22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Form ve bağlam tuzakları ŞİRİN TUFAN B ir homo duplex olan insan iyilik ve kötülükten öriilen ağ içerisinde "gelgitler" yaşar. Düzenkaos karşıtlığı olan yaşam ApollonDionysos büyüsü içerisinde karmaşasını sürdürür. Gelişim ise bütün bu karşıtlıkların yan yana olması sonucunda, tinlerin tenleşmesi sonucu olan yeni doğum demektir. Turgay Kantürk de şiirsel metinlerden oluşan "Tuzak Kitap" kitabında bu ikilemleri ele alır, saptamalarda bulunur; bireyi, zamanı ve yaşayanları sorgular. Şair olan Kantürk bu kez karşımıza metin yazarı olarak çıkıyor. "Neden böyle bir form değişikliğine gerek duydu Kantürk" sorusunun cevabı, konunun gerçekliği ve bütünlüğü düşünüldüğünde, sözün yan alanlarında kullanılabüecek birtakım sloganlaştırmaları, dayatılan ezber kalıplan ve söylem biçimlerine yer vermesi bakımından metin türünün daha elverişli oluşu olsa gerek. Ancak, bu metinler şiir üe metin arası bir geçiş türü gibi oluşmuş. Okur bu form Dcilemini yaşıyor, bu da yazarın bize kurduğu bir tuzak mı sorusunu akla setiriyor hiç kuşkusuz. Içerik bakımından da karşıtlık ve ikilem izleğinin işlendiği göz önüne alınırsa paralellik kurmamızkaçınılmaz oluyor bu kez. Metinler Yavuz Tanyeli ve Neşe Erdok'un resimlerinden yola çıkarak yazılmış. "Saat dursa da akar zaman. 'lyilikten maraz doğar' demişler miydi? Desinler. Yaşamda çözmek için bir şey gerekseydi; kördüğüm. Bu düğümü ancak kötüler atabilirdi. Attüarda. Çözmekse; susmayan, ertelemeyen, kaçmayan, korkmavan ve üreten insanın işidir. Bu savın da bir düğlim olduğunu söylemek bize kalır vekördüğüm ıki uçludur. Başkasına bakan ve başkasını tespit eden kişinin, bakılan ve tespit edilen kişi olduğunu herkes bilir ve nerkes unutur. Tespih böceği kimi kez tespit böeğidir. Böyle olması iyidir." makla, yozlaşmayı doğuran kutsal deJ. >ğerleri, buyurucu A l ve geleneksel durağanlığı farklı bir A gözle irdelememizi sağlar. Sabitlik ruhun değil, eşyanın özelliğidir. Kural ve düzen de sadece birer şey'dir. Insan olmak, yaratmak ve karşı koymak ise devinimde varolur. İyilik ve kötülük olguları yalnızca yer değiştiriyor, dönüşüme uğramıyor. Dönüşüme muhtaç olan ise yozlaşmış kavramlardır. Bu nedenle içi boşaltıimış kavramların ironisini sunar bize Kantürk. Sanatın çıkış noktası olarak şiddet ve kötülüğü öngören "Tuzak Kitap" tıpkı Truffaut'nun Bresson için dediği bağlamda okunması gereken önemli bir yapıt. "Devinimden yola çıkıyor durağanIığa ulaşmak için. Altını eleyip kum topluyor." • 1,1 1 3 lümler kendi içinde de alt başlıklara ayrılmakta. Alımlama ve Yorumlama Bovutları adlı ikinci bölümde ise kuramsal kısımda aktarılmaya çalışılan bilgiler, kurmacaya dayanan kısa övküler üzerinde, okuyucuya örnek teşkil edecek şekilde çözümlenmektedir. "Her sanat vapıtı alımlayanla yaşar" demektedir, kitabında îpşiroğlu ve okurmetin arasındaki alımlama uişkisine de yeşeren, filizlenen bir dal gibi eğretilemesini kullanır. Aiımlamak okurun ilişkiye girdiği metinle arasında oluşan düşünsel etkileşün sürecini ifade etmektedır. Okur bir anlamda kendi tecrübeleri, bilgisi, düş gücüyle okuduğu metni yeniden yaratır. Satır aralarındaki yazarın bıraktığı ipuçlarını bir dedektif gibi keşfetmeye, boşlukları doldurup, yeniden yorumlamaya ve metni yeniden kurmaya başlar. Okurdur metne yaşam veren, canlandıran, var olmasını sağlayan. fakat bu alımlama sürecinde okur, yazar ve yapıt tarafından nasıl yönlendirilir, alımlamada ne tür zorluklarla karşılaşır? Bu anlamda da elimizdeki kitap okur açısından yönlendirici, bilgilendirici bir el kitabı özelliği göstermektedir. Yazar tarafından okurun elinden tutup, sanki bir evin gezdirilmesi gibi, her odanın kapısı açılıp okuyucuya içerde neler olduğu gösterilmekte, odada bulunan eşyalar tanıtılmaktadır. Okur neden bazı eserlerde kendini metne kaptırır ya da neden tam tersi metinle bir türlü özdeşleşemez? Bütün bu soruların cevabı okur, yazar, yapıt üçlüsü arasında işleyen bir iletişim çemberinde çözümlenmeye çalışılır. Birinci bölümde yazınsal yapıtla diyalogdan söz edilir. Okurun yazınsal metinle kurduğu iletişim ne kadar aktifse yazarla olan iletişimi de o kadar pasiftir. Yazarla olan ilişkısinde tamamen edilgin bir rol oynar ve yazarın kendisini yönlendirdiği kodlar üzerinde ilerleyerek yapıtla iletişime girmeye çalışır. Sanatsal bir yapıtla fletişime girmenin yolu okur açısından, düşünme ile duygular ve sezgılerimizin arasında gidip gelen bir diyaloğa dayanmaktadır. Okurun bu diyaloğu keşretmesi, eseri alımlaması için eserdeki iletişim ağını çözmesi kendisine yakın ve uzak gelen karşıtlıkları bulması gerekmektedir. Kurmacaya dayanan roman, öykü gibi sanatsal yazın türleri özlerini gerçek yaşama benzer bir dünya yaratma olgusu içinde bulurlar. Geleneksel yazın eserlerinde okuyucu metindeki olay örgüsüyle kahramanlarla özdeşleşmeye ne kadar açıksa postmodern ve modern yazında DU öykünmecilik gittikçe kırılmaya, yazar da, okur da bulundukları yerleri tekrar sorculamaya başlamışlardır. Artık tann olmak istemeyen yazarlar ve kul olmak, her şeye kapılıp gitmek istemeyen okuyucuyla karşı karşıya kalınmaktadır. Eserlerde bu anlamda yalın metinlerden, yabancılaştıran ve örtük anlamlı metinlere doğru bir geçiş gözlemlenmekte, daha fazla sorgulayan, düşünen ve yorumlamak isteyen eserler ve yazarlar okurunu beklemektedir. Kitabın ikinci bölümünde ele alınan kısa öyküler bu alanda kendini geliştirmek isteyen, okuduğundan bilinçli Dİr şekilde zevk almak isteyen okura yol gösterici niteliktedir. Zehra îpşiroğlu bu bölümde incelediği kısa hikâyelerde kendi düşünce çizgisini, bir metni alımlarken yaşadığı süreci adım adım okurla paylaşır. 'Alımlama Boyutları ve Çeşitlemeleri, Yazın' adlı eser okuyan ve okumayı biraz bilinçli hale getirmek isteyen okura yol gösterici niteliği taşıyan bir eserdir.B "Alımlama Boyutları ve Çeşitlemeleri, Yazvn"/Zehra fpşiroğlu/Papirüs Yaytnlan/UOs. Eski Dostlar adıın Tanju'nun "Eski Dostlar" adlı yeni kitabında ilk dikkati çeken nokta onun Ernest Hemingway'vari fotoğrafı. Bilgi Yayınevi tarafından yaımlanan "Kutsal nekler" ve Çağdaş Yaymlar'ca çıkarılan "Daha Güzel Bir Dünya" adlı kitapların arkasında Ara Güler'in ölümsüzleştirdiği fotoğraflardaki Sadun Tanju'va bakıldığında siyah favorileri ve sivahları beyazlardan daha fazla top sakalı dikkat çeker. Şimdi favorileri, bıyıkları ve uzun sakalı da bembeyaz olan bir Sadun Tanju var artık. Yıllar Cahit Sıtkı'nın "35 Yaş" dizelerinde belirttiği gibi birçok şeyi değiştirmiş: "Zamanla nasıl dejlişiyor insan Hanei resmime baksam ben defflim Nerde o gü'nler, o şevk, n heyecan Ru güler yüzlü adarn ben deg'ilim Yalandtr kaygısız olduğum yalan Değişmeyen, Sadun Tanju'nıın anı zenginliğini anlatım ustalığına dönüştürme becerisi. Daha önce yayımladığı kitaplarda yaşadığı olayları, okuduğu kitapları, gördüğü filmleri, dostlııklan, insanları ve kentleri sıcak bir duyarlılıkla anlatan Sadun Tanju "Eski Dostlar"ı da aynı çizgi içinde yansıtmayı başarmış. Daha BÜZBIBIP Dünya" Toplumsal ve siyasal olayları, dostlukları kocaman bir mihenk taşına vuran Sadun Tanju bu operasyondan, sevileri, başarıları, umutsuzlukları, aşkları ve üzünçleriyle gerçek insanı ortaya çıkarır. Onun işi mutluluğa layık güzel insanları bulup sergilemek yahut güzel insanları yaratmaktır. Bu onun kutsal çabasıdır ve bu insanları oluşturabilirse "Daha Güzel Bir Dünya"yı da yaratmış olacaktır. Bu çerçevede Sadun Tanju önceki kitaplarında bölükpörçük yer verdiği insanları, "Eski Dostlar"da çok geniş olarak ve çevreleriyle birlikte yansıtır. Anı "kişisel yaşantı ve gözleme dayanarak vazüan tarih ya da kayıtlar" olarak tanımlanır. Batı'da 17. yüzyılda Ingiliz Edmund Ludlow, Sir John Reresby ve Fransız Duc de SaintSimon anı edebiyatının ilk örnekleri olarak bilinir. 20. yüzyılda birçok tanınmış devlet adamı, politikacı, yazar ve askerin anı türüne ilgi gösterdiği görülür. Osmanh edebiyatındaki tezkireler, gazavatnameler, safahatnameler ve vekayinameler anı edebiyatı çerçevesinde düşünülüp değerlendirilmeliair. Cumhuriyet döneminde Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Cahit Yalçın, Şevket Süreyya Aydemir ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu anı edebiyatının öncüleri olarak görülür. Bunların içinde Yakup Kadri Karaosmanoğlu "Zoraki Diplomat", "Politikada 45 Yıl", "Anamın Kitabı", "Gençlik ve Edebiyat Hatırları" örneği kitaplarıyla zengin bir örnek olarak yansır. bir kitap. Bu bölümler "Eski Dostlar", "Balık Gözlü Adam", "Üstad", "Dam Ağası", "Cadı Kazanı", "Uygarlıkların Gökyüzü" ve "Bir Zamanlar Babıali" başlıklarını taşıyor. Her bölüm, bir ünlü insanı ve onun yakın çevresinde göze çarpan diğer ünlü insanları anlatıyor. Bu çerçevede Vala Nurettin, Sait Faik, Yahya Kemal, Kemal • CUMHURİYET KİTAP SAYI 653 s ABDULLAN TEKIN J Tuzak Kitap/Turgay Kantürk/Şıır, Sel Yayıncılık /61s.. Yol gösterlcl bir eser Alımlama Boyutları ve Çeşitlemeleri: Yazın AYŞE FIRINCIOĞLU Tİkbaskısı2001 I yılındaPapirüs JL Yayınları tarahndan yapılan Zehra Ipşiroğlu'nun "Alımlama Boyutları ve Çeşitlemeleri Yazın" adlı kitabı okuyucunun yazınsal metinlerle girdiği düşünsel iEşkiyi ve bu ilişki içinde okuyucu ve metin arasında oluşan alımlamayı, yorum bilim kuramı ve onun bir uzantısı olan Alımlama Estetiği çerçevesinde ele almaktadır. Kitap alımlama teması üzerineoluşturulması tasarlanan bir dizi eserin ikincisi. tlk kitapta alımlamada görselliğin incelendiği resim konusu ele alınmış, ikinci kitaba konu olarak da şimdi incelemekte olduğumuz, yazında alımlama seçilmiş. Yazarın amacı özellikle sanat vapıtmdan yola çıkarak ele alınan eserleri alımlama estetiği ve vorum bilim açısından tüm boyutlarıyla irdelemek; bunu ^aparken de özellikle herkesin anlavabieceği, oldukça açık ve sade bir dil kullanmaya, sorunu örnekler üzerinde açıklamaya dikkat etmiş. Kitap iki bölüm nalinde ele alınmakta ve ilk bölümünde kuramsal bilgilere değinilirken, bu bilgileri oldukça sistematik, örneklerle ve yalın bir düle iletilmeye çalışılmış. Bu bölümdeki ana konu başlıkları; OkuyucuYazarYapıt Diyaloğu ve OkuyucuMetin Diyaloğunun Yazınsal Metinlerin Ozelliklerine ya da Okuyucunun Konumuna Göre Gelişimi. Daha sonra bu bö îyilik ve kötülüğün iç içe olduğu, "bileşik kaplar" gibi varlıklarını sürdurdüklerini ve yumurtacivciv örneği algılanmaları gerektiği anlaşılır bu dizelerden. Belki de kötülüğün övüldüğü gibi de al«,„, gılanabilir. Aslında bütün kitap boyunca bu hava sezilebilir. Bir başkâldın var, ara ara şiddet de hissediliyor, 'karanlık, karanlık, karanlık...' tekrarları can sıkabiliyor. Ancak yüzeysel okurun düşeceği bir tuzak bu. Ters açıdan (method of inversion) okumayı başaranlar ise bunun böyle olmadığını, kötülük üzerinde olan vurgunun sorgulama amaçlı olduğunu hissedecekler. Dayatılan değerler ve yargıların "iyiliği" düşündürülüyor. Bütün Kural ve önlemlere rağmen diyalektiğin sürdüğünü söylüyor Kantürk. Sunulan değerler ömürlüdür. Yaşam denen yapı ancak karşıtlıkların bir vücutta cisimleşmesiyle çözülebilir. "Sığındığın kaleyi terk et. Sen vadilerin ve gökyüzünün çocuğusun. Biliyorsun. Şehir kandır. Emanetçide unutulmuş bir anahtardır ikamet. Isabet. Bırak yerinde dursun şey'ler. Yer değiştirmek insana yarar. Eşya toz tutar. Dil paslanır. Ört üstünü her şeyin, sözle. Içindeki şeytanı kentte bırak. Biri bulur nasılsa. Yalnız git. Çabuk dön." Kantürk kötülükten yola çıkarak yazSAYFA 16 lylllk ve kötülük l "Eski Dostlar" yedi bölümden oluşan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle