Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
le özetliyor: "Böyle bir konferans dizisi oluştururken amacımız, çevre oluşum sürecinde farklı disiplinlerin bir arada varoluşlarını ve etkileşimlerini ortaya koyabilmekti. Cîenelde mimarların ve plancıların yapıtlan olarak değerlendirilen çevrenin, bir gerçeklik olarak ortaya çıkmasında, mimari tasarımın, diğer boyutlar gibi sadece farklı bir boyut olduğunun altını çizmek ve böylelikle karmaşık çevre olgıısunun disiplinlerarası gelişen bir bütün olduğunu vurgulamaktı. Bu düşüncemizi gelıştirebilmek ve tartışmak üzere farklı disiplinlerden uzman kişilerden destek aldık. Reşit Canbeyli, Besim Dellaloğlu, Oktay Ekinçi, Sümer Gürel, Bilsay Kuruç, Meral Özbek ve Ergin Yıldızoğlu değerli görüş ve birikimlerini bizlerle paylaştıfar. Çevre oluşum sürecine farklı yönlerden bakarak yeni açüımlar getirdıler. Paylaştığımız sürecin ve tartışmaların sonucu olarak, kitapta tarafımızdan belirlenen alanlardaki uzmanların makaleleri aşağıda çok kısa özetlenen içerikleri ile yer alıyor. Reşit Canbeyli psikoloji alanında "Işık ve Beyin" başlıklı makalesinde, algılamanın (perception) ve duygulanımın (emotion) çevre tasanmında oynadığı rolü ortaya koyarak beyin mekanizmaları bağlamında ve "ışık" örneğiyle mekân ile psikoloji arastndaki ilişkiyi irdeliyor. Besim Delalloğlu felsefe alanında, "Kent Öznenin Yuvasını Yapar" başlıklı makalesinde mekânın ve kentin oluşum sürecini felsefi düşüncenin uzantısı olarak algılamanın bir örneğini sunuyor. Oktav Ekinci kültiir mirasının ve tarihseldoğal çevrenin korunması alanında, "Geçmişten Geleceğe Uygarlık Mektupları" başlıklı makalesinde, koruma düşüncesini evrensel boyutta ele alarak ve korumacılık ile tutuculuk kavramlarının karşıtlıklarından söz ederek, doğa ve kültiir varlıklarının korunmasının anlamını, uluslararası bir simgeye dönüştürülmüş "mektup zarfı" iîe aktarıyor bizlere. Sümer Gürel çevre tasarım kuramları bağlamında, "Çevreye Çokboyutluluğu îçinde Bütüncü Yaklaşım" başlıklı makalesinde, karmaşık olma özelliğine bağlı olarak, çevreyi tüm boyutlarıyla algılayabilmek için ona nasıl yaklaşılması gerektiği sorusunu soruyor ve bir yaklaşım önerisi getiriyor. Deniz Incedayı, mimari tasarım sürecinde katdımcı yaklaşımı öneren "Çevre ve Kattlım" başlıklı makalesinde, kullanıcının, çevre oluşum kararlarına katıldığı örnekleri aktararak özellikle günümüz Türkiyesi'nde katılım konusunun bir demokratikleşme süreci olarak görülmesini ve bu bağlamda mimarın gelişen yeni mesleki sorumluluklarını irdeliyor. Bilsay Kuruç, ekonomi alanındaki "20. Yüzyıl Avrupa Ekonomisinden Kesitler" başlıklı makalesinde, geçen yüzyıldan bu yana Avrupa'da gelişen siyasi olayları, ekonomik verilere, üretim biçimlerine ve erk ilişkilerine bağlayarak sunuyor. Çevreyi, üretim süreçlerinin, toplumsal ilişkilerin ve siyasi dengelerinin bir yansıması olarak da görebilmemizi sağlıyor. Meral Özbek mimarlık ile sosyoloji ilişkisini araştıran "Kentsel Mekân.Toplum, Bilişsel Harita ve Planlama" başlıklı makalesinde, mimarlığı ve kent plancılığını iç içe düşiınerek; yapdı çevreyi oluşumunu, ekonomik, toplumsal, estetik, sosyal, kültürel vb. boyutlar ile bir arada ele almanın önemini vurguluyor. Ergin Yıldızoğlu ise ekonomipolitika konusundaki "Dünyada ve Türkiye'de Küreselleşme" başlıklı makalesinde, küreselleşme olgusuna, tarihsel retrospekCUMHURİYET KİTAP SAYI 676 tif içinde ışık tutuyor. Sürecin üretilmesini ve mit haline getirilmesini geçmişten günümüze tartışıyor. Kuşkusuz bu uzmanlık alanlarına başkalarıdaeklenebılirdi. Çevre oluşum sürecine ilişkin düşünsel zenginliğe sınır koymak olanaksız. Ancak ders programımızın süresine bağlı olarak bu ilk girişimimizde belirtilen alanlar ile yetinmek durumunda kaldık. Bu çabanın bir tür tetikleme, giderek heyecan ııyandıran bir başlangıç olacağını düşündük. lleriki asamalarda ise, mimari tasarım vc çcvrc oluşum süreçleri üzerinde farkü irdelemeleri farklı 'gözlük'ler ile gerçekleştirme umudunu taşıyoruz." • Çevre TümdürÇok Boyutlu Bir Olguya Bütüncü Bakış / Derleyen: Deniz ıncedayı / Ba^lam Yayınlar /226 s. öze çarptığında fnun ııc'lara siıruldü'ürkmen unsuru Türkiye'de Çagdaşlagma ABDULLAH TEKİN £{ ~A yTuasırlaşma" sözcüğünün | \ / l karşılığı olançağdaşlaşma, J . V JLçağı yaşama, çağın gereklerine uyma anlamına gelir. Büyük Atatürk ülkeyi "muasır medeniyet seviyesine çıkaracağız" derken çağdaş uygarlık düzeyini hedeflediğini belirtmek istemişti. "Türkiye'de Çağdaşlaşma" Niyazi Berkes'in ilk basımı 1973 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yapılan bir kitabıdır. Bir başyapıt niteliğinde olan kitap, kay nak ve dizin ilavesiyle Yapı ve Kredi Bankası tarafından yeniden yavımlanmıştır. Anlamı olmayan, iz bırakmayan ve katkı sağlamayan kimi kitapların medya tarafından baştacı yapıldığı bir ortamda "Türkiye'de Çağdaşlaşma" herkesin özellikle de genç kuşağın okuması ve ders alması gereken bir kitap. Günümüzde bile Türkive'yi bulunduğu noktadan, yaşanan cağdan geri çekip karanlıklara götürmek isteyen "Truva atlarının" yoğunluğu anımsandığında kitabın anlamı ve önemi daha da artar. Türkiye birçok anlamda henüz çağdaş bir ülke olmaktan uzak bir tabloda yansırken onu daha da gerilere götürmek isteyenlerin varlığı ülke için bir şanssızlıktan başka bir şey değildir. Berkes "Türkiye'de Çağdaşlaşma" adlı kitabıyla kutsallaşmış geleneklerden kurtulma ve laik. bir yönetime geçme sürecinin kapsamlı bir tarihini yazmıştır. Sosvosiyasal ve dinsel değişinilerin, yeniliklerin toplumsal yansımalarına geniş yer vermiştir. Prof. Dr. Berkes çağdaşlaşma ile dinselleşmenin birbirleriyle çağdaş olduklarını belirttikten sonra "şu halde çağdaşlaşma konusunda asıl sorun, kutsal sayılan alanın ekonomik, teknolojik, siyasal, eğitsel, cinsel, bilgisel yaşam alanıarında daralması etkisizleşmesi sorunudur" der. (s. 20) Berkes bu doğrultuda kitabının başlangıç noktasını "gelenekselleşmiş bir siyasal ve toplumsal sistemde dinin ne dereceye kadar kutsal gelenekle, ya da kutsal geleneğin ne dereceye kadar dinle bir tutulma haline gelmiş olduğunu belirleme" çizgisine taşır. (s. 20) Berkes, din devlet ayırımı sorununu geniş anlamda kutsallaşmış gelenek boyunduruğundan kurtulma sorunu olarak görür. Anımsanacaktır, Domaniç yaylasına yerleşen Kayı aşireti Beylik konumuna dönüştüğünde Söğüt'ü başkent yapar. Daha sonra devlet konumunda yansıyan Osmanlı'nın başkenti Bursa olur. Ancak bu dönemden başlamak üzere devlet giderek Türk devfeti olmaktan çıkmaya başlar. Imparatorluk konumu ğü bir tablo yaygınlaşmaya başlar. "Nakibül Eşraf" sınıfının ağırlık taşıdığı bir yönetim anlayışı devleti bir dinler ve milliyetler topluluğu durumunda yansıtır. Osmanlı ailesi yönetimin başındaaır, Yakındoğu ve Balkan halklanndan devşirilmiş kişilerin devleti demek daha doğru olur. Böyle olunca doğal olarak Prof. Berkes'in belirttiği gibi Türkler arasında ulusçuluk akımı gelişmez. Bu görünümdeki Imparatorluk yönetimine egemen olan geleneksel düşünce çerçevesinde yenileşme ve çağdaşlaşma kavramlarına da fazia yer bırakılmamıştı. Böyle olunca ne 15'inci yüzyıldaki "Rönesans" olayı ne de matbaanın bulunuşu herhangi bir kımıldamaya neden olamamıştı. Matbaa ancak 300 yıl sonra aslen Macar olan Ibrahim Müteferrika'nın çabalanyla kurulabilmiştir. Berkes, Müteferrika'nın fazla bilinmeyen bir yönünü de açıklar: Osmanlı askeri düzeninin Avrupa usullerine uyacak biçimde "ıslah edilmesi davasında" büyük rol oynamıştır. "Nizamı Cedit" söylemi ona aittir. Nizam sözcüğü eski bir Osmanlı deyimidir. Dünyanın değişmemesi gereken geleneksel düzeni demektir. îbrahim Müteferrika geleneksel düzen anlayışı yerine çağdaş düzen kavramını ilk getiren kişidır. II. Selim döneminde uygulanmasına geçilen reformlar, aslında askeri alanla sınırlı kalmıştır. Ancak II. Mahmut döneminde Yeniçerilik kaldırılmış (1825) ve iki yıl sonrasında Mühendishane, Tıbbiye ve Harbiye okulları kurulmuştur. Harbiye'nin kuruluşu çağdaşlaşma tarihinin en önemli olayıdır. Harbiye eğitiminin sağladığı askeri ve düşünsel etkilerle bu kurumun, siyasal erki elinde bulunduranlara karşı tutumu her zaman büyük önem taşımıştır. Berkes laiklik ve ulusçuluğun asıl öncüsü olarak nitelediği Şinasi üe, geleneklerin ötesinde yansıyıp akıl unsurunu öne çıkaran Tevfik Pikret'e ayn bir yer ve değer verir. Türkiye'de çağdaşlaşma hareketlerinin boyut kazandığı dönemi Mustafa Kemal baslatmıstır. Nitekim savaş sonrasında ülkeyi dolaşırken sık sık şu görüşü yansıtır "Savas zaferle sonuçlandı fakat asıl bağımsızltk savaşı şimdi başlamaktadır. Bu savaş toptan çağdaş uygarhğa katılma savaşıdır." (s. 464) Mustafa Kemal'e göre emperyalizmin suçunu yalnız Batı uygarhğına yüklemek yetmezdi. Sömürü hedefi olan uluslar, özellikle hâlâ Asya gelenekleri doğrultusunda yaşamakta direnen halklar, ulusluklarını bilmedikçe, gerüiklerine gömülü kaldıkça, rejimleri ne olursa olsun, üstün uygarlıklı toplumların sömürü ya da saldın amacı olmaya mahkumdurlar. Bu uluslar kendilerini çağdaş Batı uygarlığı düzeyine getirecek devrirnlere girişmedikçe dünyada eşit hak ve güç sahibi olmak iddiasında bulunamayacaklardır. Şu halde onun açısından antiemperyafizm savaşı Türkiye açısından bir çağdaşlaşma savaşıdır. Nlyazl Berkes ve eşl Atatürk zaferden sonra yurtsever bir kadro ve özverili bir toplumla çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma savaşını Daşlattı. Yoksul ve yoksun bir toplum bir çok başanya imza attı. Onuncu Yıl Marşı bunun çok anlamlı bir anlatımıdır. Ancak bir süre sonra yönetimin ve toplumun bünyesine giren virüs geri adımlar atılması yönünde çaba harcamaya başladı. Şimdilerde Turkiye'nin önündeki sorun çağdaş uygarlık düzeyini yakalayıp, koruma ve sürdürme olmalıdır. Atatürk'e layık bir toplum olmanın başka yolu gözükmüyor.. • Türkiye'de Çağdaşlaşma/ Niyazi Berkes/ tstanbul/ Yapı Kredi Yayınlart/ 2002/Bılgi Yayınevi. 1973, 554. Şlnasl ve Ikvflk Fftprt KAFDAĞI'NIN ARDI Dursun Akçam TÜHB Sztrmltr içimd*, bm octmmstz âtknymâmm kttrtttlmm u&tmn« çırpittaH bir köytâ çocu&unun, ymman drumma ttıntk olucaksımz. O, hep ytnik dtişer ama yinr direnlr. SoMunda ışjgı fföriir, Cılavut kây Enstitüsü! Kurtutuş* amak orudm bulmakttr. Amm tiyttt koltty değiL. Tel: (0312) 354 83 00 Faks: (0312) 354 83 09 Eposta: arkadas@arkadas.com.tr http://www.arkadas.com.tr SAYFA 17