11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

korkarak yaşadığı yüzleşmenin bir başka bağlamda yinelenmesidir. Alayın Kızlart ıle öykülerinizin bir bölümti arasında bıçımsel benzerliklenn yanı sıra öze ilişkin ortak noktalar var. Kurgu açtsından bakıldığında Park Öyküleri'ndeki park ıle romanda alayın kızlartnın sınır kasabasındayken oirlıkte çekttrdıklerı fotoğrafaynt tslevi gorüyor. Anlatılan öykülerın birbirlerine bağlanıp bütünlenmestnı sağltyor Kımı kez ae stmge halıne gelen bazı eşyalarbağjamında ortaya çtktyor bu ilişkıler Örneğın romantn öndeyışındekı topaç, yam Zeynep'in topaa Hurçadlı oykünüzde de var Günlük yaşam içinde çoğu kez ayırdında olmadığımız kımi nesneler, bir sü re sonra bizim ıçin özel anlamlar yüklenirler. Bu, yaşamın kesisme noktalarında o nesnelerin bize çok yakın olmalarındandır. Bunu hissettiğimizde ona bağlılığımız bazen bir fetisizme dönüşür. Bazen de bilerek nesnelerden tanrılar yaratırız. Siz topacı örnek verdiniz. Topaç denince akla gelen, kasaba ve kentlerde satılan aynı tornadan çıkmış, aynı renkte oyuncaklar olmamalı. Anadolu çocuklarının topaçları da yüzleri gibi farkhdır. Onları yaşamlarının içinden elde ederler. Kestane, gürgen dallarından keser, yontar, dar olanaklarla boyarlar. Gittikçe çocuk yaşamlarının bir parçası olur, zamana ait bir ögeye dönüşür. Onun için Zeynep, çocukluğunun geçtiği yerden ayrılırken topacını kümbetin duvarına gömer. Çünkü yaşamının önemli bir kesimi zamansal ve mekânsal olarak sona ermektedir. Aslında romanın özü bu zamansal izlekte. En iyisi Alayın Kızları'nın öndeyişini olduğu gibi buraya aktarmak: "Büyük bir topaç, mavili sarılı. Kıraç toprağın üzerinde gittikçe hızlanarak dönüyor. Hızlandıkça renkler kanşıyor, topaç aklaşıyor. Koşulların değişimi nızlanducça renkler yok oluyor. Topacı saran hava, ne topaçla ne de renlderle birleşiyor. Yalnızca topacın konik yüzeyinde görünmez izler bırakıyor. Görülen, yalnızca dönüp duran topaçla, onun beyazda buluşan renkleri. Yüzeydeki izler çok daha sonra belirginleşiyor. Zaman konik yatay bir düzlemde evrilip devriliyor." Hurç'ta ise topacın işlevi iki çocuğun yaşamında, ayrıîık anında bir kez daha ortaya çıkıyor. Çocuklardan biri ötekine yaşamını simgeleyen kendi yaptığı topacı veriyor. Bu durumda öykülerinin izinden gıden btr romancı olduğunuz söylenebtlir mi? • Bu biçim ve öz meselesidir. Yeni özler eski biçime uymayabiliyor. Aslında öz biçimi belirliyor. Bütün yazarlar tek bir öyküyü anlatırlar. Insanın durumunu. Bu, insana doğanın biçtiği ömür denilen süreç ile insanın yetenekleri arasındaki çelişkiden doğan insanhğın öyküsüdür. Öykü, yaşamın akışı içinde değişimi oluşturan odaklaşmadaki gerçekliği yansıtmaktır. Gözlemlemek, basit olandaki karmaşıklığa şaşırmak, bu şaşırmayı sanatsal oir lcarşılaşmayı yaşayarak yazmaktır. Bu eylem, nem yazarı hem okuru değiştirir nitelikt,e.ise has bir ürün var demektir ortalıkta. Gerçek sanat yapıtlarının hepsinin ortak özelliği karşılaştıklan insanı değiştirmeleridir. Öykü kitaplanndan sonra anlatmak istediğim bu "öykü"de bana onu taşıyacak bir iskelet gerektiği için romana yöneldim. Ama gene de okura, konunun akışı içinde küçük öykücüklerle çiçekler atmaktan geri durmadım. • Park Öyküleri / Mucıze özünal / Karşı Yaytnlar / 75 st. Kentlerin Senlonisi Özkan Mert, kente ilişkin şiirlerini "Kentlerin Senfonisi" başlığı altında toplamış. Albenili bir kitap "Kentlerin Senfonisi". Kitapta yer alan 26 şiirde Bodrum, Berlin, Venedik, New York, Istanbul, Amsterdam, Leningrad, Varşova, Stockholm, Pekin, Barselona, Mersin, Ântalya, Van, îzmir.. kentlerini şairle, onun dizeleriyle birlikte gezeriz. GÜLTEKİN EMRE e zaman kentler ustüne bir şiir okusam Kavafis'in 1910'da yazdığı o ünlü "Kent" şiirini anımsanm hemen. En çok da "Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler./ Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent" dizeleri etkiler beni. Yıllar bir başka kentte, bir başka ülkede, bir başka dilin içinde geçse de insanı yoğuran, etkileyen, besleyen asıl kent her zaman kendini anımsatmanın bir yolunu bulur yaşamda. Ne kadar çok kent gezilirse gezilsin, ne kadar çok yer görülürse görülsün 'Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın" diyor Kavafis. özkan Mert, kente ilişkin şiirlerini "Kentlerin Senfonisi" başlığı altında toplamış. Albenili bir kitap Kentlerin Senfonisi." Kitapta yer alan 26 şiirde Bodrum, Berlin, Venedik, New York, Istanbul, Amsterdam, Leningrad, Varşova, Stockholm, Pekın, Barselona, Mersin, Antalya, Van, îzmir.. kentlerini şairle, onun dizeleriyle birlikte gezeriz. Şairin coşkusuna, hüznüne, özlemlerine de ortak oluruz onunla birlikteyken. O nereye giderse gitsin, Istanbul ve îzmir'in onun peşini bırakmadığına da tanık oluruz şiirleri okurken. Büıyoruz ki "Îzmir" onun "hatıra defteri'dir. Gittiği her kentte Istanbul'dan (Istanbul... Hazin bir şarkı gibi) ve Izmir'den görüntüler düser dizelerine ister istemez. Ne de olsa bu iki kent onu emzirmis, beslemiş, büvütmüştür onca yıl Stocknolm'e sevdalanmasına karşın. çatısını. kentleri yalnızca bına yıgını ola rak almıyor o, bina yığınları içinde yaşa yan insanların acılarını, sevdalannı da şiirlerinde ağırhyor. Şiir, öyle ya, "Hepimizin oğlu"dur. Şiir, ayrıca "Nişanlı kızlann ve makilerin/ imparatorluğudur" da. Onun gövdesi ona ihanet etse, onu bıraksalarbile, ama şiir bırakmaz onu hiç. Değil mi ki "Şiirimiz/ zaten/ hayata paralel olmalıdır." özkan Mert şöyle sürdürüyor şiire ilişkin düşüncelerini: "îşçilerin/doğurean/ mavi/ sesinden/ Ateşten ve gütlerden/ geçmelidir" ü n u n havatı "Bir şiir avcısının hayatıdır". Kendisi, "şiirden başka kimse"sinin olmadığını itiraf ediyor zaten. Ya şiirin çatısında yer alan ve kenderi gezerken yanımızdan hiç eksilmeyen hüzün için ne demeli? " Ve hüzun her ne kadar/ Kız kardeşiyse de tarihin/ tarih kadar eski/ Fakat daha mavidir." "Bu yüzden hüzün kıskanır şiiri." Şairin yüreği "hüznün anavurdu"dur. Şöyle de söylenebilir: "Bir hüzün aycısrdır da kendileri. Böyle olunca da Özkan Mert şiire girince "umut çiçeklenir". O da, lacivert bir "taneo" olarak doğar dünyaya. îstanbul'daki unutulmaz rakı sofralarının yanında kenti kucaklayan tarih de, kentin güzel kızları da Özkan Mert'in "dünyaya" bir yanıtıdır. "Kelimeler" onun "tezgâhı"dır. O tezgâhtan "zeytin bahçelerinde/dolaşır gibi Ege'nin/ dolaştım metrolarda, parklarda" dive dize düşürüyor bir yanı Stockholm'aeyken; onun öteki yanı da dünyanın bir köşesinde şiir avlamaktadır. Kentlere ilişkin ilginç saptamalara, aforizmalara da yürekRce şiirinde yer vermekten çekinmeyen bir şairdir de o: "Barcelona" ona göre " Akdeniz'e fırlatılmış/ masmavi bir uçurum"dur. "Mersin" ise, "Akdeniz'in en güzel kızı"dır."Bodrum"un ise ne yapacağı hiç belli olmaz. "Akdeniz'le ffört eder/ Ece denizi ile yatağa girer/ Venedik'ten koca bekler . Ya, "Ege'den kaçırılmış/ .../ Akdeniz'e nişanlanmış". Antalya" için ne demeli? Onun çocukluğundan beri cebinde taşıdığı bir mızıkası vardır "kuşların su içtiği , dolaştığı "kentin parklannı" içine gizlediği. ö vüzden onun kalbi dünyanın ortasında "bir menekşe"dir. Kaç yıldır sevdalandığı Stockholm bile her yağmurundan sonra biraz "Akdeniz'e benzer kokusuyla, edasıyla onun için. Bir kentten bir baska kente "kaçarken" onun gözlerinde bir başka kent başlar. O, bir gezgindir kentten kente durmadan şiir avlamaya giden. "Varşova'da kuşlarla birlikte uyur "sokaklar Özkan Mert yaşadığı kentleri şiirleştmyor N Nçhn ve öz ımselesl da". "Insanlar, karanfiller, caz/ve Dünya/portremi bıçaklayarak ulaşmaktadır bana" der bir dizesinde. Yeryüzünde bir sürgun olduğunu da şiirlerine geçiriyor açıkça; o, bir yeryüzü sürgünü, bu böylece biline! Onun şu dizeleri de şiirseverlerin kalbbi dağlamaz mı? "Mozart ve Akdeniz imeesi cebimde/ nereye gitsem sürcünüm/Yağmur ve hüzün yağıyor tüm rotoğraflarımdan". Stockholm'e yıllarını veren Özkan Mert, adres defterine yeni adresler eklemek, içindeki sürgünlüğünün ateşini başka kültürlerle, halklarla söndürmek için kentten kente, ülkeden ülkeye dolasıp duruyor yıllardır. Irmaklarla, dağlarla fotoğraf çektirirken, bir yandan da kadın gövdesindeki kışkırtıcılıkta geziniyor; şiirine, dizelerine yuva arıyor. Onun şiirinde, tadında bir erotizm her zaman kendini belli ediyor, boy veriyor. Yaşamın tüm kıvrımlarından, doğanın her halinden hüzne batıp çıkarak şiir atölyesinde ürettiklerini savuruyor yeryüzüne Ozkan Mert: O, aşkların, yeni haritaların, özlemlerin, değişik yurtların, insanların, tarihlerin, siyasetin amansız rüzgârlarının, kadın gövdesindeki inanılmaz zengin şiirin, geceyle gündüzün çatışmasının, ülkesine yazmak istediği "mavi" "mektup"un, tarçın kokulu sözcüklerle örülü şürlerinin elinden tutarak çıkıyor şiir okurunun karşısma; yakasında da Alcdeniz resimleri. Ama nereye giderse gitsin, nereye sevdalanırsa sevdalansın, nerede yüreğindeki yangınları söndürürse söndürsün onun için Îzmir'in ve Istanbul'un hali bir başkadır. Onlarsız olmaz, çünkü onlar hep onun yanındadır, adres defterinde baş köşededirler; hiç solmayan anılan bu iki kentte yaşadıluandır ne de olsa. Özkan Mert'in şiirlerinde deli deli esen dağ rüzgârlarını, derin vadilerde yankılanan uzun havalan, denizin fısıldadıfa aşk şarkılarını, llhan Berk'i, Cemal Süreya yı, Akdeniz'in baştan çıkarıcılığını, "Kuzey kentlerinde"ki "hüznü" de bulabilirsiniz; öylesine zengin ve çağnşımlıdır onun şiirleri; Akdeniz'e de sevdalı. "Kentlerin Senfonisi" Boyut Yayın Grubu'nun bünyesinde oluşan "Boyut Dosya Yayınlan"nın yeni dizisinden çıktı. Şiir kitabı yayıncılığında bir aşama bu dizi. Sayfa düzeninden şiirlerin düzenlenmesine, usta ressamlann tablolanndan oluşturulan fondan kitabın cildine kadar her şey dört dörtlük; son derece özenli, titiz bir çalışmanın ürünü "Kentlerin Senfonisi". Öyle ki, kitabı elınizden bırakamıyorsunuz. Cemal Süreya, şiir kitabında resmin gerekli olduğunu söylüyordu ya; "Kentlerin Senfonisi"ni görünce siz de bu büyük şaire hak vereceksiniz. Özkan Mert'in "Kentlerin Senfonisi" kitabındaki şiirler ve kitabın olağanüstü baskısı övgüyıi hak ediyor gerçekten. Ne diyordu Kavafis, "Dolaşacaksın/ aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın/ ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların./ Hep aynı kente varacaksın./Bir başka kent bekleme sakın..." Özkan Mert de dolaştığı tüm kentlerde "Hep aynı kentlere vanr: Istanbul ve Izmir'i arar gittiği her yerde, bir de Bodrum'la birlikte kendini de, elbette uslanmaz bir dünya vatandaşı olarak. Özkan Mert, Stockholm'un Silifkekekliği!" Mert/ Şıtr/ Boyut Dosya Yayınları/ Kasım 2000/ 64 s SAYFA 11 Özünal /Kaynak Yayınları (64 s Alayın Kızları /Mucıze Özünal/ Can Yayınları /141 s C U M H U R İ Y E T K İ T A P Giin Tutulması Öyküleri / Mucıze Özkan Mert, her gittiği kentte, 'bir dünyalının notlan'nı yazmasına karşın burnunda 'buram buram' tüten "Anamız Türkiye" dediği ülkesini arar; örneğin Berlin de şunlan yazıyor: "Çalborazanlanbora.zancıbaşı!/ Biz genç Türk ozanları/ şiirler okuyacağız Berlin'in ortasında/ ateşten kelimelerle yazılan./ Yüreğimizin köşeciklerinde/ cigâramızın dumanının kıvrımlarında/ tütecek Türkiye buram buram./ Anamız Türkiye." Venedik'te dolaşırken de îstanbul aklından çıkmaz: "Istanbul'da çıplak ve devrik/ yaz günlerinde/ Çekirdek çitliyor 'orta direk'/ Emirgan çay bahçelerinde/ çıtır çıtır/ susamlı bir simit/ dişlerinin arasında." Onca kent gezmiş Özkan Mert "Bir kente" nasıl başlanacağını soruyor kendine ve sonra "Bir güvercin kadar hafif Ozkan Mert'in kitabı. BoyutYayınCrubunun bünyesindeolusan kelimelerle kuruyor şürlerinin Boyut Dosya YayınlarTnın yeni dizisinden çıktı. 570 Bfe1 dünyafenm nottan Kentlerin Senfonisi/ özkan SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle