27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

biçimlendirilmeye elverişli (plastik), biı yüleyici bir görüntü vardır. imgelem gü ciiyle, şaır, yansıttığı anadııyguyu ve dtıyarlığı, yaşamın her ncsncsinc bulaştınr. Bir şaırin en belirgın nitesi, kendi diinyasını, insanı esrikleştiren müziksel bir ctkiyle ve seçkin sembollerle örmesidir. Bunun için, aigıladığı nesneyi yeniden biçimlcndirme ve anlamlandırma, anlağında yeniden nesneleştirme ve bunu yansıtabilmc yetcneğinin olması gerekiyor. Müzik yctisi başta gelir. Kısası, şair, okıırıınıı biiyülemeden, kendisi bü yülennıelidir. Turgay'm şiirini bu nedenlerle önmesiyorum. Okurunu biiyülemeden, kendisini büyülüyor. Bu yüzden, "Ege gittiğim değil, geldiğim yer dir." diyor, oğul. Bu beş sözcüklc kendisi büyülenmiş, okurunu büyülememesi olanaksız. Turgay'ın şiirlerinı okurken, işlediği anaduyguyla sözcüklerin tartımı arasındakı ilışki, bende derin düşünceler uyandırıyor. Sana tuhaf gelecck ama, "Beden Eğitimi" adlı şiirini okurken, Hegel'i düşiindüm. Şiiri, birlikte okuyalını önce: Dört mevsim sarrnaşıgıdır bedenim Sarıldtğı gövdelerce yeşeren licllck haritasındti bczcli Gövdenın gönertç tarihi Sarılmış yatarım yeryüzüne Üzerimde üzümlerin cmklijŞj Bırer kepçe dnndurma go'g'üüen Kırk yıuık tükcnmez şurupları lükendı iüzcükleri türrı dillerin Yeryüzü dilı gerek artık Kohurıun, .suyun, yüzün eğitimi İnsanı ıntana bağlayan (Sevgi Bağları.s. 32).(*) Turgay Fişekcl, yainız "yaşam yoksunianna" kızıyor. Bunun dı$ında tum insaniaria barısık Insanın ve Insancılhğın özünü yakalamı;.. kinliğidir. llkçağ fizikçılerinden sayılan Anaksagoras (MÖ 500428), tini, "noııs" olarak yerleştirmiştir felsefeye. He raklietes'in "logos" dedigi kavramla özdeştir nous. "Logos" sözlük anlamı, "konuşmak, söylemek"tir. Heraklietes, logos kavramını evren yasası (akıl, an lam) olarak kullanmıştır. Hegel (17701831), varlıkla düşüncenin mantıksal birligi olarak kabufedcr "tin"i. Sonuçta vardıöı ver ise, "saltık ide"dir. Hegel için "saltiKİık", Tanrı'ya özgü bir kavramdır. Platon (MÖ 428347), "tin"in (insana özgü düsünee yetisi) merkezınin karaciğer olüuğunu söylemiştir.(5) Hegel, düşüncenin sinir dizgesi ile ilişkili olduğunu derin derin ınceledı. An cak, tinin sırtta deöil, kafada olduğunu yerleştiğini, özellikk belirtıvor. Turgay Fişekçi, yalnız "yaşam yoksunlarına" kızıyor. Bunun dışında tüm in sanlarla barışıktır. tnsanın ve insancıllı ğın özünü yakalamıştır. (Sevgi Bağları, s. 15). Batılı düşünürıer, kimi zaman tam bir darkafaiıliK gösterirler. Hegel, "Lectures on the Pnilosophy of Religion" (Din Felsefesi Üzerine Mektuplar) adlı yapıtında, Hıristiyanlık ruhunu öne çı karır. ü Hegel ki, "emeğin özü"nü, ya bancılaşma ulamı içinde kavramış ve yorumlamıştır. Buna karşın, böylesi çeliş kili düşüncclerden arındıramamıştır kendisini. Afrikalıları, inançları yüzünden binlerce insanı öldüren krallar ülkesi olarak betimler.(6) Salt bu yiizden, Afrikalının çağdaş Batı uygarlığnı kavrayamayaca ğını ileri sürüyor. Bunları yazan bu büyük düşünürün, Batı'nın uygarlık tari ninde onurlu bir yeri olan, narta bütiin Batı dillerinin gelişmesinde etkin olmuş Latince'nin sahibi Roma'nın ve Hıristı yanlık'ın ruhunun konuşlandığı "kili se"nin kendi yandaşlarına yaptığı zııl mü görmemesi olanaksızdır. Hatta Hegel'in bir ara, burjuva devrimıyle başlayan özgürlüklerin etkisiyle özgürlükçü, Fransız ordularının Avrupa'yı çiğneme sinin sonunda, ihtilalci düşüneelerden geri dönerek kararsız Alman burjuva sı nıfının dünya görüşüne koşut olarak tutucu olduğu görüfür. Afrikalıları, salt bedensel yapılan yüzünden akla uzak sayan Hegel, bu düşüncelerıyle, sanki "ırkçılık"ın babası gibi. Hıristiyanlık ruhunu öne çıkardıkça, insancıllıktan alabildiğine uzaklaşıyor, hatta kaynakları yanlış kullanıyor. Inancın izi bulunan her düşüncc, insanlığa aykırı gclişiyor. tnsanlaşmak, hiçbir engel tanımadan in sana yaldaşmaktır. Turgay başarıyor bunu: Merdivende verdiğin kasımpattyt unul madım Sevdig'ım bir şıir kitabına taktım onu Karıştı çiçegın şıırlere. Kolunu boynuma doluyor%un otobü%te Çocuğun sevcn bir anne gibi ıakınlıpmız ımanltg'tmızdan gelıyor Ne kadar insanlaştrsak O kadar arkadasız. (Karda Işıltılar'dan, 1981.) işte oğlu, sana sevdiğin şair üzerine küçük bir değini. Bu arada, okumak için can attığın Hegel üzerine birkaç düşün ce. • (*) Turgay Fisekçi, Sevgi Bağları, Adam Yaytnları, Vm tstanbul (1) Hegel, Lectures on the Phlısophıe of Worla Hıstory, p. 174 Cambndgc 1975Çeviren:H.B.Nısbett. (2) Hegel, agy, s 174. (}) Hegel, Tınin Goningübtlımı, s. 198, ÎDEA Yayınları 1986 Çev.. Aziz Yardımlı. (4) Hegel, agy, s 195 (5) Platon, Tımeaos, ss. 71, 72. (6) Hegel, Dünya Tarihi Üzerine Ders ler, s. 172. SAYFA 11 Yaşam yoksunları Bakışı derin oğul, son dörtlüğün ikincı dizesindekı şu "artık" sözcüğü olma sa, bu şiir, eksiksiz olacak. Şiir açıklayıci sözcükleri sevmiyor. Can Yiicel in " Ve ben ki buruk ve kavruk/ Bir ihtiyar adamım artık" dizelerinde de, bu "ar tık" belirteci, dilime takılmıştı. Sıkılarak sormuştum: "Kusura bakma abi, ne yin artığısın scn?" Birgüzel küfürycmiştim. Sonra da, her yerde, beni ukala olarak betimledi. Ayrıca, "Ve ben ki.." cümleciğindeki bildirici "ki" ilgeci de, şiirin diline aykırı. Kımi, ben de yapıyorum böyle hataları. Şiirinizin iizerinde iyi çalışmamaktan kaynaklanıyor bu hatalar. Şu "artık" sözcüğünü atınız, bir kez daha okuyıın dörtliığü, hiçbir eksiklik duymadığınızı göreceksiniz. Deyiş ise, yağ gibi kayacak dilinizde. Bu son dörtlük, benı Hegel'e götürdü. Senin gönderdiğin kitam, yeniden gözden geçirdim. Turgay, bu dörtlükte, ince bir biçimde ırkçılığa karşı tavır alıyor. Bu tavnnı şaircekoyması, Kuşkusuz, daha önemli. Yukarıdan beri anlatmaya çalıştığım şiirsel öğelerden özveride bufunmadan yapıyor bu işi. Düz ve yuvar lak, dar ve geniş ünlülerin dağılımındaki oran, şiirin orkestral etkisini yükseltiyor. "Kokunıın, suyun, yüzün eğitimi" ruhsal inıgelemi, şiirsel yükü yoğunlaştırmış. işte burada, sozcük ekonomisini, dış yapıyı aşan bir sev var. Müziksel et kidcn, biçimlendirilebilen görünümden çok daha fazla bir şey. Şiir burada işte. Birlikte düşiinclim oğul: Ingilizler, bir güçlüğün boyutlarını hesaplamadan işe girişenlere karşı, "It's all right for you to laugh" deyimini kulla nırlar. Bu dcyim, Türkçemizdeki, "Senin için gülmek kolay" deyiminden biraz daha rarklı. Çetin bir uğraşa gircn insana yardım etmek dururken onunla alay edene karşı, uğraş veren kişi söyler bu deyimi. Kendisiyle alay eden kişinin insafsızlıgına şaşmayı yansıtıyor. Yerine göre, "İnsafına turp sıkayım senin, gülünecck durum mıı bu?" ya da "Şuna bak, her şeye gülüyor." ya da "Gülmek C U M H U R İ Y E T K İ T A P S AY I kolay, sıkıysa sen de yap" biçımlerinde çcvrilebilir. Demem o ki, güçlüklerin üstesınden gelmeye çalışan ınsanlarla alay edenlerin ruh durumu, sorumsuzluğu yansmr. Bu deyım, güçlüklerle boğuşan insanın, ugraşının güclüğünü yansıtma olarak da yorumlanabilir. Turgay'ın Beden Egıtimi adlı şiirini okurken, bunları nasıJ düşündüğümü soracaksın sanırım. Turgay'ın şiirinde, her zaman, bir dünya yargıcını sezinle mişimdir. En arınmış dizelerinde bile, faşizmi yargılayan bir yargıcın dingin öfkesini algıiarım. Kuşku.suz, abartılı bir yorum bcnimki, ama nedense sezerim nep bunu. Sanki, sözcük ekonomısi, insanı, aşkı, güzeli, iyiyi, doğruyu yadsıyan her durumu yargılama üzerine kurulmuş. Şimdi söyle oğul, Parmakların, füizlcri ktr otlarımn lytleşttrır kent yaralanm Yeştl kokusu aralar Göğüs çadırımın kapıstnt (Kumral Gökkuşağı, s. 41). dizeleri, sevgilisinin orgenlerini överken, doğayı yağmalayanları, kent yaşamını güçleştirenleri yargılamıyor mu? " Yönetim Planı" adlı şiirinde, emperyalizmin uçbeyliğine soyunmuş Yunan burjuva sınıfıyla ırkçılığı yükseften Anadolıı burjuvasını, şiirin gcrcçlerine saygıyı unutmadan azarlamıyor mu? Anadolu'nun burjuvasını, temsil eden hükümetleri azarlayan şu dizeler, şiir tarihimizde, her zaman anılacaktır: Ne Ege'ye gemiler gönderin Ne I lazar'a heyetler Oturun çocuklartnmn karnım doyurun Yuzlerıni yıkayın. Bu kadar kırlı çocukla nasıl aydtnltk olıtr gelecek! (Sevgi Bağları, s. 25) Turgay, insan ekininin (kültür) bütünlüğü iizerinde derin düşüniiyor. Sanırım, bu konuda çetin bir çalışma içinde. tşte, Hegel'i, bu noktada anımsadım ofiul. Hegel gibi büyük bir düşünür, Af rıkalıları tarih yargıcının önüne çıkarı7 0 5 DünyayargKi yor ve onları, "Anlakları fetişlerle dolu yamyamJar." diye suçlar. Gerekçesi de, Afrıkalıların "ekinin biitiinliiğü için gerekli öğelerin tümünden yoksun" olma larıdır. Bu ögelerden yoksun olduklarından, tarüı ve özgürlük bilincini oluşturamamışlardır. Belli ki, Hegel, "gelişnıe yasaları"ndan habersiz. Kısası, Afrikalıları dünya tarihinin diyalektiğinden uzak tutuyor.( 1) Hcgcl'in gözlük kullanıp kullanmadığını bilmiyorum, ama büyük olasılıkla kullanmıyordu. Çünkü, gözlük kullansaydı, "Optik Sözliiğü"nün alHazek aulı bir Berberi taraFından düzenlendiöini öğrenirdi. Üstelik, Afrika'nın tarinsel açıdan kendine özgü bir niteliği olmadığını söylüyor.(2) Hegel, öylesine ırkçı bir yorum yapıyor ki, insan şaşıp kalıyor. insanın "beden"ini, "iç" ve "dış" varlığının "ortaterirni" olarak belirtiyor, ama büyük terimın "iç" mi, "dış" mı olduğunu söylemiyor. Anlaşılan, Afrikalının kara derisi ile yassı kafatası, onun tarihsel açıdan kendine özgü bir nitelik kazanmasına engel olmuş.(î) Eylemin örgcndc bulunması, onun "dışsallığını" oluşturu yor. Bu, "edim"den (âmel, fiiller, yapılmış eylem) başka bir "dışsallık"tır. Çünkii, örgen, bireyde birey olarak kalmaktadır. Ona göre, beden, insanın kendisince üretilmiştir. Birey, özgiin doğasını çalışmaya yönelttiğinde, yalnızca onun ne olduğunu bildirmesini sağlar. Buradaki öğeleri irdelersek, "genel bir insan biçimi"ni, en azından bir kıtanın, bir ulusun "genel ırası"nı (karakter) bulunız.(4) Kaynağında, tinsel olaylar, bedenin çizgilerine yansır, hatta fizyolojik dcvinimlere yol açar, ama bunlar "genel insan "ı yansıtmaz. Örneğin, korku, bir insanda sidiğini tutamama durumunu yarattığı halde, bir başkasında sidiğini yapamama durumuna yol açar. Bu kişiler, ikiz bile olabilirler. "Tin" kavramı da, birçok düşünürce, farklı algılanmıştır. "Tin" (esprit, spirit, nefes, run), evrenin ruhu olarak kabul edilmiştir stoacılarca. Canlandırıcı ilkedir. Idealistler, doğal yaşam ilkesinden ayrı olarak daha yüksek, doğaüstü, tanrısal ilke olarak algılıyorlar. Tanrı'nın dolaysız yaratıcı et BedenhiçtzgHeH Irkçftjjja karçı tavr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle