04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Fethi Naci bir dünyadjr! Kitaplar Adası tık kafasında belirlenmiş cümleleri kâğıda dökmek kalmıştır. Mecidiveköv taraflarında tanıdığı biri vardır, vazılan ta pe eder, Yaşar bunun üzcrinde yeniden çalışır, artık roman son biçiminı .ılmıştır." (92) Fethi Naci, anılarını ııç ayrı bolumde odaklamış. llkiniyaşamındaki i/lere, can alıcı yaşantı anlarına, dilimlerine ayırmış; ikincisini hepimiz için öncm taşıyan ki mi düşünce, eylem, yazın, sanat insanlarına; üçüncü bölümü ise kendisinı etkı lcyen, kendisinde izi kalmış coğrafyalara özgülemiş anılarını. Bütün bunların bizleri ilgilendirdiği de apaçık ortada. O, bize dünyada "gölgelik" yaparken kulağımızı büknıevi ih mal etmiyor "Insan, yaşadığı bazı anları unutamayacağını hemen o anda hisseder. Bu anlardır, yalnızca bu anlardır yaşamı zenginleştiren." (136) Feki salıp yııvarlayıverdiği olmuyor mu F'eihi Naci'nin? Biı iki vineleme bi le gö/e çarpıyor. ()rneğın ışsı/ kalan solcu gençlerin genellikle muhasebeci t)luş ları (43, 112), Yeşilgireson'daki işçı H.irız'ın n<^ktalama işaretlerini (.lü/.eltıııeyi şi (ss. 136, 165), llhan Berk'ın Bodrum'dakibahçesindeyapılmış "Naci'nin Evı"...(154, !59) Ne ki bunlar dışmda hiçbir yıntleme ye rastlanmıyor anılarda. So/gelımi, biz onun Dönüp Baktığımda adlı anılar de metinde "tabelacı çıraklığı" yapışının ay rıntılarını biliyoruz ama "Dıinya Bir Gölgeliktir"i okııyanlar, F'ethi Naci'nin parası pulıı olnıayan "bir ışçi parç.ısı "nın küçiıcuk teknesıne (işçi ailesinin çocuk larından "biri Deniz'in yaşında "dır. Yılsa 1968.) teknenin adını yazarken, tek tümceyle yetinmek zorıında kalıyor ne vazık ki: "Çocuk.luğumda tabelacı çırak lığı yapmıştım ' (3K) Bıına değgin bir minikbilgi daha alsanız da (55), ilk anı lar demetinı okumayı gereksıniyorsıınuz. Bütün bunların yer yer alaysamalı bir dille örtüşmesi de etkiyi artırıyor bana göre... Böylelikle anlatı, yüreğe inen bir tortu salıyor; tat hüzünleniyor, bal ağulaşıyor... Fethi Naci'nin anıları her kuşaktan, her eğilimden, her görüşten kişinin ilgisini çekebilecek nitelikte. Örnekse siyasacılar kadar toplumsalcıların, tarihçilerin; şairler kadar yazarların, tiyatrocuların, sinemacıların, sonra gençlerin, orta kuşak bireylerinin büyük tatlar alarak okuyabileceği bir kitap bu... Bütün bunlara, taşıdığı işlevsel değeri, ahlaksal tutumundaki örnekliği de eklemeliyim. Hele yazıncılar bu kitabı okıımamışsa eğer, eksikliktir bu bana göre. Yazın bü tündür çünkü. Onun ek yerlerini lehimleyen, aralara geçenekler açan, kapılaıını menteşeleyen bu tür anılar değil mıdir?.. Bir yanı daha var ki, görmemek olanaksız bunu. Sevgiyle örülü, dünyayı, insanları şefkatle kucaklayan bir anlatı bu. Orneğin 1999'u 2000'e bağlayan yılba şında Paris'te buluşmak üzere sözleşen ama kendisi giderken söz verenlerin gelemeyişlerine üzülen değil, bu kararı almış insanların hepsinin de bugün hayat ta olmasına sevinen birinin anıları bunlar (69, 70). Fethi Naci'nin anıları, gönülden geçenlerin dillendirildiği anılar... Bıında artniyet, hesaplılık aramaya yeltenenler yanddıklarını görecektir. Bu nedenle "Dünya Bir Göîgeliktir"i okuyanlar, öncesinde ya da sonrasında, Dönüp Baktığımda'yı da okumalı mutlaka! Affedersiniz, yazınımızda bir Fethi Naci gerçekliği olduğunun, böyle bir değerle yan yana yaşadığınızın ayırdında mısınız acaba? Sizonun "Dünya Bir Gölgeliktir," de diğine bakmayın, bizler için Fethi Naci'dir gölgeliğin adı, söylemeden geçmeyeyim, çünkü bir dünyadır o! Yeter ki siz bunun ayırdında olun!" CUMHURİYET KİTAP SAYI 679 Dunyada "GöigeHk": Fethi Naci M. SADIK ASLANKARA ethı Nacı, ılk anılar demeti Donup Baktığımda'nın (Adam, 1999) ar dından yeni anılarıyla bir kez daha geliyor okurun önüne: "Dünya Bir Gölgeliktir" (Yapı Kredi, 2002). Ilk anı kitabında da dikkatimi çekmişti. Gündelik dille sürdürürken anılarını, onları ölümsüzleştirmek istercesine nasıl incecik nakışlıyordu arada; ölümsüz tatlar deriyordunuz anlatıdan. Düzeltmeliyim, anlattıklarından değil, yazdıklarından... (Jstelik damıtık bir tattı bu! Olağanüstü görkemli bir yazınsal metinle karşı karşıya olduğunuzu düşünüyordunuz. Bu duyguyu yeniden yaşadım "Dünya Bir Gölgelik") okıırken. Omeğin "Üç Arkadaş"ı, Ölüme Teğet"i öykü gibi alımlamanız olanakh. "Bir Yılbaşı' ile "Avşa Adası" başlıklı bölümleri anı değil birer oykü olarak da okuyabilirsiniz zaten. Yazınımıza belki de çok güzel öyküler armağan edebilecekken eîeştiriye kaymasında; Ataç'ın, onu övüşünün payı olsa gerek! Yirmi beş yaşında bir uelikan lı Ataç'tan, "Bay Fethi Naci bir konu üzerinde şöyle yüzeydcn düşünmekle, öteden beri ağızlarda dolaşanları söylemeklc yetinmiyor, bir araştırma seziliyor onda, derine gitme özeni seziliyor," (52, 53) türıındc övgü alırsa ne yapar? Ivi mi etmiş Ataç, kötü mü bilemem; ne ki Fethi Naci'nin bütün yaşamını etkilediği ortada. Söz Ataç'a dek gelmişken, Memet Fuat'ın, ona değgin düşüncelerine de uzanalım istiyorum: "Kcndisinden gençler bile, yaramaz bir çoçuk gibi turarlardı onu. Büyümedi, yaşlanmadı, çatık kaşlı görünmedi hiç. Homurdanır, kızar, söylenir, kavga eder, ama çocuksu havasını yitirmezdi." (Eleştiri Üstüne, Adam, 2001, 32) Bu satırlar, Fethi Naci'den de anıştırmalar esinletmiyor mu bir çalım? F Fethi Naci'nin anıları her kuşaktan, her eğilimden, her görüşten kişinin ilgisini çekebilecek nitelikte. Ornekse siyasacılar kadar toplumsalcıların, tarihçilerin; şairler kadar yazarların, tiyatrocuların, sinemacıların, sonra gençlerin, orta kuşak bireylerinin büyük tatlar alarak okuyabileceği bir kitap bu... bilir? Dönüp Baktığımda'da bıınıı oylesine dokunaKİı anlatır ki Fethi Naci, yal nız burası bile kısa film gibidir anıların. Tutukluluktan kurtulup Giresun'a dönüşü sonra: "Istanbuf'dan Samsun'a, Samsun'dan bir kamyona atlayarak Giresun'a gitmi^tim. Sadece köylülerın satışyaptığı bir 'kadınlar pazarı' vardı; babanı Giresun'un yaşlılarından oldıığıı için belediye memurları kuru soğan, sarmısak satmasına göz yumuyorlardı. Pazara gittim. Uzaktan baktım: Babam iki sogan (,'uvalının başında müşteri bekliyordu..." (99) Tanrım, ne büyük bir iç ezikliği olmalıdır bu bir dclikanlı için, kendisine ne ler neler vermiş o babaya karşı? Kızdığı, söylenip dahası afur tafur et ti|*i, yeri geluiginde Fethinacice benzetip ağzının payını verdigi olmuyor mu?.. Orneğin Atatürk'ün sözlerini "tahrif eden' Behçet Kemal Çağlar'ı açığa çıka rırken (36, 37); "Bence Nâzım vasat bir şair," diyen Edip Cansever'i "Nâzım vasat jairse, sen de cüce şairsin!" diye (66, 67) yanıtlarken bu doğrucu tutumuyla öne çıkıyor hep. Bunun yanında defierbilirlik, dostluk doruklarıyla da bezeli anılar... Onun bu deöerbilirliği üzerinde sıkı sıkıya durmak gerek! Dayanısmanın, dostluğun, kıldan ince kılıçtan keskin o köprüsün den geçebilmenin de büyük payı var buncia elbette. Örneöin Fethi Naci'nin kitabını sunduğu Ornan Çıılfaz... Tutuklanıp bir buçuk ay yattıktan sonra "Giresundan başka gidecek yer(i) yoktu"r (50), şöyle der: "Giresun'da dört ay kalmıştım ve sınıf arkadaşım (ortaokuldan) Orhan Çultaz'dan başka kimse benimle konuşmaya yanaşmıyordu." (52) Sonra şu satırlar: "Kitabı alacak param yoktu. Orhan Çulfaz'a sık sık o kitaptan söz ediyordum. Bir gün Orhan, elinde Yaşadığımız (Memet Fuat'ın romanı/A.),çıkageldi. 'Benokudum'dedi. 'Çoksevdim. Kitap seninolsun.'"(99) Ya Sosyal Yayınlar'ın kurucusu Enver Aytekin için söyledikleri? "Enver deyok artık... Hayatımda tanıdığım en dürüst, en iyi, en çalışkan dostlanmdan Enver d " ' (() Başkalarındaki ahlaksal tutumların öne çıkarıldığını da gözlüyorsunuz Fethi Naci'de. Orneğin yalnızlaştırılmış Mehmet Ali Aybar'a karşı Yaşar Kemal'in tutumunu öğrenmek istemcz misiniz: "(Lütii Erişçi'nin cenaze töreninde) Herkes Mehmet Ali Bey'den kaçıyordu. Mehmet Ali Bey, yüksekçe bir yerde, tek başına duruyordu. Bir tek Yaşar Kemal gitmişti Mehmet Ali Bey'in yanına; gitmiş ve tören boyunca Mehmet Ali Bey'den ayrılmamıştı..." (89) Açıksözlülüğü gösteren görkemli örnekler... Olduğu gibi aktarıyorum: "Kümbetyaylası akılalmazbirgüzellikte. Bitmez tükenmez ormanlar... Çamlar, pelitler, kayın ağaçları, gürgenler, karaağaçlar, meşeler, cevizler, kestaneler, Nâzım'ın deyişiyle, 'kardeşçesine' yaşıyorlar, (Bir itiraf: Yeğenim I lasan olmasaydı ben 'bitmez tükenmez ormanlar' derdim; bereket bizim Hasan ormandaki ağaçlarm adını birer birer yazdırdı." (135) Bu arada Edip Cansever'e karşı Behçel Necatigil'i savunurken dostu Cansever'in bundan alınmasına yüreği ezilen, bu kez bunun sıkıntısını yaşayan ama savunduğu Necatigil'in sevmediği bir yanını fısıldamayı da ihmal etmeyen (66, 67) bir duruluğu var Fethi Naci'nin... Kimi yazarların yazma yöntemine değgin ipuçları da hoş esintilere yol açıyor: "Yaşar Kemal, masa başında değil, yürürken duşünür, romanlarını yürürken kurar. (...) Yaşar, yürürken kurduklarını çok yakın dostlarına anlatarak romanını biçimlendirir. Masa başına oturunca ar Fethi Naci'nin Istanbul'a gelebilmesi için Fethi Aga'nın, evin çamaşır teknesini yirmi liraya satışı (40) nasıf unutulaSAYFA 18 FatM Natfde Dünya: "GöUnrilk"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle