23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Essîz Hazlar ULUS FATİH O M. Mahzun Doğan sıesastırbanakalırsa. Yani tematik çalışmalarda. Örneğin, "Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri" ya da "Yüzyılın Türk Şiiri" gibi başlıkiarla bir antoloji çalışmasına giderseniz, yer vereceğiniz şairin temsiliyet durumuna bakabilirsiniz. Yani böyle bir antolojide yalnızca şiiri değil, hatta biraz daha ağırlıkh olarak şairi seçersiniz. Çünkü kişiliğin belirmiş olması, Türk şiirinin o döneminde bu şairin ağırlığını hissettirmiş, yerini belirlemiş olması gerekir. Ama tematik antoloji çalışmalarında bu tür bir kaygıya fazla bel bağlayıp, diyelim ki şaire bakılarak güzel bir anne şiiri dışarıda bırakılmamarıdır. Bunları hatırlatmakla, M. Mahzun Doğan'ın aksini yaptığını mı ileri sürmüş oluyorum? Hayır. Sadece yönteme ilişkin oir saptama benimki. Yoksa, Tevfik Fikret'le başlayıp Nur Saka'ya, Zeynep Köklü'ye kadar uzanan bir liste söz konusu. Keşke diyorum, bir antoloji çalışması olduğu için, siyasal kıstas yerine şiir lustası biraz daha göz önüne alınıp yelpaze daha bir genişletilebilseydi. Bu konuda iki örnek vermek gerekirse, Cahit Zarifoğlu'nun "Işaret Çocukları" ve Ebubekir Eroğlu'nun "Âfsun" adlarını taşıyan şiirlerinin eksildiğini söyleyebilirim. Bu şiirler ve öteki bazı şairler bu çalışmada yer alsaydı diyorum. Tam burada, Mahzun'a bu şiirleri niçin önermediğimi soruyorum kendime. Ama yukarıda da söylediğim gibi, bu kitabın bir ütopyadan ibaret olduğuria inanmıştım sanki, gerçekleşmeyecek bir tasarı, Mahzun'un bir düşü! Her şeyden önce bir sevgi çalışması olan bu antolojiyi tanıtma çabasını, biraz da emeğe saygı yerine geçsin diye M. Mahzun Doğan'ın dizeleriyfebitirmek isterim: "Sesinden öpemedim, dokunamadım gülüşüne / yüzünle uyandım da / Serseri bir güneş / çıplak ayaklannın hiç basmadığı bir balkonda / Pervazına, teneke kutularda fesleğenler / filbahriler dizmediğin / bir pencereden elbette eksik görünecek Ankara / Ne yapsam / Onardmayan bir gök, gri bir gürültü Sevei Sokak / Aşklar da / Yaramı öpüyorum, nep o büyüyen yaramı / dudaklarda... boyunlarda / Öpemedim gülüşünen, dokunamadım sesine / uyandım da yüzünle". Bu antolojiyi niye mi çok sevdim? Çünkü, buradada yer alan bir şiirimin başlığında olduğu gibi, "Hayatta Ben En Çok Annemi Sevdim". • Annelerin Sesi Mavi/ M. Mahzun Doğan/ Altın Portakal Kültür veSanat Yaytnlart/171 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 650 rson Welles'in' Yurttaş Kane' filminde son sahne çok etkileyicidir, nedeni şu ki, büyük basın imparatoru, first tröst Randolph Hearst inişli çıkışlı olsa da yaşamı boyunca hep premier olmuş, narsizmin dorııklarına gark olup, yarı tanrılığın katlarıyla bahşolmuş yaşamında bir türlü gerçek mutluluğu yakalayamamanın ezikliğiyle ölüm döşeğinde 'Son Yemek' ruhuyla çevresinde dolanan azizeler takımına bir sözcükfısıldar: "Rosebud!.." Busözcük başlangıçta izleyici için bir şey ifade etmez ta ki son sahnenin son sekansına kadar, ama işte orada alevlerin içinde yanıp sönen köşkte, küçücük bir eşya belirir, çocukluğun karlıgünlerinde, sevinç çığlıklarının, minicik kahkahalara karıştığı, yokuştan aşağı Sam Amca'nın Kuliıbesi'ne lcadar kızaklarla kayıldığı! O her zaman yarı bildik yollarda kaygısızca gezilip, gözyaşlarının tatlı bir çığlık, hoş bir ninni gibi süzülüp döküldüğü, orada işte o kızağın içinde, Randolph neşeyle kaymaktadır ve ama belli belirsiz bir yazı vardır kızağın ön yüzünde: "Rosebud" yani; Goncagül!.. Bu şu demektir her zaman kazanmaya alışmış, ancak kârdan zarar yapmış, kapitalizmin tanrı vergisi olanaklarından yararlanmış Hearst, gene de mutluluğu yakalayamamış ve rekabetin o dizginsiz anevrizmasında geçen yıllannda, sanki günah çıkartırcasına, lanetlenmiş yaşamda bulabildiği mutluluğun çocukluk günleri dışında bir şey olmadığını haykırırcasına, yorgun runların gizU şiddetiyle yoğrulmuş dostlarına, sonsuz mutlara ulaştıracak o yaşamsal biliti, onları Eden bahçesine götürecek o giz dolu formülü fısıldamıştır. Sonuç şudur, yaşamda peşinden koşturmaya değecek öyle az şey var ki, saraylarda, hanlarda, apartmanlarda da otursanız, geceleri Rio dan Tokyo'ya da uçsanız, akşam yemeği için Kerguelen'de de olsanız, eğer duyguların değil de paranın sıcaklığmı aramışsanız, zorluğazorbalığa karşı durmayıp, yalnızca yararlanmayı ummuşsanız ve zıtlıkların kahredici egemenliğinde bir gölge gibi yaşamışsanız vay halinize, yaşamınız ahla vahla bitecek ve öbür dünyanın kapısında sizi yararsız bir pişmanlığın son uğultusu, o saf çocukluğun, çocuksuluğun pırıltısından başka bir şey uğurlamayacaktır: Rosebud yani Goncagül!.. Nedir ki çocukluğumuzu hepimiz arıyoruz, ikindi güneşinin yalımında sürüp giden yolcukular, bağlarda, bahçelerde kuşların ötüşleri, ovalardaki kuyular, gökteki bulutlar, narlar, incirler, dutlar, kadifemsi, gözalıcı püskülleriyle 'köy sultanı' horozlar, yamaçlarda çınlayıp duran kardeş türküleri... Bütün bunlar öyle dolu, öyle dolu bir özlemdir ki, kederli dizeleri Nâzım'dan olsun; "Gayri ben bilemem kimlere derler / O panlolonlu Leyla / Ben eteklikli Mecnun defcilsem / Aglayabihem ah ağlayabilsem..." işte o çocukluk günlerinde sandıklardan öylesine çekip okuduğumuz bir de kitaplar vardır. Anımsadıklarımı sayayım: Japon Baskını, Kızıl Sultan Abdulnamit'e Yapılan Suikast, Gobi Çöllerinde, Caryl Cnessman, Filip Noyan... Bunların içinde yalnız Filip Noyan'ı unutmadım, casusluk suçlamasıyla yurdu Amerika dışmda yaşamaya mahkum edilen Noyan, gemilerden ışıklı sahillerebaka baka ömrünü geçirmiş ve öylece de ölüp gitmişti. Otuz sayfalık bu kitabı bitiraiğimde epeyce ağlamıştım, sonraları kızkardeşimde ağlaaığını söyleyince neden bilinmez üzüntümün hafıflediğini anımsıyorum. O günlerin karmançoıman çeşitliliğinden bana kalan düşünce şu, her şey yazılabilir, her şey yazın konusu olaoilirdi ve elimize geçen her şeyi okuyabilirdik. Tommiks'ten, Kinova'ya, Vatan yahut Silistre'den, Ana'ya, Gizli Mabet'ten, Ince Memed'e her şeyi... ne kanşan vardı ne de görüşen. Yaşamda; her şeylerden bütüncül bir şey gibi geliyordu bize, evlerden ovaya, dağlardan anneye, bohçadan reçineye bir sürü çeşitleme... Sonralan bu durumun sonucu olarak yazınla ilgili her şeyi beğenir, savunur oldum, bunun en uç örneğini Cağaloğlu'nda elime geçen bir kitapla yaşamışımdır, yandmıyorsam yazarı Yusuf Algazi'ydi ve kitap aynı sözcüğü yineleyen yaklaşık yüzyüz elli sayfadan oluşuyordu. Bilmem yaşamda Rosebud'u bana benzeyenler var mıdır, çünkü Yusuf Algazi'yi hâlâ severim... Bu kadar sözün büyüsü nereden geliyor diye sormanm zamanı geldi, şu an okuduğum kitabın adı Eşsiz Hazlar (Mastürbasyon Külliyatı / Sel Yayıncılık). Yazarı Harry Matnevvs, bu kitap olağan yaşamımızda sıkıntısızca sözünü edemeyeceğimiz bir konuya.kendi kendine doyum alışkanlığına değinen, övgüleyen ya da onu soylu bir seymiş gibi süsleyip püsleyen otonom bir kitap. Okuyunca üzüldüm, yazarın düş gücüne, bunları ustaca dile getirişine ve büyücül bir yapıt oluşturup sevebileceklerine iletilmesine. Bizde böyle bir kitap yalnızca aşağılanır, olmadı yasaklanır, yazarına ise dünyada onca önemli konu varken böyle yüz kızartıcı bir konuya el attığı için dışlanmaktan tutun da, gizli çamaşırlannı ortaya koymaya dek ne varsa dökülüp, sunulur, bunlar yeterli görülmez ise de elbirliğiyle doğduğuna pişman edilir. Oysa başkasını aşağılayan insan, kendisi de sonunda bir insan olduğu için, bir biçimde kendisini aşağılıyor demektir. Yasaklama içinse şunu söyleyebiliriz, yazar; ne yazdığının farkmdadır, basansa bastığının. Yasakçınınsa onu okuduğu bilinir! Ve bir Arap atasözü der ki: Üç kışinin bildiğini tüm dünya bilir!.. Enis Batur'un editörlüğünde, egsantrik ve yazının uç sınırlarmdan örnekler vermeyi ilke edinen ve Gece Yansı Kitaplan adı altında yayımlanan bu diziyi bir 'corpus' gibi izlemek gerekiyor. Oto boşalımın önlenemez ve önerilmez albenisi üzerine, maşrıktan mağribe, cenubtan, şimale saklı tüm düşler dünyasında esinlenmiş görüngüJere, sessizliğin ruhunun bu derin gürültüsüne eşlik eden kantat ve mersiyelere bir bakalım: "Naha, Okinawa'da altmış yaşında bir kadın, en sevdiği kedisi olan dişi Siyam'ın önünde mastürbasyon yapıyor. Kadının yattığı döşeğin ayakucuna kıvrılmış kedinin kadını izlerkenki ifadesi, hafif uğursuz bir aldırmazlık hissi veriyor. Kadını heyecanlandıran ve kedinin oradaki varlığına neden olan da bu ifade zaten. Birden esniyor kedi, kadın kızgın yağda cirit atan, una bulanmış bir karides gibi dalıp gidiyor orgazmına." Orgazm konusunda Iberik yarımadasının payına düşen figürse şu: "Seville katedralinin, günah çıkarma kabinlerinden birinde diz çökmüş olan yirmi bir yaşındaki bir kadın, karşı koyamadığı mastürbasyon alışkanlığını anlatıyor. Rahip onun günahlarını affederken, kadın ayağa kalkıyor, eteğini kaldınyor ve itiraf ettiği günahı tam da şimdi yinelemekte olduğunu gösteriyor." Şiirin ve mastürbasyonun bir estet adı na aynı duyum altında birleşebileceği umarına yaşamını adayan nevrozlu bir ruhun kitabesi ise aşağıda: "Mukden'de tavanarası odasında bir adam, hasır yaygının üstünde oturmuş, Wang Wei'nin zarif bir şiirini incelerken mastürbasyon yapıyor. 'Sofu bir duyumcu' olarak tüm yaşamı boyunca şiirin ve mastürbasyonun zevklerini tek bir vahiy anında birlestirmeye çalışmış. Altmışıncı yaşının bu dık ilkbahar saDahında, aradığı yüce birleşime belki de nihayet ulaşacağını hissediyor." Ekselansları üzerine alınmasın ama tabular ülkesi de Harry Mathews'in düşlerinden nasibini almış: "Türkiye'nin doğusunda, Erzurum'un dışında bir koyaktaki ters dönmüş arabasının içinde, yardım beklerken mastürbasyon yapıyor adamın biri. Elli yaşında, tıpkı on ikisinde olduğu gibi, ne zaman olağan dışı bir olay (duraklar arasında duran bir metro treni, sahne değiştirilirken karartılan tiyatro ışıkları) yaşamının olağan akışını bölse, mastürbasyona başvuruyor." Bir samurayın payma düşense! dizgi yanlışlarını anımsatır bir evreyi ya da tam 'o anı' betimler bir gerçellikte sanki!.. evet gerçelliktegerçeklikte olamazmış gibi... Kyoto'da bir yerlerde, yer minderine yatmış, başını bir eline dayamış, gözlerini televizyona dikmiş, yirmi yaşında genç bir adam var. Önündeki ekran, ne olduğu anlaşılamayacak kadar küçük bir görüntüyü televizyondan izleyerek mastürbasyon yapan yan yatmış bir adamı gösteriyor." Uçuş korkusunun oluşturduğu organorama ise şu: "Mtabe'deki delik deşik uçuş pistinden kalkan uçağın içinde, gözle görülmeyen bir şekilde ama azimle mastürbasyon yapan, ellerini cellabiyesinin ceplerine sokmuş elli bir yaşındaki muhabir kadın,yanındakiyle sohbet ediyor. Dünyayı dolaşarak geçen otuz yıl boyunca mastürbasyon onun için, kalkış ve iniş korkusuna karşı, artık neredeyse otomatik ama hâlâ etkili bir muska olarak kalmış." Görülüyor ki mastürbasyon yaşamımızda hep başka dünyaların açılımıyla ilgili bir tür coşum olarak kalmış, lakin Çekler bu durumu daha da ileri götürmüş! "Yakınlarda Prag'da kurulmuş yarımuhalif bir örgüt, mastürbasyon yaparken aşmak için engeller icat etmelerini istiyor üyelerinden. Orgütün adı Mastürbasyon ve Memnuniyetsizlikler kısa adıyla MASMEM. tngiltere şubesinin belirlediği ilk görev, mastürbasyon yaparken en az üç dinleyiciye Milton'un 'II Penseroso'sunu okumak. Bu görev ilk olarak Durham'da, elli yedi yaşındaki bir erkek tarafından tamamlanıyor, 'Baldırı balh an' dizesinde boşalıyor adam." MASMEM artık her yerde! "MASMEM'in Tiflis şubesinin kırk iki yaşındaki bir üyesi, çevre tepelerde koşmaya çıktığında mastürbasyon yapmaya karar veriyor. Sevecen bir 'kadın çoban' yüzünden sekteye uğruyor planı, kadın kendi bildiği gibi getiriyor bu girişimin sonunu! Adam her ne kadar suçsuz olduğunu söylese de MASMEM'den derhaı kovuluyor. Üç hafta sonra da kadın çobanla evleniyor". Bilirsiniz romantik olanı hem sever hem affeder insanoğlu; "Bir antropolog, Fiji'de, Suva yakınlarında bir kumsalda, Pasifik ükyanusu'nun sakin dalgalarına doğru hiç utanmaksızın mastürbasyon yapan on yedi yaşında bir erkeğin yanına gidiyor. Çocuğa bu yaptığı şeyin adını soruyor. Tokolano' diyor çocuk Ay ışığına tutunmak! demek bu." Imru ül Kays cinselliğe boşuna övgüler yağdırmamış, çünkü o var oluşumuzun koruvucu meleği, şeytanın en yakın arkadaşıdır; bir Faustofeles!.. • Eşsiz Hazlar/ Harry Mathetv/Sel Yayınalık/64 s. SAYFA 17 Tabular iükesi Otonom bir kltapl Hepmz çocuMuğunuzu aranz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle