23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Süheyla Bayrav, gerek yapısal dilbilimin, gerek göstergebilimin Türkiye'de tanınmasına, öğretim ve inceleme konusu yapılmasına öncülük etmiştir; ama o kendisini ne bir yapısalcı ne de bir göstergebilimci olarak görür; en geniş anlamında bütün dil sorunlarına eşit uzaklıktan bakan kapsayıcı (complet) bir dil kuramcısıdır. Çalışmalarında genel olarak şu geleneksel "eleştiri" sözcüğünü başlık olarak kullanması da bunun bir belirtisi... MEHMET YALCIN erçek billm insanlanmn bir özelliği de, uğraşlannda kitlelere adlarını duyurmak, önemsenmek, üne kavuşmak gibi kaygılardan uzak yaşamalarıdır. Örnekleri çoktur bunun... Hocam Prof. Dr. Süheyla Bayrav'ın yeni çıkan Dilbüimsel Edebiyat Eleştirisi adlı kitabını bana ulaştırdığında kutlamak için telefon ettim:" Aman canım, kitap olacak bir yanı yoktu onun, ders notlan ve birkaç yazı... Bastılar işte... Eminim.sen de gülünç bulacaksın onu" dedi. Öyle sanuacağı gibi sıradan bir alçakgönüllülük de değildi bu; çünkü o, alçakgönüllülük söylemini bir büyüklük göstergesi olarak kullanmaz. Kendisini yakından tanımış olanlar, bunu bilirler. Bu kitabını küçümsediğinde de her zamanki gibi, "Olur mu hocam, lütfen öyle söylemeyin!" dışında ne diyeceğiı eımı ıedim. Dilbilim alanında Türkiye için bir öncü olduğunu söylemeye kalkışsak, ağzımızı açmamıza bile izin vermeden konuyu değiştirir. Öğrencilerinin, özellikle de adlarını geniş kitlelere daha çok duyuran Berke Vardar'ın ve Tahsin Yücel'in başanlarından söz edildiğinde de, bundan kendisine asla pay çıkarmadan mutluluk duyar. Onlan hep kendisinden önde görmüştür. Söz gelimi dilbilim tezi yaptırdığı öğrencilerine "Bir de Berke görsün" demiştir hep.. Bu tutum Berke Bev'e kişisel bir iltifatta ya da bir külfette bulunmak sayılmadığı gibi, kendi hesabına bir boyun eğme de değildir. Tam tersine, genelde eskilere teplti olarak ortaya çıkan, yeni olduğu için de kolayca yandaş bulup modaya dönüşen kuramlar ya da akımlar karşısında sakınımı (tedbiri) elden bırakmamış, onlan fazla bir coşkuyla karşılamamıştır. Örneğin Türkiye'nin gündemine gelmesinde gerçekten öncülük ettiği dilbilim kuramları, özellikle de yapısalcılık ve göstergebilim yöntemleri, onun gözünde önemli birer ilerleme sayılabilir, ne var ki eski ya da yeni, başka yaklaşımlan büsbütün göz ardı ettirecek ölçüde de kapılmamıştır onlara... "Saussure'ün öngördüğü eşsüremli yapısalcılık anlayışı sizce her şeyi açıklayabiliyor mu?" ya da "Greimas'ın göstergebilimi kesin bir başarıya ulaşabildi mi?.. Ben bundan pek emin değilim" derken, kişisel kanısının ötesinae, geniş bir okumaya ve uygulamaya dayaIı ölçütleri vardır ve buruarı yapıtlarına da yansıtmıştır: Çünkü, öğrenciliğini de içeren ve üç çeyrek yüzyıla yaklaşan bir uğraş sürecinde, yaklaştığı dil olgularını tarih ve uzam boyudannda inceleyegelmiştir. Hangi yaklaşımlann nereye varabileceğini ya da varamayacağını kestirmeyi, en azından bir parça gerçekçi olabilmeyi kolaylaştıracak deneyimleri vardır. Çağdaş dil kuramlannda bir öncü bilim insanı Siihevla Bavrav Lisesi'ni bitirdikten sonra 19341938yıllan arasında Istanbul Edebiyat Fakültesi'nebağlı "Roman Filolojisi ndeyüksek öğrenimini tamamladı ve aynı kürsüde asistan olarak kaldı. 1942'de avukat Osman Bayrav'la evlendi. Bu evlilikten bir kızlan (Fatoş) oldu. 1945'te doktorasını verdi; 1949'da doçendiğe, 1960 yılında profesörlüğe yükseltilcu. Uzun yıllar başlcanlığını da yaptığı aynı bölümden 1982 yılında emekli oldu. Ancak uğraş alanıyla ilgisini ve araştırmacı kimliğini koruyarak yaşamını sürdürmektedir. G Bayrav'ın üniversite öğrenciliğine başlaması bilimsel alanda önemli bir dönemece, büyük bir devrim aşamasına, Atatürk'ün öncülük ettiği 1933 üniversite reformuna raslar. Ayrıca, öğrencilerinden Prof. Dr. Osman Senemoğlu'nun da belirttiği gibi, "daha o dönemlerde, metin açıklamaları dalında yaşayan en büyük üstat olarak" (2) tanınan ve 1933 yılında Istanbul'a gelen Leo Spitzer'in ilk öğrencilerindendır: Bölümün açılışyılında öğrenime başlayan tek öğrenci Guzin Dino'dur; kendısi ikinci yılda, Nesterin Dirvana ile Mina LJrgan üçüncü yılda öğrenime başlamışlardır. Süheyla Bayrav'ın dil kuramlan çerçevesinde gerçekleştirdiği bilimsel uğraşlar, Türkiye de filolojinin ve çağdaş dil bilimlerinin gelişmesiyle eşsüreçlidir. Anlattığına göre, üniversite reformu sırasında çağnlı olarak Türkiye'ye gelen profesörMarsch, Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde bir "Batı Edebiyatlan" bölümü kurulmasını ister. Ancak bu bölüm için gelen (Prof. Dr.) Leo Spitzer bir "romanist" olduğundan, yalnızca "Roman Filolojisi"ni (3) kurar. Ashnda bölüm temel de Fransız filolojisidir. O zamanki yönetmeliğe göre, fakülteyi bitirmek için her öğrencinin sekiz yarıyıılık bir "esas sertifika", beş yanyıllık bir "yardımcı sertifika", son yılda da felsefe tarihi, psikoloji ve pedagoji derslerinden oluşan bir üçüncü sertifika alması gerekiyordu; ayrıca, biri esas sertifika, Yapısal Dilbilimi öteki yardımcı sertifi /Prof. Dr. Süheyla ka alanından olmak Bayrav/Multtlmüzere iki bitirme öde gual/l 68 s. Süheyla Bayrav ve TürUye'ıte fMojMn kunriuşuı f vi yazmak zorunluluğu vardı: Küçük de olsa, bunların her biri bir tez niteliğindedir. Esas sertifika, daha kuruluştan başlayarak Leo Spitzer'in Fransız Filolojisi nde; yardımcı sertifika da, Ingiliz, Alman ve Latin filolojileri alanınaa yapılıyordu. Giderek bu alanlar da esas sertifika veren bağımsız birer bölüme dönüşecektir. Süheyla Bayrav, çağdaş dilbilim kurucusu ve yapısalcılığın öncüsü Ferdinand de Saussure adını ilk kez 1936'da Leo Spitzer'in yaptığı ve kendisinin de katıldığı bir seminerde duyduğunu söylüyorlar: Erol Güney adlı bir öğrenci Saussure üstüne hazırladığı bir ödev sunmuştur. Ne var ki Saussure'ün adı ve sunduğu dilbilim yöntemi Spitzer'in derslerinde fazla öne çıkmaz, çünkü o dilbilim konulanna tarihsel açıdan yaklaşmayı bırakmamıştır. "Ancak," diyor Bayrav, "Spitzer bir bakıma göstergebilimsel eleştirinin kurucularmdan sayılır, çünkü, o zamana değin hiç alışılmamış bir tutumla, biçem olgulan arasında bir dizge arayışına girişmek söz konusudur. Yine Osman Senemoğlu'nun aktardığma göre, "1936'da John Hopkins Universitesi'ndenaldığıçağnylaABD'yegiden(...) Spitzer'in yerine, on bir yıl ülkemizde kalacak" Erich Auerbach'ın (18921957) jelmesiyle, Türkiye için yeni olan bu daa ilgi duyan gençler, daha başlangıçta büyük bir deneyim ve bilgi binkimi nrsatını bulacaklardır. Süheyla Bayrav Saussure'ün önemini 1940'b yıllann başında Türkoloji profesörü Ragıp Hulusi (Özdem) ile yaptığı özel görüşmeler (daha çok da "koridordaki ayaküstü söyleşiler") sonunda kavrayacaiktır. Saussure'e ve çağdaş dilbilime, daha kapsamh olarak ilgiyi çeken Bazell olmuştur: "Yaklaşık 19451950 yılları" arasında, tngiliz Filolojisi'ne gelen ve çağdaş dilbilimle birlikte Martinet'yi de tanıtan Bazell, Fransız Filolojisi'ni.etkilediği gibi, örneğin Ingiliz dilinde Özcan Başkan'ı da yetiştirmiştir. llgilenen öğretim elemanlannı toplayıp çağdaş dilbilim üstüne özel seminerîer yaprruştır. Aynca, gene 19451950 yılları arasında Fransız Filolojisi'ne gelen H. Marchand ve F. Brinzeau adlı nocalar da çağdaş dilbilim üstüne çalışmalar yaparlar: 4O'lı yıllar, Türkiye'de filolojinin oluşumunda önemli bir dönemdir: Latince ve eski Yunanca gibi klasik dillerin öğretildiği, o dillerde yazılmış betiklerin incelendiği bir ortam Sabahattin Eyüboğlu ile Azra Erhat gibi betikbilimciçevirmenleri öne çıkarmış, onlar da birçok klasik yapıtı ülkemize lcazandırmışlardır. Süheyla Bayrav ise Latinceden başlayarak Roman dillerinin gelişim sürecini incelemiş, bir Roman dili olan Fransızcanın ilk oluşum dönemlerine ve Ortaçağa özgü halk öykülerini betikbilimsel ve yazınsal olarak incelemiş, daha asistanken, onlardan örnekler, çalışmalar yayımlamıştır. Betikbilim (filoloji) ve elbette ki dilbilim, yalnızca günceldilleri değil, onlann kökeni olan dilleri ve evrim aşamalanru da çok iyi incelemeyi gerektirir. Günümüzde artık fazla kimsenin göze alamayacağı, bunun nasıl bir şey olduğunu belki de hiç kavrayamayacağı yoğun bir uğraştır bu... Süheyla Bayrav'ın doktora ve doçentlik çalışmalannı da içeren ve çağdaş dil kuramlan tarihimizde önemli yeri olan yoğun içerikli yapıtları bu dönemin somut ürünledir (Bkz., burada, Süheyla Bayrav'ın yapıtları). Yine Süheyja Bayrav'ın anlattığına göre "Istanbul Üniversitesi Fransız Filolojisi'nde 19501960 yılları arasında ciddi dilbilim çalışmalanna girişilmiş, çağdaş dilbilim konulan ders izlencelerine yazılarak öğrenciye de öğretilmeye başlanmıştır. Böylece, Batı dünyası için bile erken sayılabilecek bir dönemde dilbilim sorunlarına ilgi çekiliyor ve bu ilgiye süreklilik kazandırılıyor. Yine hocamızm anlatımına göre "Bu niteliği ile Fransız Filolojisi, Türkiye'de öncü bolüm sayılabileceği gibi, dünya çapında bile öncü bölürnlerden sayılabilir. Benim üniversite öğrencisi olarak ilk girdiğim ders Prof. Dr. Süheyla Bayrav'ın "lengüistik" dersi oldu (1963 1964 öğretim yılı başı). Daha hazırlık sertifikası içinde Türkçe verilen dilbilim dersi, ileri sınıflarda da Fransızca olarak ve kapsamı genişletilerek (değisik adlar altında) izlencelerde yer alıyordu. "Fransız dili sertifikası" aaı altında, iki esas sertifikadan biriydi dilbilim (Öteki de "Fransız Edebiyatı sertifikası"ydı). Her biri için bir bitirme tezi yapma sorumluluğu vardı. Yani Y.Ö.K. öncesinde... Daha Spitzer döneminden başlayarak gerçekleştirdiği ciddi betikbilim çalışmalannın arkasından, Süheyla Bayrav temel uğraş alanı olarak dilbilime yönelmiştir. Aynı kuramsal yaklaşımla, dilbilim yöntemlerini başka alanlara (daha çok da yazınsal betik çözümlemelerine) uygulamış ve göstergebilimle ilgilenmiştir. Bir öğrenci ödevinden adını ük kez duyduğu Saussure'ün kurduğu diliblimde uzmanlaşır ve öğrencisi Berke Var BatMdüJmdSüheyta Bayrav NHancl Süheyla Bayrav: Dilbilimşel Edebiyat Eleştirisi/Pro/ Dr. Süheyla Bayrav/Multılıngual Filolojinin Oluşumu /Prof. Dr Süheyla Bayrav/ Multihngual/200 s. 8uhayla Bayrsv VB HostapooUtac göstergebilime yöneltmiştir: Süheyla Bayrav'ın konusunu belirlediği ve yönettiği "bitirme tezi"nde Yücel, Georges Bernanos'nun (kimi) yapıtlarındaki imgcleri ve aralarındaki ilişkileri inceler. Bu çalışma, daha sonra bölümde ders vermeye gelen Algirdas Julien Greimas'ın ilSüheyla Bayrav. öfirencJieri Tahsin Yücel (solda) ve Berke Vardarla.. dar'ı o alanda yetiştirir. Tahsil Yücel'i de 1914 yılında tstanbul'da doğan Süheyla Bayram, Notre Dame de Sion Fransız SAYFA 6 BayraVn özBOçMşfc çünkü ona göre "göstergeS'sini çeker,yaklaşım" tezi düzeyindegelimsel bir içermektedir. Aynı çalışmanın doktora CUMHURİYET KİTAP SAYI 527 J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle