22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

S yükselir; kısacası birinci varlık hep anası toprağa doğru eğilmekte, ikincisi, her zaman vatanı göğe doğru atılmaktadır", dediği gün dram yaratıldı. Gerçekten de dram, günlük karşıtlıklardan, yaşamın ' inde hep var olan ve insanı doğumunan ölümüne dek paylaşamayan iki karşıt ilke arasındaki sürekli çatışmadan başka bir şey değil midir? Hugo'ya göre, şiir bu çelişkiden doğmuşsa Hıristiyanlık'tan doğmuştur ve zamanımızın dramıdır; dramın özyapısı gerçektir. Gerçek yaşamda ve evrende olduğu gibi dramda da karşılaşılan tip, başlıca iki tipin "yüce" (sublime) ile lcaba ve gülüncün (grotesque) çok doğal bir birleşmesidir. Çünkü gerçek şiir, tam şiir karşıtlıklarının uyumundadır. Sonra, yüksek sesle söylemenin zamanıdır, doğada ne varsa sanatta da o vardır". Hugo, aynı şeyleri tiyatro için de istemiştir; ünlü "Onsöz"ünde düşüncelerini şöyle dile getirir: "Tiyatro bir optik ııokiasıdır, dünyada, taıihte. yaşamda, insanda ne varsa tiyatroya yansımalı, yansımak zorundadır; ama bu sanatın sinirli değneğiyle yapılmalıdır. Böyleolunca, sanatın amacı nemen hemen tanrısal olur. Sanatçı, öykü yazıyorsa yeniden canlandırmalı, şiir yazıyorsa yeniden yaratmalıdır". Aynı "Önsöz"de yazar, klasissizmin değişmez soyut güzellik anlayışını eleştirerek doğayla başbaşa kalmamızı önerir. Aslında bu, üstü kapalı bir biçimde de söylenmiş olsa, "gerçekçiliğin" ta kendisidir. Burada Hugo'nun enç kuşak için istedikleri doğa, gerçekk ve yerel (bölgesel) renkti. Sanatın sihirli etkisi altrnda Hugo baktığı her yerde romantik yaratılışın simgesi güzellik ve çirkinliği, Esmeralda ve Casimodo'yu birlikte görmüştür. Marion de Lorme'da, bir fahişenin kimliğinde tutkuyu ve masum aşlu, Lucrece Borgia'da intikam ve anne sevgisini, Triboulet'de hain soytarı ve sevecen babayı birlikte yarattı. Hugo'nun Cromwell'in "Önsöz"ünde sunduğu düşünceler zamanında çürütülemez gibi görünüyordu. Bu ilerici düşünceler, Fransa'da gerçekten de Rönesans hareketine benzer bir hareket uyandırdı. Çünkü o zamana dek pek çok tiyatro yazarı Hugo gibi düşünüyor ancak onun gibi "karizmatik" olmadıkları için farklı düşüncelerini dile getiremiyor, getirseler de duyuramıyorlardı. lşte bu nedenle "Önsöz" yeni bir atılım yaratmıştır. Hugo'nun kendi "Onsöz"ündeki ilkelere göre yazıp, sahnelediği Hernani yeni bir tiyatro yazarı kuşağının doğuşunun da habercisidir. On dokuzuncu yüzyılda bugünkü anlamda "sahneye koyan" bir sanatçı yoktıı. Bir oyuncu, bir yapımcı, hatta tiyatro sahibi kendi sanne anlayışını diğer oyunculara önerir ya da dayatırdı. Yazarlar kimi zaman provalara katılır, ancak Hugo'nun bakış açısı farklıydı. 1831'de Victor Pavie'ye yazdığı bir mektupta tiyatro anlayışını şöyle dile getiriyordu. " Hiçbir zaman bir tiyatro yönetmeyi düşünmedim, ama bir tiyatro sahibi olmayı çok istedim. Bir tiyatro grubunun yöneticisi de olmayı istemem, ama bir işletmenin, ya da sanatın işlendiği bir atölye sahibi olmayı isterim... Burada killi çamuru keyfimce yoğurabüir, tekrar tekrar yoğurabilirim. Balmumunu eritip bir kalıba, sonra başka bir kalıba dökebilirim; bunun için killi çamurun, balmumunun bana ait olması gerekir",. Hugo bu tutkusunu Ruy Blas'da gerçekleştirir: Oyuncuları kendi seçer, başrolü dönemin ünlü oyuncusu Frederick Lemâitre'in canlandırmasını ister. Oyunculara metnini okıır, oyuncuları yönetir. t (NotreDame'ın Kamburu) (1831),ClaudeGueux) (1834), Les Miserables (Sefiller) (1862), Travailleurs de la mer (Deniz tşçileri) (1866), L'homme qui rit (Gülen Adam), Quatrevingttreize (Doksan Üç Devrimi) (1875). Görüldüğü gibi, Hugo yalnız romancı olarak kalsaydı bile, arkasında birçok yapıt bırakacaktı. Tüm roman türlerinde (polisive, kurmaca, tarihi, toplumsal ve destansı roman ile günlük biçiminde anlattı) usta olan yazar, gerçekliğin gücünden yararlanarak düşsel çekiciliği ortaya koyar. Tiyatroda romantik anlayışı başlatan Hugo, romantik anlayışın dışında kalarak, yazdığı NotreDame'ın Kamburu ve Sefiller ile çok biiyükbirbaşankazanır Urıızkiraplar dizisinden çıkan Sefiller büyük birhızla Fransızların ortak bilincinde yerini alır. Yazarın kendi düşsel gücü konusunda önemli ipuçlan veren, karşıtlıklarla oluşturulmuş bu romanda anlatım tablolarla gerçekleştirilir. Romancı bu tablolar aracüığıyla doğa, kişi, uzam betimlemeleri; ve kişilerin simgesel ve ayrıcalıklı bir değeri vardır. Hugo'ya göre, roman dramın biçimlerinden biridir. Hugo, diğer romanlarında romantik bir yazar olarak görünmektedir. Bedensel çirkinlikle ruhsal güzelliği birleştiren Gülen Adam; kaçınümaz insan yasalarına uymak zorunda olan ya da bunlarla savaşım vermek zorunda kalan kahramanların öykülerini anlatan Sefiller; Ortaçağın gotik sanatını, tutucu toplumunu canlandıran NotreDame'ın Kamburu; azgın doğa güçlerinin isyanıyla ooğuşan olağanüstü insanları gösteren Deniz Işçileri. Coşkulu, duygusal, destansı, heyecan verici bir düzyazıyla gerçekleştirilmiş tüm bu romanlar, Hugo'nun imgelemiyle oluşmuş yapıtlardır. Hugo roman konusundaki düşüncelerini üçlü bir dizgeyle acıklamak ister. Din, toplum ve uoğa, işte insanın savaştığı üç şey. Oysa insanın bu üçüne de gereksinimi var. înanması gerek, tapınaklar buradan doğar. Yaratması gerek, kentler böyle oluşur. Yaşaması gerek, bu nedenle de sabanı ve gemiyi yapar. Bu üç çözümün içinde üç savaş bulunur. Yaşamın gizemli güçlüğü de bu üçünden kaynaklanır. İnsan boş inançlar, önyargılar, çevre gibi engellerle karşılaşır. Üçlü bir yargı bizi baskı altına almıştır: înançlar, yasalar, doğa", Hügo NotreDame ın Kamburu'nda inancın gücünü, Sefiller'de insanın koyduğu yasaların vazgeçilemezliğini, Deniz Işçileri'nde insanın doğa karşısındaki zayıflığını ve insanın doğa olmadan varolamayacağını gösterir. "İnsanı kuşatan bu üç yazgıya bir de iç yazgı karışır, yüce bir yargı: İnsan yüreği". Kendi ağzından Victor Hugo Uzun yaşamında Hugo'nun ilgi duymadığı hiçbir şey yoktu. Düşünceleri hep öngörü gibiydi, modası hiç geçmedi. Aşk, eşitük, kadınlar, yazın konusunda yazdıklarının bir bölümü o kadar çok benimsendi ki onun söylediği bile unutuldu. "Eşitlik, çap eşitliği demek değil, herkesin kendi çapını geliştirmcsi hakkıdır." Choses vues (Görülmüş Şeyler) 1H70 öncest "Kadının tıpkı erkekler gibi oyunu kullanacağı seçim sandıklarını göreceğiz. Geçmişin eski dünyası medeni, ticari ve cezai sorumlulukîarı, idam sehpasını, zindanı, hücreyi hapishaneyi kadına ııygıın görmüş. Ama niz, kauına özgürlüğü ve saygmlığı uygun görüyoruz. Eski dünya kadına köleliği ve ölümü uygun bulmuş, biz ona yaşamı." "Sürgünlere Nutuk' (Söylev), 1885 "Özel yaşamım benim onurumdur. Bu yüzyılın adamıyım, ölünceye dek sevmek özgürlüğünün güvencesi olacağım. Sevme özgünüğü düşünce özgürlüğüyle aynı haktır. Biri insanın kalbine, dığeri aklına seslenir. Bunlarbilinçlenme özgürlüğünün ikiyüzüdür... Nasıl bugünkü din dünkü dın değilse, bugünkü evlilik de dünkü evlilik değildir artık. Günümüzde gerçeği görmeyenlerin zina adını verdikleri şey eskilerin sapkınhk adını verdikleri şeyin tıpatıp aynısıdır." Tarihüz bir melin "Hiçbirimizin kendine ait bir yaşamı yoktur. Benim yaşamım sizin yaşamınız, sizin yaşamınız benim yaşamımdır. Benim yaşadıklarımı yaşıyorsunuz. Yazgı tektir. O zaman aynayı alın ve kendinize bakın. Kimi zaman ben diyen yazarlardan yakınılır. Bana bizden söz et diye haykırırlar. Ne yazık! Size kendimden söz ederken, aslında sizden söz ediyorum. Nasıl oluyor da bunu hissetmiyorsun? Ah sen olmadığım budala!" Les Contemplations (Seyirler), 1856 "Sözcüklerin bir biçimi vardır. Bossuet, 19. yüzyılın ahmakçasına kesip biçtiği, iğdiş ettiği, kimi bölümlerini çıkarıp attığı 17. yüzyılın olağanüstü yazımına göre "thröne" (=taht) olarak yazılırdı. "Thtrone"dan "h" harfini atmak.ondan koltuğu atmaktır. Büyük harf (H) önden görünen koltuk, küçük harf "h" ise yanaan görünen koltuktur." Öcean (Okyanus), 1846 "Zorba yönetimin çekip gitmesi, yani kadınlar için fahişeliğin, insanlar için köleliğin, çocuklar için karanlığın sona ermesi için oy verelim. Cumhuriyet rejimine oy vererek tüm bunlara oy verelim." Les Miserables (Sefıller) 1862 "Biliyorsun dostum, yolculukta aradığım olaylar değil, düşünceler ve heyecanlar. Bunun için nesnelerin yeni olması yeterli. ÜstelİK ben az şeyle yetinirim. Yeter ki ağaçları, çimenleri, havayı, önümde uzayıp giden yolu göreyim, bütün bunlar bana yeter." Rhin (Ren Nehri) 1842 "Tüm umutsuz suskunlar adına konuşacağım. Kekemeler tercüman olacağım... İnsan sesi tıpkı rüzgârın sesi gibidir, tane tane çıkmaz. tnsanlar haykırırlar, ama anlaşılmazlar, bu durumda haykırmak susmakla eşdeğerlidir; susmak insanın tek silahsızlanma biçimidir. Ben onların çaresi olacağım, onları duyuracağım. Halkın sözü olacağım." (L'Homme qui rıt (Gülen Adam), 1869 Hugo roman konusundaki düşüncelerini uçlü bir dlzgeyie acıklamak İster. Dln. toplum ve doğa.lşte insanın sava$tığı üç $ey. Oysa insanın bu ucune de gereksinimi var da yalnız iki yazardan kısaca söz edeceğiz. Romantik akımdan etkilenen Namık Kemal'de Hugo'nun etkileri çok açık bir biçimde dıkkati çeker. Celâlettin Harzemşah ve Cromwell arasındaki benzerlik yalnız iki oyunun da konularının tarihten alınmalarından ve işlenişlerinden değil, her iki oyunun önsözünde de görülür. Zavallı Çocuk ile Hernani olayların düzenlenişi ve biçem açısından aynı romantik anlayışın dile getirilmesidir. Abdülhak Hamid'in Hugo'ya neler borçlu olduğunu yapıtları açıkça gösterlâdan Bir Ses" Hugo'nun Dieu (Tann) başlıklı kitabından belirgin izler taşır. Romancı Victor Hugo BugJargal (1820 ve 1826), Han d'Islande(1823), Lederniğer jourd'uncondamne (Bir îdam Mahkumunun Son Günü) (1829), NotreDame de Paris, Siyasal ve yönetimsel değişiklikle başlayan Batı eğilimli Tanzimat hareketi tüm düşünce ve yazın yaşamımızda kendini oöstermiştir. (J donem Batı olarak büyiık bir çoğunlııkla Fransa'yı ornek almıştır. Fransız düşünce yaşamını yakından izlcyen ülkemiz ayclınlannın yazınsal görüşleri de ister istemez Fransa'daki özgün yapıtların etkisinde kalmıştır. Başka, uzun soluklu bir araştırmanın konusu olabilecek etki konusunu Victor Hugo'nun Tiirk yazınına etkisi mektedir. "Makber', "Ölü ' ya da "Bâ Sonuç Yirminci yiizyılın en büyük şairlerinden olan Paul Hhıard, Hugo için şunları söylemiştir: "Fransız şiirinde Victor Hugo tek yıldızdır. O yalnız tüm bir ülkenin, tüm bir yüzyılın parıltısı ve temel niteliği değil, evrenselin ve geleceğin ışığı vegörkemidir". Gerçekten de Hugo'nun yaşamı bir başyapıt, ölümü ise bir zaferdi. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle