Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2002 yılı Victor Hugo'nun doğumunun iki yüzüncü yılı. Sayın Zeynel Kıran Hoca'mız bu ünlü yazarı bir kez daha anımsattı bize aşağıdaki yazısıyla. Biz ise yersizlik nedeniyle bu uzun yazıyı bir hayli beklettik. Hugo'nun güncelliğini hiç yitirmeyeceğini biliyoruz ama gene de hem Hugo'dan hem de Sevgili Zeynel kıran Hocamızdan gecikme için özür dileyerek yayımlıyoruz bu nefis Hugo yazısını. ZEYNEL KIRAN * Üzerindeki ilgi hiçbir zaman eksilmedi iki vüz vasında Victop Hugo Giriş T ıpkı Cathcrine Deneuve, baget ekmek, kırmızı şarap, Eyfel Kulesi, 2 CV (iki heygir gücünde Citroen marka otomobil), Yves Sain Laurent gibi Victor Hugo da Fransız ulusal kimliğinin temel söylemlerinden biridir. Döneminde, halk arasında, Hugo en çok sevilen ve okunan yazarlardan biri olmuştur. Aradan geçen iki yüz yıla karşın, bugün de kitapları ilgivle okunmakta, özeflikle de yapıtlarından alınan bölümler incelenmektedir. Bunda sürgüne gönderilişinin, Üçüncü Cumhuriyet'in kuruluşu sırasında kendisini rejimin bir simgesi haline getiren siyasal tutumunun da kuşkusuz etkisi vardır. Hugo'nun halk tarafından bu denli sevilmesinin asıl nedeni insanın temel duygularını çok iyi anlayıp, çok duyarlı ama çok yalın bir biçimde dile getirebilmesinden kaynaklanmaktadır. Günümüzde ise, yazınsal biçim ve biçemlere egemen bir yazar olarak, örnek metinler sunmasının yanında, insanın zaman ve uzam içinde değişmeyen evrensel yapısını anlaşılır (ve bir dilden diğerine çevrilebilir) bir biçimde betimlcmesi, etkileyici olaylar dizisi içinde anlatmasından kaynaklanır. Döneminde yapıtlarını okuyanların, kendisini dinleyenlerin dikkat çekecek kadar çok olması kimi "ince beğenili" kişilerin kendisinden uzaklaşarak Lamartine, Musset, Vigny gibi yazarları yeğlemelerine neden olmuştur! Iflâh olmaz bir I iugo hayranı olan Baudelaire'in şiirlerini okuduktan sonra da şairin şiir anlayışını eleştirenler çoğalmıştır. Yirminci yüzyılın başında, Ândre Gide, "En büyük Fransız şairi kimdir?" sorusuna, "Ne yazık ki Victor Hugo", yanıtını vermiştir. Çok yinelenen bu kurnazca verilmiş ünlü yanıt, aslında, bir hayıflanma değil, bir gerçekliğin dile getirilmesidir. Böylece yirminci yüzyılın büyük yazarı hem şairin okurları memnun etmek, hem de onun insancıllığından rahatsız olan "ince beğeni" sahiplerine bir ders vermek istemiş olabilir. Aslında Gide'in sözleri şaire gösterilebilecek en büyük saygıdır. Bu söz, ilk bakışta biraz kötüleyici bir anlam içeriyor gibi görünse de, daha dikkatle incelendiğinde başka bir anlamı da taşıyabilir: "Hugo'ya katlanamıyorum. Inandığı, yaptığı her seyden nefret ediyorum. Bütün bunlara karşın, onun Fransa'nın en büyük şairi olduğunu kabul etmek zorundayım. Bunu yadsımak, kendimi aldatmak olur. Bu durumda, bana onun Fransa'nın en büyük şairi olduğunu kabul etmek kalıyor. Ama bu gerçeği kabul etmenin de bana zor geldiğini saklamam olanaksız." Gide'in bu ünlü sözü, tüm yaşamı boyunca hep güzelin, gerçeğin hizmetinde olduğunu yineleyen şairin gerçekleri kendisini sevmeyenlerin ağztndan söyletmek gibi bir yeteneği olduğunu da gösterir. Bu yete deş (Victor, Abele ve Eugene), Le Conservatoire Litteraire adlı t>ir dergi çıkararak yayın dünyasına ilk adımı atarlar. 1821 yılında anneleri birdenbire ölüverir, ertesi yıl Hugo, çocukluk ve gençlik aşkı Adele Foucher ile evlenir. Yirmi sekiz yaşına geldiğinde dört çocuk babasıdır: Leopoldine, Charles, FrançoisVictor ve Adele. Hugo, müzik konusundaki ustalığını gösteren, Odes et ballades başlıklı şiir kitabından sonra 1827 yılında Crom\vell başhklı tiyatro oyununu ve manifesto nitejiğinde, uzun bir metin olan, ünlü "ünsöz"ünü yayınlar. Bu coşkulu bildiri, daha sonra Comedie Française'de sahneye konacak Hernani'nin temel ilke ve yönelimlerini oluşturur. Oyunun ilk temsili romantiklerle klasikJer ara sında şiddetli bir çatışmaya, deyim yerindeyse, bir savaşa neden olur. Hugo'nun yakın arkadaşı Theophile Gautier'nin planladığı bu olay yazın tarihlerinde Hernani Savaşı diye anüır. Kısacası, 25 Şubat 1830 tarihi yeni bir kuşağın doğuşunun habercisidir. Cromwell ve "Önsöz"ü, romantik anlayışın bir akım olarak ortaya çıkışına zemin hazır lar; bu yapıtlarla romantik akımın öncüsü ve başkanı olarak kabul edilir. Bu yeni kuşak, yazına Hugo'nun arkasında Alkibiades'in kumandasında Sicilya'yı tethetmeye giden başları ciçeklerle donatılmış savaşçılar gibi coşkuyla atılmıştır. Genç kuramcı, on yedinci yüzyıl klasik tiyatro anlayışını değiştirmek, modern zamanların yazınsal Dİçimlerini, za manda ve uzamda yayılmayı, güzel/çirkin, biçimli/biçimsiz, anlamlı/anlamsız karşıtlıklarını ortak eksenlerde birleştirme özgürlüğünü istemektedir. Sansür, yazarın 1829'da yazdığı, bir fahişenin tutkusunu ve masum aşkını anlattığı Marion da Lorme başlıklı oyunun sahnelenmesini yasaklar, ama ertesi yıl Hernani'nin oynanmasına izin verır. Siyasal açıdan babasına yakın olan Hugo, Napoleon söylencesine veni bir gözlebakar. Halk ayaklanmasıyla devriıen Bourbon'ların yerine Orleans hanedanı gelerek LouisPhilippe'in on sekiz ;ıl sürecek olan buriuva monarşisi başar. Hugo bu değişikliğin halk yararına bazı yenilikler getireceğini umar. Gelişen olaylara son derece ilgisiz kalan yayıncısı ise ondan şatolarda geçen, Walter Scott tarzında bir serüven romanı bekler. Zorlu bir çalışma sonunda, dört buçuk ayda NotreDame de Paris'yi (Notre Dame'ın Kamburıı) yayıncısına teslim eder. Roman yayımlanır yayımlanmaz halkın beğenisini kazanır. Les Feuilles d'Automne'un (Sonbahar Yaprakları) yayınlanmasından sonra da döneminin en büyük şairi olarak kabul edilir. Bu sırada sürekli hamile kalmaktan sağlığı bozulan, kocasının sevgilileriyle ilgili dedikodularından usanan karısı Adele, ondan uzaklaşmaya başlar. Dönemin en büyük eleştirmeni ve aile dostu SainteBeuve önce karısının sırdaşı, sonra da aşığı olur. Bu durum Hugo'ya acı verir, kendini kötü hisseder ve şişmanlamaya başlar. Daha otuz yaşındadır. Hem aşkta hem şiirde kaybeden Adele'e aşık ağabeyi Eugene delirerek içine kapanır. nek, kaynağını halkla iletişimden alır. Hugo'nun dehasının temel özelliği verimliliktir. "Verimlilik" sözcüğü aklına geldiği gibi bol bol kitap yazıp, halk arasında beğenilip unutulmak değildir. Yazarın yapıtları dikkate alındığında "verimlilik' kendi benliğiyle, yeteneğiyle, birikimiyle değişik biçimlerde ve biçemlerde, nitelikli yapıtlar verebilme, kendi ni sürekli olarak yenileme gücüdür. Or neğin Hugo'nun ilk yapıtlarıyla yaşamının son yıllarında verdiği yapıtlar, bir başka deyişle gençlik döneminin en başarıh yapıtlarıyla olgunluk döneminin yapıtları karşılaştırıldığında aralarında çok önemli farklılıklar gözlemlenebilir. Bu fark, yazarın iç dünyasının deneyim lerle, gözlemlerle derinîeşmesinden sürgün yıllarında okuduğu yeni kitaplarla bilgisinin zenginleşmesinden, yazma tekniğinin ve biçeminin yetkinleşmesinden, kısacası olgunlaşmasından kaynaklanmaktadır. Modern Fransız şiirinin öncülerinden olan Mallarme, Hugo'nun şiiri konusunda, "Hugo, dizenin ta kendısidir", demiştir. Yapıtlarındaki çeşitlilik şaşırtıcıdır. Tiyatro, şiir, roman gibi anlatısal türlerin yanında, deneme, gazete makalesi gibi türlerde de etkileyici yapıtlar vermiştir. Duygusal, güdümıü bir şair olabildiği gibi, toplumcu, gerçekçi bir romancı, yenilikten yana olan bir oyun yazarı, kendini büvük insancıl ülkülere adamış liberal ve ilerici bir politikacıdır da. özgür bir çocukluk dönemi yaşadı. Babası Leopold ile annesi Sophie geçimsizlikleri nedeniyle, birbirlerinden yüzlerce kilometre uzaklıkta yaşıyorlardı. Küçük Hugo kimi zaman imparatorluk ordusunun parlak bir subayı olan babasının yanında, kimi zaman da Napoleon'a komplolar kurmaya çalışan annesinin aşığı ve vaftiz babası Victor Lahori'yle birlikte yaşıyordu. Babasının tavinleri nedeniyle Korsika'yı, ltalya'yı ve îspanya'yı gördü ve çok etkilendi. Annesi ve ağabeyleriyle de, bir süre, Paris'te Feullatinessokağındaoturdu. Böyleceonüç yaşına dek, bir ölçüde, hem sıkı okul düzeninden kurtulmuş oldu hem de daha sekiz yaşında Romalı tarihçi Tacite'i, on yaşında Rousseau ve Voltairei okumayı başardı. Artık öğrenimini annesi, vaftiz babası ve papazlığı bırakmış bir din adamı üstlenmiştir. Bu karar da eğitim ve öğreniminin geri kalan bölümünü evin kocaman bançesinde ağabeyleri Abel, Eugene ve komşu kızı Adele Foucher ile tamamlaması demektir. Napoleon'un Waterloobozgunundan sonra ailenin parasal durumu sarsılır. Baba Leopold Hugo'nun maaşı yarıya iner, annesiyle babası boşanmak için mahkemeye başvururlar. Bu arada annesi yeniden canlanan monarşiyi içtenlikle desteklemektedir. Victor ve Eugene yatılı okula verilir. On dört yaşındayken, niç kimseye söylemeden Fransız Akademisi'nin açtığı bir şiir varışmahina 334 dizeden oluşan bir şiirle katılan Hugo yarışmayı kazanıp yatılı okulun yıldızı olur. O akşam günlüğüne "Ya Chateaubriand olacağım, ya da hiçbir şey!" diye yazar. Liseyi bitirir bitirmez üç kar l VıctorMarie Hugo 26 Şubat 1802'de Basançon'da doğdu. Dönemine göre, Kimdir bu "Kendini Victor Hugo sanan" adam? 1832 yılında Paris'te yeniden barikatlar kurulur; otuz iki yıl sonra Sefiller'in (Les Miserables) genç kahramanı Gavroche ve ressam Delacroix ile bu barikatlar hem roman hem resimle tarihe geçerler. Yazarın Tuilleries sarayında oynanan Kral Eğleniyor (Le roi s'amuse) başlıklı tiyatro yapıtındaki küstahlığı pek hoş karşılanmaz ve oyun ilk temsilden sonra yasaklanır. Daha sonra yasak resmen kaldırılırsa da Hugo düşünce özgürlüğünün kısıtlandığını öne sürerek mahkemeye gider. Kaybettiği bu dava büyük yankı uyandırır. Lucrece Borgianın provaları sırasınCUMHURİYET KİTAP SAYI 650 SAYFA 12