28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

manın ağır bastığına çokça tanık olduğumuz için, kimi ortamlarda gerçekten de her insanın, öznc olmayan insanlann yerine düşünme etkinliklerinin gerçekleştirildiğine tanık oluyoruz. Öğretmen öğrencinin yerinc, anne baba çocuğun yerine, eşler birbirinin yerine, yönetici yönetilenin yerine, parti lideri partililerin yerine düşünüyor. Yetkenin öne çık tığı, katı sıradüzenlerinin (hiyerarşilerin) ve özcii tutuınlara dayalı kutsallaş tırmaların çok olduğu ortamlarda düşünmenin bıreyscl olarak gerçekleştirilen bir edim olduğundan da söz edilemeyeceği açıktır. Âncak sorun pek de öyle kolay çözülebüir bir sorun olarak görünmüyor. Düşünmenin önemi üzerinde ve vazgeçilmezliği konusunda uygulamalı ve etkili bir eğitimle aneak sorun anlaşılubilir ve giderek aşılabilir. Yine de umutsuz değifim, son zamanlarda birçok kişi, dilsel anlatımlurını "...diye düşünüyorum" şeklinde tamamlıyor ya da söze "Diişünüyorum ki..." diye başlıyor. Ren, bunların umut verici gelişmeler olduğunu düşünüyorum. In sanların eylemi başkalarından bcklemeye yatkın oluşlarına gelince, düşünme edimi, eylemi de içındeolmak iızere, çoğunluğun böyle bir tutum içinde oİduğuna gerçekten de tanık oluyoruz. Ancak yukarıda da dediğim gibi, verilen eğitimle içten bağlantıları olan bir konu bu. Insanlar kendilerini, alışkanlıkları nın kolaycılığına, rahathğına bırakıveriyorlar; bilinçli ya da bilinçsiz olarak so rumluluklardan kaçıvorlar; çünkü kimi zaman ödenen bedellerin ne denli ağır olduğu da gözlemleniyor. Sanırız yönetıaler de wianlar fazla düşünsün, yani eylemde bulunsun istemiyor. l Jzun erimdc bunıın çok leblikeli olduğunu başta yöneticiJer olmak üzere, herkes anlayacak sanırım. Cünkü hiçbirimiz artık kendi köşemizde alışkanlıklarımızın bir bakıma bize sağladığı sahte (: düzmece) konfor içinde varlığımızı sürdüremeyiz. Her şeyin her şeyle bağlantılı olduğunun keşfedildiği bir dünyada etkilenmeler, etkilemeler kaçınılınazdır. Dünya bir sorun yumağı ofa rak karşımızda, akıllı yönetiei uzun erimde muüu olmak ve mutlu kılmak için düşünmeyi kışkırtmalı. Ben bu anlamda toplumda zaman zaman sivri çıkışlanyla göz doldurmaya çabalayanfara teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Burada bir tunaflık var gibi görünebilir; aslında her şeyi kendi özcii ilkeleri doğrultusunda biçimlendirmeyi amaç edinenlerin, önümüze düşünülecek birçok sorun odağı koyduklarını da gözlemleyebiliyoruz. Eğerkimi sürçmeler olmasaydı ya da sürçmelerde ayak diremeler olmasaydı, dışdünyada doğ rudan.somut tekil birkarşılığı olmayan kavramlar üzerinde düşünmeyi kaç kişi akıl edebilirdi? lyi ki birtakım siirçmeler var da bir bakıma örneğin, demokrasi, laiklik, kamusal alan vb. kavramlar üzerinde daha cok düşünüyoruz; (çünkü bu konularda da başlangıçta hep birileri bizım yerimize düşünmüşlerdi. Yalnız burada öncülerin böyle bir yak laşımının ne denli önemli olduğunun da hesaba katmadan edemeyiz. ()yleyse asıl sorun, temelde duşunmenin içcriğiyle de ilgili). Ama yine de herkesin bu ko nularda düşünduğü savını ileri sürmüyorum. Ozellikle kavramsal ayırımlar yapmanın ustası olan filozoflara büyük h düşüyor. Kısacası, düşünmek, hatta felsefe yapmak için ne çok nedenimiz var! "Kendinibil!" izleginin (• temasının) üzerinde cok duruyorsunuz. Ncdcn? "Kendinibil" izleğilelsefeninhiçbir zaman vazgeçemeyeceği bir izlektir. O nedenle radyo konuşmalarımda ağırlık lı olarak bu izlek yer almıştır. Asıl sorun da burada değil mi? Konuyu hep kav CUMHURİYET KİTAP SAYI 676 Bir sorun yumağı ramlara getiriyorsunuz diyebilirsiniz; ama durum ortada: dünyayı biz, büyük ölçüde eğitim yoluyla edindiğimiz kavramlar aracılığıyla "okuyoruz'. "Kendini bil", burada artık "kavramlannın ne olduğunu bil" anlamına geliyor. "Kendinı bil" nynı zamanda, insanın, düşünme ieerikleriyle kendisi arasına bir me safe koyması demek. Burada, gerekçelendinnenin ne denli önemli olduğu da ortaya çıkıyor. Akla dayalı, sağltklı birbiçimde üretilmiş, oluşturulmuş geıekçe ferle dünyada konumlanmak kendıni tanımaktan başka bir şey değil ki! Kuşkusuz konunun ruhbılimsel noyutu da hesaba katılabilir; ancak benim üzerinde durduğum, ruhbilimsel boyutun da temelinae olan felseH olandır. liilgi kuramı derslen verdigınızı bılıyoruz Kttapta da bu konu var Ciünümüzün msanınt bilgiyle ilgili buluyor musunuz1 îstanbul Üniversitesi'ndeyıllarca Bil gi Kuramı dersleri verdım. Yaptığım her çahşmada bilgiye ilişkin tutum neliılemenin ne denli önemli olduğunu hesaba kattım ve katmaktayım. Ancak, kendi yerine başkalarının düşünmesine izin verenlerin bilgiye çok da yakın durmadıklarını, sözde bilgiyle yetindıklerini saprayabiliriz. Oyleyse bilginin göz ardı euildiği ortamlarda oluşan boşluğu dolduran ne? tnançlar (: günlük ve/veya dinsel), alışkanlıklar, önyargılar, kalıp düşünceler. Geniş kitlelerin böyle bir konumda olduğunu kolaylıkla gözlemleyebiliyoruz. Toptancı görüşlere hemen kapılmamalıyız; ancak dunyadaki insanların büyük bir bölümü çeşitli nedenlerle bilginin uzağında. Telcnik gelişmelerin bUgiyi yanı naşımıza getiriveraiği aldatmacası da gözferi boyayıveriyor. Örneğin, bilgisayar ortamında ne çok bilgi dışı öğe var! ueneyimlerin tortusu olan bilginin ceşitlenmesi elbette bir olgu; ancak bunların ne kadarı "bilinç" olarak geri dönüyor yaşayanlarar1 (istelik de "hilmek"le "yapmak" arasındaki uzak lığm bir bakıma gittikçe arttığı da göziımüzden kaçmıyor. Ama yine de tümüy le umutsuz değılim; insanlar eğitimden daha çok pay aldıkça, bilgiyle daha ba rışık olabilirler; bılgiyi elde etme zahmerine üstelik gcinüllü olarak katılabi lirler. Kıtabmızda lehefe larıhi üzerine de yazmışsımz, itzaynca Or/açağuzmantsınız. Yüzyılımız hangı dönemi hatırlatıyor? Sorunuz "new age" saptamalarına koşut olarak, Ortaçağ anıştırmasını ya nıt olarak bekliyor benden. Ama bu türden saptamalarda hiç de kolaycılıktan yana değilim. Her şeyin hızlı bir biçimde değiştiği dünyamızda, bir bakıma bireyseföznenin yitip gittiği dünyamızda, anonimleşmenin giderek çoğaldığı gü nümüzde yeni bir ()rtaçağ imgesinin söz konusu oldıığundan belki söz edilebilir; ancak yine de temkinli olmak gerekiyor. Yinelemenin hiç mi hiç söz konusu ol madığı yaşama uünyasında, Ortaçağa ya da Renaissance'a ilişkin benzerlikler sa dece küçük benzerlikler olarak kalacaktır. Her çağ ne ise odur, kendisidir. Çağ lar da yaşandıkları zaman diliminde değil, dana sonra adlandırılırlar. Örneğin, Örtaçağlılar kendi zamanlarına "Ortaçağ" demiyorlardı. Acaba yirminci ya da yirmi birinci yüzyıl için ne denilecek, şımdiden kestirmek zor görünüyor ka nımca. Kıtabmızda konular "felsefe sohbcllert" diye belirlensc de bazen daha ilerıye gidıhyor Kitap lanıtımlan, kitap önertlerı var. Bu da eg'itimci yamnızdan kaynaklandı galıba Bövle bir açılımın eğitimci yanımdan kaynaklandığını haklı olarak söyleyebi lirsiniz. Ama başka bir şey daha var: dinleyenlerden umudanmak, onlarla kimi düşünceleri paylaşmak, onlarla düşün sel işbirliğine girişmek. Sanırım modern (: çağcıl) bakış açısının ve aydınlanmanın duşunme biçiınini içselleştirmiş olmamın bunda büyük payı var. Günümüzde de vahşi, yırtıcı rekabet ortamı nın, insanlardan umut kesmemeyi benimseyen bir görüşle, işbirliğine dayalı olarak dünyayı yenıden duzenlemeye kalkışan görüşle yumuşatılabileceğini (belki safüillik ama tümüyle ortadan kalkabileceğini) düşünüyorum. Küreselleş menin kardeş kavramı rekabetın, ışbırlığiyle yer değiştirmesi durumunda dünyanın daha iyi bir dünya olabileceğini düşünüyorum. Bilginin kimsenin tekelinde olmadığı kanısındayım. O nedenledir ki, iletişimde bulunduğum herkesle, öğrendiklerimi paylaşmaya çalışıyorum; bu rür paylaşımlar düşünce akrabalıklarının temeli durumunda bana gö re. Bizi biz yapan da biyolojik akrabalarımızdan çok düşünce akrabalarımız değil mir' liu kitabınızdaki dil, öbür kitaplannızdakı dılden çok yalın; tectıg'imz konular mı bunu gerektirdi? Konulardan ve konuları işleyisimden dolayı değil, yöneldiğim öznelerden do layı bu böyle. Şuna inanıyorum, hatta "inanıyorum" değil "biliyorum": en zor konuları bile, eğer iyi anladıysanız, bütün varlığınızla anlama edimine katıldıysanız, yalın bir biçimde ozellikle uzman olmayanlara anlatmanız ve aktarmanız olanaklıdır. Dili kullanmak da eylemde bulunmaktır aslında. Dille, dil aracılı ğıyla özneler birbirleriyle karşılaşır, belki de buluşurlar. Ben, mesleğim, yaşama dünyam gereği, felsefi söylem aracılığıyla diğer öznelerle karşılaşma ve buluş mayanlısıyım. Bu nedenle deonlara, düşünme titizliğinden ödün vermeksizin ulaşmanın valın yollarını aradım ve aldığım geri biidirimlerden de bu yolu bulduğumu sanıyorum. Gerek bu söyleşile rin gerçekleştiği zaman diliminde, gerekse de söyleşilerin kitanlaştığı şu günlerde, kitapta açık bir dilin var olduğuna ilişkin saptamalar beni sevindiriyor. Bu dünyayı insanca yollarla, şiddete baş vurmauan değiştirme konusunda bize güç veren felserenin böyle bir kavrayış ta hedefine ulaşması son derece önemli görünüyor. Kenaissance 'a "keşifler ve keyifler çagı" dıyorsunuz. Pekı cag'ımızı da "keyifverici" buluyor musunuz? Her çağın keyir verici yönleri var; örneğin akıllıca ve insanca (ikisi de birbi rinden aynlmayan nitelemeler benim için) kullanıldığında işimizi çok kolay laştıran teknik, Dana büyük bir keyif veriyor. Dünyanın bir ucundaki türdeşi me yeni iletişim olanaklarıyla ulaşmaktan, düşünce akrabalıkları kurmaktan daha keyif verici neolabilirki giınümüzdc? Ancak insanı harcayan, insanı araç kılan teknik de bir o kadar ıımutsuzlıığa itiyor insanı. Hâlâ savaşnuı yoluyla, şiddet yoluyla sorunlara çare hulmaya çalışanfarın varlığı da keyfi kaçıran en olumsuz yön, ozellikle şu son gıınlerde! Kısacası, hiçbir çağ salt keyil çağı değil, karşıtlıklar, uyumsuzluklar hep var olacak. Ancak ne olursa olsun, bu, savaşı hiç de haklı çıkarmamalı diye düşünüyorum. Bize zaman ayırdığtnız için teşekkür ederiz. Böyle bir ortamı yarattığınız için ben size tcşekkür ederim; çünkü bu yazı be nim yazüanmın bir uzantısı, varlığımı öteye atan, fırlatan, eriştiren bir ortam. • (*) Prof. Dr. Betül Çotuksöken, Maltepe Üniversitesi FenEdebiyat T'akülte si (**) Betül Çotuksöken, Radyoda Felsefe, Inkılâp Kitabevi, tstanbııl, 2002, 19^ Ortaçağ fmgesl I n • 111 u t o C.rvant*» Ettambul Hl îstanbul Cervantes Enstitüsü her duzeyde Ispanyolca dil eğltiml, kültürel etklnllklerl ve 5000 eserll kütüphanesl ıle Ispanyol kultürüne açılan kapınızdır Tarlaba»ı Bulvarı Zambak Sk. No: 33, 80080 • îstanbul Tel: (0 212) 292 65 36 • 38 • Fnkı: (0 212) 292 65 37 Infoest0cervantes.es • http://astambul.cervantes.as Yeni öğrenciler için başlangıç seviyesi ve diğer seviyeler 3 Şubnt 7 Şubat 2003 SAYFA 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle