Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sözle çizilen resimler ve şiirin denizcisi TÜYAP21.îstanbulKitap Fuarı'nın onur Yazarı tlhan Berk'in şiiri ile ilgili bu yazı geçen haftaki fuar özel sayımızra yer alacaktı ama ilan yoğunluğu nedeniyle bu sayımıza ertelendi. Şimdi yayımlıyoruz. ARİFE KALENDER ağdaş Türk şiirinde, okuyucusunu en çok şaşırtan, böyle de şiir yazılır mı dedirten şair, sanırım 11nan Berk'tir. Tüm şiirlerini incelerken şiirin dallı budaklı yazılışı, yazının tüm dallarının şiirle yoldaşlığı; onun şiirinin çok vönlü araştırılması gerektiğini baştan duyumsatmıştı. Anı şür, dencme şiir, günluk şiir, resim şiir. Çok kez okuyucuyu düzyazı görüntüsüyle yazıya başlatıp; farklı coğrafyalarda, antik yaşamların gizemli yollarında şiirle sersemleterek, yönsüz kalan okuyucuyu yeni bir izlekle peşinden sürüklüyor. Bu özelliğiyle Ilhan Berk şürinin; alışılmış şiir kuramlarını yıkıp; yeni ve farklı bir ses, ayrı bir yapı getirerek, şiirimize çok boyutlu baîuş açısı kazandırdığı söylenebilir. î. Berk'in atölyesi oldukça kalabalık . Burada; gezip gördüğü, yaşadığı yerlerin fotoğrafları, dostlarınınsevdıklerinin portreleri, çocuk ve kadın yüzleri, çarşılar, adalar, kule ve sato görüntüleri, baükçıların denizi, otlar, kayalar, yan yatmış 'S', yabancı ülkelerin kafeleri, bulvarları, rakamlarla sesler, kâğıtlara karalanmış yüzü gizli kadın bedenleri, lodoslu deniz, sevişme ve öpüşmelerin karalama defterindeki şürleri, gökyüzü, yeryüzü ve suyun haritaları, işaretler, şekil(er... Bir şeye el attığınızda binlerce şey ortaya dökülüyor. Çağın ardından çağlar seslenirken, bireyin ya da nesnenin dünyasından binlercesi varlığını duyumsatarak yaşamını sürdürüyor. Evrende var olan her şey I. Berk'in atölyesinde. Bu nedenle; 'yazmak cehennemdir' diyen şairi, kendince düzenli ama dıştan bakuınca karmaşık görüntüsünden aralayıp, şiirini gün yüzüne çıkarmak çok kolay olmasa gerek. Ana izleklerden başlayarak yola çıkmak, yolculuk boyunca örnekler sunmak en iyisi sanırım. kitapta verilmiş ve ressam gözüyle de kule anlatılmış. 'Bu bölüm...sokağını, sarayını, kulesini, onu anlatır' diye başlar 1. Berk. 'Minyatür'de tsa'ya benziyor Galata Kulesi. Uzun, mavi gözlü Isa'ya./ îsa'nın yüzünün adamakıllı ufaldığı ve iyice saç bıraktığı bıyık uzattığı/ Ve yıkandığı kâğıt süründüğii ve AÛahı ilk gördüğü gunü cigara paketlerine yazdığı/ Gençlik resmine. Bir koni olan yüzüne îsa'nın bir koni, ucu haçlı/ ve bir koni nasıl inerse öyle iniyor' diyerek süren, bu kentin uzun Bizans tarihçesini de unutmayarak; 'tki hançerle süslediği ellerini ve ancak ikisinin anladığı bir dille konuştukları/ Ve aynı dille çıkarıldıkları Fatih'in önüne Fatih'in hep önüne bakarak dinlediği' şeyi, iki inanç ya da ırkı Galata'da buluşturup, aynı dilde etkin ve yetkin sistemlerin önünde konuşturur. Şairin yaşama dünyava nesnel ve evrensel bakışının somut bir kanıtı, aynı zamanda da bir şehrin tarihsel kimliğinin belgeselidir bu kitap. Alışılmış şiir biçiminin ve söyleminin dışında. Bakmak, izlemek ve bunu seslendirmek şairin işi. Bedri Rahmi'yi anlattığı 'Atkestanesi' başlıklı şiir; bir şair bir de ressam tarafından (Ikisi de hem şair hem de ressam) izlenen, çizilen bir ağacı anlatıyor. Birisinin çiziminde şiir, ötekinin sözünde resim. "Ve Beyazıt'ta bir ağacı çiziyor Bedri Rahmi, bir atkestanesini ve göğü. Bir ağaç belki bin yıllık belki daha da (atkestaneleri ne kadar yaşar? o kadar işte). Girintiler, çıkıntılar, oyuklar, boğumlar. Hep bir ağaç olmak için Bir ağaç çekilmiş içine, yalnız kendini dinleyen, kendi olan ve îhtiyar. Bakıyor Bedri kâğıda çıkan ağaca ve hep böyle kalacak olan, değişmeden. Bakıyor bir daJın kıvrılışına, kara, boğum boğum ve dönüp duran olduğu yerde..." î. Berk'te soyutlasomut, içselledışsal olanın yanında, var olan ya da var sayılan her şey şiire girer. Yukarıya bir bölümünü aldığım şiirin genelinde yoğun bir biçımde yaşlılık temasının işlenişi; şiiri görsellikten aralayıp düşünceye götürür. Şiirin biçimi inceîendiğinde; dağınık görüntüsüne karşın, kendı içinde şiirden uzaklaşmadan ince hesaplarla yazıldığı, sesi göz ardı etmediği görülür. Kuralsızlığın ustaca kurallaştırılarak özgün bir biçem yaratıldığı şiirlerdir bunlar. Yaşadığı toprağa, onun coğrafyasına ve tarihine meraklıdır şair. Yaşamında biriken söylencelerden, antik görüntülerden, inanışlardan yararlanır. Suyun, gökyüzünün, zamanın haritasını cıkarırken; bu uzun yolculuklarında yer yer hepimizin tanıdığı isimleri, bildik şehirleri, öğrenip unuttuğumuz eski yaşamları şiirle aydınlatır. İnsanın yanı sıra, dağın, ormanın, bitkinin, kervansarayın, ada burnunun, yolun, koyun, poyrazın da şürleri elbette yazılmalıdır. İlk basımı 1987'de Adam Yayınlan tarafından yapılan 'Atlas' adlı kitabı; yalnızca şairin kendi yurdunda değil, ay îlhan Berk ve şiiri nı zamanda gidip gördüğü, Taymis, Paris, Belgrat, Roma, Varna gibi yerlerde de okuyucuyu dolaştırır. 'Ve kapanık, durgun bir resim Üsküdar. Kapanık, durgun tarihler düşüren bir imparatorluğa. Bir imparatorluğa intiyar, ihtiyar çünkü giyitleri bol gelmeye Başlamıştır.' 'Bir resim yalnız siyahbeyazlara vuran...' diyerek anlattığı Üsküdar kadar; 'Ikiye bölüyor Seine nehri Paris'i ve dökülmüyor niçbir yere,/ hiçbir ölüme' dizeleriyle başlayan Paris, 'Gidilen bir yol mudur Ankara?/ Ki kıraç ki düz ve Asur yazısı gibi okıınmayan/ ve taşlık.' dizelerindeki Ankara da kendi şiirlerini yazdırır. Ege sahlllerl Istanbul görüntüleriyle sık karşılaşmamıza karşın; Eee Sahilleri, güneyin tarihçesi özellikle de Halikarnassos I. Berk şiirinin vazgeçilmez öğesi olmuştur. 'Halikarnassos Yazısı' bölümündeki III. Şiirde: "Indim sonra denize okşadım durdum derisini suyun Okudum suyu, susan suyu Biliyorum çok uzak değil doğduğum kent denize Ama hep bir kara adamı gibi düşündüm kendimi Onun için uzatmadım saçlarımı ve bı yıklarımı Belki fakir büyüdüğümdendir belki özlediğimden denizi Ama bilirim karayı ve suyu. Büyük karayı Ve suyu. Ben ki Aynı aşkla bakmışımdır bir porsukla Bir fokun gözlerine diyen şair, şiirin bütününde; doğayı sorarak öğrendiğini, yaprağın büyüyuşünü, tepeden tırnağa incelediği otu, diri kökü, düşen suyu inceleyerek yaşamın döl yolunu bulduğunu açıklayarak, bir ölüme geçer gibi ölü bir Itöke geçer ve usunu sever. Yalnızca yaşamı ve insanı sevmek yetmez. Onu var eden doğayı tanımak, tanımak için sorulardan başlamak şairin ilk işidir. Soruların yanıtını aradıkça; en yüce varlık oluşundan soyutlanarak porsuk ki ceset yiyici bir kara hayvanıdır, porsuk gözleri ve aşkla evrene bakar. Evrene bakışında bir nesnedir I. Berk. Her nesneyle özdeş kılar duyumsamalarıyla kendisini. Bir gözün ötekine üstünlüğü olmayan, her şeyin kendi yaşamını sürdürdüğü, kendi biçimini koruduğu bir tarih. Burada ayrıksı olan tek şey şair. Ayrıkotu ya da sarımsak kendi biçimini nasıl tanımlar 1. Berk olmasa!.. "Göktepe'den bakıyorum Halikarnassos'a. Âğmış Rüzgârlar, demirler, yelkenler ve hurda bir tekne. Deniz görmeyen bir evde Uzun uzun camları siliyor bir kadın. Ilhan Berk şiirini denizsiz ve kadınsız düşünmek olası değil. Bir doğa bilimcisi bilinciyle, tarihi araştıran, ona sorular yönelten bir şair için sevişme, üreme ve onun erotizmi şiire yansımaz mı. Bir kayığın koyda duruşu, biryarımada burnunun denize doğru uzanışı, akasya çiçeğinden bal toplayan an, kokusunu soyuldukça sunan bir bitki ne denli doğal şiire girmişse kadınlar da en az onlar kadar abartısız, onlar kadar günlüğün bir parçası olarak var. Ama çoğunlukla topuz saçlı görüntüleri, sonra da sevişme halleriyle topuz sözcüğüne birçok şiirde rastlarken; şairin bu imgeyle kadının gizemini mi yoksa kısa saçlı halini mi beCUMHURİYET KİTAP SAYI 663 Ç Şiirlerde görsellik, göruneni gösterme istemi; resim şiir boyutunda şairin en belirgin özelliği. Denizin, sokağın, insanın, sevgilinin, kentin görselliği dizelere taşınırken okuyucuya; çizgiler, şekiller, renkler ve hatta bakılan şeyin kokusu sunuluyor. Halikarnossos yazısı bölümündelci birçok şiirde, Galata'da çok belirgin olaralc karşımıza çıkan gözlem ve bakılanın ayrıntıları; şairin tüm şiirlerinin ilk verileri, öne çıkan öğeleri. îlk basımı 1985 olan 'Galata', Abidin Dino resimleri ve eski Galata resimleriyle hazırlanmış; adeta bir belgesel. Lokantalarının yemek listesi ve fıyatlanna kadar, kimlerin yaşadığı yollarında hanei görüntülerin olduğu, tarihçesine kadar bu SAYFA 14 Göpiinert gösterme Istenni