak sesimi duyurmaya çalıştığım tek alan. İnadım şiirlerimi yayınlatmakta değil muhalif yanımı ayakta tutmakta. Bu kadar az satılan bir sanat dalını sürdürmedeki inat ne olabilir? Ben şiir yazmakta inat etmiyorum. Şiir kendini yazdırmakta inatçı… Yazmak için kendimi zorladığım zamanlarda aylarca tek dize yazamadığım oluyor. Ciddi şekilde şiirin kaprisini çekiyorum üstelik. Ayrıca, diyelim ki dünyadaki bütün kanser hastaları tedavi olmayı reddediyor. Bilim insanları, doktorlar hastalığın tedavisini araştırmaktan vazgeçer mi? Yeryüzünde bir kişiye dahi iyi geleceğini bilsem, şiirimi onunla paylaşmak isterim. Şiirlerinde, şiir ve aşk ilişkisi çok sık görülüyor. Bunlar birbirlerinin ayrılmaz parçaları mı? Şiir, kendisine eş bulmak isterse olursa sonsuz seçeneği var. Aşk bunlardan sadece biri olabilir. Bir Aşkın Yahudisi’nde aşktan fazla acı ve korku var. Ayrılık acısı ve kaybetme korkusu. Bunlar aşkta da olan şeyler… Oysa ‘Bir Aşkın Yahudisi’ duygusal şiddete maruz kalmış bir kadını anlatır. Buna aşk diyebilir misiniz? Bence duygu terörü… Söz dönüp dolaşıp aşk’a geldiği için söylüyorum. Aşk SAYFA 10 konusunda uzman falan değilim. Aşkı ‘kişilik çatışmasına’ döndürüp yüzüne gözüne bulaştıranlardanım. Yazdıklarımın yüzde birini yaşamadım. Mutfakta, artan malzemelerden yemekler yapan becerikli kadınlar gibi, elimdeki az miktardaki malzemeyi iyi kullandım. Şiirin büyüsü olmasa mani bile yazılmaz kalp artıklarınaBu anlamda lirizm, şiirin temeli mi? Dünyada ne kadar duygu varsa, şiirin temelinde vardır. Yarın ne yazacağımı bilmezken kendimi bir tanımın bir sözcüğün içine hapsetmek istemem. Bildiğim tek şey benim temelimde ne varsa şiirlerimde de onlar var. ‘korkmuyorum hiçbir şeyden/Kendime yenilmekten korktuğum kadar’ diyorsun. Şiir, hesaplaşma sırasında şairi tüketir mi? "Hayat kaybetti, sanat kazandı" görüşünü sanatçı nasıl anlamalı? Bize acı veren şeyler, yenilgilerimiz, zor zamanlar üretmemize neden olsa da ortaya çıkan ürün sanat ise bu insana iyi gelen bir şeydir. Bu ister bir hesaplaşma ister barışma olsun. Çok klasik olacak ama ‘sanat kazandığında hayat da kazanır’. Bir Aşkın Yahudisi’ni yazarken çok incindim. Koca kafalarında küçük beyinler ve beyinlerinden daha küçük kalpleriyle yaşayan insanlar tanıdım. Benim Yahudi olmadığım kadar gerçek değildiler. Yine de bir süre beni üzmeyi başardılar. Ben küllerimden yeniden doğarken onların yürekleri biraz daha islendi. Hayat kaybettiyse bu anlamda kaybetti. Sanat kazandıysa bu noktada kazandı. KADIN YAZARLAR CESUR... Türkçe şiirde, aşk da, aşka ilişkin acı da, ifade edebilme açısından, daha çok "erkek şairlere özgü" olduğu düşünülür. Senin, bu anlamda bir ifade zorluğu çekmediğin görülüyor. Kadınlardaki baskılanma yaşamayı değil de, söylemeyi zorlaştırıyor mu? Yazan kadınların yaşadıkları zorlukları anlatarak, yazmayı düşünen kadınları korkutmak istemem. Sadece kolay olmadığını söylemek isterim. Yazdığınız her dizenin hesabını bir şekilde sorarlar, bunları yaşadın mı? diye. Yazılandan fazla, yaşananı merak eder okurlar. En sık karşılaştığım soru: Böyle bir aşkı yaşadın mı? Edebiyatın diğer alanları (roman, öykü) daha tehlikelidir kadınlar için. Romanın bir yerinde sevişmeyi anlatan ‘kadın yazar’, yazdıkları ile yaşadıkları arasında bağ kurulması tehlikesi ile karşı karşıyadır. Şair ise imgelerinin ardına saklanarak kendini bir parça koruyabilir. Bu anlamda kadın yazarları daha cesur buluyorum. Nasıl bir şiir dünyası var hayalinde? Ya da tersi, var olan ‘şiir dünyasında’ seni rahatsız eden bir şeyler var mı? Şairin değil şiirin önemli olduğu bir dünya. Şairlerin değil şiirlerinin konuşulduğu, okunduğu bir dünya. Şiirin dünyasında şairin pek önemli olmadığını düşünüyorum. ? Bir Aşkın Yahudisi/ Leyla Onomay/ Provakatör Yayınevi/ 86 s. KİTAP SAYI 873 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle