Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
*" ir yazıyorsan, ileride büyük bir fair olacaksın." Nâzım, Bahriye Mektebi'ndeyken, evi temizleyen annesi Celile Hanım, bir köşede, Nâzım'ın yazıp bıraktıği bir şiir görmiiş. Bıı şiiri, Yahya Kemal'e göstermiş. "Halâ Servilerde Ağlıyorlar mı?" adlı bıı şiiri, Yahya Kcmal, sonraları, "Her yerini diizelttim nerdeyse yeniden yazdım ve yayımlattım!" diye küçümseyecektir. 3 FJcim 1918'de, Yeni Mecmua'da yayvmlanan şiir şöyledir: Bir inilti duydum %ervıliklerde Dedım: Burada ailayan var mı? Ynksa tek baştna bu kuytu yerde, Eiki bir sevgiyı anan rüzgâr mı? Gözlere inerken siyah örtüler, Umardım kı artık ölenler güler, Yuksa hayatında sevmts ölüler, Htîlâ servilerde ağltyorhr mı? Sanırım, Yahya Kemal'in "her yerini düzelttim, nerdeyse yeniden yazdım" dediği bu şiir, kendisine büyvik bir esin kaynağı olmuştur. "Rindlerin Oliimii", Nâzım'ırı şiirinden çok sonradır. Yanılmıvorsam, Rindlerin Olümü, 1922'de yayınılanmıştı. Yahya Kemal'in bu şiiri, sözcük ekonomisiyle ve "hayatında sevtniş ölüler" örgcsinin etkisiyje, Nâzım'dan esinlenilmıştir. Rindlerin Olümü'nü okuduğumuzda, bu esinlenmeyi daha iyi görüyoruz: Hafız'tn kabriolan bahçede bir gül varmtş; Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle, Gece, bülbülağaran vaktekadarağlarmtj EskiŞiraz'ıhaydl ettiren ahengiyle. Ölüm âsude bahar ülkesidır bir rinde; Gönlii her yerdv buhurdan gihi ydİarca tütcr Vc scrin ierviler altında kalan kabrindeC*) Her seher bir gül açar, her gece bir bülbiil öter Kuşkıısuz, Rindlerin Ölumu'nde, Yahya Kcmâl'in "dünü bugüne bağlamak" vc "bugünii dün yapmak" arasııulakı sinırsız farkı gözeten bir biçem kaygısı taşıdığını görüvoruz. Duygu ve düşlem, yaşanıla ölünıün birbirlerini tamamladığı bir noktada (iiri kuruyor. Ne ki, Nâzım'in insani duyarığı, bu kurguda görülmüyor. Olümle yaşamın eskil bir mozayiğini yansıtiyor Yahya Kemal. Nâzım'ın 1415 yasjannda yazdığı şürdeki insani duyarhğı yakalayamaınış. Doğrusu, tünı yuşamı, şiir düşünmekle geçmesine, Türkçe dizeye büyük katkılanna karşın, Yahya Kemal'in şürlerinde insani duyarlık eksik kalmıştır. Tüm yaşamını, ürctmeden, esenlikle geçirmek üzerine kurmuş bir şaırin evrensel insani duvarhğı yakalaması, elbette güçtür. Şiraz bançelerinin düşleıniyle, "fanilik duygusunun altında sonsuzluğu duyuınsamaya çalışmış. Yahya Kemal, Nâzım'ı böylesine küçümserken, Nâzım, Hamidiye Kruvazörü'nde, Mütareke Geceleri'nin büyük acısını yaşıyor, geleccğe umutla bakayordu: ' ,, C,,:,ASUMAN KAFAOGLUBUKE •;• Sevtanla pazarlık dedir: Faust'un iyi ilekötü yargısını sarsmaya çalışır. Tanrının başta söylediği gibi, insan dogru yoldan arada bir çıksa da, onda tekrar doğru yolu bulma yeteneği vardır. Mefisto ise insandaki iyikörü değerlerini olabildiğince sarsıp, insanın bir daha doğal olarak bu yargıya erişmesini engellemek ister. Bu fikir, her insanın iyi ile kötüyü ayıracak doğal yeteneğe sahip olduklarını varsayar. Elbette burada bahsedilen, insanın kendisi için iyi olanla kötü olanı (ya da kişisel çıkarları iin iyi saydıklarını) ayırması değildir, bunu hayvanlar da bilrr, insan için önemli olan, mutlak iyi ile kötünün ayınmıdır. Tanrının, şeytan karşısında güvencesi de insanın doğru ile yanlışı ayırt eden varlık olduğunu oilmesinden kaynaklanır. Kendi yarattığı varlığın iyi ile kötüyü aynmsayacak yetene ği olduğunu bilir. Mefisto'nun belki de asıl çekemediği tanrı ile insanın birlikteliğidir. Tanrının kendi imajında yarattığı varlığa olan gii veni ve sevgisi, şeytanı tam anlamıyla yalnız bırakır. ilk önçe göklerde Tann ile pazarlık eden Mefisto, ikinci bir pazarlığa da yeryüzünde Faust ile girer. Burada ilginç olan, şartları bu sefer şeytan değil, Faust belirliyordur. KMznt Faust kentin kapıları önünde öğrencisi Wagner ile dolaşırken yanlaruıa bir fi no köpeği gelir. Mefisto'nun ilk kez Faust'a bir köpek olarak görünmesi farklı anlamlar taşır. ilk başta Faust'un giivenini kazanınayı amaçıar görünür, fakat Goethe başka düşüncelerle şeytanı köpek görüntüsüne sokmuş olabilir: Antik Yunanca'da köpek anlamına gelen "kınik", aynı zamanda filozof Antistheııes'in öğretisini benimseyenler için dt kullanılıı. Bu öğıetiye göre, insan erdenı ve mutlulıığa hiçbir değere bağlı olma dan, tüm gereksinimlerinden sıynlarak crişebilir. Kinik aynı zamanda bedenst1 acı ve hazhmıı ötesinde yaşamayı bilen biridir. Faust, kinizm öğretisinin aksine sürekli arayış içindedir, doyumsuzdur, çünkü kuşkuUırla dolu zihni mutlak bil gi peşindedir. Faust'un yaşamdan beklentisi çok b;'.site indırgediğimizde belki daha kolay anlayabiliriz: Onun tek istediği bir tek an İÇİn "işte doyuma ulaştım" oiyebilmek tir. Böylece yüksek arzusunu yok etmLs olacak, yaşamın gizemini ya da anlamını endince çözmüş olacaktır. Fakat burada Goethe farklı seviyelcrde Faust'un arzu suna bakmamızı sağlar. En önemlisi, Goethe Faust'u bir birey olarak ele alsa da onun insanlığı temsil ettiğini bilmemii; erekir. Doyumsuzluğu tüm insanlığııı oyumsuzluğudur, hep daha fazlasını bilmek isteyen, hep yeni heyecanlar ara yan, sadece Faust un değil. insanoğlunun ortak karakteridir. Böyle düşündüğümüzde, eğer Faust doyumsuzluğundan kurtulursa yani dünyadaki tüm insanlar doyuma ulaşırsa yaşamın bir anlamı kalır mı? Tanrının ve doğanın tüm gizemlerini anladı ğında insan için yaşamak mutlaka çok Farklı bir anlam kazanacaktır. Ve romantik felsefeye göre doğa belirsiz, insan ise irrasyonel bir varüktır, asla çözemeyeceği metafizik sorular karşısında doyuma ulaşması zaten beklenemez. Bir de tabii, şu açıdan bakılmalıdır Fa ust sorununa: Diyelim ki insan karşısındaki bu metafizik gizemleri çözdü, o zaman da arzuların yok olmasıyla zaten iki lemler ortadan kalkacaktır. îyi ve kötü, doğru ve yanlış anlamlarını yitirecektir Şeytan ise doğası gereği böyle bir soruyu kendisine soramaz, sadece kötülük içinde varolması onıı tutııcu kılar, kargısında savaş açtığı iyilik olnıadığında kötülüğiin anlamı kaımaz. İnsan ise ancak bu ikilenıler içinde varlığını sorgulamaı öğrenir. Tanrıyı sorgulaınası d:ı bu ikiemlerin biı parçasidır. • aydasu@rıuh*nail.cotıi SAYFA Johann VVolfgang Coethe "Tanrı • Pekala, benden stına izin Özkaynağtndan uzaklastır hu ruhu, Vc gb'tür ontı, becerehilinen, Berabermde aşagıya doğrtt Ama iyi bir tnsanın, Karanlık bir devinim içinde oha dahı, Doğru ynlun pekala farkında oldu?unu, ıtiraf elmek zorunda kaldığm zaman, Utanç içinde çtkacaksın karjitua. Mefisto/eles. Bu şartlar henım ıçıu uygun' Zaten uzun sürmcz bu is. Bahis konusunda kaygılanmanı gereksız Amacıma ulasttğım gün, izninizle, Göğsümü zafer cojkusuyla dolduracağım." Johann Wolfgang Goethe "Faust", Çev.: Nihat Ûlner, Öteki Yayınevi, 1993. 1 l Yıkılan bir yurdun harabesinde Öten baykuşlart dinlemedin sen Zafer günlerınin zevki var sende Mazinin yâdıyla inlemedın sen (1918) Sonunda, "Kırk Haramilerin Esiri", birinci kolunu kökünden kesen baltayı kap tığı gibi, bireysel bilincini tarihsel bilince dönüştürerek şahlanır: Bıraktığı baltayı cellat alırken yerden, Meydana gölgeleriyakınlaşan göklerden Haykırdt hn• büyük şanlı mazinin yâdı, Birden balta esirın elinde panldadı. (Âlemdâr, nushaiedebiye, No:2,s. 5,31 Ağustos 1336 "1920"). Memet Fuat'ın Nâzım Hikmet'i, cvrenselleşmiş buyük bir yuşamın, gcrçcktcn, görkemli bir anıtıdır.» (*) Nâzım Hikmet/ Memet Fuat/Şubat 2001/ Üçüncü Bcnkı/Adam Yayırıları (**) Bu dizenin ilk söylenişi şöylevdi: "Ve siyah serviler altında kalan kabriyle". CUMHURİYET KİTAP SAYI 592 D iyelim ki, insan işlediği tüm günahları şeytanın etkisi altında kaldığı için yapmış olsun, bu du rumda insan günahlarından sorıımlu mudur? Kendinde şeytana karşı koyacak gücü bulamıyorsa, günahlarından suçlu olamaz, sadece şeytan karşısında güçsiiz bir yaratık olmasıyla suçlanabilir; ve eğer, Tanrı insani bu denli güçsiiz ya rattıysa, güçsüzlüğü bile insanın suçu sayılmayabilir. Bir yaratılış hatası söz konusu olamaz mir' Romantik dönem düşünürleri ve yazarlarının ilgilendikleri konuların başında insanın sınırlarınıanlamakgeliyordu. Doğa, evreıı ve tanrı karsısında insanın kadtrine ne denb hükmeuebildiği sorgu lanıyordu. Ozgiır iradenin anlamı yeniden masaya yatırılnuştı adeta. Sınırların ne kadarı Tanrı ranvhndan insaıv., 'lik lenmiş, insan ne denli özgür iradesini kullanabilir, gibi sorulaı lonıantik eseı lere temel oluştııruyordu. Tabii, biitün tartışma basit bir soruya dayanıyordu: İnsan, kaderini tayin etmekte özgür mü1 Jürr Cîoethc l)u aonaya felsefi yaklasan ya /arlann başında geliyordu. 60 yılda tamamladı^ı 'Faust" bittiğinde "sanırun ortaya kemırilecek bir kemik attım' diye yazmıştı dostu Eckermann'a. Batı edebi) at tarihinde çok az eser bu denli tepkiye \o\ açmış,, tartı^maya neden olmuştur. Sıhnelenmek üzere bir piyes olarak yazılmış olmasına ragmen, ancak çok dikkatli okunduğunda zevkine vanlır. (joethe "Faust"u antik tragedyalar rarzında yazmıştır. Ön oyunun ardından "gökyüzünde mukaddiıne" bölümündeki, Tanrı ve Şeytanın pazarlığı yüksek alaycılık ıçerir. Şeytan Mefistofeles, büyük bir kayıtsızlıkla Tanrının yarattığı evrenin pek de kusursuz olmadığını, kendi imajında yarattığı insanın da bir zavallı olduğunu dile getirir. "Faust" bu açıdan Tevrat'ta anlatıîan Eyüb'ün (Bap I) öyküsüyle ve antik tragcdyalardaki tannlann prologlarıyla benzerlikler taşır. Eyüb'ün öyküsünden farklılaştığı nokta, burada Mefistofeles'in meydan okuduğu insanoğlunun inançsızfığı ya da zavallıhğı değil, Tanrının ta kendisidir. Şeytan, Tanrıya ve onun yaratıcılık giicüne başkaldırır. Aralarındaki anlasma sonucunda Tanrı Mefisto'ya Faust u verir ve seytanı istediöi oyunları kullanmakta serbest bırakır. Ve Mefisto bu amaçla yeryüzüne, Faust'un yanına iner. S lyl ve Kötü Yapgısı Mefisto ıle Faust'un iliskisini ilk başlarda anlamak çok zor gelir okura. Sanki Faubt elde etmek istedi£i bilgi veaşk için şeytanı kulUnır. Şeytanın giicünün farkınuadır JC kendinı ondan koruınayı çok iyi biliı Bu durumda şeytan sadece insana (hatta insanın iyilğine) hizmet cden u^ak göı üntiisündedir. Fakat bunu \'sıparken Mtfisto asıl onun ıçin önenıli olan çok daha derin bir arzunun peşin