04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. •" galanmalara, imge ve ritim gibi öğelere bırakmıştı yerini. Karakter ise eski ağırhğını yitirmişti; karakter, okunan ınıydı artık, okuyan mı? Cierçekçı roman yazarlarını modernist yazarlardan ayıran bir diğer önemli nokta ise, onların okurla kıırdıığu ilişkideortaya çıkmaktaydı. Gerçekçi romanda, okııra öncelikle öykünün bir kurmaca, bir hayal ürünü olduğunu unutturmaya ve okurda, sanki okunan olaylar gerçekmiş izlenimi verilmeye çalışdıyordu; karakterler, çevre bütün canlılıklarıyla resmediliyor, olay örgüsünde hiçbir kırılmaya yer vermeden baştan sona doğru gidiliyordu. Modernist ve postmodern romanda ise, okııra böyle bir izlenim vermekten özellikJe kaçınılır; okura, her şeyin bir kurmaca, bir oyun olduğu anlatılnıak istenir. Ana metin, ara metinlerle bölünür; gerçeklik, kurmaca metinlerle yerle bir edilir; zaman algısında sıçramalarla ani kırılmalar sağlanır. Bilinç akışı, anlatıcının ya da karakterlerin bilincine girilerek orada dalgalanmalar yaratdınası gibi teknikler kuflanılır. Bu teknikler, özellilde postmodern romanlarda, okuru gerçeklik karşısında özgürleştirmeyi amaçlamakradır. lşte, Tezer Ozlü'nün eserlerinde de bu tekniklere yaklaşan bir yön bulmak mümkün. Onun yazdıklarının roman ya da hikâye değil, anı olduğunu söyleyen yazarlar bence bu noktayı atlıyor. Leylâ Erbil, onun ilk romanı için yazdığı bir yazıda şöyle der:"TezerÖzlü Kıral psikanalıze hiç haşvurmadan kahramamm hemen hemen eksiksiz tanıtıyor bize. l lemen hemen deyişim bir başka eksiklikten dog'uyor. O da, kıtapta geleneksel romanda mutlaka görmeye alıştıg'ımız insamn köklerıne, tarihe hakmayışı. Biraz da bu yüzden kendime hcp sordum okurken: Bu kitap roman mı? îiizler gibi klasik rnmanın tiryakisi kesilmişler için hiç de romanhk bir hali yoktur kıtabın. Kısaaktır. Ama, ktsaakhgı; şurayı biraz daha anlatsaydı ya, dedirtmesi hizim şartlanmamızdan ileri gelmiyor mu? Ciderek; beğeni ya da güzellik anlayışımız, daha önce bize belletilen, koşullanmt^lıg'ımtztn toplamından başka bir şey mi ki? (. .) Belki de yazarın ilerıde gelıştıreceg'i, üzerinde tsrar edeceğı bir roman anlayışı ile karşı karştyaytz?"(2) Evet, Tezer üzlü'nün, bu roman anlayışında gerçekten ısrar ettiği, sonraki romanında vc öykülerinde de göriilür. Tezer Özlü, modernist roman çizgisinde durarak kendi roman ve öykü üslubunu oluşturmak için didinmiş bir yazardır. ü , her şeyden önce, yeni bir roman ve öykü biçiminin peşindeydi. Çiinkü yaşadığı çağın ve toplumun bir tanığı olarak, r>ir yandan çağının ve toplumunun egemen değerlerine karşı çıkarken, bir yandan da sanatını o değerlere yaslanarak gerçekleştirmesinin o toplum eleştirisini hayada bırakacağının rarkındaydı. Tezer Özlü, toplumdaki egemen değerlere karşı çtkışını, yazın teknikleriyle de sürdürmenin üstesinden gelebUmiş ender yazarlarımızdan biriydi. Onun, bu biçjm ve üslup arayışları daha ilk öykülerinde kendini gösterir. Bilinçle bilinçaltının, geçmişle şimdiki zamanın gerçek bir düşselin iç içe geçmesi; Cahuzzi(i) ve Amerikalı Komjum Willy adlı öykülerindeki söz dizimlerinin özgünlüğü; Naona Alam öyküsünde zaman çizgisinin silinişi ve karakterin belirsizleşmesi bunun kanıüan arasındadır. Üoğan Hızlan'ın, Tezer Özlü için, Gelişmeîerin Hikâyecisi(4) başlıklı bir yazı yazması boşuna değildi. 1980 yılında yayımladığı ikinci kitabı Çocukluğun Soğuk Geceleri'nde üslubunun çizgilerini derinleştirip geliştirmeyi başarmıştı Tezer Özlü. Kıt.apta, bir anlatıcının ağzından ki, Tezer Özlü'den SAYFA 4 Gerçek bir devrimci Tezep Ozlü algısında kırılmalar yaratır; ya da elektroşok sahnesini elektroşok uygulanan ki şinin zihnine girerek anlatır; böylece okııyucuya, okuyanın sadece kelimelerden ibaret bir kurmaca olduğu mesajını vermeye çalışır. ("ünkii o da, gerçek yaşamın kelimelerle aktarılabileceğine inanmaz: "Yaşamın kendısinın yazı yazmaktan çok daha gerçek, çok daha derin oldupınu da biliyorum. Sözn'iklerle yaşamın derinliğini vermeye olanak yok. Çünkii sözcüklerde rüzgârlar ne kaaar esebilir'' Sözcüklerden nasd bir güneş dog'abilir? Sözcükler açtk hır pencere önüne büyük yağmur taneleri olarak yag'ıp, bir insanı derin uykusunian uyandınp mutlıı kdabilir mi?Sö'zeüklerde yagmnr t.s laklığt var mı ? Sözcükler ınsantn yanında yatan diier bir ınsantn yürek çarpışlarım duyurabilir mi?"(6) Ama, postmodern bir yazar da değildir o. Daha önce de belirttiğim gibi, kendi üslubunun peşindedir. Büyük çolşMtar Romanın başkişisi, çevresinde tezatları görmektedir; çünkü, ona her yerde öğretilenlerle yaşananlar arasında büyük çelişkiler bulunmaktadır. Bu çelişküer her şeyden evvel, dünyayı algılaması, birbirine zıt iki kültür tarafından biçimlendirilen (Romanın başkişisi, bir Türk küçük burjuva ailesinin çocuğu olarak, Lstan bul'daki yabancı okuflardan biri olan Avusturya Kız Lisesi'nde okumaktadır) bu gençte bir kültürel şoka, topluma karşı bir yabancılaşmaya ve bu da onun, yaşamı temelinden sorgulamasına neuen olur. Bu yüzden, romanlarının ana izleklerini ölüm, yabancılaşma, varoluş, yalnızlık, bırakılmışlık, yokluk, hiclik, kadınlık, erkeklik, çocukluk, yaşlılık... vs. oluşturur. Ancak, Tezer Ozlü'yü yukarıda saydığım yazarlardan ayıran önemli bir nokta vardır ki, aslında bu, Tezer Özlü'nün kendine özgü bir üsluba sahip ol masının da temel dayanaklarından biridir: O, bütün bu izleklerden, bir yaşama iradesi, yaşama gücü çıkarmayı başarmış bir yazardır. Ciençtir. Bedenini, cinselli;ini keşfeder; sevişmek istediğinde topum ona, evlenmesi gerektiğini söyler. Çevresindeki ikiyüzlülüğü, yozlaşmayı, toplumda giderek kendine yer bulan gündelik ve siyasi faşizmi görür, isyan eder, aklın sınırlarını zorlar; Kendini psikiyatri kliniklerinde, elektroşok tedavilerinin içinde, beynine elektrik verilirken bulur. r aşistler orada da bırakmaz yaka sını; ellerinde yctkilerinden, zorbahklarından başka hiçbir şey bulunmayan, doktor, hemşire, nademe kimlikli insanlar tarafından itilir kakılır; gene de oradan kurtulmayı, yaşama tutunmayı başaAşağıda yatıyorum rır. Dışarı çıkar, bir adamla evlenmek isSokağa bakan pencerenin yanınter; kendinden yaşça küçüktür sevdiği daki divanda adam. Toplum bunun da hesabını somıa Bir ses birden bir olay oluyor ya kalkar ondan; önüne binbir türlü büKulağımın dibinde rokratik engeller koyar. Ama Tezer," l'eBir dal bir cama vuruyor melsorun, yalnızlık direndnı yitırmemekTezer te,"ö) der sonunda. Yazdığı her satırla, insanı yaşama yabancılaştıran tüm toplumsal değerleri alaşağı ederken, ona hep acı veren bu değerlerin yıkıntısından yedüşüyor, ne de kendini acındırma hastani güneşler doğurur hep; üstelik de buliğına kapüıyor. nu, böyle bir kaygı taşıdiğım asla belli etTezer Özlü, yaşarken de zaman denen meden, hiç de öğretici yazar, büyük usta olguya inanmamaktaydı. Ya da en azınyazar havalarına bürünmeden olanca dodan, onu farklı bir biçimde algılıyordu; ğallığıyla gerçekleştirir. Doğallığıyla, di zamana, onun dışında bir yerden bakıyorum; çünkü, o yazdığı gibi yaşayan, yayordıı sanki: "Nıçin bugü'n, yaşamın, tüm şadığı gibi yazan bir sanatçıydı. Onu bü yaşamın önündcn geçip gittig'ini, artık yük bir yazar yapan eikenlerden biri de ölümü beklemekten başka bir şey olmabuydu işte. En yakın dostlarından biri dtğını, her giin gibi, bir kez daha anltyor olan Leylâ Erbil, onun eserleri için şöyle iun. Yaşam, zamansız. Yaşamın hiçbir za yazar: "V. Ozlü'nün sanatı yalındır. Öyle manı yok. Çocukluk, kadınlık, erkeklik, çag'dışı esrarlı felsefelere, geçmiş metinlcyaşam, ölüm, sevgi, sevgisizlik, doyum, re, yapay belırsizliklere dayanan bir metin doyumsuzluk, her şey iç içe. Kuzey Avrudcpildir. Canlı, çag'daş ve saydamdır. Öypa'ntn beyaz geceleri gibi. Kararmayan le bir saydamlık ya da tuhaflık ki, okurhavanın ardından, hemen gene, giinün ken satırlartn arasından yazarın üziçag'ırag'arması gibi "(•>) dığınt, haykırdığını, güldüğünü görmüş gibi olursunuz. içinde bir tek 'esrar' sö'zZaman atysmda kınhnalar cüğü içermeyen bu metin, sanatsal esrartTezer Özlü de, postmodern yazarların nı kendi olmaktan altr. "(8) yaptığı gibi, bu romanında zaman çizgiYaşadığı acılar onu yaşama küstürmez; sini düz bir çizgi olarak kurmaz; zaman YenibirMçinttıpeşinde Î başkası değildir bu küçük burjuva toplum yapısı tüm değerleriyle eleştirilmekteydi. Sıkıbir toplum eleştirisine girişse de Tezer Özlü, aynı zamanda, bu romanı aracüığıyla çocukluğu ve tüm geçmi^i ile bir hesaplaşma içine de girmektcydi. Bu yüzden romanda anlatılan hep geçmiş zaman olsa da, olaylar her satırda şimdiki zaman kipinde anlatdmakta. Romanın daha ilk satırlannda toplumsal eleştiri yoğunlukla hissettirir kendini. Aile yaşantısı, ailedeki sevgisizlik, iletişim kopuîduğu ve aile bireylerinin yalnızlıkları, kapuk değiştiren bir toplum ve bu toplumdaki sarsıntılar, bütün toplumsal kurumlarda öğretilmeye çalışılan yaşamın bir yalanlar zincirinden ibaret olduğu ve dı şarıda akıp giden yaşamla nasıl Lir tezat oluşturduğu, bütün bunları kendi özel dünyasının sınırsızlığı içinde algılamaya çalışan on bir yaşındaki Tezer'ingözün den bütün çıplaklığı, çarpıcılığı Türkiye edebiyatında eşine az rastlanır bir nesnel Jik zerninine oturtularak anlatılmaktadır. Tezer Özlü, tarklılığını, kendi öznel dün yasını yaşamasına izin verilmeyen bireyin toplumsal kurallarla olan çatışmasını; ne çocukluktan gençlifie geçerken yaşadığı cinsel deneyimleri Ue, ne elektroşok koması ile, ne psikiyatri kliniğinde hademeden dayak yiyişi, ne de doktor ya da hemsire kimlikli kişilerin cinsel tacizleri ile aktarırken ne en ufak bir yapayhğa Bir Arkadaş İçin Can Yücel CUMHURİYET KİTAP SAYI 679
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle