Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SEMA KAYGUSUZ lk kiiabm Ne Kadar da Güzeldır Gitmek W)Gyıhnda, Oğlak Yayınevt'nden çıktı. Beşytl sonra, Can Yaymları ndan çtkan Her Ses Bır Ezgi ise yeni öykü kitabın Her iki kitapta da, tehlikelı hir izlekte, hiizünlü öyküler yaztyorsun. Uzellikle ilk kıtaptakı "Gi" ile ikinci kıtaptakı "Kırmızı Kıyı" birbirini tamamlayan öyküler, Bu birbirini tamamlayan öykü dıznını vepesine düştüğün hüznün öykülerindeki yerini biraz anlatır mısın? • Bunu fark etmene sevindim... tki kitabı birbirine bağlayan öykülerdir bunlar. Diğer bir bağlayıcı da, izlek. Elbette nedensiz değil. Yaşam bence birey açısından, düşünülenin aksine yitirilenlerden sonra kalanların toplamından oluşur. "Gi"de ailenin bir bireyi öldükten sonra kalanları anlatmıştım." Kırmızı Kıyı"da ise, ailenin bütün bireyleri öldükten sonra kalan bir kızı anlattım. Ortak bir geçmişi paylaşanlardan biri öldüğünde diğerleri farkında olsalar da, olmasalar da o ölümü soluk alıp verdikleri sürece, tasırlar. Ölümü bir kenara koyduğumuzda, içselleştirdiğimiz, bir bağ kurduğumuz herhangi bir şeyi yitirdiğimizde de o ölüm duygusıına benzer bir eksilmişliği, yarım kalmışlığı yaşarız. Ve yaşamımızda yitirdiğimiz ner şeyle birlikte yeniden biçim ahrız. Bazen olumlu, bazen de olumsuz olur bu yeniden biçimlenme. Insan yaşamının kırılma noktalarıdır yitirilenler. Ben her iki kitapta da o noktada dııran insana çevirdim projektörleri. Öykülerimde olunlma anlarındaki ve sonrasındaki bireye baktım. Nalan Barbarosoğlu ile öyküleri üzerine J 'Ovkii vazının büviilü halidip' Öykücülüğümüz bir patlama yaşıyor adeta. Yıllardır roman ve şiir arasına şıkışıp kalmış ye neredeyse sesi çıkmaz olmuş öykücülüğümüz, Adam Oykü, Düşler Öyküler, Üçüncü Öyfcüler gibi öykü dergilerinin yayimlanmasıyla ve edebiyat dergilerimizin de öykülere yer açması sonucu nızlı bir canlanma vaşıyor. Bu canlanmanın içinde yer alan öykücülerimizden Nalan Barbarosoğlu, yine genç öykücülerimizden Sema Kaygusuz'un sorulannı yanıtladı. V:ıliin 5.ırİMr<»«i>lıı HERSES BİUEZGİ ya... Yusuf Atılgan'ın böyle sarsıcı bir etkisi olmuştu üstümde. Bu etki aramız da bir kan bağı yaratmış olabilir mi?.. Üstünde düşüneceğim elbette. Bilge Karasu'nun Göçmüş Kediler Bahçesi ve Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı, Hulki Aktunç'un Bir Çağ Yangını, Nursel Duruel'in Geyikler, Annem ve Almanya'sı, Onat Kutlar'ın îshak'ı, Ferit Edgü'nün O'su, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Yaz Yağmuru, Inci Aral'm Kıran Resimleri, Bachmann'ın Malina'sı, Camus'nün Yabancı'sı, Tezer Özlü'nün Yaşamın Ucuna Yolculuk'u, Dostoyevski nin Suç ve Ceza'sı yaşama bakışımda dönüşüm yaratan, beni içten sarsan edebi metinleri düşündüğürnde ilk aklıma gelenler... Oykü iizaphiB öykü üzerine duşuncelerini öğrenmekisterim... Öykü bence, anlatılamayan metindir. Bır öyküyü anlatamazsınız. Elbette içindeki kışilerden, olaydan söz edebilirsiniz. Borges'in ve Borges'e dayanarak Tomris Uyar'ın da altını cizdiği gibi, o sözü edilen şey, öykünün kendısi değildir. Belki içindeki düşüncedir. Çoğu kez, o düşiinceyi bile sözcüklere döktüğünüzde bir eksiklik duyarsınız. Öykü yazılır ve okunur bence. Ama anlatılamaz. Kendine özgü bir estetiği, dinamizmi vardır. Ve öykü okuyucunıın içinde bir yerlere değmelidir; olumlu ya da olumsuz içimizde bir şeyleri ayağa kaldırmalıdır. Yeni bir algılama biçimi ve açı sunmalıdır dünyaya ve yaşama ilişkin. Sözcüklerin yan yana dizilişinden yeni bir dünya ve yaşama ta sarımı ortaya çıkmalıdır. En önemli özelliklerinden biri de, yazıldığı sözcüklerin, baki!} açısının roplamından cok daha fazla bir şeydir. Şiirle akrabaiığı buradan gelir. Öykü benim için yazının büyülii halidır. Yaklaşık on bir yıldır öyküyle uğrasıyorsun Bu serüvenm içinde, sence öykü turünde bir dinamizm var mı? Yaytnlanan son ürünler aracılığtyla, gcleceğe dair düsüncelerinı öfcrenmek ısterım... ülmaz olur mu... Elbette var... Kendimi şanslı duyumsuyorum. Öyküde yeni arayışların, yeni söylemlerin ortaya çıktığı bir dönemde yazıyorum. Yeni yazılan öyküler arasında öykü ufkumu açan öykü sayısı, geçmişte yazılan öykülerin sayısından az değil. Geldiği geleneği zenginlestiren, dilin olanaklarını zorlayan ve öykü atmosferini çeşitlendiren öykücülerin arasında yazıyorum. Enerjisinden beslendiğim bir öykü ortamında soluk alıp veriyorum. Öykünün, öykü yazmanın tadını çıkaran, sancılannı yaşayan, dildeki yeniyi arayan, öyküsünü sınamaktan çekinmeyen öykücülerin kitaplarını okumak beni çok heyecanlanaırıyor. Türkçenin öykü serüvenine eklcmlenen öykücülerin sayısı, hiç de az olmayacak diye düşünüyorum. Edebiyat tarihimizde öykü, belki de en verimli dönemlerinden birini yaşıyor. Yakın tarihte, örneğin bir elli yıl sonra bu verimin sonunda ortaya çıkan ürünlerin niteliği daha da yükselecektir. Son olarak kendine açtıgın alanda, söylemek istersen, projelerını öğrenmek isterim... Omurgası oluşmuş öykülerim var... Çalışmayı sürdürüyorum. Nereye, ne kadar gideceğimi ben de çok merak ediyorum doğrusu. • Her Ses Bir Ezgi / Nalan Barbarosoğlu / Can Yaymları / 96 s CUMHURİYET KİTAP SAYI 59i Hüzün doğal olarak ortaya çıktı. Herkes bilir, yitirmek hiç kolay katlanılır bir yaşanıa anı ya da süreci değildir. Bir yüzüğü de, bir insanı da, sosyal bir konumu da, bir duyunuzu ya da. Ama yitirdikten sonra insantn yaşam karşısındaki duruşu... îşte bütün giz burada bence... Beni heyecanlandıran nokta... O gizin peşinden gittim sanırım. Sunulan, dayatılan çözümlerin arka yüzünü görmek istedim. Evet, bir yakınımızı kaybediyoruz örneğin, törenini yapıyoruz, duasını okuyoruz, giyeceklerini, özel eşyalarını dağmyoruz... Sonra?.. Yaşam sürüyor... Ama nasıl sürüyor? Hangi noktaya kadar dayanıklıyız? Nerede çözülüyoruz, nerede asileşiyoruz? Nereye kadar kaybedebilirsiniz?..Eksileeksileyaşarken, nasıl tamamlayacağız kendimizi? Ya da nasıl sarıyoruz yaralarımızı? Bütün bu soruların arkasından gidiyorsanız, hüzün de kendiliğinden geliyor. Evet, katıhyorum, çok tehlikeli bir izlek; yazarı neredeyse ip canbazına dönüstürüyor. Eksik ya da fazla bir tümce, öykünün dengesini bozabilir, estetiğini lekeleyebilir, gerçeklik duygusunu kırabilir, sahiciliğini yaralayabüir. Çok dikkatli olmak gerefeiyor, biliyorum. Ama bu konuda ben de özenliydim. Işlevsel kurgu Öykülerini kurarkcn, parçalı bir teknik yaratıyorsun. Tıpkı birbirini tamamlayan yapboz şekillcri gibi. Kimiöykülerin ortadan, batta kimileri snndan baslıyor. Bu/ormda daha rahatsın anlaştlan. Oradan bakınca rahat görünüyor galiba... Şaka bir yana, olanakları fazla ve işlevsel bir yanı da var kurgularımın. Küçük bir alanın derinliğini ve yüksekliğini kullanarak kendime çok rahat yollar, ara geçitler hatta bulvarlar döşeyebileceğimbir alan yaratıyorum. Zaman ve mekân geçişlerimi, geri dönüslerimi, gerekiyorsa yinelemelerimi zorlanmadan ve okuyucuyu yormadan gerçekleştirebiliyorum bövlece. Ayrıca, olasılıkları, kurgunun gidebileceği yerleri de görmek istiyorum. Dünyada anlatılmamış bir şey, hemen hemen yok gibi. Nasıl anlattığıSAYFA 8 yannzı dökmek içın en uygun yerlermi? Kahramanın en aciz anını kollayarak bir duygu boşaItmı yaratıyorsun. Hasta/kahramanlar bırer kurban mı, onların hayata karşı tıivunHsunu öykülerin araalığıyla yapar mısın ? Yaşamın kontrol alanından çıktıgı anlar, insanın da kendini gördüğü ve gösterdiği anlardır. Maskelerden ve edmilen rollerin dayatmalarından sıyrılınan anlardır. Orneğin sarhoşluk... Ben hiç yaz madım ama sarhoşluk anında karşınızdakinin en "saf" halini görür'Eksik ya da fazla bir tumce, OykünUn dengesini bozabilir, estetlğlnl le sünüz. Hastaneler, keleveblllr, gerçeklik duygusunu kırabilir. sahlciliğini yaralayabillr" dlhastalıklar da yaşayor Nalan Barbarosoğlu. mın kontrolünü yi* tirdiğimiz yerler... Acıyla yüzleştiğimiz, nız çok önemli. Anlatım biçimiyle ne geacıyı taşıma biçimimizle yüzlestiğimiz ve tirdiöini araştırmıyorsa bir yazar, kimliashnda isterbeğenelim, isterbeğenme6ini kazanamaz. Yazmasa da olur. Hatta yelim yaşam karşısında nasıl durduğuhiç yazmasa daha iyi olur. Yeni bir biçimmuzu gördüğümüz yerlerdir. En çaresiz de yazmayacaksak, neden yazıyoruz?.. kaldığımız anda, kendimizle baş başa()yküde kurgu, duyguyu da ortaya çıkayızdır. ran ve ileten atmosrerdır. En azından benim için böyle. Bu yapboz parçalarıyla Îşte o noktada, sahip oldıığumuz sosdaha çok oynayacağım. yal statüler, dayatılan ya da sahip çıktı Yazarken kurduğun dünyayt, okura sa ğımız yaşama biçimleri, büründüğümüz kınarak sunuyorsun, okurunu bir parça roller bize yardım edemez. Tarihiyle, 'yazar' haline getirıyorsun. öykünün ruideoloiisiyle dünya ve kişisel geçmişiyle huna uygun bir tavır asltnda... Bu konubirey karşı karşıya gelir... îşte düğüm daki düşüncelerin neler? noktası... Ve kazanacağın ya d« yitirece Bu benim okuyucu tavnmla da ilgili. ğin çok keskin bir düğüm noktası... Bu Bana okuyucu olarak yaratım alanı acmaanlamda, hastalar kurban değil, aksine, yan, benim tamamlamamı bekleyen boşdirençlerini ortaya koyarak bîöfü gören luklar bırakmayan, yeniden üretime kakumarbazlardır. Bu yüzden onların bepalı edebiyattan hoşlanmıyorum. Hatta nim savunmama gereksinimleri olduğuböyle üretimleri edetiyat alanının dışınnu düşünmüyorum. da tutuyorum. Okurken yaşadığım serü Yusuf Atılgan'la aranda bir kan bajft venin tadını yazarın sunduğu bojjluklaroldujfunu düsünüyorum. Ancak daha lila çıkarabilirim ancak. Kitabı rafa kalrtk, daha titrek bir ses tonuyla, ürkütücü dırdıktan sonra da ilişkimin sürdüğü katablolar yaratıyorsun. Aldtğın edebiyat rakterleri, atnıosferleri arıyorum okumayükünde Yusuf Atılgan var mı? Seni etlurımda. Yazarken de aynı tavrı sürdiirükileyen diger edebiyatcılart sayar mtsın? yorum. Âylak Âdam'ı ilk okuduğumda yirmi Maskeler ve roHer yaşındaydım ve iki yıl önce okuduğum Hastane odalarını, ilaç kokularını, so Kafka'nın Değişim'iyle eş değerde bir $uk saglıkpersoncllerinı yazıyorsun. Has etki yapmıştı. Her iki kitaptan sonra da, benim için dünya artık aynı dünya değiltanın o ortamdakt bellck okumalanna başvuruyorsun. Orast ya da oralar, içdün di. Hani, "canevindenvurulmak derier