Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SENNUR SEZER için, niçin böyle saçma sanan konuşuyorlar? Ah can sıkıcı bütün bunlar, can sıkıcı... Baylar, sabrınıza gerçekten şaşıyorum! Böyle oturup durmaktan hiç mi sıkılmıyorsunuz? Can sıkıntısından neredeyse tıava pelteleşti... Ümrünüzde bir kere, alay için, gücünüzü toplayın da, keskin, parlak bir şey söyleyin! Varsın küstahlık, hatta bayağılık olsun bu; ama eğlendirici, yeni bir şey gibi görünsün..." Bu cümleler yüz yd öncesinin Rus taşra yaşamına eleştiri olarak yazılmış. Ama ne kadar taze, ne kadar güncel. "Sığ düşünceli, yüzeysel duygulu, burunlarından ötesini görmeyen" okumuşlar bizim toplumumuzda da var da ondan mı? Yoksa ara dönemler, onları yaşayan toplumlarda benzer sıkıntılar mı yaratıyor? Bu sorular, Anton Çehov'un Bütün Oyunlar'ını okurken aklımı kurcalayıp durdu. Çehov'u İİK kez okumuyorum elbet. Ayrıca birden fazla yorumu izlediğim oyunları da var. Ancak bir oyunun sahnelenişini izlerken cümleleri bütünüyle algılayamazsınız. Hareketler, miseenscene dıkkatinizi bölebilir; bir oyuncunun rol çalması, bir kostümün ya da dekorun ayrınUsı aklımzı çelebilir. Sorular da kurcalamaz aklınızı demeyeceğim, olsa olsa oyunun yorumu üzerine yoğunlaşırstnız. Oysa tiyatro metinleri çıruçıplaktır. Oyuncunun yokluğu sizi oyunu kavramaya zorlar. Yazarın bildirisini anlamaya. Bu yüzden, metnini bildiğiniz bir oyunu daha eleştirel bir gözle izleyebilirsiniz. Sevdiğiniz bir yazarın bütün oyunlarını okumaksa, onun dünyasının bütününü kavramayı kolaylaştırır. Sorular sormayı da. Çenov gibi yalınlığı yeğleycn bir yazarsa, okuduğunuz metin yazarı ve anlattığı kişiler çağdaş ve insani özellilder taşıyorsa iflah olmazsınız!" Çehov oyunlarına mckân olarak büyük şehirlerin dışındaki kasaba ya da yazlıkları seçer. Oyunlarındaki durgun hava, bunaltı bu mekânların doğal navası gibidir. Dinginliğin dağıtılamaz ağırlığı, kişilerin bu havaya uymâları ya da karşı çıkışlarıyla iyice oelirginleşir. lletişimsizlik insan ilişkilerindekı en önemli özelliktir. Kimi zaman bir "oyun içinde oyun" metninde anlatılır iletişimsizliğin bunaltısı: "Insanlar, arslanlar, kartallar ve keklikler, boynuzlu geyikler, kazlar, örümcekler, derin suların suskun balıldan, deniz yıldızlan ve gözle görülmesi olanaksız varlıklar; tek sözcükle, tüm canlılar, tüm canlılar, yaşamlarının kederli çemberini tamamlayıp söndüler... Artıkbinlerceyüzyıldıryeryüzü tek bir canlı varlık taşımıyor üzerindc ve bu zavallı ay boşuboşuna yakıyor fenerini. Çayırlarda çığrışarak uyanan turna kuşları yok artık ve ınlamur korularında mayıs böceklerinin vızıltılan işitilmiyor. Soğuk, soğuk, soğuk... Boşluk, boşluk, Cehov'un ovunlanı boşluk... Dehşet, dehşet, dehşet (...) Yalnızım yapayalnız. Bir şey söylemek için yüzyılda bir açarım ağzımı ve sesim bu boşlukta kedcrle çınlar ve hiç kimselere ulaşmaz." (Martı) Treplev'in oyunundaki bu söylev, Martı'dakı kişilerin ortak bunaltısını yansıtsa da, anlaşılmayacak, "dekadan"lıkla, gerileme, kötümserlik, hayalcilikle suçfanacaktır. Martı'daki ikinci yazar Trigorin de Treplev'i anlamaz. Oysa duyduğu bunaltı ya da yaşama yetişememe duygusunu anlattığında, Treplev'in oyunundakıne paralel şeyler söyleyecektir: "Bakın şu gölü, ağaçları, gökyüzünü, doğayı seviyorum, hissediyorum, içimde bir tutku, karşı konulmaz yazma isteği uyandınyorlar. Fakat sadece bir doğa betimcisi dcğilim ki ben, ülkemin yurttaşıyım aynı zamanda. Yurdumu ve onun insanlarını seviyorum. Yazdıklarımda halktan, onun çektiği acılardan, geleceğinden, bilimden, insan haklarından ve daha bunlar gibi birçok şeyden söz etmekle yükümlü olduğumu hissediyorum. Ve işte böylece çalakalem her şeyden söz ediyorum, dört bir yandan sıkıştırıyorlar bcni, kızıp öfkeleniyorlar ve ben köpeklerin kovaladığı küçük bir tilki gibi oradan oraya atıyorum kendimi... Hayat ve bilim ileriye doğru gitmekteyken, hep geri, geri kaldığımı hissediyorum, tıpkı istasyona geldiğinde az önce kalkmış olan trene yetişmesinin olanaksız olduğunu gören bir köylü gibi. Ve eninde sonunda Lir doğa betimcisinden başka bir şey olmadığımı, geri kalan konularda ilİKİerime kadar sante olduğumu hissediyorum." Yaşadığı ve gördüğü her şeyi, yazacaklarının bir ayrıntısı olarak görüp not eden ancak yorumlamaktan kaçınan Trigorin, yaşamı derinliğine irdelemekten uzaktır, Triplev ise tüm kötümserliğine karşın, gelecekten umutludur. Simgesel olarak söyler bunu: "(...) Fakat bir tek şey var bildiğim, çok iyi bildiğim: Maddi güçlerin yaratıcısı şeytanla amansız, acımasız kavgada, zafer mutlaka benim olacak vc sonuçta da madde ile ruh eşsiz bir uyumda birleşip, kaynaşacak." Cehov'un bütün oyunlannda, gelecek günlerin daha iyi olacağına inanan kişiler vardır. Bu kişiler kimi zaman bu inançlarını söylemekle yetinirler. Kimisi hcm söyleyip hem o günler için bir şeyler yapmaya çalışır. Bu kişilerin sözleribungun, karanlık ortamın içinde bir havai fişeği gibi görünür kaybolurlar. Izleri kabrbellekte: "Yaşadığımız şu hayat iörenç, ama buna karşılık geleceği düşünuüğümde içim öyfe rahatlıyor, her şey öyle kolay, öyle engin göriinüyor ki: Uzakta bir ışık parlıyor Bütün Öyküleri, sanki ve özgürlüğü gö 188018841Anton rüyorum." (Üç Kızkar Çehov/Çev: Mehdeş) met Özgül ICem Yayınevi/3İ6 s. Çalışanlar Çehov, heroyununda çalışanlar ve çalışanfarın sırtından geçinenler çelişkisine deöinir. Vanya Dayı'da Sonya Ue Ivan Petroviç Voynitski (Vanya Dayı), Profc sör Serebryakov'ıın "bilimsel yaşamını düzenlemek için" çalışıp didinirler. Profesör ise kendisi için yapılanlardan mutlu değildir. Onların çalışıp banndığı çiftliği satmak, onlan kapı önünde bırak çehov ve eşl... Çehov'un mekânlan maak onun için doğaldır. Ormancini'nin doktoru Hruşçov, doktorlukla yetinmez. Ormantn tükenmemesi için topraklarından turpkömiirü çıkartır, yeni ndanlar diker. Bu çalışmaları karşısında bir çıkar gözetmez. Yaptığı her şey bin yıl sonrasının insanının mutluluğu içindir. Çalışmak vekatlanmak... Çehov'un pek çok kanramanının yazgısıdır. Kimileri bunu dile getirirken bu çalışmaların boşa gitmeyeceği kanısındadırlar: "(...) ama şimdi yaşamak gerek. Yalnız çalışmak! Yarın tek başıma gidiyorum buradan. Okulda ders vermeye başlayacağım. Ve tüm yaşamımı, ona belki de gerçekten gereksinimi olanlara adayacağım." (îrina, Üç Kızkardeş). "Yaşam güç. Pek çoğumuza karanlık ve çıkışsız görünüyor. Ama yine de gitgide daha aydınlık, daha yaşanılır oluyor ve büsbütün aydınlanacağı günler de uzak olmasa gerek. (...) Ama an biraz daha çabuk olabilseydi. Eğer çalışma sevgisine e&itimi, eğitime de çalışma sevgisini katabüseydik" (Verşinin, Üç Kızkardeş). Çalışmak ya da emek üzerine konuşanlar, asalaklan suçlayanlar da vardır. Ama bunlar çevrelerinde hoş karsılanmazlar: "Dar kafalı, sığ bir hekim. Şerefli cmek yolu!' Her adırnbaşında papağan gibi bunu söyleyip duruyor. (...) Evet bir zamanlar genç ve ahmaktım ben de! Çatski rolünü oynuyor, alçakların ve dolandıncıların suradanndaki maskeleri indiriyordum. Fakat ömrüm boyunca hiçbir zaman hırsıza 'sen hırsızsın' demedim, kendini asmışın evinde ipten söz etmedim. Ben terbiyeliydim." (Şabyelski, Ormancini) Kimi kişilerse yeni yaşamdan, emekten söz etmeyi "gençliğin azgınlıgr olarak yorumlarlar. Onlara verilecek en iyi cevap "dinleyip içmektir". Kimileri ise kcyifli bir ömür sürmeyi hakları sayarlar: "28 yü Aualet Bakanlığı'nda çalıştım, ama dünya yüzü görmedim, hayatın tadını çıkaramadım. (...) Doymuşsunuz siz, dünya umurunuzda değil, bu yüzden felsefeye yatkınsınız, ama ben yaşamak istiyorum. Işte bu yüzden yemek sonrasında sert şaraplar içiyor, sigara tüttürüyorum." (Sorin, Martı) Ünlü bir aktristin at isteğini yerine getirmek mi önemlidir, yoksa olgunlaşan çavdarlann biçilmesi mi? Bir çirtliğin işlerine bakan, narman gibi önemsiz işlerle uğraşan, kaba saba kahya ile her kaprisinin emir sayılmasına alışkın aktris arasındaki çatısma Martı'nın önemli ara sahnelerinden Dİridir. Kahyayı kovmaya gerek yoktur, o istifaya hazırdır. Ama işleri kim yapacak? Çehov, bütün oyunlarındaki durgun yalınlığın ortasına, kehanetler biçiminde "değişimi" koyar. Bu değişim "hiçbir zaman, niçbir şey yapmayanlann" olmadığı bir dünyadır. Bunaltının, karanlığın ve cansıkıntısının ortasında hep Martı daki Tuzenbah'ın sözleri patlar: "Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bir çığ yürüyor üstüne hepimizin; sancılı, güçlü bir firtına patlamak üzere; hem de çok yakında. Öyle bir fırtına ki bu, çok geçmeden, aylaklığı, umursamazlığı, çalışmaya karşı küçümseyici önyargıyı, kokuşmuş can sıkıntısını silip süpürecek toplumumuzdan. Ben de çalışacağım. Şöyfe bir yirmi beşotuz yıl sonra da çalışmayan tek kişi kalmayacak. Herkes çaLşacak, herkes!" Ben Çehov'un Bütün Oyunları'nı pek çok satırın altını çizerek okudum. Yaşamın anlamının amacının "emek harcamak" olduğuyla ilgiü sözlerin de. Üç Kızkardeş'in Irina'sı taşıboşlukla çalışmayı karşılaştırır yalnızca. Amaçsız insanların çahşmakla yaşamlarını anlamlandırabileceğini vurgular. Emeğin dünyası, Çehov'un anlattığı dünyadan elbette farklıdır. Ama yalnızca onun anlatıldığı bir dünya, emeğin geçindirdiği başıboş sınıflar anlatılmadan kavranamaz. Çehov, Gorki'nin anlaşılmasını kolaylaştıran bir yazar bcnce. Aylak sınıfların yüzüne ayna tutmaktan çekinmeyen bir yazar. Beıki de doktorlann doğal davranışıdır hastalıkları söylemek. Çehov'un da bir doktor olduğu anımsanmalı. • Bütün Öyküleri, 18851886 /Anton Çebov/Çev Mebmet Özgül /Cem Yayınevi/366 s. Bütün Öyküleri, 1886 /Anton Çehov/Çev Mebmet Özgül /Cem Yaytnevi/352 s. Bütün Öyküleri, 1887 /Anton Çehov/Çev: Mehmet Özgül /Cem Yaytnevi/352 s. Bütün Öyküleri, 18881891 /Anton Çehov/Çev: Mehmet Özgül /Cem Yaymevi/400 s. çehov ve Tolstoy blrilkte... CUMHURİYET KİTAP SAYI 527 Bütün Öyküleri, 18911893 /Anton Çehov/Çev. Mehmet Özgül /Cem Yaytnevi/440 s Bütün Öyküleri, 18931895 /Anton Çehov/Çev. Mehmet Özgül /Cem Yayınevi/400 s. Bütün Öyküleri, 18951900 /Anton Çehov/Çev: Mehmet Özgül /Cem Yaytnevı/432 s. Bütün Oyunları, III /Anton Çehov / Çev. Ataol Behram oğlu/Adam Yayınlan/203+228s Yeni Bulunmuş Hikîyeler/yWo« Çehov/Edıtor Ahu Antmen/Yapı Kredı Yaytnları/151 s SAYFA S