Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
raş! Belkide, kısa dönemde fazla bir şey beklemeden, ancak elbette küsmeden.. çalışmaları sürdürmek gerekiyor.. Burada sızin öykülerinizde sık stk karşımıza çıkcın hayatsanat ilişkısini ırdeleyelim biraz. Hayat mı, sanat mı? llayat bazen öne çtkıyorama hayata katlanahilmeyi de sanat mitmkün kılıyor Alabalık Üçlüsü'nün ilk öyküsü Tanıklık'/a, dağ başındaki bir otelde yazar ve otel görevlisintn ölmek iizerc oldufcu santlan yaşlı bir adamla, onun genç ve güzel sekreterının ve adamın ölümsüz olma arzusuyla portresinıyapmak üzere tuttuğu ressamın ilışkilerini izlemeüni anlatır. Bu öyküde hayat, öliim ve sanat arasındaki ilişki, ironik bir biçimde sona eriyor. Gerçekten kalıa olatı tek şey sanat mı? Bu sorunun yanıtını elbette biliyoruz ama, nedense "pekiştirme çabasından da" kendimizi alamıyoruz. Kalıcı olan tek şey elbette " gökkubbede bırakılan ses!" Sözünü ettiğiniz öyküde, bu sorunu irdelemeye çalıştım. Son üç öykü kitabımda yapmaya Çalıştığım bir şey var. Kitaplardaki ilk öyküler, sonraki öykülerin içeriğiyle ilgili olarak bir ipucu versin, bir ışık tutsun istedim. ranıklık öyküsündeki üç başat karakter, sizin de belirttiğiniz gibi "üç alabalık!" Tutku, sanat ve yaşam/ölüm üçlüsünün atlılan! Bu büyük hesaplaşma bittiğinde giden gidiyor ve sanatın kendisi kalıyor geriye! Ölümsüz olamayız ama kalıcı olmak için bir şansımız var hiç değilse! Belki de, Dİzi insan yapan özelliklerimizden bir tanesi bu! Bir difieri ve güzeli de şu belki: Evet, herkes kalıcı olmak için çaba gösterme isteğinde ve donanımında olmavabilir; ancak ne şanslıyız ki, böylesi bir uğraşı seçmiş insanların geride bıraktığı "kalıcı" yapıtlarla buluşabiliriz. Bizi farkJı bir düzlemde besleyen, "hazla" büyüten bu ölümsüz kaynağın farkında olmak ciddi bir ayrıcalık değil mi yoksa! Sonuçta seçilen şey "hayatın ta kendisi", ama onu "bezeyemedikten" sonra önemli bir iki duyudan yoksun sayabilirsiniz kendinizi. Sanatı Sanat dünyayı güzelleştftHr önemsiyorıım,evet! Sanatın dünyayıgüzelleştireceğine sonuna kadar inanıyorum. Elimde olsa, ilk fırsatta Birinci Dünya Sanatı'nı başlatabilirim! f'ÜYAP Ktlap Fuart'nda Gendaş'ın düzenledığı "Çdğdas Türk (Jykücülüğünde Hıreyın Kayboluşu"adlıpanelde sizinle bırltkte konuşmuştuk. Bireyin kayboluşu bağlamında öykülerinizde bireyin durumu nedır? Belki de, yazmaya yola çıktığımız noktada elimizde olan tek şey zaten "bireyin kayıp olduğunu" baştan kabulle ilgili! En azından, benim için durum bu. Diğer sorulara verdiğim yanıtlarda da açığa çıkıyor bu. Ben bireye "yol için" seçenekler öneriyorum yalnızca. Bizim kaybolmus bireylerimiz, biraz da kendi kendisiyle buluşmaya olanak bulamamış örnekler daha çok. lç sesin peşine düşmekten kastım da buydu. Kendisiyle ilgili bir arayışa girişen insanın çok sayıda "olguyla" burun buruna geleceğine inanıyorum. Herkes için gerekli şu "It haka" haritası. Dahası, herkes kendi haritasını çıkarmalı, serüveni yaşamalı ve keşfini tamamlamalı. Benim öykülerimde kendini "kaybetmiş" olan bireyler şanslı kisiler sonuç olarak! Bu tür bir kayıplık belki de en az zararlısı! Ne ki, sokaktaki hayat farklı.. Kıyasıya sürmekte olan kavganın da ayırdında olmak gerekiyor. "Kayınların" bambaşka bir düzlemde tartışılcığı bir aşamada , yazdığımız öyküler ve bu öykülerdeki arayışlar "birer kaçış" olarak da değerlendirüebilir. Yinede, "öteki" avcılığından hareketle çıkılan bir yolculuğun ve bu yolculuktaki tanıklıkların "kutsanmasından" yanayımben. Geçengüneski YazkoÇeviri'lerikarıştırıyordum. Bir Fransız eleştirmenin, Proust'un "Geçmiş Zaman Peşinde.." roman dizini için yapmış olduğu şu güzel tarif aldıma takıldı örneğin. Şöyle tanımlıyor söz konusu kitabı elestirmen: "Yazdmamış bir şiir için dipnotlarından oluşan bir kitap sanki.." Sonuçta ortadan kaybolan hiç bir şey yok belki de. Yapmaya çalıştığımız Dİr yanılsama belki. Yolculuğa çagırırken kimseyi yanlarına bir çift sağlam ayakkabı almaları konusunda uyarmıvoruz bizler. Yaptığımız tek uyarı "dıpnotlarına dikkat!" oluyor. Ayrıntıda kalan şey, belki tam da senin aradığın adrestir! Sanatın ve edebiyatın eğitıa mi, eğlendirici mi olmas ı gereklifci yüz yıllardır tartışılıyor. Sizin öykülertnizin amacı ne? Yazarak yanıtını aradığım bir şey de bu olsun öyleyse. Yine yazdıklarımızla biz de bu tartışmanın bir parçası olalım. "Öykünüzü okudum, çok sevdim." diyen bir okurun aslında ne demek istediğini belki de hiçbir zaman anlamayacağız. Bu durum bizde bir korku yaratacak ve bizler yine bu korkuyu yenmek için yeniden yeniden yazacağız. Asıl eğlence de bu olsa gerek. Bu çaba sırasında ortaya gerçekten güzel bir şeyler çıkabiliyorsa, dahası okuma denilen edimi "ateşliyorsa" daha ne isteyebilir ki bir yazar! Yazdıklarımda amaçladıldanmı diğer sorulara verdiğim yanıtlardan çıkarmak miimkün elbette. Bundan ötesi yöntemle ilgili bir sorun. Yani, yazın uğraşısının asıl alanı. "Nasıl anlatmalı" sorusu her zaman için bir "Demokles kılıcı" kanımca. SoğukJuğunu her an için hissedeceğiz ne güzel ki! Yeni bir yazı için masaya oturduğumuzda o kısacık an auyduğumuz "ürperti"nin kaynağı bu olmalı. Neki, ürpertinin tükendiği noktada "sözümüz de" bitmiştir zaten! Öyleyse adı yazmak olan bu "tuhaf illet" yakamızı hiç bırakmasın diyorum. Elbette bu yalnızca istemekle olmııyor. Antenleriniz sonuna kadar açık olmak zorunda.Dünyaya, insanlara, olaylara asla uzak duramazsınız. Duygularınızın köreldiğini fark ettiğiniz zaman ilk yapacağınız şey ise yazmayı bırakmak olmalı. Ne mi yapılabilir o zaman! Yeniden iyi bir "okur" olunabilir örneğin! Eğlenebileceğiniz kadar, dünyayı size bambaska bir pencereden ve bir kez daha izlettirecek o kadar güzel kitaplar var ki!B Öykülerin amacı "Sanatın dunyayı güzelieştireceğine sonuna kadar İnanıyorum. Elimde olsa, İlk fırsatta Blrlncl Dünya Sanatı'nı başlatabilirim!" dlyor Ahmet önei Ahmet OneNn ovkuleri için dort derkenar •• İBRAHİM YILDIRIM (1) AhmetÖnel'i ilk öykü kitabı olan Matinede Mükremin'den bu yana ilgiyle izliyorum. Yalnızca öyküleri değıl, onun yazı dünyasını besleyen her şey ilgimi çekiyor: Önel, şiirler, denemeler, tiyatro oyunları da yazan çok yönlü, çok katmanlı bir yazar. Çizerliği de var. Öte yandan müzik onun temel izleklerinden biri. En son kitabı olan Alabalık Üçlüsü nasıl Schubert'ten yola çıkıp, kültür olgusuna yöneliyorsa; Küçük Bir Cinayet Girişimi'ndeki, Bakınız Sayfa 1069 adlı öykü Erik Saite ile açdır: "Saite Erik: Fransız bestecisi.Paris konservatuvarında okumuş, daha çok kendi kendini yetiştirmiştir. Müziğinde mizah ve sadelik önde gelir. Başlıca eserleri, Piyano îçin Soğuk Parçalar, Armut Biçiminde Parçalar, operalar ve bale müziği besteleridir." (2) Yukarıdaki derkenarı, Erik Saite'nin "Herkes gibi benim adım da Erik Saite" sözleriyle birlikte Alabalık Üçlüsü'nün sayfa kenarlarına yazdıktan sonra, şimdiki çıkmayı Matinede Mükremin'deki Kelebek Yapımcısı adlı öykünün hemen arkasındaki boş sayfaya yapıyoCUMHURİYET KİTAP SAYI 653 rum... Önel'in ikinci öykü kitabı olan Küçük Bir Cinayet Girişimi 1987'de yayımlanan olgun bir toplamdır. Ekonomik dil kullanımı ile elde edilen yahnlık ve yoğunluk kitaptaki öykülerin genel özelliğidir. îroni çevresinde gelişen, hınzırca gülümseyen gerginlik kimi zaman acıklı toplumsal eleştiriye dönüşür; kimi zaman ise, sanat ve yaratı sorununda yoğunlaşır. Kitaba adını veren öykü, Francois Truffaut ile Alfred Hitchock'u Londra'da buluşturur. Öykü bana nedense Kelebek Yapımcısı'nı anımsatan şu cümlelerle biter: " Ve bizler, yaşadığımız günlerin sıradan bombardımanıyla yüz yüze değil miyiz sanki! Hani o küçük beklentilerimizin bile ne denli küçük sığınakJar olduğunu bir kez daha öğrenmenin şaşkınlığıyla." Bütün ustalar gibi, Ahmet Önel'in adı da usta! (3) Matinede Mükremin, 1984 yılı Sabahattin Ali Öykü Ödülü'ne değer görülmüş, ilk kitabın ötesine geçen ve yeni bir ustayı imleyen, coşkulu, için için kanayan, ama gülümsemeyi, gülümsetmeyi bilen bir kitap.... Güler yüzlü, bilgece şakalaşan bu öyküler toplamında küçük sığınakları bile onaylamayan, beklentileri, düşleri göz ardı eden genel geçer düzene eleştiri okları da gönderüiyor. Bunlardan biri bence kitabın en çarpıcı öyküsü olan Kelebek Yapımcısı: Bu öyküde Ahmet Önel'in yaşama bakışını algılayabilir, çelebi duyarlığını kavrayabüir, dilindeki müzik tınısına kulak verebilirsiniz: Erkenden kavrulmuş, hoyrat yaşamın içine atılmış bir tamirci çırağını anlatır Kelebek Yapımcısı: Kurduğu hayallerle, gökyüzünde kendine küçük sığınaklar arayan çırak, yalnızca düşleriyle direnir yaşama. Kanatlarını çırpıp, bağları.bahçeleri, kenti, kısacası yeryüzündeki "matrak"hayatı kelebek bakışı izler... Bir kelebek gibi kanat çırpan bu fanteziyeait derkenan, yazarın SürprizKonuklar adlı kitabındaki sayfa kenarlanna düşüyorum. (4) Ahmet Önel'in öykücülüğünün izini süren birisi için şiirleri de önemlidir. Çünkü aynı müziği, aynı yoğunluğu, aynı duyarlığı onlar da yansıtır. Önel'in şiirleri 1993 yılında kitaplaşmıştır: Çekirdeksiz Uyku. Kitap şu dizelerlebaşlıyor: "Hen bir de bu olgunluğu seviyorum işle Hanı hiç başlanmamış gibi bir şiire" Çekirdeksiz Uyku'yu edinmiş olanlar, ayırdına varmışlardır: Ahmet Önel'in şiirleri, öykülerinin izdüşümüdür. Okur, isterse onları minimal öyküler olarak da değerlendirebilir: Aşağıdaki şiiri, okur hakkımı kullanarak Kimse Kimseyi Kesmiyor'un Konumlandırmalar Bölümü'neyazıyorum. Hem de49. konumlandırmanın altındaki sayfa boşluğuna! KÜÇÜK ÎLAN Görüşmek ıstiyorum Kimseyle görüşmek Evdeyim her gün ög"leden sonra Sabahlan da evdeyim ya Elim yüreğim ve sancım temizdir Posta kutum yok duvarlartm var Korkuyorum Gizli tutulacaktır başvurular Not: Ahmet Önel'in son öykü kitabı Alabalık Üçlüsü , okura ulaştı... Butoplamdaki öyküler, henüz bu usta öykücüyle tanışmamış okurlar için iyi bir fırsat: öykü yığınlarından uzak durmaya çalışan iyi okurlar, BÜİümseyen gülümseten ama eleştirmekten geri durmayan bu kitapla Ahmet Önel'in öykü dünyasına girebilir, yazarın tanımlamasıyla, eğlenceli av partisinde kendilerini bulabilirler! • SAYFA 5