Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A Dr. Suphi Baykam siyaset tarihimizin en renkli kişiliklerinden biri. CHP'de siyaset yapmış, partinin yaşama geçirmek istedigi birçok projede ön saflarda yer almış bir kişilik. Yasamı ilginç ipuçlan sunuyor günümüz insanına. Alptekin Gündüz bu renkli kişiliği, yoğun bir çalışma sonucu hazırladığı kitabıyla getiriyor okurların önüne. Bedri Baykam'la babası Suphi Baykam'ı konuştuk, Tanju Cılızoglu da kitabı değerlendirdi. Aydın Boysan'ı anlatmaya gerek var mı? Yasamın tüm zenginliklerini içinde banndıran bir Istanbul âşığı o. Neşeye Şarkı ve Nereye Gitti Istanbul yeni kitapları. Biri yaşamın zenginliklerini, diğeri artık göremeyeceğimiz bir tstanbul'u anlatıyor. Boysan'la bu yeni kitaplarını konuştuk. Metin Demirtaş... 1960'% 70'li yıllarda toplum üzerinde etkisini en çok hissettiren sairlerimizden biriydi. Sonra arka arkaya geldi kitapları. Sonrasında ise neredeyse bir sessizlik dönemi. Şimdilerde, geleneksel hale geldiği için toplu siirleri yayımlandı. "Hazırol Kalbim" adını taşıyan toplu siirleri üzerine konuştuk Metin Demirtaş'la. Bol kitaplı günler... TURHAN CÜNAY email: cumkitap@cumhuriyet.com.tr Bener deprem ile ülkenin tüm sarsıntılarını ama en çok da edebiyat ve yayıncılık çevrelerindeki bozulmalarıanlatmaya girişiyor. Başka bir deyişle, "Kırılma Noktası" depremî bir simge olarak kullanıyor; romanın gerçek teması, bir sanat yapıtı olarak romanın varlığı. Asuman KafaoğluBüke Yazın sanatı Kırılma Noktası da sevmediğini, onun ne düşler kurup, neler yaşadığını bılen ya da anlayan yok. Yine hiçbiri, onun kendi başına ayakta durmaya çalışmasını takdir etmiyor. Ilk başlarda kadınların ilgisizliği gibi algılansa da, romanın ortalarında bu sorunun Selin'in kendisinden kaynaldandığını düşünmeye başlıyoruz. Selin, mükemmeliyetçiliği, dırdjrla kanştınyor. Hiçbir şeyden hoşnut değil. Aynca Selin için depremin ayn bir önemi ruh hali hakkında bilgi veriyor. Bunun en güzel örneği, deprem bölgesine hemen gidemeyişini anlattığı bölüm: "Içimde bir sıluntı... bir utanç: 'Aslında ben hemen atlayıp yardıma koşacaktım... ama babam izin vermedi' diyemedim. Nasıl derim kir" Yani... izin dediysem... izin almam gerekmiyordu elbette... koskoca bir kadınım... yaş otuzu geçmiş... hem de üniversite hocasıyun... ama babam... nasıl desem... koca profesör... üstelik sıradan bir profesör değil... dilbaz... ikna kabiliyeti yüksek... birdizigerekçesıralan... akJımı kanştırdı... zaaflanmı kullandı... bir yolunubuldu."(s.46) Selin'in babasının on beş yıl önce öldüğünü sonradan öğrendiğimizde, Selin'in burada bahsettiği engelin gerçekte kocası olduğunu anbyoruz. Zaten, "dilbaz," "koca profesör" gibi tanımları hep kocası için kullanıyor. Önce öğrencisi ve asistanı, sonunda da karısı olduğu bu ünlü profesör, Selin için kocadan çok baba fieürünü temsil ediyor. llişkilerinde de Selin'i rahatsız eden şey, hocababa olarak gördüğü erkeğin sevgilikoca rolünde başansız olması. Diğer erkeklerle ilişkisinde de genel bir başarısızlık var, Yiğit Bener, "Kırılma Noktasrnda depreml bir simge kendisine yakın bulolarak kullanıyor; romanın gerçek teması, bir sanat duğu erkeklerden yapıtı olarak romanın varlığı. biri Fransa'da yaşıyor ve evli, diğeri ise Amerika'da. olduğunu da anlıyoruz, bir bakıBir erkeğe yakınlaşmak istediğinma kocasmdan kopuşunu deprem de onun uzaklaştığını görüyor, esile bağdaştırıyor. Aile içindeki sarki kocası ya da bir gecelik aşk ilişsıntılar, hemen deprem sonrasında kileri tark etmiyor. başlıyor. yanmıştı, dolmalar yağbydı, mit köfteler çiğdi, Rus salatası bayattı..."(s.2O2) Aslında roman kahramankrına tatsız gelcn tek şey yemekler değil, asıl tatsız ve bayat olan edebiyat ve Türkiye'nin kitap piyasası. Yemekler konusundaki kötümserlik, edebiyat söz konusu olduğunda hiç azalmıyor. Romanın en uzun bölümleri edebiyat dünyasındaki çürümeye aynlmış. Selin, eski kocası ünlü eleştirmen Vedat ve bir diğer akademisyen Levent, hepsi edebiyat üzerine benzer görüşler ileri sürüyorlar. Zaten ülkede iyi yazar yok, kitapları satan yazarlar bunu sadece reklam sayesinde başanyorlar. Editörler ve yayıncılara gelince, onlann tek amacı daha çok para kazanmak, tanımadıklan ve sevmedikleri kitapları piyasaya sürüyorlar. Okurlar ise bunu romanın çok yerinde, çok kez tekrarhyor Bener zaten okur olmaktan çok tüketiciler. Satın aldıklan kitaplan ender olarak okuyorlar, hadi diyelim aralannda bazılan okumaya yeltendi aldığı bu kitaplan, onlar da zaten okuduklannı anlamaktan acizler. Eleştirmenler hakkındaki düşünceler ise... neyse, bunu hayal gücünüze bırakryorum! Tüm bu olumsuzluk içinde mutlaka bir ölçüde doğruluk payı var. Ülkedeki diğer sektörler gibi yayın dünyasında da üzerine düşenleri gereğince yerine getirmeyenler dolu. Bunun eleştirilmesi sağlıklı ve gerekli ama eleştiri bu denli karamsar bir tablo çizdiği için bence etkisini yitiriyor. Onlarca olağanüstü yapıtlar ortaya koyan yazar ve şairleri hiç anmadan, hepsini pazarlamacı yazarlara indirgemek her şeyden önce Yiğit Bener'in kendisine ve çok sayıda yazara haksızlık olmuş. Tüm bu söylediklerime rağmen "Kırılma Noktası"nı çok severek okudum. Olayların dokusu, anlatım hızı, hoşuma gitti. Romanda eleştirilccek şeylerin başında sürekli bu sözünü ettiğim yakınma ve dırdır hali geliyor. Bir de, eleştiri kuramlannı tartışan profesör ve doçentlerin konuyu derin tartışmamaları dikkat çekiyor. Sanırım yazar bunu geniş bir okur kitlesinin kitabı anlayabilmesi için gerekli görmüş, ama tabii ünlü ve bilgili olduğu söylenen bu akademisyenlerin eleştiri kuramının ABC'sini konuşurken bulmak pek inandırıcı değil. • asu@yazinsanati.com Kırılma Noktası/ Yığil Bener/ Yapt Kredt Yaymlart/ 2004/ 206 s. SAYFA 3 Y iğit Bcner'in "Kınlma Noktası" adlı romanında 1999 Marmara depremini anlattığını öğrenince sevindim çünkü bu konunun araştırmalara, romanlara yansımasını ne zamandır bekliyordum. Sarsıntılan pek çok şair dizeye dökmüştü, romanlarda ise bir zaman belirleyici olarak depremden söz ediliyordu, bir çeşit milattan öncesonra gibi ama konuyu kendi başma ele alan roman henüz okumamıştım. Korku sözcüklerc dökülmemişti; belki hâlâ bu konuda konuşmak çoğuna zor geldiği için ya da zaten o denli çok şey söylendiği için. "Kırılma Noktası" iç içe geçmiş üç metinden oluşuyor. Birincisi, Selin adında bir doçentin ilk roman denemesi; romanuı konusu depremden sonra bölgeye yardıma gelen Fransız doktorlarla itfaiye ekibi ve onlara tercümanlık edenlerin tanık oldukları olaylar. Ikinci metin, Selin'in romanı üzerine dostu Levent'in yazdığı epostalar. Burada Yiğit Bener, günümüz kitap piyasasının sorunlarından tarihsel eleştiri kuramlarına kadar üstroman tartışmaları yapma fırsatı buluyor. Üçüncü metin ise Selin'in romanı yazarken yaşadıldarını, ilişkilerini, dostlarını, ailesini anlatıyor. Bener deprem ile ülkenin tüm sarsıntılarını ama en çok da edebiyat ve yayıncılık çevrelerindeki bozulmalan anlatmaya girişiyor. Başka bir deyişle, "Kırılma Noktası" dcpremi bir simge olarak kullanıyor; romanın gerçek teması, bir sanat yapıtı olarak romanın varlığı. Yazılış süreci içinde bir romanın oluşumunu da okıırla paylaştığı için konunun pek dışına çıkmadan, okuru da fazla sıkmadan roman üzerine bir tartışma yaratabiliyor. Ayrıca roman kahramanlarınm edebiyatçı, yazar, eleştirmen ve akademisyen olmalan da Bener'e istedigi zemini hazırlıyor. IKITAP Imtlyaz sahibi: Cumhurlyet Vakfı adına llhan selçuk o Genel Yayırı Yönetmeni: Ibrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan Günay Sorumlu Muciur Mehmet Sucu " Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalı y Baski: Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık San. ve Tic. A.ş. Barbaros BUİ. NO:125 BEŞİKTAS • Idare Merkezi: Türkocağı cad. NO: 3941 cağaloğlu. 34334 Istanbul, Tel: o (212) 512 05 05 Cumhurlyet Reklam: Cenel Müdür: özlem Ayden /Genel Müdür Yard.: Semra Yazıcı / Reklam Müdüru: Hüseyin Dalkıran / Tel: 0 212 512 47 78 512 48 30 Fax: 0212 5138463 C U M H U R İ Y E T K İ T A P KADINLAR Romanın haşkiihramanı Selın ile Selin'in ya/dıgı romanın kahramanı arasında çok sayıdti ben/erlık var Romanın diğer kadınlan ya anne kurakterı glbi baskıcı ya da Zeynep gibi anlayışsız ve yiızeysel ler. Kadınkır arasında her ortamda sürtüşme ve rekabet var. Romanın ilerleyen sayfalarında Selin'in romandaki diğer kadın karakterler tarafından hiç tanınmadığını görüyoruz. Selin'in neleri sevdiğini ya SAYI 763 BABAKOCA Romandokı erkekler ise Selin'in gözüyle değerlendiriliyorlar Babasevgilikocahoca birbiriııe karışıyor Selin'in yaşamııula Babasını on beş yaşlannda ıken bombalı bir saldırıda kaybettiğıni öğrendiğimız Selin, erkeklerden onıı korumalarını ve onaylamalarını beklıyor. Selin'in yarattığı roman kahramanı kuşkusuz kendisinden izler taşıyor, fakat asıl birbirlerinden ayrıldıkları noktalar okura Selin'in Romandaki erkekler gibi (Selin'in gözüyle tabii!) yemekler de tatsız tutsuz. Çaylar yeterince sıcak değil (s.47) peynirler taze değil, mayonczler bayat (s.79) kolalar ılık (s.87) yemek tabakları geldiklerı gibi hiç dokunulmadan geri gidiyorlar (s.97) çay bu sefer tatsız (s. 105) çok endergittiği annesinın evindeki yiyeceklcr de en sevmediği pırasa ve güllaç (s.121), çilekli margaritayı da arkadaşının hatın için içiyor (s. 184), düğün yemeklerini anlatırken de "börekler