Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ıİL' •.*'*' Aradığımız o tek, ilk ve son cevap... Hikmet Cetinkaya ile dünden bugüne bir yolculuk " Korkmuyorum, korkarak hiçbir şey yapılamaz" zaman tünelinde bir yolculuk mu yaptık Hikmet Cetinkaya ile? Hayır... çünkü dünden, atılan temellerin suyu henüz çekmemişken gördüklerini, yazdıklarını, öngördüklerini bugün harf iyen yaşıyoruz... Nereden başlamalı?.. Yüzümüzü Anadolu'ya, tarıma, emekçiye yeniden dönmemizin hayrından mı?.. Tarikatçıların zilli maşalı partizan başı, kendisini demokratik kitle örgütü olarak adlandıran Fethullah Gülen'in gerçek yüzünün onca ifşadan sonra en nihayet geniş kitlelerce anlaşılmasından mı?.. Kamuoyu bilincinin gelmişte ve geçmişte ve gelecekte nasıl hadım edildiğinden mi ya da bir diğer açıdan toplumun sözlü kültürden yazılı kültüre hâlâ geçememiş olmasının yarattığı geç idrakin sonucu yitirilen zaman ve fırsatlardan mı?.. Hepsini konuştuk... jarikat yaşamlarının, ülkücü kampların bozuk hayasını, art arda ikinci, üçüncü, beşinci baskılarını yapan, belgesel doküman niteliğindeki kitaplarını, kamu'yu, oyunu1, şiiri, Anadolu'yu, araştırmayı, gazetecilik yapmayı, muhabir olmayı... Neyi nasıl yazmalıyı, havayı koklamayı, derine dalıp yüze çıkarmayı... Yakın tarihi... ÇAĞIMI/1N Ü İAiNlCil H camze AKDEMİR ıllardır memlekehn '§er ellerdekiahvalıne' tamklık etmek yaiamıntzı, diijün trafiğınızt nasıl hıçımledi? Bu yakın lemaaı nasıl yorumluyorsunuz? 1966'da çalışmaya başladığım Cumhuriyet gazetesinde yaklaşık bir yıl sonra da dizi röpörtajlanm yayınmlanmaya başladı. Çok gençtim, benden çok büyük Fikret Otyam gibi, Yılmaz Çetiner gibi, Sait Tcrzioğlu gibi hepsi birer röportaj ustası olan ağabeylerün vardı. Onların arasında bu işlere başladım. 1970'lerdeki koşullan içcrisinde Cumhuriyct gazetesiniıı yöneticüeri benden hi^bir şeyi esirgemediler, öniknü açtılar. 1967 yılında Süleymancılann Ege'de, Akdeniz'de, Karadeniz'de Samsun Bafra dolaylarındaki örgütlenmelerini, nasJ ivme kazandıldarını, aynı şekilde Nakşileri, Nurcuları incelemeyc başladım. Bunun yanı sıra Türkiye'nin güncel sorunlanyla da ilgilenmeye başladım. Yine aynı zamanlarda yani ülkenin en çalkantılı dönemleri olan 6O'lı yıllann sordanyla VO'li yıllarda ki bu arada 68'li sayanm kendimi bir yandan öğrenci hareketleri, bir yandan üzüm, tütün, çay, pamuk mitingleri beni Anadolu'ya savurdu. 25 yaşlannda genç bir gazetcci olarak o taTİhlerde işte üniversiteli 68'lilerin yaptık y Bilmek istediğimiz, anlamak istediğimiz, çözmek istediğimiz ne? Ayrıntılar mı merak ettiğimiz? Yoksa bütün ayrıntılarda aradığımız aynı şey mi? ^Ayrıntılar üstümüze bu denlı şiddetle yağarken asıl sorumuza bu dehşetli gürültünün içinden bir cevap bulabiliyor muyuz? Niye burada olduğumuzu, niye gideceğimızi, gıdeceğimizı bile bile niye burada olmayı sürdürmeyi seçtiğimizi bilmeye, anlamaya mı çalışıyoruz? Aradığımız o tek, ilk ve son cevabı bulmak umuduyla okumadık mı bütün kitapları? "Hayat, kıme ne zaman merhamet edeceği, hangı çocuğunun ne zaman başını okşayacağı bellı olmayan bir anneydi. Ne zaman ne kadar süt vereceğıni bılemedığımız koca memelı bir anne... Gözünü bile kırpmadan sütüne zehır katacak kadar hain ve memesinden kan çıkarma pahasına süt verecek kadar şefkatli... Iri memelerinin üstünde yatırdığı yavrusuna huzur verdıği gibi, aynı memelerle boğabılirdi de onu. Hangi yavrusu ona güvenebilır ya da ona güvenmeden nefes alabilir ki? Emdiğı bu memeden zehirlenmeyi göze almayan çocukları, açlıktan ölmeyi peşin kabul edenlerdır. Bu aşüfte annenin kör çocukları. onun bir tarafını görmezler. Ya güven veren kısmını ya da hain kısmını. En acılı çocukları onlardır Safgüvene kananlarla, hiç güvenmeme tabutuna girenler.. " Cem Mumcu okuyanjjpus SAYFA 4 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 762