19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. *" Fransız yurttaşının tüm duygularını ardı ardına yansıtmıştır. Yüzyılın sürekli değişimine, bilgece uyum sağlarken, tüm Âvrupa'yı saran özgürlük ateşinin tutuşturucusu olmuştur. Ozgürlükçülüğü, bir insancülık olarak algılamıştır. Server Tanilli, araştırmasında, onun toplumsal değişimle birlikte yükselen savaşımını ve sanatını inceliyor. Tanilli'nin araştırmasının önemi burada. ı lalkçılığa, insancılığa yükselen bir yaşamın destanını belgeliyor Tanilli. Victor Hugo'nun yurduna duyduğu aşkı, yoksullara yakınhğını, emekçilere ilgisini, doğa karşısında duyduğu coşkuyu, sonsuzluk karşısında ruhunun derinliklerinde doğan imgelemin zenginliğini, tutkulu aşkinı, aile oağının güçlülüğünü, insanlığın geleceğine yönelik olumlu umutlarını, Tanilli, derin felsefî ve tarihsel bilgisiyle anlatıyor. Çağdaşımız Victor Hugo nun, Türk devrimcisine vapacağı katkı, gerçekten büyiik olacaktır. Victor Hugo, yazının dünyasına bir kralcı olarak girmiştir. "Odes et Poesies Diverses" (Değişik şiirler ve lirikler) adh seçkinin içinde, Hugo'nun XVIII. Louis için yazılmış bir şiiri de vardır. Louis, bu şiiri çok beğenmiş ve yanına "şahane" (imperial) dıye yazmıştır. Ak saçlı Kral davran, vakit dar, Bir Bourbon atalarının koynuna dönmek üzere Koş gel yaşlılığının umudu oğluna, Senin ellerin kapıyacak onun gözlerini diye sesleniyordu XVIII. Louis'ye. Kral, bu şiirden çok etkilenmiş olmalı ki, ona, kendi ödeneğinden, yılda bin Frank geçimlik bağladı. Hugo, halkın içinden çıkmışar. Server Dünyayı dogmadan önce gezip dolaşan şair Victor Hugo f Tanilli'yi etkileyen her olgu, halka yöneliktir. Sanırım, Huo'yu da, bunun için seçmiştir. lugo, "Küçük bir esnafın avlusunda başladı günlerim." (Dans une humble roture ont commence leur cours.) diyor. Yoksulluklar içinde geçen yaşamların tanığıydı yani. Yirmi yaşına geldiğinde, şiirle ilgilenenlerin dikkatini çekmişti. Şürinde, aşk ve halkın özgürlüğü vardı. Fransız Akademisi'nin açtığı bir yarışmada dereceye girmiş, Toulouse'da bulunan ve her yıl şiir vansmaları düzenleyen "Jeux Floraux Akaaemisi"nde üyeüğe seçilmişti. Şiirin yanında, öyküyle de uğraşıyordu. Yazının hiçbir dalı, ona yabancı gelmiyordu. Kardeşi Abel'le birlikte, "Le Conservatour Litteraire" (Koruyucu Yazın) adlı bir dergi kurmuştu. Bu dergide yayımlanan "Bug Targal" adlı öyküsü, Chateaubriand'ın dikkatini çekmiş, onu Londra Büyük Elçiliği'ne almak istemişti. Hugo için, Cnateaubriand (17681848), erişilmez bir ustaydı. Defterlerinden birine, onun hakkındaki düşüncelerini şu sözlerle belirtiyor: "Ya Cheteaubriand olurum ya hiçbir şey!" Hugo'nun babası, bir doğramacının oğludur. 1793'te, yirmi yaşındayken, Vendee'de, kralcı bir ayaklanmayı bastırdığından, daha sonraki yülarda Napoleon Bonaparte tarafından "general" yapılmıştır. General babasının görevi gereği, çocuk yaşta îtalya'yı ve Ispanya'yı görmüştür. Onun şürinde, bu çocukluğun büyük etkileri vardır. îhtüalci babasına, son derece düşkündür. Bir şürinde, "Küçükken, bir büyük adamı gördüm, babamı." (J'ai vu qelqu'nun da grand, mo pere). Kaynağında, Hugo'da aile sevgisi üst düzeydedir. Annesini de çok sever. "Contemplationsaa (Temaşalar), annesini anımsayınca, "Te vous baise, o, pieds troids de ma mere endormie" (Sizi operim, merhume anamın soğuk ayakları) diye yazıyor. Beş yaşındayken, annesiyle birlikte, Italya'ya, dokuz yaşındayken Ispanya'ya gitmiştir. Fransız ordulan, Avrupa'nın tüm ülkelerini ele geçirdikçe, general babası da, birliğininbaşında oralara gitmiştir. General, uzun süre kalmak zorunda olduğu yerlere, ailesini çağırmıştır. Bu geziler, Hugo'nun üzerinde derin izler bırakmıştır. Romantizmin başlıca öğelerinden olan "yabancı ve sıcak ülkeler doğasını işlemek" ilkesi, Hugo'da, bu Akdeniz ülkelerinin doğası olarak gerçekleşmiştir. Oysa, Chateaubriand'ın yapıtları, yeni dünyaya yöneliktir. Atala ile Rene adlı romanlan, Amerika kıtasında geçen olaylan anlatır. Amerikan yerlilerine özgü izlenimler, özellikle Rene'de zengin betimlemelerle anlatılır. Chateaubriand'ın "Voyage en Amerique" (Amerika'ya Gezi) adlı yapıtıyla, bir Kızılderili destanı olan "Les Natçez" (Naçezler), romantiklerin yabancı doğaya duşkünlüklerinin örnekleridir. BernardindeSaintPierre (173718334), bir doğa düşkünüdür. Sadece "Etudes de La Nature" (Doğa Araştırmaları) adh yapıtından söz etmek, SaintPierre'in doğa düşkünlüğünü belirtmeye yeter. Onun, tüm Batı yazınına örnek olmuş ünlü romanı "Paul et Virginie" (Pol ve Virjini), sıcak ülkelerin doğasına özgü betimlemelerle, okuru büyüler. Madagaskar adasının tüm bitki örtüsünü görürsünüz bu romanda. Hugo, Akdeniz'in otesınde sıcak ülkelere açümamıştır. Ama, îtalya'yla Ispanya'dan derin izler taşır. "Rus Blas" adlı ünlü şiiri, bu izlenimlerin ürünüdür. 1811 ae, babası Ispanya'dadır. Ailesini Madrit'e çağırır. Ispanya'ya giderken, uzaktan Fontarabie koyunu görür. Bu koyu anlatırken, Fransızca'nın uyak kullanımındaki zenginliği sezer. Tevrat'ta adı geçen kör adam Tobie, ona seçkin bir ruhsal imge yakalamasını sağlar: Ölü gözlerini açan balık, yaşlı Tobie'nin, Oynuyor derin sularında Fontarabie'nin (Le poisson qui rouvrit l'oeil mort du vieux Tobie Se joue au fond da golfe ou dort Fontarabie) Denebilir ki, romantizmin temel öğelerinden olan yabancı ülkeler doğasının coşkusunu, Ispanya ile duyumsamıştır. Insanı tüm yaşamınca esrikleştiren, büyülü Ispanya kaynaklarını her zaman düşlemiştir. Romantizmin değişmez tezi olan "her şeyin üstünde aşk" ükesini, yaşayarak öğrenmiştir. Fırtınalı aşklara açıktır yüreği. Sekiz yaşındayken Latince öğrenmeye başlar. Tacitus'u, bu yasta okuduğunu yazıyor. Juvenalis'i okuduğunda on yade belirli bir "düşünsel tutarlılık" olarak algılamakta ve Hugo'nun, XIX. yüzyıl Fransa'sının büyük siyasal, toplumsal ve ekonomik çalkantıları içinde sürekli evrilen yaşamını, yapıtlarını ve düşüncesini sistematik bir bütünlük içinde kavramamıza yardımcı olmaktadır. Üstelik bunu, bir varsayım, göreceli bir çıkarım olarak değil, doğrudan dönemin tarihsel koşullarına ve Hugo'nun tanıklığına, onun niçbir zaman "inkâr" yoluna sapmadan, içtenlikle yapıtlanna, yazılarına konu ettiği güçlü bir "meddücezir"i anımsatan çalkantılı yaşamına başvurarak yapmaktadır. Tanilli'nin kitabı bir yazın tarihi, bir siyasal ve toplumsal tarih, dahası bir yaşamın romanı olarak da okunabiliyor. Oyle ki, tüm XIX. yüzyılı bu yaşamda, bu yaşamın farklı evrelerinde sürüyor görmek olası. Tarih, yazın, siyaset, toplum ve yaşamın ayrılmaz birlikteliği, etkileşimleri, sürekli ve karşılıklı olarak hem "neden", hem "sonuç" olmaları okurun zihninde bir "bütün"ün temel dinamikleri olarak tüm kitap boyunca hep canlı kalıyor. Hugo'nun neredeyse tüm bir yüzyılı kateden görkemli yürüyüşü, işte böyle bir "nedensellik", böyle bir "diyalektik oluşum" içinde aydınlanıyor, anlamlanıyor; insanı insan yapan temel değerleri, özgürlüğü, yaşama hakkını, eşitfîği, adaleti, insan olmanın onurunu, saygınlığını çağından çağımıza tabiten, yaşanan önemli olaylardan oluşmadığını, onun aynı zamanda bir halkın derin kolektif yaşamını, düşlerini, özlemlerini, korkularını derin, karanlık ve gizemli dip akıntıları içinde taşıyan bir İ£sel oluşum olduğunu öğretiyor bize. Gerçekten de, Hugo'nun eylemleri kadar yapıtlarını besleyen tüm düşünsel dokunun geri planında hep tarih vardır, daha doğrusu Duzdağının görünmeyen CUMHURİYET KİTAP Büyülü Ispanya KralcıVJctorHuBO PROF. DR. KEMAL ÖZMEN T ürk okurlarının Victor Hugo'yla tanışmalarının üzerinden tam 40 yıl geçmiş. 1862 yılında, "Sefiller"in özet çevirisiyle başlayan ilgi, bu tarihten itibaren Hugo'dan çevrilen her kitapla, gazete ve dergilerde hakkında çıkan her yazı ve haberîe giderek artmış; Î885'te Beşir Fuad'ın, Hugo'nun ölümünden kırk gün sonra yayımladığı Victor Hugo "biyografi"siyle taçlanarak OsmanlıTürk düşün ve yazın çevrele • rinde toplumbilime konu olabilecek popüler bir "imge"ye dönüşmüştür. Prof. Dr. Zeynep Kerman'ın büyük bir emek ürünü olan ve 18621980 yülarını kapsayan "Türkiye'de Victor Hugo Bibliografyası"nda verdiği bilgilerden, 1862 ue Hugo'nun ölüm yılı olan 1885 ydları arasında dönemin basın organlarında Hugo üzerine yapılmış toplam gönderge sayısının 190'ın üzerinde olduğu; bu sayının 1980'e kadar yaklaşık yüz yıl içinde 520'nin üzerine çıktığı gözlemlenmektedir. Bu şaşırtıcı ilginin, geniş okur kitlelerinde sanatsal kaygılardan çok, Hugo'nun savaşımcı kişiuği, aydın sorumluluğu, yapıtlarının dokusunu oluşturan geniş insanlık ideal ve özlemleri, özgürlükçü ve eşitlikçi toplumsal ve siyasal düzen istekleriyle bağlantılı olduğu söylenebilir. Ancak "popüler yüz"ün böylesine öne çıkması, geçen zaman içinde yazar ve düşün adamı Hugo'yu büyük oranda gölgelemis; "Imge" de, yazarı yaşamyapıtdönem bütünlüğü içinde kavrayan kolay ulaşılabilecek sağlıklı başvuru kaynaklarının eksikliği yüzünden ya da var olan kimi akademık çalışmaların üniversite kitaplığını aşamaması, kimi değerli yazüarın da dergi sayfalarında unutulması nedeniyle kısa sürede "klişe"ye dönüşmüştür. Bir yazar, bir sanatçı için en tehlikeli olan da Yüzyılımız iki yaşındayken "Çağdaşımız Victor Hugo" budur; yani, yaratıcılığı, yaşanırlığı, dinamizmi, derinliği ve hepsinden öte keşfedilmeyi ortadan kaldıran "lcalıpçr, "aktarmacı" bir zihniyede sınırlanmak.. Beşir Fuad'ın "Victor Hugo" kitabı buna tipik bir örnektir; yapıt, kimi temel eksikliklerine karşın, ya zınımızda bir Batdı yazar hakkında kaleme alınan ilk "biyografi" denemesi olmuş; içerdiği biyografik bilgilerden çok yolaçtığı tartışmayla izleyen ydlarda yazınımızın gerçekçi bir zemine oturmasına katkıda bulunmuştur. Ancak, bugüne kadar, eleştirmenlerimiz ya da yazm tarihçilerimiz, doğrudan yapıtın içeriğini, kaynaklarını, kurgusunu, yönetimini, biyografik bilgi ve değerlendirmelerin güvenirliğini bilgi eksiklikleri ve bilgi yanlışlarını kısacası, Beşir Fuad'ın Hugo'yu doğru anlayıp anlamadığını sorgulamamış; sadece, yol açtığı "nayaliyunhakikiyun" (HugoZolakarşılaştırması), "ŞiirHakikat" ilişkisi, vb. tartışma konularından ötürü "biyografi"nin yazınımızdaki önemine dikkat çekmişler ve yapıtın "ilk objektif tenkidli biyografi"miz olduğuna hükmetmişlerdir. Beşir Fuad, "klişe"ye dönüştürülmüş "Hugo imgesi"nin gerisindeki "somut varlık"ın şair, romancı, tiyatro yazarı ve düşün adamı olarak değişik yüzlerini, tüm iyi niyetine karşın isteyip de ne kadar ortaya koyamamışsa, eleştirmenlerimiz de o "imge"nin bir "klişe" olmadığına ne yazık ki o kadar inanmışlar ve Beşir Fuad'a benzer türden bir "klişe yaftası"geçirmekte bir sakınca görmemişlerdir. Bu hastalığın yazınımız ve düşün yaşamımız için hâlâ ciddi bir sorun, dahası tehlike olduğunu belirtelim. Işte bu noktada, Server Tanilli'nin geçen ay yayımlanan "Çağdaşımız Victor Hugo" kitabının önemi, anlamı, farklılığı daha bir net ortaya çıkmaktadır. Kitap, sadece özel yaşam olgularının ve yapıtların özetleri verilerek kronoloiik bir biçimde sıralandığı, başka bir deyişle "yasamısanatıyapıtlan" türünden alıştırıldığunız bir tanıtım kitabı değil. "Bir Dâhinin Portresi" altbaşlığını taşıyan bu geniş soluklu yapıt, "klise" ve "aktarmacı" bilginin kolaycı sığıığından özenle kaçınarak, Hugo'nun "deha"sını oluşturan temel öğeleri, yaşamyapıtdönem birlikteliği bağlamında nedensonuç ilişkisi açısından ele almakta; Hugo'nun sanatında ve düşüncesinde zaman içinde görülen değişmeleri, "toplumsal ve bilinçsel nesne ve olgular etkileşim yoluyla sürekli olarak değişirler" görüşünden hareketle diyalektik bir temele oturtmaktadır. Tanilli, böylece, "değisme"yi, en basit anlamıyla çelişki olarak değil, "süreklilik" için Bfe sıyor; rarınin sadece göz önünde oJup SAYFA 8 SAYI 6 6 3 J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle