24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İbrahim Yıldırım'la 'Vatan Dersleri'ni konuştuk “Vatan Dersleri, aslında bir çağ romanı projesi” "Vatan Dersleri, aslında bir çağ romanı projesi" diye söz ediyor İbrahim Yıldırım. Bir önceki romanı "Bıçkın ve Orta Halli"yle okuru 12 Eylül muhasebesine götüren Yıldırım, şimdi de bizleri Köy Enstitüleri’nin konu olduğu bir hikâye ile buluşturuyor. Tema olarak Köy Enstitüleri’ni seçse de Yıldırım, özünde ‘aydın’ sorgulamasına getiriyor konuyu. Aydının artık işlevselliğini yitirdiğini, kendi içine kapandığını çarpıcı örneklerle bize sunuyor. Peki ya ‘aydın’ bu romanı okursa diye sorduğumuzda: "Doğrusu bilmiyorum. Sanırım iyi olur." Bu konunun tam karşı cephesinde ise Ahmet Cemal’in 16 Kasım 2006 Perşembe günü Odak Noktası’nda yazdığı konu durur: "...üretimi olmayan bir memlekette biz niye proje çiziyor, kitap yazıyor, tiyatro öğretiyor, resim yapıyoruz? Niye? Bu ne saçmalık!" Evet, nasıl? Gelin hem romanda hem de gerçek yaşamda, "evet, nasıl?" sorusunun yanıtını arayalım. Tabii buradan Ahmet Cemal’e de seslenelim, "Evet, bu yılı tamamlar tamamlamaz, ben de 'bırakıyorum'; yaşamı değil, bu hocalık yanılsamasını", diyorsunuz ama Füruzan’ın da dediği gibi sanat sevgiden beslenir, ki siz bu sevgiyi öğrencilerinize o kadar güzel işliyorsunuz ki... SAYFA 4 ? Erdem ÖZTOP E n son roman olarak, bizlere Bıçkın ve Orta Halli’yi sunmuştunuz. O zamandan üç yıl sonra, "Vatan Dersleri: Hal ve Zaman Mektupları"nı okurlara, bizlerle buluşturdunuz. Kuşağınız tarafından fazla irdelenemeyen bir konuyu, Köy Enstitüleri’ni anlattınız diyebilir miyiz? Daha önce bir söyleşide söylemiştim: Vatan Dersleri bir romanlar projesi. Hal ve Zaman Mektupları bu projenin ilki. İkinci romanı bir aksilik olmazsa yıl sonuna kadar bitirmeyi düşünüyorum. Çalışmaya, yazmaya Bıçkın ve Orta Halli’nin okura ulaşmasından çok önce başladım. Dört yıl süren yoğun bir dönemden söz ediyorum. Bu süre içinde gerek ortam, gerek karakterler açısından bir Türkiye prototipi oluşturmaya çalıştım. Köy Enstitüleri bu süreç içinde giderek romanın lokomotif unsurlarından biri oldu, öne çıktı…. Sorunuzda bu konuyu kuşağımın pek fazla irdelemediğini vurguluyorsunuz; haklısınız uzak duruldu. Bunun nedeni de bu kurumların akılcı ? maya çalışıyor. Yayınevinin sahibi Afif Sadun’un eline verdikçe aşağılanan öykülerini yayımlama hayaliyle yaşıyor. Ta ki beklenmedik bir teklif alana kadar. Daha sonra adı: "Bir Cumhuriyet Projesi: Köy Enstitüleri" koyulacak projeyi kotarması isteniyor Neşet İlhan’dan, biraz da karısının hatırına. Köy Enstitüsü mezunu 21 öğretmenin anılarından yola çıkarak bir romangerçek kaleme alması gerekiyor. Ancak eline topu topu 6 öğretmenin anıları geçiyor. Aynı dünya görüşü etrafında birleşen, aşağı yukarı aynı deneyimleri içeren birbirinin kopyası anılar bunlar. Neşet İlhan bu anıların sıkıntısında, aradığını bulamama, ne aradığını da aslında bilememe duygularıyla boğulurken önüne nihayet yedinci öğretmenin, Galip Işık’ın anıları konuyor. Ve hem hikâye hem de onun yazarı ve kahramanı olan genç Neşet İlhan çıkıyor. Demiştim ya Neşet İlhan, kendini virgüle benzetmesinden de belli, biraz tuhaf bir adam. Her şeyi eksiksiz öğrenmeyi istemek, pek çok saplantısının içinde sadece bir tanesidir ve Galip Işık’ın anıları, onun bu saplantısını daha da derinleştirecektir. Öyle ki Işık’ın anılarının her kelimesini, bunların altında yatanları günler geceler boyu araştırır Neşet İlhan. Her yanına çürük su kokusu ? KİTAP SAYI 876 Vatan Dersleri ? Oylum YILMAZ irgül… Bir insanın kendini onca noktalama işareti içinden "virgül"e benzetmesi nedendir? Böyle ucu kıvrık, başı yuvarlacık olmasından ziyade… Öylece ortalarda bir yerlerde olduğu halde fazlaca göze çarpmayan, asla tek başına var olamayan ve berisindekileri ötesindekilerden sonsuza dek ayıran, ayıran… Bu virgül, ya da kendi deyişiyle vav harfi, Neşet İlhan’ın kendisi. Yani İbrahim Yıldırım’ın yeni üçlemesinin yeni kahramanının… Vatan Dersleri, İbrahim Yıldırım’ın "Eylül’den Sonra" adlı üçlemesinin ardından, Köy Enstitülerini, 20. yüzyıl Türkiye’sini konu alan roman üçlemesinin birinci kitabı. Ve Neşet İlhan da, dolaylı yoldan olsa da, bu hikâyeyi kaleme alan kahramanı. Dolaylı yoldan diyorum, çünkü Vatan Dersleri’nin üç yazarı var, Neşet İlhan, onun otuz yıl sonra pek durulmasa da yaşlanmış hali olan Neşet İlhan ve bir de elbette, perdenin ardındaki İbrahim Yıldırım’ın V kendisi. Hal böyle olunca elimizdeki roman, hikâyesi bir yana, yazma, yaratma ve yazar olma sancısı, acısı, buhranı etrafında da dönen bir roman oluyor aynı zamanda. Kalabalık yazar ve kahraman kadrosu da üstüne eklenince "Vatan Dersleri"nde zorlu bir okuma süreci bizi bekliyor gibi görünüyor fakat, baştan söyleyeyim, hiç de öyle olmuyor. İbrahim Yıldırım son derece başarılı bir kurguyla kotarırken "Vatan Dersleri"ni, okura da edebi hazzı yüksek, etkileyici bir romanın sayfalarına dalmak kalıyor. 12 MART ÖNCESİ 12 Mart öncesinde, huzursuzluğun yavaş yavaş duyulmaya başlandığı, tedirgin, sağa, sola, nereye yatacağını kestiremeyen, odun külü rengine bulanmış, çürük su ve dolayısıyla tuzruhu kokan bir İstanbul’dayız. 26 yaşındaki Neşet İlhan, evli, bir oğlu var. Karısının çalıştığı As Yayınevi’ne, karısının bilgisi dışında Jean Marcel Royel adıyla yazdığı müstehcen romanlarla ve ufak tefek redaksiyon işleriyle hayatını kazan CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle