03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir adam, bir vasam, bir banka, A. M. CELAL ŞENGÖR SadiAbaçtan "Kâzım Taşkent ve Yapı Kredi Bankası" V edat Çorlu sordu: Sadi Abaç'ın Kâzım Taşkent ve Yapı Kredi Bankası kitabı için bir tanıtma yazısı yazmak ister misin? Hemen kabul ettim. Cebindeki paranın hesabını bilemeyen bir insan bir bankanın kuruluşunu, gelişmesini ve onu kuran kişiyi konu alan bir kitabı niçin tanıtmaya kalkar? Ayşe Erdem bunu Vedat Çorlu ya sorunca aaa" diye bir hayret nidasıyla karşılaştı" canım akrabası!" Valnızca akrabası olmak Kâzım Taşkent'i ve eserini tanıtmaya yeter mi? Asla! Bırakın tanıtmayı, yanına gitmeye yetmez! Rahmetli anneannem Kudret Sipahioğlu da bazen bu yüzden kuzeni Kâzım Taşkent'e kızardi: "Akrabalarını kollamıyor" diye. Halbuki ben Kâzım Taşkent'i Kâzım Taşkent yapan özelliklerden birinin de insana kim olduğuna göre değil, yeteneğine göre değer vermesi olduğunu sonra, yaşım Kâzım Ağabey'in dediklerini anlamaya yetince öğrendim: "Bankada çalışacak arkadasları seçerken, onları terfi ertirirken akrabalık, sıhriyet, dostluk duygularına karşı zaaf göstermeyelim. Hepimiz insanız. Hepimiz isteyerek, istemeyerek hatâ edebiliriz. Fakat yukanda bahsettiğim hususta düşeceğimiz hatânın sorumlıuuğu, vebali çok büyuktür. Bir müesseseyi ilerlemekten alıkoyan, zaafa uğratan, hattâ çöküntüye doğru götüren hastalıklann başı budur." Kâzım Ağabey de bunu kişisel deneyimiyle öğrenmişti. Günümüzde yaşamı anlamsızlaştıran ve tatsızlaştıran kısır bireyselliğe ve yaşamı aşabilen hedef fakirliğine karşı etkin bir ilâç Sadi Abaç'ın kitabı. Çoğunluğu Taşkent'in bazı metinleri ve okunması kolay pek çok vecizesi. Mutlaka okunmalı, başucunda bulunduruİmalı. liyordum. Fakat Gülerciğim, bir taraftan da tabancamı hazırlamıştım." Ciddiyet, verilen sözün tutulması Kâzım Taşkent in en önem verdiği konulardan biriydi. Fakat daha da önemlisi, niyetlenilen işlerin gerekli bilgi temeline oturtulması, iyi duşünülmesi, iyi plânlanması, dikkat ve ciddiyetle uygulanması, bu durumda ortaya çıkan beklenmedik aksaklıklann iyi analiz edilmesi. Bu kitapta da diyor ki, bazan bir fikir uygulanırken uğranılan aksaklıklar fîkrin iyi olmadığı intıbaını uyandırabilir. Bunlann iyi tanınarak aksaklığın nereden geldiği bulunmalı. Eğer aksaklık orijinal plânda bir hatâyı gösteriyorsa, derhal o hatâ kabul edilerek yeni bir başlangıç yapılmalı. Bazı hatâlar işin doğası gereği tekrar edebilir. Fakat öyle hatâlar vardır ki yapan yerini, hattâ mesleğini kaybedebuir. Bu nedenle hatâ izlenmesüıe ve hatâ anaÜzine büyük önem verilmelidir. Bunlara verdiği örneklerden biri bir müşterinin bankaya yaptığı bir şikâyettir: Taşkent bunu incelemiş, üç hatâ yakalamışur: Birinci, bir dikkatsizliğin yapılmış olması, ikinci müşteriye cevap verilmcmiş olmasıdır. Fakat üçüncü hatâ O'na göre en büyüğüdür: Hatâdan sorumlu memur, durumu âmirine bildirmemiştir. Taşkent bunu, hatâyı düzeltme yolunu kapaaığı için en büyuk hatâ olarak gördüğunü vurguluyor. ra karşı mücadelede başan kazandınr. İkinci önemli husus, kişinin inisiyatif alabilme ve karar verebilme gücü olmalıdır. Taşkent burada bazı psikolojik öğütler de veriyor. Morali çabuk bozulan, öğrenemeyen, sürekli kendısine haksızlık yapıldığını sanan zayıf tiplerle çalışmanm tenlikelerini anlatıyor. Bunlar, akrabamız, yakınımız bile olsa işe bulaştırılmamalıdırlar diyor. Iş, müsamaha kaldırmaz. Bugün bir kişi için yapılacak kücük bir göz yumma, yarın bütün bir kurufuşun çöküşüne, yüzlerin, binlerin mağdur olmasına neden olabilir. Her ne hikmetse, diyor Taşkent, makinalarla uğraşırken Batıiı gibi düşünebiliyoruz da, insanlarla uğraşırken Doğululuktan bir türlü kurtulamıyoruz. Bu değişmelidir. Ama bu demek değildir ki çalışanlann emniyeti düşünülmesin. Tam tersine: Çalışanların haysiyeden, sağlıkları, iradeleri dışında oluşan yanlışların sonuçlarından korunmaları, bilgi, dikkat ve gayretlerinin takdiri, şahsî kapris, menfaat ve zaaflarla ilgili yollann kapalı olması ve sosyal yaşamlan emniyet altında olmadıkça veriînlı bir iş düşünülemez. Bu emniyetlerin temini, diyor Taşkent, "bankamızda bir aile ahlâkı haline gelmiştir." Sonra Taşkent'in müsteri banka ilişkileri hakkındaki görüş ve deneyimleri gene kısa paragraflar ve vecizeler halinde sıralanmış. Bunlardan onun insan nabzını ne kadar yakından tutabilen bir iş adamı vc yönetici olduğu görülüyor. Toplumunu kendi ailesi gibi tanıyan bir insan. Bu aynı zamanda toplumu aile kadar sevmeden, benimsemeden mümkün olabilir mi? Sahi. mühendis Kâzım Taşkent'in, profesyonel yönetici Kâzım Taşkent'in aklın a nereden gelmiştir bankaa olmak? Hiç deneyimi olmayan bir iş dalına atılmak, ülkesinin ilk özel bankasını açmak? "Bankayı niçin kurdum diye soranm bazen. Kenaime bir iş bıılmak, başkalanna muhtaç olmadan kendime bir iş yaratmak için değildi. Bankacılıktan anlamazdım, bu nedenle bankacılık alanında bir venilik yaratmak gibi bir düşuncem de yoktu. Ama, görüyordum, memleketimde boş kalmış yığınla iş alanı vardı ve oralarda canlılık yaratabilmek, örnekler verebilmek için para lâzım fei Birinci Dünya Savaşında başanlı biryedeksubaydı. Kafkas cephesinin belirsizükleri içinde göze batmış, ordunun tavsiyesiyle Almanya'ya kimya tahsiline gönderilmişti. Tahsilınin ortasında Osmanlı împaratorluğu tarih olmuş, onun küllerinden genç ve dinamik Türkiye Cumhuriyeti yükselmişti. Tahsil masrafının kalan yansını genç devlet ödemişti. Kâzım Ağabey Türkiye ye bilgi ve enerii yüklü genç bir mühendis oLarak döndü, kendisini aşk ve şevkle işlerine adadı. Bu yeni devlet, eskisine benzemiyordu. îşler burada gelcnek ve alışkanlık icabı değil, aklın gereği olduğu için, akılcı plânlar çerçevesinde yapılıyordu. Padişah ailesinin etrafında giderek genişleyen menfaat halkalanndan oluşan Osmanlı Imparatorluğunun tersine, bu devlette insanlann nitelikleri önemliydi, kimin nesi olduğu değil! Devletin başındaki dâhi üstünlük, yanıimazkk zırhına bürünmemişti. Ne Tanndan haber aldığını iddia ediyor, ne de Tannnın yeryüzündeki gölgesi olduğunu söylüyordu. O da herkes gibi, herkes kadar insandı ve öyle kalmak azmindeydi. Tek amacı ülkesini ve ulusunu uygar dünyanın bir parçası, mümkünse en üstün parçası yapmaktı. O üstün ulusun bir ferdi olarak yasayıp ölmekti tek hülyası. Işte DU amaç, Mustafa Kemâl'in eşsiz kişiliğinden güneş ışınlan gibi ortaya yayılan, ortalığı ayaınlatan ve ısıtan bu yüce amaç, genç mühendis Kâzım Bey'in de beynindc ve gönlündeki en ctkili köşeyi kaptı. O, Türkiye Şeker Fabrikalan kurulurkcn yalnızca fabrika kurmak için değil, hele göze batıp terfi etmek için hiç değiC fakat uygarlık savaşında ülkesini bir adım ileri götürebilmek için canla başla çalıştı, çalışırken etrafına bugisi, öğrenme azmi, çalışmadaki sebatı ve intizamıyla örnek oldu. 1933'te Eskişehir Şeker Fabrikası kurulurken Atatürk e Nisan başında inşaat için ilk kazmanın vurulacağını söylüyor. "Peki ne zaman bitecektir?" Bu soruya Kâzım Ağabey "ilk mahsulü işleriz Paşam" dcdiğini anlattıydı bizim evde. Anlatımm bu kitaba konmus olan şeklinde "20 Ekim saat 9'da fabrika işletmeye açılacaktır Paşam* dedigiyazılı. Atatürk "Bu çocuk deliair" diyor Celâl Bayar'a. Fakat fabrika zamanmda bitiyor. Hikâyenin bu kitapta yazmayan, fakat bizim evde anlattığı kısmında Kâzım Ağabey anneme şöyle demişti: "Ben ne dedığimi biSAYFA 10 dı. Zengin olmanın insan maneviyatı üzerinde eşkıyalık yapanlara teslim olrnavı gerektirdığini büiyordum. Böyle teslim oluşlarla moral dcğeri yüksek hizmetler yapılamayacağı ortadaydı. Zengin olmadan, para gücünün olumlu işlerde kullanılabileceği tek yer banka idi. Bu nedenle banka kurdum, bankacı oldum." Memleket hizmet, yenilik beklemektedir. Bu iş için para lâzımdır. Kişisel zenginlik hızla eainilebilir, ama bu bazı ahlâki değerlerden feragat gerektirebilir. Kâzım Taşkent bunu yapamaz. Yerine, vaptığı işlere, yarattığı yeniliklere halkını da ortak eder, nep birlikte zenginleşirler, yücelirler. Buyüceiişte O'nun kutup yıldizı Mustafa Kemâl dir, O'nun asrî medeniyet idealidir. Banka geliştikçe, Taşkent kültürel konulara el atar, ülkesinin unutulmuş, körlenmiş değerlerini bulur, parlatır, canlandınr, ortaya çıkartır. Yapı ve Kredi adı yalnız bankacılıkta değil, kültürel faaliyetlerde de önderdir. Ya çocuklar? Ata'nın en çok değer verdiği varlıklar? Taşkent gönlü varalı bir babadır da. Büyük oğlu Doğan nenüz dokuz yaşındayken 10 Nisan 1939'da Isviçre'de Fluns yakınlarında bir yer kaymasırun altında kalır. Ben bu faciayı aile içinde çok dinledim. Kâzım Ağabey'in oğlunun kakntdannı getiren treni karşılarkenki metaneti katılık olarak yorumlanmıştı pek çoklannca. Burada tanıttığım kitabın okuyuculan 21. sahifede5 AraLk 1941'de O'nun defterinc gece saat 23:30'da evinde yalnız başına, kendisini ürperten bir köpek ulumasının eşliğinde yazdığı notlan okurken eminim gözyaşlannı tutamayacaklardır. O nodarda Kâzım Taşkent'in yaralı yüreği feryad etmektedir. Orada tasvir ettiği acıyı, O'nu bütün ömrünce asla yalnız bırakmayan, vicdanmın en derin manremlerine kadar O'nu hiç durmadan kemiren o sonsuz mâtemi gerçekten dediği gibi bütün bir omrünce yaşadığına ben şahitım. Şimdı, kendim baba olduktan sonra dönüp bakıyorum da, anlıyorum ki bana gösterdiği içten sevgi, tahsilime duyduğu yakın ilgi, merhum Doğan'ın anısından yükselen acılanyla da besIeniyordu Kâzım Ağabey'in. O'nu en son görüşümde de bu acısını gene dile getümişti. Doğan'a yanan cönlün sahibi olan akıl, tüm Türkiye çocuklan için çalıştı. Doğan Kardeş dergisi, Doğan Kardeş Yayınlan tüm Türk çocuklarını dünya çocuk klâsikleriyle tanıştırdı, onlara kendi kültürlerinin masallannı öğretti, daha nice alanda onlann merak ve ilgilerini kamçıladı. Ben Kâzım Ağabey'in sayısız küçük okurundan biriydim. Dİğerlerinden tek farkım, bu yayınlann bana O'nun hediyeleri olarak gelmesi, arada bir de O'nun ağzından bunlann önemini duyabilmek bahtiyarlığına ulaşabilmemdi. Kültürün Iezzetini ben ilk O'nun yayımlattığı kitaplarda tattım, doğaya karsı ilk merakım O'nun yayımlattığıkitaplarla uyandı. Bir kitaplık sahibi olmanın zevkini ben ilk O'nun hediyc ettiği kiuplar raflara dizildiğinde hissettim. Kâzım Taşkent, benim her iki dedem, anneannem ve babaannem gibi, vatanını kaybetmiş bir neslin çocuğuydu. Arkada bırakılan Rumeli'yi asla unutamadı. Ama bu O'nu yeni vatanında, Mustafa Kemâl'in önderliğınde yeni bir hayat kurmak için kamçıladı. Kendi vatanının cehalet ve aptallık sonucu elden aktığını biliyordu. Bu nedenle en büyük düşmanı cehalet ve aptallıktı. Mustafa Kemâl in onlara hediye ettiği bu vatan iyi korunmalı, cennet yapılmalıydı. Işte bu kitap, bu azimle yola çıkrnış büyük bir insanın yolun sonuna geldığinde geride gördüklerinden bazı kırıntılardır. Kitabı oluşturan, Taşkent'in yakın çalışma arkadavc arkadaşı olan Taşkent'in yanına çekilmeden tüm Türk okurlanna büyük ve son bir hizmet yapmıştır. Günümüzde yaşamı anlamsızlaştıran ve tatsızlaştıran kısır bireyselliğe ve yaşamı aşabilen hedef fakirliğine karşı etkin bir ilâç bu kitap. Çoğunluğu Taşkent'in bazı metinleri ve okunması kolay pek çok vecizesi. Mutlaka okunmalı, başucunda bulundurulmalı. • Atıtirk OPMİI Taşkent'in çalışma yönteminde, Atatürk'ün yöntemine çok yakın bir sistem görüyoruz: 1) Problemin ortaya atılması, 2) Gerekli bilginin toplanması, 3) Problcmi çözecek yolun oluşrurulması, 4) Bu yola girilmesi, 5) Yolda görülen aksaklıklann incelenerek bunlann başlangıçtaki plânın temel bir aksamasmdan mı, yoksa işlemsel bir hatâdan mı olduklarının saptanması, 6) Yanlış, ana plândaysa bunun terkedilerek yeni bir plâna eeçilmesi, yok değuse yanlışlar düzeltilerek eski yola devam edilmesi. Bu, temelde hepimizin bildiği denemcyanılma sistemidir ve bilimin de en temel ilerleme yöntemidir. Hiç kuşkusuz Taşkent'in büyük zekâsı, gördüğü sağlam mühendislik eğitimi ve önündeki Atatürk örneği O'na bu bilimsel yöntemi ilham etmiştir. Fakat başan yalnız bilimsel yöntemle olmaz. Bilimsel yöntemin uygulanabilmesinin ilk sartı iyi bir ahlâktır. Dürüst olmayan birkişi yukanda sıralanan bilimsel yöntem adımlannı atamaz. Ne diyor Taşkent bu kitaba alınan bir vecizesindc: "Bır yönetici aldanmaktan korkmamalı; fakat aldaürsa, önce kendinden korkmalı!" Şımarmak, kendi kendini kontrol yetencğinin kaybı, insanın kendi nefsiyle mücadele edememesi; Bunlar bir isin. bir grubun başına gelebilecek büyük dertlerdir. Ancak sağlam bir akıl ve anlâk bunlaKâzımTaskenriKâzım Tajkent yapan özellUderden bJD de insana kim otdufluna göre degll. yetenegine göre defler vermestydl şı rahmetli Sadi Abaç, uzun yiilar patronu CUMHURİYET KİTAP SAYI S 2 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle