28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

/ • • ' • EVAT ÇAPAN Aydınlanmış yol körsokak. /aman, benim unutulmuş tozlarım üzerine dikiyor zamandan oluşan kayayı. Petre M. Andreevski (1934) Şiirler / Makedonca'dan Çeviren: Erol Tufan LAKRlMARİY(*) Eşimi savaşa gönderdim gözyaşı şişesini satın aldım. Güneşi eve çağırdım bana baksın, bakışalım odam boş kalmasın diye. Ve ben aglarken, o ışıldasın şişeyi gözyaşlarımla doldururken onlarsız, utanmalıyım: 1 O'nu ne ile karşılacağımı?????? bilmiyorum, yok ki.Ey, sen güneş ki her yere bakıyorsun söyle, şu kabı kaç kez doldurdum ve onu kaç kez döktüm, söyle ve hâlâ ağlıyorum, toplarken gözyaşımı mezarına birkaç damla götürmek isterdim. (*) Lakrimariy: Avrupa'nın saraylarında yaşayan kadınlar, yüzlerini güzelleştirmek için bu şişede hizmetçilerinin çocuk gözyaşlannı topluyor. Makedon şiirinden örneklep Radovan Pavlovski (1937) DÜNYANIN ANAHTARI Ben hiçhir zaman evler kurmadım kendim için dünyayı dolaşmak ve açmak için doğmuşum ben. UzLinca oturdun mu, yer bitirir seni Rüzgâr, at, tomurcuk durur mu hiçbir zaman? Dinmez deniz de iki su arasında: deniz ve gök içlerinde anahtar ve adımlar. Ve daima güçlüdürler ağlamak ve dol vermek için. Uzak yıldız bana komşudan yakındır, ve beni koruyan ve beni arayan da. Akşam yemeğinin yedı tabağındagürlüyor yedi kıta. Karanlığın yaratıcısında yeşil "U" kara kum tanesinde kara ışık, kara yansıma. ("U" ünlüsünün rengi Arthur Rimbaud'dan alınmıştır.) AtzoŞopov (19231982) KARA GÜNEŞ Kara güneşin ne doğusu ne batısı var Ne yaKarmak için göğü ne kılıç oynatacak ülkesi Ve senin ışığından içmek isteyen nerkes Hem cehennemden hem cennetten uzak Otlar eğiliyor, ağaçlar yalınayak kaçıyor Senin yanar kül dağıtan kara çiçeğinden. Kara güneş, yıldıza dönüştürülen kuş Seni anladığını sanan, uçurumu tanımıyor. Kara güneş, ne doğu nebatısı olan Kıyıya yanaşanlar hep sana susayanlardır. KÜLE BAKAN Ey şiir, yaktığın ateşte yanmalısın sözcük patlıyor ve eriyor taşla külde. Küle bakan, bu karanlık kuyunun dibinden gelen ve onda barınan antik dramı tanıdın mı? Şarkım benim, uçan kuşun gagasından yırttım seni yanan damurların kırmızı göğünden ve yanaşmayan iki dünyanın yüksek çekimli direklerinden. Çözülemeyen değişimlerin şafaklarından söktüm seni. Resimlerin kızgınlığından, anlaşılmayan acıdan Taş ile bütünleşen savaşçının mızrağına düşen şimşeğin, ve söndükten sonra külüyle yananların ve uçma rüyası görenlerden. Şimdi iki dünyayız, iki şeydan, savaşın iki taburu. §imdi yengisiz savaştayız ve kamaya karşı kama. Kim kazandı? Kim yitirdi? Kim ise anlamlı yaraların doğuşundadır? Ey şiir, sen yaktığın ateşte sönmelisin. Lidiya Dimkovska (1971) tŞARETLERİN AĞIRLIĞI Leğen, beni tanıyan izlerin görüntüsü gökler ağır, ancak savaşçı ayaklara sahibim ve esmer alnımave semer alnıma. Görkemli acüar için hazırım kâğıt benden ovularak sarar beni belleklere. Issız, ıpıssız işaretler dağ, dağ halkalar. Ne ölüm ne dinlenme yarar sana şarkı söyleyenler beni de sırtında taşımaktadır. AntePopovski(1929) USTA VE KÖPRÜ Köprü hazır olduğunda yükseldiğinde kıyılar arası yay gerildiğinde usta dinlenmeye oturdu, ona sevinmek için. Ve düşündü: kuş gibi güzeldir aman nazar değmesin. Hayır, kuşun uçusu gibi güzeldir dedi kendi kendine. Kuşlar yok olur uçuşlan kalır. Oturdu ve gitti. Bir süre sonra köprü yalnız kaldığında ustanın sesini duydu: topraktan direklere, oradan yukanya doğru ilerlediğini: "Ne kadar soğukmuş aşağıda, tarih" diyordu ses... "Ve yukarıda Kuşlann uçuşundan yoksun göklerde de" dedi ve çatırdadı köprü sürdürdü sallanmayı sabahın ayazında. YankoNinov(1972) ŞİİR Benim için başka devlet yoktur şiir sonsuza dek kentimdir benim. Şimdi de onun için hazırlanıyorum dizelerle çarpışıp genç ölmeye. Patlamaya hazır atom çekirdeği mezar taşı gibi üstümde durmakta. olgu içime dalıyor ona bakıyorum deliriyorum ve yağarak ona akıyorum. Kendİ yaralarımla acıklı ezgiler yaratıyorum. Bratislav Taşkovski (1959) HER ŞEY ÖYLEDtR Sizlere söyledim gerçek yoktur, bekleyenlerin yolu öyledir. Her sabah her gündüz patlamayacak her şey öyledir: kanadın kuşluk vakti sevgili acılarım kankiraz kalbim nereye? Delirip, bu akşam kızıllığına karşı yolları tüketmek niye? Görmüyor musun, soğuk su için susamışlar gibiyandık. » Dinle, kara yalan çıkıverdi karşımıza. Göğe kadar bağırıyoruz, düşerek inliyoruz? Canım, cahillik yok edecek bizi. Kötü kokular yayılmış ve rüzgâr tokat gibi patlayıverdi: Az ışık için öleceğiz yok pahasına. CUMHURİYET KİTAP SAYI 647 Mateya Matevski (1929) DAÎRE Dairenin içine içinden girdim daire dışı daire, daire içi daire zaman kendi kayasını yontarken. Mavi uykusuzluktan düşen çiçek gibi korkmuş gölgesi ardı sıra hızlanan taş gibi. Güneşin avucundaki berrak su gibi, Yeni daireler için açılır yavaşça. Durgun geleceğe yönelen eski görüntüler onların içinde solmuş resmim ufkun dirseğine boşuna dayanmışım. Dairenin içine dışından girdim Daire dışı daire Daire içi daire Slave Gyorgo Dimovski (1959) AKŞAM ŞtÎRÎ Karanlık gökte yıtip gitti kara ormanlar kara yumakta soluklanır karanlık otları karanlık yaratıcısı kara ışıkta. Karanlık gözenekleri: can ve senin kör gözün. Kara camda kara. "U" ünlünün ıslığı kara boş;lukta daöılan yıldızlar kara seste kara yalnızlık kara şehirde yiter kara yolcu kara sularda yitip gitti kara kayıkçı kara oyunda yok artık kara oyuncu. Karanlık ormanlara kara yumak çözülür karanlık otlarda kara gökler düşüyor. SAYFA 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle