Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
0 K U R L A R A Hikmet Çetinkaya gazetemizin vazgeçemeyecegi köşe yazananndan biri. Irticaya karşı yazılarıyla Türkiye'nin aydınlık geleceğini savunan Çetinkaya, edebiyatı da yakından izleyen ve neredeyse edebiyatın içinde bir yazar. Kitaplarının sayısı on beşi, baskı sayıları ise otuzu çoktan geçti. Bu sayımızda Çetinkaya ile dünden bugüne bir yolculuk gerçekleştirdik. îlginç bir söyleşi ile karşuaşacağınızı biliyoruz. Yigit Bener ilk romanı 'Eksik Taşlar' ile edebiyat ve okur çevrelerinde ilgiyle karşılanmtş, olumlu eleştiriler almıştı. Uzun süredir sesi çıkmıyordu Bener'in. Bu sessizliğin nedenini, yoğun bir çalışma içinde olduğu yeni romanı " Kırılma Noktası" çıkınca anladık. Romanı için yoğun bir çalışma süreci geçirmiş Bener. 1999 depremini eksen alan roman şimdiden edebiyat çevrelerinin ilgi odağı olmaya aday. Bener'le bu romanını konustuk. Vazd Hüsnü Dağlarca için şiirimizin yaşayan en büyük şairi diyebiliriz. Şiiri üzerine yazılan yazılar, araştırmalar ve değerlendirmeler hep olacak. Dergimizin sayfalannda yer alan Onur Zafer Ceylan 'tn yazısı da bu değerlendirmelerden biri. Bol kitaplı günler... TURHAN GÜNAY email: cumkitap@cufflhuriyet.com.tr Cemil Kavukçu son romanı "Suda Bulanık Oyunlar'ı, sağsol kavgasının en yoğun yaşandığı yıllar çerçevesine oturtmuş.Romand a olaylar yerine kişiler temel alındığı için, herhangi bir ülkede, herhangi bir zaman diliminde yaşayan gençlerin sorunları içinde geçerli romanda anlatılanlar. Asuman KafaoğluBüke Yazın Sanatı ( C l l l l ! \\A\ Bulanık Sular görünüyor. Oysa Tarık, ne Ertan ne de Yaşar gibi, kızlan düşünmekten ders çalışamıyor ve bu yüzden büyük bir suçluluk altında eziliyor, ayrıca kızlan bu denli düşünüyor olmasına rağmen, kızlar onun için ulaşılmaz mesafede duruyorlar. Romanın kadın kahramanları da benzer bir simetriyle anlatılıyor. Güzel ve çekici Nazan ile Asuman'ın yanı sıra bir de onlar kadar güzel olmayan ve üniversitcyi kazanamamış taşralı Seher var. Cemil Kavukçu romanı üç erkek ve üç kadın karakter üzerine kurmuş. Tarık açısından bakıldığında Nazan ve Asuman gerçekte istek duydıığu kızlar ama sonunda ulaşabildiği ancak Seher oluyor. Bir kızla ilişkisi onu çıkmazlarından kurtaracak sanıyor Tarık ama Seher ile ilişkisinin bunu başaramadığını hemen anlıyor. Kavukçu'nun portreleri son derece inandıncı: Tarık'ın sancıları, Seher'in ikiyüzlülüğü, politik kavgaların saçmalığı, sadece bir dönemin Türkiyesini değil, çok daha geniş bir yelpazede insanlığı anlatıyor. Bu anlatım okurun Tarık karakterini yakından tanımasına ve yakınlık duymasına yarıyor. Tarık çok iyi ifade bulmuş bir karakter, herhangi bir genç gibi olması, hiçbir abartı olmadan kusurlarının anlatılmış olması, onu sevilebilir biri olarak görmcmizi sağlamış. laslarda, coğrafya kitaplarında, haritalarda adı ne olursa olsun, 'Kırat' diyor ona Tarık; çünkü adının tersten okunuşu. Bütün akarsularda olduğu gibi, yatağı genişledikçe durulup yavaşlıyor, yavaşladıkça ölümü hızlandırıyor ve öyküsü büyüyor." Kırat roman boyunca çok farklı anlamlarla karşımıza çıkıyor: ilk başta, bir kenti ortadan ikiye bölen bir nehir olarak. Sağsol kavgalanyla köylerin, kentlerin ve hatta ülkenin bölündüğü yılları anlatırken, Kavukçu özellikle Kırat adını verdiği bu nehirle ikiye bölünmüşlüğe gönderme yapıyor. Kırat aynı zamanda evlerin içine giren, pis su boruları patladığında zemini kaplayan bulanık sular olarak da karşımıza çıkıyor. Tarık "gönlüm gibi bulanık sular" (s.10) tanımlamasını kullanıyor Kırat için. Bir de tabii Adalet Partisi'nin simgesini akla getiriyor Kırat. Birkaç yerde de, Kırat her şeyi bilen, her şeyin içinde yer alan, herşeyi gören bir imge olarak kullanılıyor (s.33.) Romanın ilerleyen sayfalannda Kırat'ın bulanık suları ile bulanık genç zihinler arasında da benzetme yapılıyor (s.36). Dolayısıyla Kırat ile Cemil Kavukçu çok sayıda imgeyi bir araya getirmiş. Kırat yatağı genişlediğinde "yorgun" akıyor diye ilk kez yorgunluktan bu konumda bahsetmişti, ilerleyen sayfalarda yorgun atlar, yorgun insanlar (s.94), hep aynı çürümenin, aynı geleceğe umutsuz bakışın izlerini taşıyor. Yorgunluk gibi bir de programsızlık dikkat çekiyor, romandaki çoğu karakterin geleceğe yönelik bir projesi yok, tek proje, devrim. Onun dışında diyaloglarda sık sık ne yaptığı, ne istediği sorulduğunda "hiç" yanıtı veriyor kahramanlar. Sl'DA İU I.AMK OVIM.AR S on bir iki yıldır 70'li, 80"li yılları anlatan güzel romanlar ve anı kitapları yayımlandı, şimdi kırkelli yaşlarına giren yazarlar o dönemi, bugüne nasıl gelindiğini, gençlik yıllarını anlatma gereği duydular; hafızasız bir toplum olarak kendimizi yıllardır eleştirirdik, böylece bu eksikliğimizi de gidermeye başladık belki de. Cemil Kavukçu son romanı "Suda Bulanık Oyunlar"ı, sağsol kavgasının en yoğun yaşandığı yıllar çerçevesine oturtmuş.Romanda olaylar yerine kişiler temel alındığı için, herhangi bir ülkede, herhangi bir zaman diliminde yaşayan gençlerin sorunları içinde geçerli romanda anlatılanlar. TARIK VE SEHER Romanın başkahramanı Tarık, sancılı büyüme yıllarında kendini bulmaya çalışan bir genç. Romanın diğer iki erkek kahramanları ise Ertan ve Yaşar; bu iki karakter Tarık'tan çok farklılar, bir anlamda Tarık'ın özlem çektiği kararlılıkla yaşıyorlar. Ertan ne yaptığını biliyor (ya da en azından Tarık öyle sanıyor), politik bir kavganın içinde ve aşka, kızlara, derslere ayıracak zamanı yok, üstelik bundan suçluluk da duymuyor. Yaşar ise, diğer erkeklerin imrendiği güzel bir kızla birlikte, o da ne yaptığını bilir TARIK VE KIRAT Romanın başlığındaki "bulanık sular"ı Kavukçu hemen ilk satırda anlatarak başlıyor: "At KTTÂP Imtiyaz Sahibl: Cumhuriyet Vakfı adına llhan selçuk o Cenel Yayın Yönetmenl: Ibrahlm Yıldız o Yayın Yönetmeni: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu o Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalı o Baskı: Merkez Cazete Dergl Basım Yayıncılık San. ve Tic. A.ş. Barbaros Bul. NO:125 BEŞİKTAŞ o Idare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 Istanbul, Tel: o (212) 512 05 05 o Cumhuriyet Reklam: Cenel Müdür: özlem Ayden /Cenel Müdür Yard.: Semra Yazıcı / Reklam Müdürü: Hüseyin Dalkıran / Tel: 0 212 512 47 78 512 48 30 Fax: Roman durağan tablolar ve portrelerden oluşuyor, Kavukçu özelılkle bu anlatım yolunu secmls; 0212 5138463 yorgun ve bezgin bir nesll anlatmak İçin belki de en uygunu bu. CUMHURİYET KİTAP SAYI 762 TARIK VE TREN 1978 yüından hatırladığım sık duyulan laflardan biri, "treni kaçırmamak" gerektiğiydi. Neydi bu tren.' Kimin treniydir1 Daha sonraki yıllarda arkadaşlarımla gülerek hatırladık bu tren sohbctlerini. Sanki uygarlık bir tren ve Türkiye bu trene bir an önce binmezse yayan kalacakmış korkusu vardı o sohbetlerde. Bu romanda da yazar tckrarlanan temalardan biri olarak treni kullanmış. "Bir tren düşlemişti hep; elinde bavulu ile koştuğu, ama bir türlü binemediği, tekerleklerinin tıkırtısının gittikçe zayıfladığı bir tren. Ne zaman sapsarı bir yüzle, soluk soluğa o istasyona ulaşsa, çelik ışıltılarla uzayan demiryolunu gösteriyorlardı: Tren çoktan gitti. Tarık'ın tren düşüncesi, eylemde bulunmamaktan dolayı duyduğu ezikliği simgeliyor roman boyunca. Birşeyler yapması gerektiğinin farkında Tarık, en azından ders çalışması gcrektiğini, bir kız arkadaşı olmasının ona iyi geleceğini biliyor ama bunları yapamayacak kadar yorgun sanki. Sonunda birinci tekil şahısta kendini anlatırken "yalnızca yakınıyorum. En iyisi siz beni silin. Tarık diye biri hiç olmadı, yaşamadı, acı çekmedi, fuhuş filmleri izlemedi, deyin ve benimle daha çok uğraşmayın. Bırakın beni. Nasıl olsa benden size bir fayda gelmez. Alıp başımı gideyim, desem bile gidemem ki; basıp gitti trenler yanı başımdan, içinde hep silahlı adamlar... Korkuyorum..." "Suda Bulanık Oyunlar"ın en hoş yanlarından biri, araya Tarık'ın yazdığı şiirlerin serpiştirilmiş olması. Bu şiirler bunalımlı bir zihnin ürünleri ama çok gelişmiş ve çok görsel bir anlatıma sahipler. Roman boyunca anlatım bir üstgöz tarafından aktarılıyor ama Tarık'ın evin duvarlarına yapıştırdığını bildiğimiz şiirleri özöyküsel, bu sayede Tarık'ı hem içten (şiirlerinden dolayı) hem de dıştan (görünüşü, davranışları, diğerlerinin ona bakışı açısından) tanıma fırsatı veriyor yazar. "Suda Bulanık Oyunlar"ı zevk alarak okudum. Durağan tablolar ve portrelerden oluşan bir roman olduğu için olay örgüsü genelde zayıf. Biraz daha hareket ve değişim hoş olurdu, romanı daha akıcı kılabilirdi, fakat sanırım Kavukçu özellikle bu anlatım yolunu seçmiş; yorgun ve bezgin bir nesli anlatmak için belki de en uygunu. • ~ asuK yazinsanati.com Suda Bulanık Oyunlar / Cemil Kavukçu / Can Yayınlart / 206 s. SAYFA 3