23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

V.I,. ' Modern cafiın köleleri TUTKULAR ERHAN BENER REM2I KİTA8EVI karsı çıkamayacaklarına alaüan kesince, onlara boyun eğmeyi tercih ediyorlar. Yani köleliği... Modern cağlardakt köleliğin kökünü ilkel çağlarda aramak gerek o Evet. Tabiî insanlan kölelestiren bir üçüncü güç daha var ki; o da insanın kendi içinde yatıyor, kendi ilkel tutkulannda... Romanımda sözü edilen kölelikten kastım da bu... Yani yalnızca sıradan insanlan değil, bütün insanları içine alan bir kölelik... si üzerine birdenbire biçim değiştiriyor. Biliyorsunuz romanda hastabakıcı Servet Hanım, bir sabah Hocayı biçimsiz bir haJde yakalıyor. O andan itibaren artık Hocanın cilâsı siliniyor ve o da cinsel yönden açlık çeken herhangi bir erkek olarak çıkıyor hasta bakıcının karşısına. Aynı durum, Hocanın sevgilisi Gülrin'de de açığa çıkıyor. Yaşadıklan, onu doyumsuz ve nereye gideceğini bilemez bir hale getiriyor. Bütün bunlar, en güçlü insanı bile sırasında alt edebilecek olan şeyler... Romandaki hiçbir karakter sonuçta kölelikzincirimkıramtyor, tutkulartyla bas edemiyor... Aslında baş etmek istedikleri de şüpheli... Peki buradan yola çtkarak, bu durumu toplumun geneline yaymak mümkün mü? Tutkulanna set çekebtlen bireyler yok mu çevremızde? Ya da doSru insanı bulan dengesiz birjnin, davranışlannı dengelemesi söz konusu olamaz mt? Aslında insanı insan yapan sey, tutkulanna egemen olabilmesidır. Ve der ki kitapta, 'insan, en güçlü içgüdüsü olan yaşama içgüdüsüne ve onunla bağımlı olan örneğin karnını doyurma içgüdüsüne bile egemen olabilir.' Aynı şey insanın cinsel tutkulan ve diğer vaşam tutkulan için de geçerlidir. însan elbette bu tutkulara karşı Kendisini koruyabilir. Zaten düzen dediğimiz şey de buradan kaynaklanır. însanlann pek çoğu tutkulanna egemen olduğu içindir ki, kölelik durumu sürüp gider. Romana gelince... Dümdüz giden bir yaşamın romanı olmaz. Çünkü dümdüz giden bir yaşamın, kimseyi fazlaca ilgilendiren bir tarafı yoktur. Roman kahramanı sabah kalktı, elini yüzünü yıkadı, kravatını taktı, çantasını aldı... Bu nedenle daima sivri noktalar vardır. Benim hangi romanımı alırsanız, böyle sivrilikler görürsünüz. En dengeli saygınlıklarına karşın tutkulanyla baş edemeyen insanlar var. Ama bunun için her zaman mazereder ileri sürülebilir. Hoca kırkından sonra fırtınalı bir evlilik geçirmiş, bir çeşit kadınlardan korkar hale gelmiş olan bir insan. Gülin'in de başından problemli bir evlilik geçmiş, birlikte yasadığı adamın intiharına tanık olmuş, ondan sonra depresyona girmiş genç bir kadın... Bu iki insan birbirini bulup birbirlerine destek olacaklar ama bir araya geldiklerinde tam uyum sağlanacak diye oir şey yok. Eğer Hocayla Gülin arasında cinsel bir uyum sağlansaydı, belki romanın akışı da başka türıü olurdu. 25 Şubat 2000'de Fransa konsolosluğu tarafından kendisine verilen "Sanat ve Edebiyat Ustası Nişanı"nı törenle alan Erhan Bener'le son yapıtı "Köleler ve Tutkular" üzerine konuştuk. PINAR GOKSAN AKER * ugün sizlere Kölelik Içgüdüsünden, Tanrı ve Doğa ikflemi arasında sıkışıp kalmış insanlardan söz etmek istiyorum. Tann ve Doğa, isterseniz sadece bir varsayım deyin, ama, zaman zaman birbiri yerine kullanılan bu iki kavram, gerçekte birbirinden çok farklı iki büyük ve sınırsız boyutu, iki büyük ve sınırsız gücü ifade eder. Biri moda deyimiyle sanal, yani düşsel ya da gizli, öteki gerçek ve somut güç kaynağı. Kölelik deyimini de, tarihi gelişim süreci içinde somut olarak var olmuş ve yer yer hâlâ varhğını sürdüren bir sosyal ve hukuksal olgu olarak değil, daha çok insanın ruhsal yapısı içinde yeri olan gizil bir eğilim, Jung'un düşüncesi paralelinde, bir arketip olarak ele alıyorum." Köleler ve Tutkular'da romanın baş karakteri üniversite hocası, fakülte öğrencilerine verdiği ilginç konferancta, kölelik ve tutku başlığını ilkel çağlardan moderrı çağlara doğru tararken, bu iki zıt kavramın birbirine nasıl sıkı bir zincirle bağlı olduğunu da göstermiş oluyor. îlginç ve daha önce öne sürülmemiş bir tezin rehberliğinde, kölelik ve tutku başlıklanna farklı açıdan bakmamızı sağlayan bu uzun konferans, modern çağlardaki köleliğin kökenine de felsefi açılımlar yaparak iniyor. Ve modern çağlardaki prangasız ama tutkulannın esiri lcöleleri, yani bizleri; bir üniversite hocası, yatalak babası, hastabakıcısı, asistanı ve genç sevgilisi çevresinde örgütlenen olaylarla anlatıyor. Bener, ilkel tutkular ve bastırılmış güdüler söz konusu olduğunda, toplum içerisinde saygın bir yer edinmiş üniversite hocasıyla, canil bir hastabakıcı arasında fark olmadığını seriyor gözler önüne... Tutkularımızın kökeninde Dastınlmış ve zamanında doyurulmamış içgüdülerimizin yattığı gerçeğini, Freud ve Jung'un felsefeleriyle birleştirerek... Orta yaşlı, 'güzel', laz öğrencilerin hayranhk duyduğu ama yaşadığı sorunlu evlilik sonrasında bekârlığı, kadınlardan korkarak yaşayan bir üniversite hocasının; saygınlığı, baş edemediği tutkulan ve kölesi olduğu yatalak babası arasında şekillenmeye başlayan yaşamıyla, buna müdahalede çektiği güçluk, romanın temelini oluşturuyor. Hocaya ana karakterlerde, evlilik serüveninde Hocayla aynı kaderi paylaşan sevgilisi Gülin; ikisini bir araya getirerek sorunlarını çözebileceklerini düşünen asistanı Batur ve babasının hastabakıcısı Servet Hanım eşlik ediyorlar. Ama bu eşlik, Hocanın huzurlu ve çevresiyle uyumlu bir yaşantı sürmesi anlamına gelmiyor. Kadınlarla mesafeli bir ilişki yürütmeye çalışırken, kendisini bir anda evdeki hastabakıcının kölesi olarak bulan Hoca, yenildiği cinsellik güdüsüne karşı savaşım verse de bir zaman sonra çareyi koşulsuz teslimiyette buluyor. Roman, zayıfla güçlü arasındaki savaşta rollerin sıkça yer değiştirdiğini ve bastınlmış güdülerimizi zamanında doyurmadığımız takdirde onların kölesi olabileceğimiz gerçeğini çarpıcı bir biçimde anlatıyor. Ve şu sonuca ulaşıyor: Sonuçta hepimiz, gö" rünmeyen bir prangayla tutkularımızın kölesiyiz. Bu prangayı kırabilmek içinseyeterli gücümüz yok! 25 Şubat'ta 2000'de Fransa Konsolosluğu tarafından kendisine verilen Sanat ve Edebiyat Ustası Nişanı'nı törenle alan Erhan Bener'le söyleşiye, kitabın adından söz ederek başlıyoruz. Kölelik ve tutku başlığını romanlastırmaya nasıl karar verdiniz? Çtkts noktamz neydi? Bir edebiyat eseri, belli bir fikri savunmak için yazılmaz ama yazan insanın kafasındakı düşünceyi de ortaya koyar. Romanda asıl kahraman diyeceğimiz kişi,bir üniversitede sosyal psikoloji hocası. Özellikle ilgilendiği konu da insanlann köleleştirilmesi; ki bu hakikaten beni eskiden beri düşündüren bir konu. Nasıl oluyor da yüzlerce, binlerce yıldan beri insanlar birtakım düşüncelerin, inançlann yahut liderlerin arkasından kendi yaşamlarını hiçe sayarak gidebiliyorlar? Almanya'da Hitler, Italya'da Mussolini, Sovyeder Birliği'nde Stalin kitleleri belli bir duşüncenin etrafında sürükleyip götürdü, biliyorsunuz. Bu, öteden beri üzerinde düşündüğüm bir konuydu. Çtkts noktasını topluluklardan alıp bireylere tasıdtğtntz kölelik olgusu, romanda değişik stmflan bes temel karakter çevresinde geziniyor. Bu karakterlerin birlestiği nokta, öğrenim durumlart ve kültür düzeylert farklı olmasına karsın hepsinın de kölesi olduğu durumlartn ve kisilerin olması... Kölelik, tü'm erdemlerin üstesinden gelebilecek denli güçlü bir güdü mü? Ben köleliğe bir çesit içgüdü olarak bakıyorum. Biliyorsunuz klâsık anlamıyla Freud'dan gelen bir içgüdü kavramı var; bir de daha eskılere dayanan Tung'dan gelen bir içgüdü kavramı. Burada benim ele aldığım daha çok Jung'un felsefesindeki içgüdü. Yani sadece biyolojik gereksinimlere dayanan içgüdüler değil, daha da eskiden gelen, genlerimize işlemiş olan birtakım güdüler. Bunu şöyle açayım: Insan ilkel çağlardan başlayarak doğa ve toplum karşısında güçsüzlüğünü hissediyor. Doğa, hiç kanşamadığı bir güç ilkel insanın. Gökyüzüne baktığı zaman bir ezilmişlik hissediyor. Şimşekler, yıldınmlar, yağmurlar, kıtlıklar, soğuklar, sıcaklar, doğal âfetler... Bunlarla bas edemeveceğini anlayınca, başlangıcta bu aoğa güçlerinin her birine soyut adlar ve nitelıkler yüklüyor, Tann diyor. Bir de topluluk hâlinde yaşamadan kaynaklanan bir olgu var. Topluluğu başlangıçta fizik güçleriyle, daha sonra ellerinde topladıkları toplumsal erkle yönetenler. Birincisi tamamen soyut bir tehlike kaynağı, ikincisi ise somut. Tekıl insan bunlarla baş edemeyince, kendisini koruyacak bir çare anyor. Önce, soyut güçlere karşı onu korumayı vaat eden, 'Tanrılann öfkesine karşı seni korurum' diyen büyücüler, müneccimler, rahipler, giderek dinler vepeygamberler ortaya çıkıyor. TekıTinsan da onlara Doyun eğmek zorunda kalıyor. Somut tehlike ise kabile şefleri, prensler, senyörler, krallar, şahlar, sultanlar, diktatörler şeklinde ortaya çıkıyor. Bunlar da, tekil insanı diğer somut tehlike sahiplerinden koruma rolünü üstlendiklerini ileri sürerek ve ellerindeki erk kaynaklanru kullanarak sömürüyorlar. Toplumsal muhalefetin ortaya çıkrnasına kadar demokrasi olgusu bireyler, bu iki güce KöMerveMkulv'dan İçgudükavrm Toplum tçerısınde saygın bir yeri olan insanları da tutsak eden kölelik... Doğru, Meselâ bakın ABD Cumhurbaşkanına. Ya da Ingiltere Kralı 8. Edward'a... Şan, söhret, para her şeyleri var ama öbür tarafta cinsellik güdüsüne yenik düşebiliyorlar. Bu içgüdülerin, en güçlü insanı bile nasıl alt ettiğini pek çok tiyatro oyununda da görebilıriz. Shakespeare'in Othello'su da sevdiği kadını, kıskançlık güdüsüne yenilerek öldürüyor. Bütün bunlar, en güçlü insanı bile sırasında esir edebilecek seyler. Yalnız burada ilginç bir nokta var. Âslında tutku dediğimiz şey, bir anlamda köleliğe bir karsı çıkıştır. Çünkü kölelik aynı zamanda bir düzeni ifade eder. Kurulu düzene uyacaksınız. Bu, sizı sınırlayan bir çerçeve... Ama işin içine tutku girdiği zaman o çerçeveyi kırmaya başlıyor insan... Bu sefer de n'oluyor, tutku insanı köleleştiriyor Köleliğe karşı tepki gösteren insan, bu sefer rutkusunun esiri oluyor. Ve zincirle birbirine bağlanıyor bunlar. Şimdi sorunuzu yanıtlarsam, evet kölelik son derece güçlü bir içgüdü. Yasam, kölelerle sahiplerin çekısmesi üzerine kurulu sanki... Kitni zaman biri üstün, kitnı zaman diğeri... Üniversite hocası kürsüsünde hayranlık duyulan biri iken, babasının hastabaktcısı gözünde ona bağtmlı bir köle. . Strtını bilgtye yasladtğında güçlü; cinsellik güdüsüne yenildiğtnde ise cılız hir kimlık... Rısılığtntn zayıf yanını gösterdiğianda baskalarının gözünde... Kendisine saygıstnı yitırdiiinde de prangayı kendi elleriyıe taktyor bileg'ine... Şimdi 'yatalak baba' tiplemesi, Hocanın toplumsal yaşamını engeıleyen bir varlık. Onu yalnız bırakamıyor, eve kimsevi çağıramıyor ve onun zoruyla eve bir bakıcı kadın ahyor. O birliktelik, Hocanın zayıf bir anında hastabakıcı tarafından fark edilme Kötolğakapşıçiaf 'Yatab*babanınköte»r Roman tanıtılırken karakterler için 'yaslı kedistnin kölesi genç asistan'la, 'yatalak babastntn kölesi Hoca' tanımlamast yaptltyor. Hocanın, bakmak zorunda olduğu babasına sevgi beslediği söylenemez. Bu durumda Hoca için 'yatalak babasının kölesi' nitelemesı doğru ama genc asistanla kedtsi arasındaki iliskiye kotelikten baska bir ad bulmalı sanki... Çünkü kedisini çok sevtyor Gülin. Sevgi de köleliği yaratır. Üstelik yalnız sevgi değil, sorumluluk da var orada. O artık nerdeyse gözleri görmeyen, ortalığı kirleten yaşlı birkedi; varlığından alınabilecek zevk en az hadde inmiş Bir yaratık. Evet kedisiyle arasında sevgi var ama ya ölürse kedisi; o zaman yalnız kalacak Gülin. Oradaki, sevgiden çok belki tutunacak bir dal arama telaşı... Bir anlamda da sorumluluk hissi. Dolayısıyla kedisinin kölesi bir bakıma... Onu bırakıp bir yere gidemiyor, aklı onda kalıyor hep. Hocanınsa toplumsal yaşamını enaelleyen bir varlık. Onun da aklı hep evde, Dabasında. Burada da bir sorumluluk duygusu var. Sevmese de sorumluluk duyuyor. Çünkü genlerinde bir baba arketipi var. Ona Dakıyor ama bir yandan da ondan intikam alıyor. Bir zamanlar annesini ve kendisini bırakıp giden adamın yıllar sonra kendisine muhtaç olmasından keyif duyuyor. Köleler ve Tutkular'la ilgili okur görüsü J SAYFA 12 CUMHURİYET KİTAP SAYI 527
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle