Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
dem haline gelmektedir. Furedi'yc göre "... Her şeye taciz kültürünün prizmasından baka baka, insanların, profesyonel rehberlik hizmetine ihtiyaç duyan, üzüntüler içınde ve zarar görmüş varhklar olduğu kcşfedildi. Böylece, çaresiz özneler yani yüksek beklentileri olmayan, etkisiz birey ve gruplar ortaya çıktı. Giderek insanlan kendi yaşamlarını belirleyen kişiler olarak değil de koşullann kurbanı olarak görmek bizi daha fazla rahatlatmaya başladı. Bu gelişmelerin sonucunda, güzel bir yaşamı, kendini sınırlama ve riskten kaçınma ilkeleriyle eşitleyen bir dünya görüşü ortaya çıktı" (s. 193). Yazar, böyle bir bakışı "Risk Bilinci" kavramıyla özdeşleştiriyor ve bunu eleştiriyor. Ona göre "Risk Bilinci" aynı zamanda belirli reçeteleri dayatan bir ahlâk anlayışının da göstergesi olmaktadır. Bu ahlâkın merkezinde baş değer olarak "güvenlik" vardır. Böylece bize her işde ihtiyatla hareket etmemiz gerekliliği anımsatdır. Cinscllikten sigara içmeye kadar çeşitli türden alışkanlıklarımız bile bir denetime tâbidir. CÜVENLİ OLAN VE OLMAYAN Kitapta "Yeni Etiket" olarak da adlandınlan böyle bir değerlilik anlayışı, geleneksel ahlâkın marjinalleşmesiyle ortaya çıkmış olan boşluğu doldurmuştur. Bu değerlilik anlayışı abartılmış bir risk duygusuna dayandığı ve aynı zamanda belirsizlik duygusunu da beslediğı için insanlara kesin ve mutlak doğrular sunamamaktadır. "... Bir yandan alkolün sağlık için büyük bir risk olduğu ilan edilirken, diğer yandan şarabın kalp krizini önlediği açıklanıyor". Ama işte "ihtiyatlı olun gündc bir kadeh, ama kırmızısından ve akşam yemeklerinde ..." ve benzeri sınırlamalarla. Aynı şekilde, sigara paketlerinin üzerindeki "sağlığa zararlıdır" ifadesinin sigara paketinin varlığı ile yarattığı çelişki; "ama az için, günde üç beş tane kadar" biçiminde somutlaşan "ihtiyat" ilkesiyle giderilmeye çalışılıyor. "Yeni Etiket" cinselliğe yapıştırıldığı zaman bu alanda eskisine göre bir "hoşgörü"nün varlığı açıkça ortaya çıkıyor. Eşcinselliğe ve mastürbasyona "ihtiyatla" yaklaşılıyor. Eskinin "normal" ya da "anormal" ölçütleri, artık yerini "güvenli olan" ya da "güvenli olmayan" ölçütüne bırakıyor. Yazar bunun da geçmişteki kadar müdahaleci bir ahJâk ölçütü olduğunu düşünüyor. "... Eskiden gençhanımlara, iyi kızlar sonuna kadar gitmez, denirken; bugün, sorumluluk sahibi kızlar ihtiyatlı davranır, deniyor" (s.198) Günümiızde bir otorite olarak geleneksel ahlâk anlayışına karşı çıkan çoğu insan; bu otorite "güvenlik" adına konuştuğu zaman yapacaklannı ona göre belirlemeye âmâde görünüyor. Yazar.bütün bunlardan çaresizliğin ve güçsuzlüğün yüceltilerek özneye verilen önemin azaldığı sonucunu çıkarmaktadır. Ona göre toplumun yeni idolleri acı çeken kişilerdir. "Mağduriyetin dayandığı temel sizin ne yaptığınız değil, size ne yapıldığıdır. İnsan eyîemine şüpheyle yaklaşılan bir toplumda herkesin hoşgördüğü nadir deneyimlerden biri de acı çekmektir. Artık hayatın anlamı bilinçli eylemde değil acı çekmede gizlidir. Acı çekmek, giderek insanı bir ödüle lâyık kılan bir deneyım olarak görülür. Toplum, çektiği acıda bir anlam bulmaya çalışan kişileri cesaretlendiriyor bugün. Medya kışisel trajedileri her bir ölümün özel bir anlam taşıdığı bir ahlâk dramına çeviriyor. Bu yüzden, ne zaman bir trajedi yaşansa, ailenin bir üyesi çıkıp sevdikleri kişinin bir hiç uğruna ölmemiş olmasını umduğunu söylüyor. Böylece trajik bir ölüme derin bir anlam yükleniyor. Başka ınsanların da bu trajedinin sonuçlannı öğrenmesi için bir hayır kampanyası başlatılıyor. Bu sayede, kendine özgü hiçbir anlamı olmayan ölüm, başkalanna yönelik bir uyarıya dönüştürülüyor ve ahlâki bir önem kazanıyor . ... lnsanlık, acı çekerek değil mücadele ederek, çoğu zaman da insanlara acı çektiren koşullara karşı mücadele ederek üerlemişti. ... toplum, ortak yönümüzün güçsüzlüğümüz olduğunu söyledikçe, topluluk duygusunun temeli acı çekmek oluyor. Evet, kolektif bir duygu içindeyiz : kolektif teslimiyet duygusu. Bu teslimiyet duygusunun yarattığı cesaretsizlik, bizim ve gelecek nesillerin risk almaktan korkması tehdidini barındınyor. Oznenın bu şekilde yok edilmesi, hümanist projenin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. İşte, risk almanın önemini savunmanın gereği buradan kaynaklanıyor" (s.223226). Paul L. Williams, FBI'ya danışmanlık yaptığı yılların da birikimiyle, Vatikan'ın 70 yıldır suç örgütleriyle olan mali bağlantılarını bu kitapta açıklıyor... Bu kitap, insanın hayretten ağzını açık bırakacak nıtelıkte. Anlatımındaki nesnellik ve yazılan her şeyin belgelerle desteklenmesi bu kitabı, yeni bir değişımın baş kahramanı yapıyor. Booklist .j 1920'lerden günümüze kadar Vatikan'ın finansal işlerindeki dalaveraları gözler önüne seren şaşırtıcı bir eser. Publishers Weekly Bu kitap patlamaya hazır bir dinamit! Dr. VVilliams dürüst, kolay okunan ve bilgilendirici bir üslupla Vatikan'ın kirli çamaşırlarını gözler önüne seriyor. PapazJudith Schmith Bu, Vatikan'ın asla anlatmak istemediği hikâyesi. Vatikan'ın para skandallarıyla ilgili çok önemli boşlukları dolduruyor. Bu da çok küçük ayrıntıları büyük bir titizlikle bir araya getiren yazann hüneri. Jonathan Levy Vatikan'a karşı açılan davaların avukatı HÜMANİST PROJE Bize gelince, neyse ki şimdilik kültürümüzde, henüz yoğunluğu ve etkisinin ne kadar olduğu/ olabileceği tartışılabilirse de, risk almayı teşvik eden unsurlar bütünüyle ortadan kalkmış değil. Klasik Türk Müziğimizdeki sözlere bir bakalım. Örneğin "Çamlarda Şafak Rengi gibi Gönlüme Aktın...", veya "Bin Gül Çıkanrdım Sana Kalbimdeki Külden..." Bu sözler sevgili için alınabilecek risklerin büyüklüğünün bir göstergesi sayılabilir mi ?.. Kitap dikkatli okunup düşünüldüğünde, "Korku Kültürü"nün en arkasında, adına "piyasa ilişkileri düzeni"denebilecek, toplumsa] ilişkilerin helirli bir örgütlenme tarzının kendisinın bulunduğu açıkça görülecektır. Yazar bunun üzerınde pek durmuyor. O sadece öznenın ortadan kaldınldığı böyle bir toplumsal ilişkiler düzeni ıçinde, bu olgunun "Korku Külrürü" kavramıyla özetlenebilecek bir boyutuna ışaret ediyor. Bu durumda her ne kadar insanın hangi koşullara karşı mücadele etmesi, yani risk alması gerektiği ve yazann "Hümanist proje" dediği tasanmın önündeki engelin gerçekten ne olduğu belirsiz kalıyorsa da; kıtap böyle bir toplumsal ilişkiler düzeni içinde birlikteyaşamantn biçimlendiricilennden biri olarak "korku" kavramına toplumsal olduğu kadar felsefî bir açılım getirmesi bakımından da önemli görünüyor. • Korku Kültürü, Risk Almatnanm Riskleri / Frank Furedı / çev Bartj YtUırım / Ayrtntt Yayınlart / 243 s re GUNCEL " YAYINCILIK Tel: (0212) 511 22 37, Faks: (0212) 522 86 68 email: kontiki@tnn.net C U M H U R İ Y E T K İ T A P S AYI 762 SAYFA 21