Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AT CAPAN Susan Wicks/ Şiirler/ Çeviren: Gökçen Ezber Bizdik onu çalan,/kimse p Q i f i i n r i p n a|a göpmeden h alan Susan Wicks, Kent'de doğdu ve Hull ile Sussex üniversitelerinde Fransız yazını eğitimi aldı. Andre Gide'in lcurmacasını irdeleyen bir doktora tezi yazdı. Fransa'da ve Dublin'de üniversite öğretmenliği yaptı. Şu anda kocası ve iki kızıyla Tunbridge Wells'de yaşayan şair, Kent Üniversitesi'nde "parttime" öğretmenlik yapmaktacur. 1997 vılında da bir romanı yayımlanmıştır. Aşağıdaki şiirler, şairin üçüncü şiir kitabı olan The Clever Daughter (Akılh Kız Evlat) adlı yapıtından alınmıştır. Susan Wicks'in bu şiirlerinde, evlat kavramı, anne ve babalann duyguları ve cinsellik iç içe işlenmiştir. Âcı ve sorumluluk gibi evrensel duyguları ve cinsellik iç içe işlenmiştir. Acı ve sorumluluk gibi evrensel duygulan ustaca ve şaşırtıcı biçimde ele alan şair Susan Wicks, hem gerçekçi hem ae düşsel anlamda usta bir kalem olduğunu kanıtlıyor. Singing Undenoater (Sualtında Şarkı Söylemek) ve Open Diagnosis (Açık Tanı), Wicks'in öbür üci şiir kitabıdır. b.ir bu yana bükiiyor onu, başı arkaya, adamın karanlığına düşüyor bırden, boynu kesin lcınk. İki bacağı açık ardına dek, toprağa giren kökler gibi. Arası nemleniyor, adam sürüklerken onu, kalçası törpüleniyor toprakla. Kendilerinden geçmiş izleyenler, acıyla soluyorlar, bir duyumsayabilse bunu. Adam armağanına eğilmiş, kadının teni onun okşamalanyla ışıldıyor, Bu dizemler çarkında, yeşil bir çömleği döndürürcesine, tannlaşmışçasına, bedenlerine ve tek yönlü, parçalanışlarla dolu carihimize aldırmazcasına. Ve terleri kuruyor üzerlerinde. SİYAHIN BtLEŞENLERÎ Catkleen Daly ıçtn (Suluboya, 40x60) . , • , Soluk yumurtalann ya da porselen çay fincanlarının içinde, ışıldıyor basit kâğıtlardan yağan bir kar. Orada, siyah dışında tüm tonlar ve renkler: gri, maviyeşil, menekşe, göz kapaklanndaki o eski çivit mavisi, gece ırmaklarının karanlık renk tarhlan. Bir bakın bu katmanlı karanhğın, dolgun yapraklan, rüzgârla dallar arasına itişine, gün ışığını kesmek için uzayan şu fasulye sapına, birbirine girmiş dalların arduvaza çürüyüşüne, hafif morla çalınmış, ılık bir zeytin kararmasına. Bükmeden seçilen dallar boyunlarını, açılmadan kamelyalann solgun ağızlan. Yinelenmek zorunda hepsi, gözlerimizin duru zerrelerinde, pigment cangılımızda ve çiçeklerin arasındaki karanlıkta. SENlN BEBEĞtN j ••/.» AKILLI KIZ EVLAT Altı yüzyıl boyunca dolandım durdum bulmak için babamı. Ne adımlarla ne de atlarla, yürek vuruşlannı özenle, ona taşıdım, şarkıların sesine, boruya uzanan sağ elim. Yakınlaştıkça biz, eğiliyor başın Pencerelerin kirinde. Bizi yapan adam tavşan ve kız tanıyamayacak Bıçağının bıraktığı izleri: alu yüzyıl bizi, tek bir varlıkta birleştirdi. Giyınik ya da çıplak, soğuk ayaklannda baglı, ona ulaşacağız. Fakat açarken bizi, çözcrken pelerinimin ipliklerini, , •• salacağım seni, tutsak kalmış çügın çırpınışlannı. Ve seni onun ellerinden kayıp, yok olurken göreceğiz, elindeki yeni zikzak, misır tarlasını açıyor, âşıkların patikası gibi, sonsuz yolculuk uzun zamandır kulaklannda çınlayan, benim ona armağanım, verilmiş ve henüz verilmemiş. Sallamaya yeter onu, ' karmaşık yaratılarının korkusuyla, sıcak kırmızı gökyüzü ve bedenlerin bu dağınık dünyası, çok fazla yanık kâğıt. TILSIM Izin vereceğim bu akşam trenin, beni gürültülü bir Amerika düşüne götürmesine, bir kıyıdan diğerine uğrayan ve üzerine semboller kazınmış yük vagonlan. Beni babama götürecekler, Köyüne. Siyah takım elbiseli, fötr şapkalı, Buhann içinde eğilerek, el sallıyor bana, hafifçe cama dokunuyor katlanmış gazetesi. : Bahçenin öteki ucunda, ' .'" öylece izlerken bizi çocuk, Kafasının üzerinde altın sarısı bir değnek, çitleri kabartan pas gibi örümcekler, Bizdik onu çalan, kimse görmeden beşiğinden alan, • • ıslak giysilerini bedeninden çıkaran. Sevgiye toy yanaklannı okşadık, birbirine dolanmış kızıl ipekten saçlannı açtık, tırnaklarını bir kutuya koyduk. Yumuşak buruşuklannı yıkadık, parmak dokunuşlanyla yatıştırdık, onu yapraklara sardık. Beslemek için onu karanlığa diz çöktuk. Şimdi bu günesJi koridorda sarkıyor zayıf göğüslerin, eski bir beşiğe yatınrken oyuncak bir bebeği hâlâ. Kaygılandınyor seni, yüzün yapaylığı, göze çarpıyor özlem dolu bir tutam saç. Bebeğtmi gördün mü? Ve hesabını vermeliyiz ı ve uyumakta olan yılanlar. Bu onun parası, yeni bir yaprak gibi ince, parlak metale kazınmış damarları, çarklann ezdiği yerde, eski yüzü gitmiş, bir ıslık gibi temiz şimdi. YAĞMURDANSI Işte böyle yapıyorlar yağmuru, iki nabzın soğuk ve yinelenen gümbürtüsü, tenlerine yerleşen sudaki ışık gibi pırıldayan yeşil gazlı bez. îşte böyle yaratıyor kadını, yeni sürgünlerde kaynaşan yeşil damlalar gibi akıcı, eğilmiş duruyor kutsal yıkıcı pozunda, satenden ayak bilekleri, kendi yanağını okşuyor, sanki bir sarmaşığın arasında ve havaya aşılanmışçasına duran dalların yeşil tortularında, döndürüyor kadını hâlâ, gergin bedeni dans ediyor eşınin üzerinde. Işıklarına ulaşacaklar az sonra. Bir o yana, Sert gri tenin, denizkabuklan gibi kusursuz tırnaldann, takılıp çıkan bu kol ve bacaklann, konuşmanın ötesindeki bu plastik yarığın. TİLKÎ Annemin öldüğü akşam gördük ilk kez yüzünükürkünü, gözlerin bir anlık buluşması, hızlı bir dalga patikadan çalılara. Huş ve kayın uzanıyor tepemizde. Yeni bir demet yabani hanımeli. Çimlerin ve çan çiçekleri arasından, düzenli kalp atışlarını yineliyor o guguk kuşu. Ve ikinci bir kez, dönerken kör bir dönemeci, güneşli bir açıklıkta havaya kalkmış kuyruk, bize karanlığı verircesine, omurgası, ağaç gövdelerinin arasında, bize gizli ve yeni bir yer açarcasına, yeniden yeryüzüne kaymasını sağlayacak aralık, onu gizleyen sıkı eğrelti otları. CUMHURİYET KİTAP SAYI 527 HANS ANDERSEN GOLGELERLE OYNUYOR Bunu neredeyse, kendi yaratmış olabilirdi, • sabırla ve küçük makaslarla: v ,.. • eski bir sedirin yank gövdesi, ' . siyah bir fıskıye gibi fışkıran dallar. Elbette sincapları da kendi yapmış olabilirdi, havaya sıçrarlarken açılan siyah çalı kuyrukları, ve yassılaşan kas demetleri, batan güneşe dayanmış biçimler. Hatta yetenekli elleriyle alt dallardan birine, salınan bir ceset de eİdemiş olabilirdi, testere dışli kınşık kenarlarda, incelikle açılan ikiziSAYFA 18