Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Dr. Suphi Baykam'ın yaşamöyküsü: 'En Sevdiği Güneşti' Anı kitapları çoğalıyor, bir şeyler kavrıyoruz Tanju CILIZOĞLU arını anyorsanız dünü çok iyi bilmelisiniz. Çoğu kez ya da hep yarın dünün içindedir. Dün yannın antitezidir. Bu antitezi yakalarsanız senteze varırsınız. Sentez bugünün kurgusunu analirik bir yörüngeye oturtur. Gazetecilik yıllarımızın hareketli günlerinde iilkeyi tsmet Paşa kuşağı yönetiyordu. "Anı" anlayışı; hele hele devlet yönetimini üstlenmiş kimliklcr için bir boşboğazlıktı, ihanetti. Devleti yönetenler yaşadıklannı gömmeyi, yaşadıkları sırların kendileriyle birlikte gömülmesi gerektiğine inanmışlardı. Bu yiizdcn Türkiye'den Atatürk'ün ve Ismet Paşa'nın yanında görev almış Cunıhuriyet aydınları ketum bir yapıyı "devlete" saygının ilk gcrçcği kabul ederlerdi. Çok partili rejime geçtiğimiz 1950 yılından 1980 e kadar "Anı Edebiyatımız" çok kısır verimsiz bir siireç yaşadı. Sadecc Atatürk karşıtları tek taraflı söylemlerini anı olarak Cumhuriyet aleyhine bir platformda dolaştırırlardı. Sürtnekte olan gazetecilik ydlarının bütün süreçlerinde anılara hep sıcak yaklaştım. Anıları yazmanın labirentlerinde dolaştım. CHP İsmet Paşa'nın son, Ecevit'in ilk genel sekreteri Kâmil Kırıkoğlu'nun andarını yaşama veda etmekte olduğu uzun hastane sürecinde yazabildim. Anılan nakleden rahmetli Kırıkoğlu "ölümümden sonra' diycrek izin verdi. Oysa ölümünden sonra yayımlama sürecine varırsanız; araya bir de vârislerin izin vermc hakkını koyuyordunuz. Bu kitap yayımlandı, dört baskı yaptı. Bundan sonra 19831987 yıllan arasında rahmetli Ihsan Sabri Çağlayangil'in o müthiş renkli ve gizemü anılanru hayata geçirirken birçok olayları yazılmamak üzere nakletmek lütrunda bulundular. Onları bugün de bir ur gibi saklıyorum. Birtakını gerçekleri bilmek ve susmak... "Midas'ın Kulaklan" oyununu bu gibi durumlarda daha iyi anlıyorsunuz. 1983 yılı sonrasında Türkiye'de Özal'ın başlattığı değişim politikacı tiplerini de tercüılerini de değiştirdi. Anı yazmak moda olmaya başladı ve patladı. Biitüıı bunlara karşın bir anı kitabının kitapçı vitrinlerine inmesine hep heyecanlanırım. Alptekin Gündüz'ün rahmetli Dr. Suphi Baykam'ın f'ırtınalı yaşamını "En Sevdiği Güneşti" adıyla kitaplaştırması da çok sevindiriciydi. 1986 1990 yıllan arasında Dr. Suphi Baykam dostumla hep bu anılan konuşurduk. Suphi Baykam ülkenin içine düştüğü duruma üzülüyor, sıyasetin kapısını mutlaka açacağına inanarak bekliyordu. Düşüncesi gerçekti. Siyasetin 1980 sonrası yapılanması tam bir zavallılıktı. Halk küsmüş, siyasetten soğumuş, demokratik yapı değerlerinin ortasına güvensizlik gelip yerleşmişti. Toplumsal bütünü siyasete kim ısındıracaktı. Rahmetli Dr. Suphi Baykam'la hep bunları dört koca yıl konuştuk. "Anılan yazmak politikaya nokta koymak anlamına gelmez" miydi? Bunu anlatmak hiç kolay değildi, ben de anlatmayı başaramadım. O kuşağa bunu anlatmak hep zordu. İsmet Paşa'nın yanında politika yapmış o ocaktan el almış herkes gibi Dr. Suphi Baykam da tarihın ıçinde yol aldığı süreçleri Baykam'ın kendini, içinden çıktığı yöresinin şartlarını ve tüm ülkenin yaşamsal koşullannı mücadele yoluyla aşamaya ve herkese aştıntıaya yemin etmiş bir kıvılcımdı. "Carpe Diem", yani "anı yakalamak", bugünün güzelliklerini hissederek dolu dolıı yanındakilerle beraber yaşamak onun hayatı yaşayış tarzıysa, ondan bambaşka bir yörüngede olmasına karşın Karl Marx'vari devrimcı bakış ve yaratıcılıkla, bir polıtık ve ekonomik siyası yeni sunumıı, planlı ve sistematik bir kurguyla tüm ülkede yaşama gcçirmeye çalışmak, onun öbur yıizünün sürekü büyük projesiydi. Bu kadar büyük hedeHerin, kurulu sistemde "bozuk düzenden nasibini alan " onca yerleşik "ağa "yı her alanda rahatsız edeceği çok açıktı. Onun için ölüm, doğanın soğuk bir şakasıydı. Olümü hep yok sayarak, onu hiçbir aşamada planlarına ve hesaplarına dahil etmeyerek, ondan hıncını en güzel şekilde aldı. Zaten aramızdan ayrtlışı da bu "iplememeye" uygun bir şekilde, mcrtçe ve tek başına gerçekleşti. Yaşayan hiçbir canlı, Dr. Suphi Baykam'ın ecelle karşılaşmasının muhatabı olmadı. Vefat ettiği yıl, çantası yine projelerle doluydu. "Bu kitabın insanların okumaya gittikçe daha az zaman ayırdıkları yaşam kargaşasında, etkisi ne kadar olabilir ki;' Buna yanıt olarak yıne bir t'ilmdcn söz etmek istiyonım. Haksız yere cınayet suçlamasıyla hapse atılan Hurrıcanc lakaplı zenci bokhör Rubin Carter tüm yaşadıklannı bir hatıra kitabmda derler. Bu kitap yayımlanır, konunun güncelliğıne rağmen ilk dönemde Amerika'yı sarsmaz sonra da sahaHara düşer. Bu kıtaplardan yalnız bir adedi, tesadüfen çok genç zenci çocuğun eline geçer. Bu büyüleyıci insan ve onun üzücü anılarıyla karşılaşan genç zenci öğrenci Lez, gerçeklere ulaşmak Hurricane'i hapısten çıkannak için akıl almaz bir mücadclenin kıvücımını ateşler. Bu hikâyenın arkası bilindik efsanevi Bob Dylan şarkıları, protest göstericiler ve büyük başarıyla yıllar sonra Hurricane'nin beraatıyla sonuçlanan yeniden yargılama süreci ve zaferidir. Hurricane'nin çektiklerinın, zencilerin özgürleşmesi ve ırkçılığın direncinin kırdmasında etkin obııasının ötesinde bu olaylardan alınabilecek diğer bir ders, bir adet kitabın bile, dünyayı nasıl etkileyebileceğinin öğretisidir. "En Sevdiği Güneşti"nin tek bir kopyasının da Türkiye'nin geleceğine yön vermek isteyecek gençleri etkileyecek atom çekirdeği gücü mevcuttur. Dr. Suphi Baykam, yaşamı boyunca Spartaküs gibi ejderhalarla, komplolarla boğuştu. Sezar gibi Brutüs'lerle karşılaştı. En köşeye sıkıştırıldığı, en üzerine gidildiği anlarda, kendilerine yeni çıkış kapıları, yeni soluklar yarattı. Hiçbir zaman pes etmedi. Kendisini geri çektiği sayılan yıllarda da, asltnda belki serüvenin yeni perdelerini benim mücadelem üstünden aynen yaşamaya devam ediyordu. Bu yüzden hiçbir aşamada "inzivaya çekilen adam" olmadı. Uğradığı büyük haksızlıklar kendisinde olduğundan çok daha fazla, bu ülkeye zarar verdi. Bugün geriye bakarsak "Dr. Suphi Baykam siyaseti bırakmasaydı" ya da " 1969'da o korkunç saldınya uğramasaydı" neler yaşanırdı, Türkiye nasıl bir yer olurdu, hayat nasıl akardı, siyaset demokrasi ekonomi üçgeni nerelerde olurdu? Bunlar yanıtlandırjması önemli sorular olarak tarihte yerini aüyor." Y "oto sansüre" uğratmadan okura aktarmayı siyasete saygısızlık sayıyordu. Kararsız bir beş yılı, anılan tasnif etme süreci olarak yaydık da yaydık. Sonra îzmit'e göç ettim. Yaşamımda yeni bir süreç başladı. Baykam'ın anılan önemli miydi? Bence önemli ve zengin... Suphi Baykam siyasette çok partili rejime "eylem boyutu" getirmiş bir politikacıdır. Tıbbiye'de öğrencilik yıllannda gençlik lideri olan Baykam buradaki militan ruhunu CHP'ye taşımış, partililerin bugün göstermelik olarak ayakta tutmaya çalıştığı gençlik kollarını siyasetimize armağan etmiştir. Menderes döneminin antidemokratik tek idareye dayanan diktatoryal yapısına CHP karşı durdu. Büyük ölçüde genç Adana milletvekili Dr. Suphi Baykam'ın üniversiteli gençlerle yarattığı örgütlenmeyle örülen antidemokratik duvarları kırdı. ismet Paşa'yi çağdaşları ne kadar tanıdı? Ya da bugün politika yapanlar ne kadar tanıyorlarr1 Dünün olaylar örgüsü kahramanları didiklenmeden bugün ülkeyi yönetenler nasıl tarihsel boyut ve relsefi derinlikler kazanacaklar? Kazanamıyorlar. Bu yüzden ülke yüzeysel sığ bir kavrayışın yönetüninde savruJuyor, patinaj yapıyor. Orneğin; ismet Paşa'nın "Ben arkasında ne olduğunu bilmediğimiz kapıyı açmam" sözünü kaç politikacımız biliyor ve böylesi derinliklerde kulaç atıyorP Ya da Bush, ismet Paşa'nın Kıbrıs için söylediğı. "Kıbrıs'a girmek kolaydır. Kıbrıs'tan çıkmak zordur" sözünü bilse Irak macerasına atılır mıydı? Bedri Baykam'ın babasından aldığı derinlikle Dr. Suphi Baykam'ın anılannı gün ışığına çıkmasını sağlaması kutlanacak bir sonuç. En azından bugünün savrulan ve toplumdan kabul görmeyen politikacılan, yakın tarihimizin olaylarına biraz zaman ayırıp bu anılan irdeleyip inceleyebilseydi sanınm neyin nasıl yapılması gereğinin metodolojisini yakalayabilirlerdi. Ama geçmişi yok sayarak, hatta hiç okumayarak politika yapmak durumunda kalırsanız ne bilginiz ne de eylemleriniz sürecin gerektirdiği değişimleri kavrayabilir ve istenilen düzeye gelemezsiniz. Bu durumda da kendi döneminiz sizi önemsemez. "En Sevdiği Güneşti" kitabı. Dr. Suphi Baykam'ın anılan ya da yakın tarihimizin belgesel bir perspektiri. Bu perspektiften hepimizin alacağı dersler var. "Bügiyi, bilgilendirmek..." Yani beslemek. Bu iki sözcüğün anlammı yaşamak, kime ne zarar verir ki ya da vermiş ki. Bilgisiz körlüğün politikada vardığı sonuç ortada: Toplumsal çöküntü... güvensizlik. Kurumlanna güvenemeyen, olaylara ancak katlanan bir hallan yaşam bunalımı... Halbuki, Değer taşıyana halk da değer verir. Bedri Baykam kitabın girişinde babasını bakın nastl tanımlıyor: İSMET PAŞA'NIN DİKKATİ ismet Paşa bir diplomasi dehası, kurt politikacı ve örgüt yaratma ustasıydı. Atatürk'ün silah arkadaşı, ülkesini sevenlerin Orijinal adıyla "Dead Poets Society", Türkçe adıyla "Olü Ozanlar Derneği" filminde, Robin Williams'ın canlandırdığı, haylaz sınıfuı yaratıcı ve filozof öğretmeni John Keatin, sankı babam Dr. Suphi Baykam'ın geçirdiği olağanüstü yaşamı, bambaşka bir pencereden tüm tavnyla canlandıran karakter oluyor. Nereden nereye... Okulun müdürü ve temsil ettiği kunımsal tutucu "düzen"le kıyaslayarak, Dr. Suphi yüreğiylc bulujarak düzenli bir ordu kur muş ve Yunanlıyı denize dökmüştü. ismet Paşa politikada hep çoğalmak için değerleri yanına katmaya çabalar ve başanrdı. Kitabın 87'nci sayfasında Dr. Suphi Baykam'ın ismet Paşa üe tanışması anlatdıyor. Inönü, bir gençlik liderini anyor kabul ediyor ve ona şunlan söylüyor: "Bak doktor, seni ömrümün sonuna kaK İ T A P SAYFA 6 C U M H U R İ Y E T S AYI 7 63