23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Asım Bezirci'nin "Türk Şiiri Antolojisi", Kemal Özer'in katkısıyla genişletildi Asım Bezirci'nin 1978'de May Yayınevi'nce yayımlanan "Dünden Bugüne Türk Şiiri" Antolojisi, Evrensel Basım Yayın tarafından yeniden düzenlenerek beş büyük cilt halinde basıldı. "Dünden Bugüne Türk Şiiri Sesleniyor" adlı bir de CD eki olan antoloji, XIII. yüzyıldan XX. yüzyil sonuna kaaar Türk şiirinin en yetkin örneklerini kapsıyor. Antoloji birer ciltlik Halk Şiiri, Divan Şiiri ile üç ciltlik Tanzimat'tan günümüze uzanan Yeni Şiir bölümünden oluşuyor. Sesli bölümde, Yahya Kemal'den Şennur Sezer'e 20 şairin Aslı Öngören ile Enver Akan'ın seslendirdiği, Sarper Özsan'ın da müzıklediği şiirleri yer alıyor. ADNAN OZYALÇINER Kansamlı bir antoloji dan yaşlıgenç aynmı bana saçma göründü. Onun için sevdığim genç şairleri antolojiye almayı uygun buldum." Gençıerden seçmeler yapmanın güç ve tehlikeli olduğunu bilerek, yanılma payını da göze alarak yapmıştı bunu. Dünden Bugüne Türk Şiiri'ni Kemal Özer, Asım Bezirci'nin düzenlemesini değiştirmeden ilke ve kurallanna bağlı kalarak geliştirip güncelleştirerek günümüze uyarlamıştır. Kemal Özer'in bir başka önemli katkısı, Asım Bezirci'nin ilk baskıda özlediği, sayfa sınırlaması yüzünden yer veremediği "Daha çok edebiyat tarihlerindebulunması gereken doyurucu bilgileri" şairlerin yaşam öyküleriyle yapıtlarının ve sanatları nakkındaki yargıların yer aldığı bölümleri gerçekleştirmesi olmuştur. Kemal Özer'in bu katkısı, antolojinin eğitici, öğretici yanını daha da pekiştirmiştir. Halk Şiiri ile Divan Şiiri'ne eklediği sözlükçe de genç okurların bu ciltlerde yer alan şiirlere ilgisini arttıracaktır. Kemal Özer, Halk Şiiri adh 1. ciltte yer alan "Genişletilmiş îkinci Basıma Birkaç Söz" başlıklı yazısında şunları söylüyor: "Benim katkım, Halk Şiiri ve Divan Şiiri bölümleri için şiirleri olabildiğince asıllanyla karşılaştırıp yanlış ve eksikleri gidermekten, ozanlan tanıtan kısa bilgiler ile küçük bir sözlük eklemekten öteye gitmedi. Yeni Şiir bölümünü ise her bakımdan geliştirmeye ve güncelleştirmeye çalıstım. Bunu yaparken öncelikle ilk basımdaki sıralama ve düzenlemeye bağlı kalmaya, seçilmiş şiirleri korumaya özen gösterdim." Buna göre, en büyük geliştirmeyle güncelleştirme Yeni Şiir bölümünü kapsıyor. Halk Şiiri, XIII. yüzyıldan başlayarak tarihsel bir akış içinde, XX. yüzyuın halk şairlerine kadar ulaşıyor. \ ler yüz yıl, o yüzyılda yaşamış şairlerin adı sırasına göre şiirlerinden yapılan seçmelerden oluşuyor. Halk şiiri, halkın sevdasını, kavgasını, özlem ve isteklerini halkın sesiyle yansıtan bir şiir olmuştur hep. Halk Şiiri bölümü, XIII. yüzyılın duru Türkçesiyle Yunus Emre'nin buram buram insan sevgisi tüten şiirleriyle başlıyor: "Bir hastaya vardtn ise Bir içim su verdin ise Yann anda karşt gele Hak şarabın içmis gibi (...) dal'sa insanlan birlik olup hangi yüzyılda olursa olsun karşımıza çıkacak düşmanı yenmeye çağınyor: "Gelin canlar bir olalım Münkire kılıç çalalım I lüseyn 'in kanın alalım Tevekkeltü taâlâllah Özü öze bağlayalım Sular gibi çagıayahm Bir yürüyüş eyleyelim Tevekkeltü taâlâllah XVII. yüzyılın sevda şairi olarak bilinen Karacaoğlan, sevgiliye olan özlemini bütün doğayı kucaklayan bir enginlik ve usta bir söyıeyişle dile getirir: "Gökyüzünde tüten olsam Yeryüzünde biten olsam Ak benekli keten olsam Yar boynuna sarsa beni." XX. yüzyil halk şiirjne usta işi söyleyisiyleayn birrenk katan Âşık Veysel, Tann yla hesaplaşırken şöyle seslenir: "Bu alemi gören sensin Yok gözünde perde senin Haksıza yol veren sensin Yok mu suçun bunda senin." Örneklerden de anlaşılacağı gibi şairin sesi, sevdasında da, kavgasında da, yakınmalarında da çoğullaşarak halkın sesi olup yansımıştır. Divan Şiiri de, tıpkı Halk Şiiri'ndeolduğu gibi XTII. yüzyıldan başlayarak, tarihsel bir akış içinde, XX. yüzyıla kadar uzanır. Her yüzyılda o yüzyil içinde yaşamış şairlerin şiirlerinden yapılan seçmeler, ad sırasına göre, yer almıştır. Divan Şiiri, XIII. yüzyil şairlerinden Ahmed Fakin ile başlıyor. XX. yüzyılın son divan şiiri Yahya Kemal ile son buluyor. Burada Dehhani ile süren XIII. yüzyılın divan şiirinin Türkçesine bir göz atmak gerekir. Dehhani şiirinde diyor ki: "Aceb bu derdümüz dermanı yok mu Ya bu sabr itmeğün oranı yok mu Yanarım mumlayın haştan ayağa Nedür bu yanmuğun payant yok mu" Türki basit denilen o dönemin divan şiiri dilinin Yunus'un duru Türkçesinden hiç de aşağı kalmadığı görülmektedir. Arapça Farsça tamlama ve sözcüklerin yer aldığı, Sebki Hindi döneminde bile XVI. yüzyil şairlerinden Baki ile Fuzuli'nin Türkçe sözdiziminden kaynaklanan sağlam bir dili vardır. Kimi sözcükler Arapça, Farsça da olsa dizeler anlaşılır bir yalınlıktadır. Baki'nin şiiri şöyle: "Her yaneden ayag'ma altun akub gelür Eşcârt bağ himmel umar cuybârdan Sahnı çemende durma zalümsun saba ile lzadedir nihâl bugün berk ü bârdan" Fuzuli'nin söyleyişi ise daha açık seçiktir: "Perisan halin oldum sormadın hâlipe KemaJOzerinkaflnı A sım Bezirci, Halk Şiiri adını taşıyan 1. cildin başındaki Birkaç Söz başlıklı önsözünde antolojiyi düzenlerken seçtiği şiirleri yalnız estetik açıdan değil tarinsel açıdan da ele aldığını açıklıyor. Çünkü ona göre, bir eleştirmen bakışı olarak: "tyi bir şair, salt güzel şiirler yazan bir sanatçı değildir, şiire birtakım yenilikler getiren, eskı kalıpları kıran, yeni bir zevki, bir duyarlığı, bir görüşü müjdeleyen bir öncüdür." Bu yüzden: "Eleştirmenin düzenleyeceği bir antoloji sadece güzel şiirlere değil, edebiyat tarihi bakimından önem taşıyan şiirlere de kapıyı açar." Bundan çıkanlacak sonuç, antolojinin beğeni düzeyi yüksek şiirleri ele aldığı kadar eğitici, öğretici de olmasıdır. Asım Bezirci, seçiminde kişilerden çok örneklere değer verdiğini de belirtmiş: "Genellikle beğenmediğim bir şairin özellikle beğendiğim bir şiirine rastlayınca, onu dışarda bırakmaya kıyamadım. Diyeceğim kişiler değil, örnekler ağır bastı burada." MvaiŞHri rtşanın Gamından derde düştün kılmadtn tedbirı dermanın Ne dersın rüzgârtn böyle mi geçsin güzel hanım Gözüm cânım efendim sevdıg'im devletlü sultanım" Bir başka şiirinde de Fuzuli şöyle diyor: "Menicandan usandırdı cefâdan yârusanmazmı Velekler yandı ahımdan murâdım şen V yanmaz mt" Aynı yüzyılın şairlerinden Emrî, yalın söyleyişte Baki ile Fuzuli'den geri kalmaz: "Yârstn bu cthanda neylersin Gülü yok bustanda neylersin" Bir başka şiirinde de şöyle diyor: "Bana bir tenhaca yer olan ferâvân ağlasam Öyle kim yâsım kuruma kalmasa kan ağlasak." XVIII. yüzyil divan şairlerinden Nedim'le sürecektir bu sağlam söyleyiş: "Bir söz dedi ki cânan keramet var içinde Dün geceye dâir bir işâret var içinde Meyhane mukasai görünür tasradan ammâ Bir başka ferâh başka letâfet var içinde Eyvah o üç çifte kaytk alaı kararım Şarkt okuyub geçti bir â/et var içinde." Divan şiirinin yapısal saâlamlığıyla söyleyiş güzelliğinden kaynaklanan bu şiirler, aynı yüzyıllar içindeki halk şiiriyle karşılaştınldığında yükleyişle içerik açısındanbenzerlikîeriyle farklılıklarını ortaya çıkaracaktır. Divan şiiriyle halk şiirinin birbirleriyle yaklaşıp uzaklaştıkları noktaları görmek okurun divan şiirine yaklaşmasını kolaylaştırır. Bu bakımdan antolojiye alınan parçalann seçkinliği, sözlükle de sözlüksüz de olsa, şiirlerin beğeniyle okunmasını sağlayacaktır. Dünden bugüne Türk Şiiri'nin Yeni Şiir bölümü, üç ciltten oluşuyor. Birinci cilt (Dizinin III. cildi) Tanzimat döneminden başlayarak şairleri bağlı olduklan akımlara göre sıralayıp cumhuriyet öncesi dönemindeki herhangi bir akıma bağlı olmayan şairlere yer veriyor. Cumhuriyet döneminde 19231940 arasında.Yedi Meşaleciler ile Toplumcu Şairler'i ve Öbür Şairler'i iki ayn öbekte sıralıyor. Yeni Şiir bölümünde sıralama soyadı sırasına göre gerçekleştirilmiş. Bu cildin başında Kemal Özer'in "Tanzimattan Günümüze Türk Şiirinin Görünümü ve Evreleri" adlı geniş bir önsözü yer alıyor. Îkinci cilt (Dizinin IV. cildi) cumhuriyet döneminin 19401960 yılları arasını kapsıyor. Kitap, 194050 arasında Garipçiler'e yerverdikten sonra 19401950 arasında yapıtları yayımlanan şairleri gene iki öbekte Toplumcular ve Öbür Şairler olarak irdeliyor. 1950 sonrasındaki şairleri ise, hiçbir ayrım gözetmeden, Ahmed Ariften Nihat Ziyalan'a kadar geniş bir yelpaze içinde ele alıyor. Üçüncü cilt (Dizinin V. ve son cildi) cumhuriyet döneminin 19602000 yılları arasını kapsıyor. Bu ciltte, 1960 sonrası 19601970 olarak bölümledikten sonra 1970'ten başlayarak 20()0'li yıllara kadar uzanan kesimdeki şairlere yer veriliyor. Bu ciltte Asım Bezirci'nin 1950 sonrası şairlerini, ayrım gözetmeden ele alışı gibi, Kemal Özer de 19602000'li yıllar arasındaki şairleri dünya görüşlerine göre bir aynma tabi tutmadan sergiliyor. Asım Bezirci'nin 1960'da yayımlanan antolojisinin Yeni Şiir bölümünde 167 şair yer ahyordu. Bunların içinden 11 sairi Kemal Özer, zamanla etkinlikleri kalmadığı, şiiri sürdürmedikleri gerekçesiyle çıkarmış. Kalan 156 şaire 44 şair daha ekleyerek şair sayısını yeni baskıda 200 yapmış. Kemal Özer'in Genişletilmiş fkinci Basım'a Birkaç Söz'de beıirttiği üzere Asım Bezirci'nin 1985'te hazırladığı bir antoloji çalışmasından yararlanarak 50'si ilk baskıda bulunan 65 şairi yeni baskıya olduğu gibi aktarmış. Kemal Özer açıklamasında şöyle diyor: "Bu dosyada ozanlar için kısa bilgilerle yetinilmemiş, hem yaşamlan aynntılı olarak yazılmış, hem yapıtlarının adları ve yayın CUMHURİYET KİTAP SAYI 663 Dünden bugüne Bu antolojiyi düzenlemekteki amacını da şöyle açıklamış: "Tiirk şiirinin tarihsel evrim çizgisini türlü yönleri ve güzel örnekleriyle ortaya koymak. (...) Onun için şiirleri derlerken, onların sağ ya da sol, ilerici ya da gerici, mis' tik ya da laik bir eğilim gütmelerine değil, estetik ve tarihsel bir değirlilik ve çeşitlflik taşımalarına baktım." Bu demokratik anlayışa dayanarak, 1940'a kadar yasaklı olanfeimitoplumcu şairlere de yer verdiğini söylüvor: "...şimdiye değin çoğunlukfa antolojilerin dışında bırakılmış, edebiyat tarihlerine sokulmamış bazı toplumcu şairlere gereken yeri verdim." Bunlar, siyasal nedenlerden ötürü o güne kadar gerçekten de devre dışı bırakılmış şairlerdir: "Nâzım Hikmet, Hasan îzzettin Dinano, tlhami Bekir, Rıfat llgaz, A. Kadir, Ahmet Arif, Şükran Kurdakul, I Iasan Hüseyin, Niyazi Akıncıoğlu, Hasan Baeri, Enver Gökçe vb." Asım Bezirci, antolojilerinde, bu apaçık haksızlığa son vermiştir. Nâzım Hikmet, çok uzun yıllar sonra ilk kez Asım'ın antofojisinde yer alır. Asım Bezirci, antolojisinde gençlere de gereken yeri vererek süregelen bir başka naksızlığı da düzeltmiştir. "Antolojinin amacı, tarihsel değerin yanı sıra, estetik değeri de içeımek olduğunSAYFA 26 NntolojHn aoıscı •;•• Bu dünyada bir nesneye Yanar içim göynür özüm Yigit iken ölenlere Gök ekini biçmis gibi." XVI. yüzyil şairlerinden Pir Sultan Ab
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle