22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SEMİH GÜMÜŞ A srileşen Köy' yayımlanalı kırk l \ bir yıl geçmiş aradan; doğduJ. A. ğum yıl yayımlanmış. Elbette nice yıllar sonra öğrenecektim, onunla birlikte karikatürün toplumsal yaşamda nasd etkiler yaratacağını. Asrileşen Köy yayımlanınca, kent yaşamının modern çizgileriyle köy yaşamının eskil dünyası arasındaki çatışmaya ince bir duyarlılık çizgisi çekilmiş oldu. Asrileşen Köy karikatür sanatımızın Bizim Köy üdür. Bizim Köy'den altı yıl sonra, 1956'da aynı duyarldığı taşıyan, ama onu da aşan bir dünya görüşünü imlemiştir. Asrileşen Köy'ün yayımlandığı 1956'ya bakıyorıım, aynı yıl yayımlanan birkaç kitap adı bize bazı ipuçları verebilir belki, diye düşünüyorum: Orhan Ke£ Ferruh Doğan'ın kendisiyle barısık çizni dünvası de aşağı yukan aynı anlamı belirliyor. Söz karikatürün adı, sonradan yapılmış tanımı gibidir yalnızca... Karikatürün alıcısı, sözle anlatılan o anlamı doğrusu pek güçlük çekmeden sözsüz de verecektir. Sözgelimi, telefonun kara bir copa dönüşmüş almacını kaldıran kötücül suratlı adamın, "Alo... Ben polis müdürü..." diye seslendiği karikatürü alalım. Bu karikatürden sözü çıkanp aldığımızda karikatür ne yitirir? Doğrusu anlamı pek değişmiyor. Karikatürün afıcısı da pek zorlanmadan o sözleri söyletebilir adama... Ferruh Doğan'ın çizgi dünyasında 'Sergi' (1974) albümünün yeri sanınm apayndır. Yerel olan tamamıyla evrensel olana dönüştürülmüstür Sergi'de. însanın tikel sorunlarından insanhğın tümel sorunlarına gönderen karikatürler, aynca yaşanan anı aşıp yaşamın tüm alanlannı kapsayan bir çevrene açılır. Sergi'deki karikatürlerin alımlayıcısı artık yatay (ya da yüzeyde) anlamlarla yetinmesinin olanaksız olduğunu görmektedir. Bu karikatürlerin alımiama sürecini sürekli kendi içine çektiği, derin yapısına dönük bir çözumleme ve anlamlandırma etkinliğini zorladığı görülür. Sergi'nin ilk karikatürünün karikatür sanatımızda yabancılaşmayı anlatan bir başyapıt olduğunu düşünüyorum. Yığınsal bir topluluğun kendisini tek bir birey olarak düşünme yönsemine karşın, tekil insanın da kendi bireyselliğine karşın yığınsal bir topluluğu düşünme yönsemi içinde oluşunu anlaoyor bu karikatür. Bireysel ile toplumun karşılıklannı birbirlerinde bulduklannı... insanı önüne çekip A10... BEN POLİS uzun uzun düşünmeye çağıran, samrım düşündükçe ve zaman içinde yeni anlamlar kazanmaya da açık bir karikatür. Aynca çarpıcı bir çizgi dili var. Yalınlığın çarpıcılığı... Bu çizgi içinde tekil insanla insan yığını arasında temelli bir aynm oktur. Birbiriyle çatışmak bir yana, neredeyse örtüştükleri de söylenebilir. Orülü kocaman duvarın önünde duran adamın elini alnına siper edip ileriye bakmayı çalışması da ortaya çarpıcı bir karikatür çıkarır. Adamın kendince bir ufku var demek ki... Küçük adamın küçük dünyasını, ufkunun burnunun dibinde duvarla sınırlı olduğunu mu, gelecekten yoksunluğunu mu... anlatır Bu karikatür? Bunların tümünü anlatır elbette. Öte yandan, bunlara eklenebilecek bir dizi başka anlamı da pekâlâ taşıyabilir. Bu denli yalın bir sanat yaratımı çoğul anlamlar üreten bir alımlama sürecine yol açabilir mi? Ferruh Doğan'ın karikatürleri, alımlayıcısı için böyle bir süreci yaratacak kertede zengindir. Bu karikatürde de duvann önünde adamın gelecekten beklentisinin ne olduğu sorulabilir? Yalnızca bir gelecek imgesi mi taşıyor, yoksa somut bir beklenti midir onu geleceğe bakuran? Bu arada, duvar neyin simgesidir? (Duvar bir simgedir.) Gene de, adamın olumlu olanı, duvarın olumsuz olanı imlediğini sanınm belirtebiliriz. Ya da en azından ilk bakışta bize verdikleri anlamlar bunlardır... Karikatür sanatımızın ustalan arasında çizgi dilini ençok yalınlaştıran karikatürcülerdendir Ferruh Doğan. Onun karikatürlerinde resmin dokusuna hiçbir zaman rastlanmaz. Karikatür "grafik mizah" olarak da niteleniyor; şu var ki, bu tanım karikatürü eskil biçirnlerinden ayırmakta ne denli anlamlıysa, aldığı yeni biçimleri açıklamakta da o denli yetersiz kalıyor. Karikatürü grafiğin çok geniş anlamı içinde bulabiliriz elbette. Bir örtüşmeden söz etmekse, karikatürü bulunduğu yerden kaydırabilir. Anlamı çizgide soyutlamak ve soyudamayı son kertede yaratmakur onun amaçladığı. Mizah bunun neresindedir? Ferruh Doğan'ın çizgjsi mizahı ta Ç mal'in Arka Sokak, Nezihe Meriç'in Toal Koşma, Aziz Nesin'in Damda Deli ar, Dhan Tarus'un Apartman adlı öykü kitaplan; Yakup Kadri'nin Hep O Şarkı, Refflc Halit'in Karlı Pağdaki Ateş, Halikarnas Balıkası'nın Ötelerin Çocuğu, Kemal Tahir'in Esir Şehrin Insanlan adlı romanlan yayımlanmış. Denebilir ki, ülkenin Batı vfa bütünleşme için yukandan aşağı zorıandığı yıllarıa '60 ların toplumsal yaşamı altüst eden dinamiği arasında sıkışan bir dönemin ürünüdür Asrileşen Köy. Bir yandan bozulmuş dönemin en önemli simgelerinden bir traktör; önünde kara sakallı cüppeli bir hoca, üfürükle traktörü iyileştirmeye çalışıyor. Koca götlü hocanın yanında, ayakta traktörün sürücüsü: îpince, çelimsiz, sağlıksız... Aynı hoca, Asrileşen Köy'ün sonraki sayfalannda, kolu kesilmiş adamı da yataktaki hastayı da üfürükle iyileştirecek; karşısına oturttuğu köylü kadının göbeğine dolmakalemle latin harflerini yazacak. Asrileşen Köy, o yıllarda daha çok gelişen teknolojiyle anlatılabilecek çağdaş yaşam biçimiyle geleneksel, törel yaşam biçimi arasındaki çelişkilerinin uzun öyküsüdür... 'Çizgili Dünya' (1969) ile Asrileşen Köy arasında on üç yıl var. On üç yılın getirdiği bir de çizgi olgunluğu. Asrileşen Köy Ferruh Doğan'ın gençfik dönemini imler; şu var ki, daha orada kendi çizgisini bulmuştur. Ancak ustalık beraanı baştan bulan karikatürcülerde görülen bir yan vardır onda. Asrileşen Köv'deki çizgi estetiğiyle Çizgili Dünya'daki, giderek bugünkü karikatürlerindeki çizgi estetiği arasında kopukluk yoktur. Yalnızca yılların getirdiği kesintisiz bir olgunlaşma sürecinden söz edilebilir. Yaklaşık otuz yıl önce, Çizgili Dünya'daki şimdi çizgisini bulmuştur. tnsarun insanla, doğayla, yaşadığı toplumla; bu arada ülkenin siyasal ve toplumsal yaşamı içinde birbiriyle anlaşamaz, uzlaşamaz yanlann karşdıklı çatışmalannı anlatır Çizgili Dünya. Öküzün boynuzlarında duran dünyanın, kendini bulduktan sonra ne hallere düştüğünün öyküsüdür bir bakıma... Bu dünyayı paylaşanlar birbirine gitgide zıt düşmüşlerdir. Insan insana, ülkesine ve doğaya yabancılaşmıştır. Denebilir ki en sert karikatürleri Çizgili Dünya'dadır. Sözün katkısı belirgindir burada. Ama Ferruh Doğan'da söz, çizginin yanı sıra katılır karikatüre. Sözlü karikatürlerinin pek çoğunda, söz atıldığında çizgi KİTAP SAYI 524 Kırmızı Kedi TARIK DURSUN K. izimkilerden biri taktı bu adı ona; ya karım ya da oğlum. O günlerde Ferruh Doğan'ın saçı sakalı şimdiki gibi beyazı çok kırmızısı az değildi. Kudretten kırmızıydı, kaşları bile. Onca kırmızılık içinde baktığı insana göre değisen renkte gözleri vardı; yani dost bildiğine dost renkte, hazzetmediğine de nazzetmediği renkte. Sözün burasına bir mim koyuyorum: Mim karnında bir nokta. Ferruh Doğan'ı Ferruh Doğan yapan budur çünkü. O, sevdiğini yıllandırarak sever, sevmediğini ise o günlere sık sık yatırarak. Sizi sevmişse sizi seviyorsa Ferruh Doğan'a sonuna kadar güvenebilirsiniz. Hiç umulmadık meclislerde, satır aralannda, hatta sürçi lisanlarda bile, size kanat gerer, sizi savunur; siz, sizden habersizken o, önünüzde, arkanızda, yanıbaşınızda, ansızın bitivermiştir. Yalın dil, yalın çizgi size ait her türlü saldırıları engeller. B şıyor; bu arada alaya alan, yeren, gülünçleştiren ya da hep karşılıklannı yaratan yoğun bir mizah ya da mizah duygusu banndınyor. En sert karikatürlerinde bile bunun böyle olduğu görülür. Sözgelimi, kötücül bir elin kara parmaklannın zayıf bir insanın başına saplandığı karikatür bile oldukça sert anlamına karşın insanı karikatüre taşıyan bir sıcaklık taşıyor. O kötücül elin çizgisinde düpedüz nesnesini açığa düşüren bir biim görülebilir. O zayıfbedenin kuğu gii başında da... Çizgi burada nesnesini imleyen özne yerine geçmiştir... 'Politika' (1979) 1970'lerinolağanüstü sert siyasal devinimi içinde, bir Ferruh Doğan manifestosu sayılabilir. Işsizlik, pahalılık, ekonomik çöküntünün halkı ezmesi, ırkçılık, özeürlük ve demokrasi istemi gibi sorular lcarşısında gösterilen anlık tepkilerin ürünü olan bir dizi karikatür, sonunda 1970'lerin siyasal panoraması ortaya çıkiyor. Karikatür Poütika'da sanatsal işlevinden çok toplumsal işleviyle kendini gösteriyor. Etkinliğini sanatsallığından değil, işlevselliğinoen olıyor... Işlevsel olan, önünde sonunda ideolojik (ya da siyasal) bir düzlemde yaşanır. Yol göstericidir. Vurucu, ama anlık etkiler yaratır, amaçlanan da budur. Işlevini yerine getirdiğinde çoğun ömrünü de doldurur. Aynı sorunlann yineleniyor oluşudur işlevsel karikatürü zaman içinde yaşatan. Sözgelimi 141142.maddeduvannın demokrasinin de gelip dayanacağı yer olduğunu anlatan karikatür, söz konusu maddeler TCY'den çıkarıldıkları için, ömrünü tüketmiştir artık... Elbette karikatürü işlevsel ve sanatsal diye iki gruba ayırmak olanaksızdır. Tanımıyla işlevsel karikatür olabileceği gibi (141142'yekarşıçıkan karikatür), tamamıyla sanatsal karikatür de olabilir elbette (Sergi albümündeki birkaç karikatürde; örnekse birbirine apanp benzeyen, ellerini alınlanna siper edip birbirlerinden başka yönlere bakan adamlann çizildiği karikatürde olduğu gibi). Ama pek çok karikatürde işlevsel olanla sanatsal olan iç içedir. Elbette şu denebilir: îşlevsel olanın etkisi geçici ve tek boyutlu; sanatsal olansa kalıcı ve çok boyutludur. Sanatsal karikatür birbirine ulanabilecek bir dizi anlama yol açacağı gibi birbirinden zaman ve mekân bakımından bağımsız, çeşitli anlamlan da üretmeye yatkındır, aemek ki cok anlamlıdu. Karikatür sanatçısı karikatürünü çeşitli yorumlara açık bırakmış, alıcının bu fırsatı değerlendırmesine de olanaklar yaratrnıştır. Sonunda sanatsal karikatürün çizgi dili işlevsel olandan aynlıyor mu? Aynı karikatür sanatçısının elinden çıkmış bile olsa... Bu ayrımın yapay biçimde gerçekleşüği söylenemez. Karikatürcü , neredeyse hiç rarkında olmaksızın, iki ayn çizgi yönsemini seçer. Ferruh Doğan'da da bu böyledir. Sergi ve Bir Çizgide (1985) albümlerinde yer alan görece kalıa karikatürlerin çizgileriyle Politika ya da Paramani (1990) albümündeki çizgiler farkhlıklar tasır. Gene de apayn çizgi anlayışlanndan değil, biri ötekıni aşan bir eğilimden söz etmek daha doğru olur. t Onu pek çok iyi tanıdığımı iddia etmiyorum. Söz gelişi, bir Ferruh Doğan kadar Ferruh Doğan'ı tanıyamazsmız. 1989'da Ali Ulvi'nin (belki) flomasterle çizdiği Ferruh Doğan, Ferruh Doğan dışında en iyi tanımın Ferruh Doğan'ıdır. Siyahbeyaz, fakat yine de Kırmızı Keai'liği çok aşikâr bir Ferruh Doğan'dır bu. Saçı düz ve sık (sakalı da öyle) kaşları kediliğinin duyargaları, gözleri kedilik kısıklığında ııfacık dik kulaklı, munis bakan bir Ferruh Doğan'dır. (...)• 'Bir Çizgide' Ferruh Doğan'ın çizgi serüveninde Sergi'ye eklenebilir. Aynı çizgi anlayışı, aynı duyarlık, insanal ve toplumsal sorumluluk... Bir Çizgide sanki bir karikatür sanatçısının kendi ülkesinin sorunlarından yola çıkıp evrensel bir duyarlığı, bilince ulaşmasının ürünleridir. Yerel olanla sınırlandırılması olanaksız pek çok karikatür vardır Bir Çizgide'de. Ferruh Doğan çizgi serüveninin sonrasında, denebilir ki, Sergi ve Bir Çizgide'nin çizgisini sürdürecek ve bu iki albümdeki dünyanın izini sürecektir. Kuşkusuz sert ve kararlı bir eleştiriyi hem duygu, hem düşünce düzeyinde taşıyarak. Onun karikatürlerinde çok sert ya da yalnızca gerçekliğin asık suratlı yüzüne dönük olduğu da söylenemez. Sanki kenSAYFA 7 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle