25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

bir ay içinde ikinci baskılar Kavukçu, bu romanında üniversite öğrencisi taşralı bir gencin büyük kent yalnızlığını, uyumsuzluğunu, iç dünyasındaki çalkantıları ironik bir dille yansıtıyor. Kendisiyle ve çevresiyle barışık olmayan Tarık'm yabancısı olduğu bir kentte özdeşleşebildiği tek şey, kentin ortasından geçen, kirlenmiş, sularında hiçbir canlının yaşamadığı ve Kırat adını taktığı çaydır. Cinsel bir deneyim yaşamamış olması sorunlarını daha da büyütür. Köhne sinemalarda porno filmler izleyip özgüvenini yitirirken, kafası, kenti ikiye bölen çay kadar bulanır. çetln Yetkln, usta bir yazar. Bir yakınına Içlnl dökmek Istermls glbi gfriyor söze kitabında. le olmadığını, hiçbir /aman bir anlam ve değer veremediğim şeylerin ise, ne denli anlamlı ve değerli olduğunu öğretti" (sf. 149) Yazar, bu öğrediklerinin ışığında sorgulamalann, yargılamaların, hak dağırımının nasıl olduğunu, düzeneğin nasıl ışledığini somut örneklerle anlatıyor, ne anlatması, yarattığı havanın içine çekiyor okuru, ona, kendini savcı gibi, yargıç gibi duyumsatıyor; kimi durumlarda nasıl soğuk terler dökülduğunü yaşatıyor. "Yoksullann ölumü başkadır", "üç çocukluk arkadası", "yargıçlar, savcılar ve kitaplar 'ını okurken, donup kalıyor okur. Hele o; "beni köye kcimün"... "BENİ KÖYE KÖMÜN..." Anlatımı da örneklemek için, andığım yazıdan bir bölümce: "Bu gecekondulardan birinde bir çocuk, iple asarak öldürmüş kendisini. Çamaşır ipini tavandaki bir kirişten aşağıya sarkıtmış, ipe attığı ilmiği boynuna geçirmiş. Ama ayakları yerde, bacakları dizlerinden bükülmüş. Başka bir deyişle, yarı ası ile ölmüş. Bu, şu demek: ilmeği boynuna geçrdikten sonra dizlerini kıvırmış, ipi gerginleştirmiş öylece boğmuş kendisini." Küçük yaşta, doğup büyüdüğü yerlerden koparılmış, yatan elde geldiği yerlerin özlemiyle yanıp tutuşan bir çocuk. Başarılı bir öğrenci, ama dünyasını yitirmiş... Okumayı sürdürelim: "Dizinin dibinde okul çantası. Öylece duruyor. Defterinden bir sayfa koparmış, üzerine son dileğini yazmış: 'Beni köye kömıin' " Öbür yazılarda da keskin bir gözlem; yalın, çarpıcı bir anlatım... Yargıçlar, savcılar, polisler tanıyoruz; çok ünlü, ama soyguncu profesör; çok ünlü, soyguncu ceza avukatı; insanlar, insanlar... Suç ve ceza.. Suçu işleyen insan, cezayı veren insan... Hani bir söz "Suçluyu kazı altından insan çıkar" diyor ya öyle.. "Hepimiz birer suçluyuz" adlı yazıda: Bir odaya kapanıp da ceza yasasını okursanız "Göreceksiniz ki, içinizde kendisini en saygıdeğer kişi olarak görenler, ya da iyi bir vatandaş olarak değerlendırenler için bile payınıza düşecek cezaların toplamı 2030 yıldan az olmayacaktır." Geri kalmış, eğitim düzeyi düşük, C U M H U R İ Y E T K İ T A P gelir dağılımı bozuk, suç üreten bir toplumda elbet "suça" da, "suçlu" dediğimiz insana da, uaha değişik bir anlayışla bakmak. YÜREKLİ İNSANLAR Demokrasinin, insan haklarının, toplumsal adaletin gerçekleşmediği toplumlarda, tüm kurumların işleyişi birbirıne benzer. Bir şeyleri kurtaranlar, aydınkk insanlar, yürekli yargıçlar, savcılardır.. Böyle yargıçlar, savcılar da tanıyoruz kitapta, Ramiz Emre onlardan biri: "Bir gün Türkiye'de bir 'Adalet Anıtı' dikilirse, bu mutlaka uzun yıllar Istanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanlığını yapış olan Ramiz Emre'nin yontusu olmalıdır." (sf: 85) "Bitirirken"de anlattığı olayları kafasında harmanlayıp, deneyimli bir hukukçu olarak, şuraya getiriyor sözü yazar: "Hep bir soru takılıp durur aklıma: "Adalet var mı?" Ben nâlâ "Vardır" diyorum, özellikle de adaletsizliğin dizboyu olduğu yerde vardır. Adalete değer kazandıran da budur. Adaletsizliğin kurbanı olduğumuz için adaleti aramaz mıyız? insan, insan olduğundan bu yana adalet uğruna savaşım üstüne savaşım verdiği için adalet vardır. Bu söylediklerime inanıyorum, ama bıınlar çok genel. Adalet, uygulamada, kişinin somut yaşamına indirgendiğinde hep bocalayıp durdum. Soruşturmasını yaptığım, ya da yargılamasına katıldığım çoğu olayda: "Adalet bunun neresinde?" diye hep sormuşumdur kendime. Yoksa yaptığım iş, yokluğuna katkıda bulunarak, olumsuz yönde adaleti aranır duruma mı getirmekti? Aradığım adalet, yitirilmesine yardımcı olduğum adalet miydi? (shl50) Şöyle bir değindim "Bir Savcının Not Defterinden" adlı yapıta. Toplumumun tüm gerçeklerini, tum çıplaklığıyla ortaya seren bir kitap ve de düşündürücü, caydırıcı, bir şeyler yapmak gerek deairtici bir kitap. Profesör Dr Çetin Yetkin'i yürekten kutluyorum. Araştırma yapıtlarınca etkili, yararlı bir iş yapmış... Okunmalı, herkese bir sözü var bu kitabın. • Bir Savcının Not Defterinden/ Çetın Yetkın/Otopsı Yayınlart/1 ">3 s. 762 Mehmet Altan GECELİKA§ NEREYEGİDER Mehmet Altan, yavaş yavaş unurulmakta olan pek çok güzelliğin arasında gezdiriyor okurunu. Şiirlerle besliyor anlattıklarını. Çehov'un, Balzac'm satırlarında dolaşhnyor, ya da Schumann'm bestelerinde, New Orleans cazmm buğulu notalarında. Az bildiğimiz konulara geniş pencereler açarken 'zaman nereye akar?' sorusu üzerine düşündürüyor. Sözünü esirgemeyen bir siyaset yazanndan duygusal bir kitap. Ahmet Cemal YAŞAMAK Yaşadığı kentte sevdikleri tarafından öldürülen birinin öyküsü. Öldürülüşünü izlemektedir. Kıyıdadır. Her şeyi görür. Büyük kentlerin külrengi yalnızlığı içinde, başını külrengi bir ölüm için kaldırdığında yanında kimsenin olmayacağını bilmektedir. Yine de, yaklaşan gölgelerden korkmaz; artık görünmez adamdır çünkü. Yersiz yurtsuz bir gece uçucusudur. SAYI SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle