Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? de gerçek bir özerklik ve bilim özgürlüğü talebini dile getiren ve gerekçe lendiren yazılar, yükseköğrenim sorunlarına küresel ölçekte “deva” olarak sunulan “neoliberal reçete”nin, “piyasa üniversitesi” modelinin, hem “bilim”, hem üniversiteler, hem de kamu açısından zehirli/çürütücü özelliklerini de sergiliyorlar. Kitabın son bölümünde ise, “Aydın(lık)” durumuna ilişkin düşüncelere yer veriliyor ve “aydınları işçileştiren, işçileri aydınlaştıran” devrimci mekanizmalara çağrıda bulunuluyor. Babam Aziz Nesin/ Ateş Nesin/ Nesin Yayınevi/ 158 s. “Keşke; yaşam iksiri bulunsaydı da, Aziz Nesin ölmeseydi... Keşke; hâlâ yaşasaydı da, çok başarılı bulduğu arkadaşlarının çocuklarını bana örnek olarak göstermeye devam etseydi... Keşke; üç beş dost eşliğindeki yemek sofralarında anılarından, çocuklarının yaptıkları aptallıklarından kıs kıs gülerek söz etseydi... Keşke; başım sıkıştığında kendisinden yine para isteyebilseydim ve o da söylene söylene, burnumdan getire getire istediğim parayı bana verseydi... Keşke; o dayanılmaz sıcaklarda kitap imzalamak için Çeşme’ye gitmeyip; İstanbul’da birkaç yıl, birkaç ay, birkaç hafta, birkaç gün, bir soluk alıp verinceye kadar daha yaşarken yanında olabilseydim...” Bu kitapta oğlu Ateş Nesin’in, Aziz Nesin’le ilgili anıları yer alıyor. Tamara’nın Gözyaşları/ Osman Aysu/ Epsilon Yayınları/ 326 s. Rus istihbarat örgütü ajanı Boris Tretyakov, örgütün üst düzey yetkilileri tarafından sorguya alınınca, kendini bir bilmecenin içinde bulur. Eski dostu Mihail, vatana ihanetle suçlanmaktadır. Örgüt ondan arkadaşının yakalanması için çalışmasını beklerken, dostu örgütün ihanet içinde olduğunu iddia ederek Boris’ten yardım ister. Kafası karışan genç ajan, Mihail’in karısı Tamara ile birlikte Rusya’nın karlı köy yollarında bir gizemin peşine düşer... Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi/ Agâh Özgüç/ PMP Yayıncılık/ 452 s. Yeşilçam: Türk sinemasının ‘rüya fabrikası’. Bir yılda 17 film çekecek kadar fantastik rejisörler, bu filmlerin kahramanları: Tecavüzcü Coşkun’lar, parçalayan Behçet Nacar’lar, içkilere ilaç atan Nuri Alço’lar, masum kadınları ağına düşüren Önder Somer’ler, kadife gibi Arzu Okay’lar, rüya gibi Figen Han’lar, düş gibi Oya Peri’ler, şuh Zerrin Doğan’lar, sinema perdesini yırtıp birden ortaya çıkacakmış gibi duran Dilber Ay’lar... Bu kitap, Türk sinemasında cinsellik üzerine bir inceleme sunuyor. Kameraya Gülümse/ Amélie Nothomb/ Çev.: Yaşar İlksavaş/ Doğan Kitap/ 134 s. Yepyeni bir reality show başlıyor ekranda. Katılımcıların tamamı bu show’a kendi istekleri dışında seçilerek alınıyorlar. Show’un geçtiği mekân bir ölüm kampı dekorunda. Zorunlu oyuncular, yani mahkumlar, gardiyanları tarafından ve kameralar önünde hakaretlere maruz kalacak, aşağılanacak, işkence görecek, sonuna kadar eğlendirecekler izleyiciyi!.. Elenme ise, yine izleyenlerin oylarıyla ölüme gönderilmek olacak. Böyle bir son, dışarıda tartışmaları alevlendirir. Kim daha suçludur; prodüktörler mi, kamp bekçileri mi, seyirciler mi, yoksa yetkililer mi?.. Tüm televizyon çağının en büyük başarısı olan bu aşağılayıcı gösteriye son vermek için ordunun müdahalesi gerekecektir belki de. Biraz abartılı da olsa, “reality show” çılgınlığının yakın bir gelecekte böyle bir vahşete dönüşmeyeceğini kim bilebilir?.. Amélie Nothomb’un yeni romanı “Kameraya Gülümse”, televizyon kanallarında gerçekleştirilen bu tür programların halkın üzerindeki etkisini olduğu kadar halkın ya da izleyicinin bu tür programlar üzerindeki etkisini sorgulayan bir roman. Nothomb, “Kameraya Gülümse” ile “kara kutu”yu açıyor. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 876 SAYFA 35