14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. *" sorular.. masaya yatırıp bir güzel ameliyat etmek için ideal "türler" t>unlar.. Bir yapıtla didişmeye başlamak "önermeleri' ardı ardına sıralamayı da kaçınılmaz kdıyor çünkü. Sonuçta, savaş açtığınız bu kocaman coğrafyada silahları siz seçiyorsunuz! Sözcüklerin bir öyküye, ya da bir aktörün "repliklerine" dönüşmesi yalnızca bir tercih sorunu bundan öte! Sorun karşı kıyıva ulaşmakla sınırlı belki de. Bir de, asıl yolculuğun ise, bu "buluşmanın "gerçekleşeceği noktada başlayacağını duyumsatmakla ilgili. Sonuçta iyi bir kılavuz kaptanolmaklayükümlüsünüz! Yanlışseçilmiş sözcükler, çetrefilli ve hayattan uzak "önermeler" geminizi karaya oturtabilir. Oyun ile öykünün teknik ve biçim olarak da kesişme noktaları var mı sizin için? Oyun ile öykünün teknik düzlemde de bir birlikteliği olabileceği kanısındayım. Başarüı ıızun övküler bilindik örneklemeler olsun; Ûrhan Kemal'in "Murtaza"sı, "72.Koğuş"u.. Gogol'ün "BirDelinin Anıları", 'Palto"su.. tiyatro sahnesi için son derece sağlam metinlerdir. Daha soluklu olan anlatılar, giderek romanlar, tiyatronun mekân/zaman ve algı koşullarını zorlayabilir. Çehov gibi, ya da bizden örnek vermek gerekirse Necati Cumalı ki, "Mine" de bir uzun öyküdür ya da Haldun Taner, bu iki yazınsal türle akrabalığı iyi değerlendirmiş yazarlar olarak sıralanabilir. "Kesmek" meselesi ise yalnızca yetersizlikle açıklanabilir bu arada. Okuru ya da izleyeni yeterince "kesmeyen" bir öykü ya da önermenin kitaba da sahneye denayrıyoktur! Öykülerinızde popüler küllüre göndermeler dıkkatı çekiyor. Popüler kültüre baktşınız nedır'^ Yaşamın sıradanlaştırılması, giderek sığlaşması , en azından beni "tetikleyen' bir olgu. însanlara sesinizi duyurmak istiyorsanız "asgari müştereklerde" buluşmayı ıskalayamazsınız. Cümlenizin içeriği zengin olabilir ama karşınızdakine ulaşamıyorsanız boşa konuştuğunuz söylenebilir. Yaşamı kusatan olguları reddetmeden yeni ve farklı bir söylem yakalamak mümkün kanımca. Sanatçının, o parodik yaklaşımla "uzak olma, soğuk durma" biçimihiçbir amaca hizmet etmez. Evet, derdinizi televizyondaki bir "hava durumu" programı formatında aktarabiliyorsanız neden olmasın! Sonuçta parçalı bulutlu olacak olan "insan runuysa", ya da mevzii sağanak alacak olan "estetize edilmeye açık yaşamsa ", popüler kültür yalnızca bir araç işlevi görebilir, o kadar! Popüler kültürü reddeden biryaklaşımın geçmişte kalan kimi tartışmaları tazelemenin ötesinde bir kazanımı olacağını sanmıyorum. Bütün iş dengeyi yakalamakta. Yazıyı "popüler kültüre' kurban etmemekte! Öyküleriniz postmodern ö'zellikler taşıyor. Hayat mı, bu postmodern durumu getiriyor? • Yazı yazarken çıktığınız uzun yolculukta kimi zaman hangi duraklarda mola vereçeğinizi tam olarak kestiremezsiniz. Özellikle, öykünün böylesi bir talihi var. Evet, bir talih diyorum ben buna. Bir kendini var etme biçimi. Kimi zaman bir olgu ya da durumu bir başka olay ya da durumla pekiştirirken bir karşı çıkış da olabilir bu farklı donanımlara baş vurmanızdan daha doğal ne olabilir ki! Her alegoriyi, fantastik kurguyu, sokağın gerçeğini zorlayan biçemi "yeni bir yazınsal yapılanma" olarak adlandırmayı çok doğru bulmuyorum. Hemen aklıma gelen bir örnek Marcel Ayme, örneğin! Postmodernin SAYFA 4 Hınzırca gülümseyen öykülerde Türkçe'nin tadını yakalayan bir yazar Ahmet Onel AhrolOoel Dengeyi yakalamak erken örneklerinden biri değildi elbette! Yaşamın değişkenliği, yanı sıra taşıdığı olgular, yeni donanma biçimleri.. ama ille de " birörneklik" postmodern diye tanımlayabileceğimiz bir "dönemin" sınırlarını iyi kötü belirlevebilir. Ancakiyibiliyoruz ki, buna alışmak, dahası durumdan vazife çıkararakf!) yazıya oturmak hiç kolay değil.. Yani, giderek sığlaşma ağır basacak, "benzeşme"kaçınılmaz olacak . Peki, "Küçük Karabalık" olmanın "in" olacağı zamanları da görecek miyiz dersiniz? Işte kendi içinde paradoksunu gizleyen, postmodern açılımlara göz kırpan bir soru! Evet, yaşamın dayatmaiarı "yazın"ın özgünlüğünü elbette kırama'acak, kalesine giremeyecek. Ayrıca böyesi bir dünya gerçekten zavallı olurdu bence. Sonuç olarak; belki de yazdıklarımızla bu "korkunç fotoğrafı" geciktirmeye çalışıyoruz. Direncin yeni ve devrimci tanımı bu çünkü! Sana sunulan kadarıyla yetinme, aksine "sana yakışanın peşine düş!" Hayır.. Böyle bir çabanın postmodern arayışların, dahası sınırlarının çok çok ötesinde olduğunu düşünüyorum. Bütün bu söylediklerimden, postmodern ürünleri reddettiğim anlaşdmasın! Son dönemde keyirle okuduğum bir yazar Thomas Bernhard örneğin! Bu örneği özellikle verdim. Evet, belki de "neyi anlattığından çok nasıl anlattığınla" ilgili olarak, hiç de postmodern olmayan bir tartışmaya iyi bir yanıt olduğu için! Son söz olarak da, Picasso gibi söylemek mümkün: Bu yalnızca bir balık resmi! Eh, biraz değiştirip ben de "yalnızca bir alabalık öyküsü" olduğunu söylemek isterim! Öykülerınizı bırina tekil şahtsla anlattyonunuz. Hepsi de aynı kişının yazarın hayata bakısını, kendıne bakısım, çevresınden edindiSi gözlemlerı biraz da kendi kendisiyle dalga geçehılen aydtn tavrıyla bize aktarıyor gibi. Tüm olum Postmodern arayısjar Î oyunu suzluklara karştn neşesını, mizah duygusunu ve umudunu kaybetmeyen bir aydtn bu. Öykülerinizin tümü, genel olarak hayata bakıştnızı mı özetliyor? Her şeye karşın hayatla oyun oynayabildiğinı düşünen biri misinız? Ne güzel yakalamışsınız! Kitabın kafamdaki bir adı da "BirinciTekilden Tekinsiz Öyküler"di. Ardından, öykülerin o kadar da tekinsiz(!) olmadığına karar verdim. Yaş aldıkça aşktan daha bir korkuyoruz sanırım Sonuçta, bu kitaptaki öyküleri birinci tekil şahsın ağzından aktarmayı uygun buldum. Bir ıki nedeni olabilir bunun. Okurla empati kurma çabası ilk aklıma geleni. Her okuyanda bir "ortak sese" ulaşma çabası. Iç sesin dışlanması,özdeşleşme aracdığıyla "farklı adreslere yolculuk" girişimi! Okurun, su malum iç sesi dışlaması konusunda "kışkırtılması"! Düpedüz isyana teşvik gibi bir şey belki de! Bilirsiniz, çoğu doktorlar besteci, çoğu dişçiler ise ressamdır! Yaşamın "üıdasını" sağlayan sorunlar gündemden kalktıktan sonra insanlar kendi kendileriyle bir kez daha randevu tazelerler. Artık duvardaki diplomanın yanına konacak farklı "ürünleri" kotarmanın zamanı gelmiştir. Renklerle buluşulur.. Notalar havada uçuşmaya başlar. Bu son kitaptaki öykülerde, sanat kendini tam olarak ele vermeyen, ancak varlıfiını dipten dibe "hissettiren" bir olgu olsun istedim. Ne kadar reddederse reddetsin, insanoğlunun sanatla buluştuğu anlar vardır çünkü. Bir yemek masası estetiğinden tutun da, doğada gözünüze takıfan kır çiçeğine kadar açılan kocaman bir yelpazedirbu. Işte "kışkırtmanın" özündeyatan gerekçe de bu yalnızca. Yelpazeler genişlesin, insan sanatla, sanat aşkla, aşk ise yaşamla buluşsun! Masum olduğu kadar "günah içeren" önermeler toplamı! Bunu yalnızca yazarak yapmıyorum ben. Çevremdeki insanları da alabüdiğine bazen usanç getirecek ölçüde zor LE ME lanm. Eskiden beri güzel olanı paylaşmaya yönelik bir çabam vardır. Bir kitap, bir müzik eseri, bir doğa görüntüsü.. olabilir bütün bunlar. Yaşama bakışımdaki mizahı yazdıklarımlabuluşturmam ise bu çabanın bir uzantısı belki de. Evet, öyküleri yaşayan benim, diyorum sanırım .Her ne lcadar Flaubert kadar yürekli değilsem de! însanlara söylemeye çalıştığım da bu. Siz olsaydınız şu buluta başka netürlübakabilirdinizacaba? Çehov'un bir oyun karakterine sordurduğu gibi belki de: "Yağmur yağıyor.. iyi ama anlamı ne bunun?" Evet, kolay kabullenmeyelim, aksine soru soralım istiyorum. Çünkü her soru yaşamı biraz dana anlamlı kılacak ve yakalanan her anlam bizi kendimize biraz daha yaklaştıracak. Insan olmak ciddi bir şans bence. Bu dünyada gezinmek, soluk almak, tadlarla buluşmak ve yeni insanlar tanımak.. Sıradanlıkların ötesine taşmak için bir parça "merak", ama daha çok da "yaşam sevgisi" gerekiyor kanımca. Günün dünyası ise sözünü ettiğim konularda hiç mi niç cesaretlendirmiyor insanoğlunu! Öyleyse iş elbette sanata düşüyor. Bütün bunlar ise neden sevimli bir oyun olmasın ki! Siz Flaubert ve Çehov'dan söz açmıy ken, sevdiJHımz ve etkilendıg'iniz yazarlan sorsam, aklınıza gelenler kimler olurdu? Okuma süresince pek çok yazarla buluşuyoruz.Bazıları nas' yazarlarımız oluyor elbette. Benim ilk büyük yazarım Steinbeck! O.Henry ilebaşladığım Amerikan edebiyatının sonrasındaki adlar ise Salinger'den Carver'a kadar uzanıyor sanırım. Faulkner'in ise daha özel bir yeri var mutlaka. Latin dünyasının edebi keşfi bizi önce Marquez, sonra da Amado ile tanıştırmıştı. O dönemlerde, "Gecenin Çobanları 'nın başucu kitabımız olduğunu söylemeye gerek var mı? Ama benim özel seçimim Infante oldu. Çok fazla okuyamadıkonu. Yinede, "KapandaÜç Kaplan" olarak çevrilen kitap başarılı bir çeviri olduğu söylenir done döne okunacak türden. Bir Oğuz Atay, Oktay Akbal, Leyla Erbil ve Orhan Duru.. Bu adlar, bizden bana en yakın öykücüler. Kafka, Camus ve Istrati.. yapı taşları neredeyse! Son on/onbeş yıl içinde, çağdaş yazının bendeki dört adı ise şöyle sıralanabilir. Cortazar, Barnes (Flaubert'in Papağanı'nı henüz okumadıysanız çok şanslısınız, sizi bir şölen bekliyor!), Tournier (tüm kitaplarıyla, ama özellikle Veda Yemeği!) ve elbette Calvino! Kanımca kendine özgü bir dil ülkesi yaratmış bir yazar Calvino. Evet, bir postmodern, ama öncelikle bir yazar! son dönemde Bernhard'ı severek okuyorum. Tiyatro oyunlartnızdan söz edelim biraz da. Tiyatro oyun metinleriyle ilgili neler söyleyebilirim! Günümüz insanının açmazlarını, karşı karşıya kaldığı ikilemleri, aşk ve seçim çıkmazlarını, tedirginliklerini... sahneye taşımavı amaçlamış çalışmalar bunlar. Insanı biraz daha açmaya, kendisiyle yüzleşmeye, zamanı ile hesaplaşmaya davetiye çıkaran kışkırtmalar! Içerikte bunları amaçlayan oyunlar, sanat ile yaşamı ilişkilendirmeyi de ihmal etmiyor. Kültür Bakanlığı büyük Hasyazartar Kışkntmanın özü ödülünü kazanan nu"nun ayrı bir yeri var benim için. Oyun meselesinde ciddi bir sorunumuzun "pineklemek" olduğunu siz de biliyorsunuz. Repertuvar engelini aşan çok sayıda oyun, kendisine hayat verecek "kurtarıcısını" bekliyor ne yazık ki! Özel tiyatroların gişe kaygısı, bu tür oyunlarla onlara ulaşmamıza ciddi bir engel! Sonuçta, tiyatro dertli bir konu! Top sizden çıkıyor çünkü. Yine de, siz de bilirsiniz, oyun yazma çabası çok keyifli bir uğCUMHURİYET KİTAP SAYI 653 "Erteleme Oyu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle