03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

'Herkese Bir Yastık' nerekivor Muzaffer îzgü, kitapta yer alan öykülerinde toplumumuzda gözlediği çarpıklıkları, öykünün kendine özgü düzeni ve havası içinde bize göstermekte, anımsatmakta. Çok yalın bir öykü dili olduğunu biliyoruz îzgü'nün. Her öykü, içeriğine uygun bir kurgulama ile ortaya konuluyor. Öykü kişileri de gerçek kişiler, bizim kişilerimiz. Bu kişilerin yaşamı da bizim toplumsal yaşam ortamımız doğal olarak. MUZAFFER UYGUNER "Pinokyo" öyküsü de toplumsal yaşantımızdaki bir başka duruma ışık tutmaktadır. Bilindiği gibi Pinokyo bir masal kişisidir; ama, Durada canlanır ve birçok konuda insanca yol gösterir. Falda ericen seçim çıkması, ülkemizdeki siyasal bir hastalığın ortaya konulmasıdır. "Mapusane Çeşmesi", günlük gibi yazılrruş olup hapishanelerdeki yaşantıyı ortaya koymaktadır. Toplumuyıllardır mesgul eden Susurluk olayı da "Susurluk Olayı Çözümlenecek" adlı övküde ele almıştır. Elbet çözümlenecek bir gün." Yani şu insanlar da.. Bu denli aceleci olmaııııluıuı vuı ki? üvlc biı uüııdc iki ııııı k günde sonuçlandırılacak bir olaymış gibi sanki, durmadan 'Çözün de çözün, bulun da bulun' diyorlar". Izgü, bu konudaki durumu da öyküsünde ele alınmıştır. "Öcücü Başı" öyküsünde, olmadık olayları ortaya koyarak insanları ürkütüye sürükleyen kişilerin hareketlerini eleştirmektedir. Son aylarda deprem olacak diye insanlan ürküntülere sürükleyen bazı kişilerin öyküsüdür bu. "încirlık" öyküsü, zengin bir kişinin, çocuklarının karşı koymasına karşın büyük incir bahçesini kullanmak ve incirleri değerlendirmek için kullanacak birine bağışlamasıdır. Bu incir bahçesi elbette burada bir imgedir ve asıl olan Încirlık üssünün durumudur. Zaten öyküde de incir bahçesi incir üretimi yerine başka amaçla kullanılmaya yönelmiştir. îzgü, önemli bir olguyu böylece bize anımsatmaktadır. Izgü, hep toplumsal olgulara yöneliktir bu öykülerinde de. "Doymaz Çetesi", toplumdaki sayısız çetelerden birinin ve yaşlıların bile geçim için çete kurmalannın öyküsüdür. Ûevletin çetelere yardım yaptığı dedikoduları da burada ele alınmıştır. "Pis Hırsız" da devletin parasını çalan ile bir başka hırsızın bir adliyede çocuklarca değerlendirilmesinin öyküsüdür. Çocuklar, devletin parasını çalan kişinin yüzünden hırsız olmadığı görüntüsünü edinmişlerdir. "tyi TatıÛer" öyküsünde tatil bolluğundan yakınılmaktadır. Bugünkü tatiller yetmiyormuş gibi daha pek çok bahaneler uydurularak tatiller yapılmasına verilen karar bu öyküde ele alınmıştır. "Öteki Dünya", bir otomobil kazasında ölen iki kişinin öteye giderken düşsel konuşmalarından oluşmakta ve kazanın nasıl hiçten yapıldığının durumunu ortaya koymaktadır. "Sünnet Düğünü" şaşaalı sünnetlerin öyküsüdür ve bu konudaki bazı kötü durumlan bize anımsatmaktadır. "Sula Beni", piknik rezaletinin öyküsüdür. Kır yaşamında rahat nefes alarak yenecek bir yemek için gidilen piknikte ta Muzaffer Izguden yeni mizah öyküleri G üldürüp düşündüren ustamız Muzaffer îzgü, 25 yeni öyküsünü Herkese Bir Yastık adlı kitabı ile bizlere sunmıış bulunuyor. Bu öykülerde de bizi güldürmeye yöneliyor ise de daha çok düşündürüyor. Kitaba adını veren "Herkese Bir Yastık" öyküsünde, öykü kişisinin yolu Efes'in bitişiğindeki Yedi Uyurların mağarasına düşmüştür. Yedi uyurlardan biri olan Mekselina ile konuşmaya başlar orada. Mekselina birçok sorular sorar. Ülkenin başında kim vardır, durumlan nasıldır gibi ülkemizle ilgili birçok soru. Yoıcu da yanıtlar bu soruları, Mekselina da uyuyan öteki arkadaşlarına bilgi verir; ama, onlar uykularından uyanmazlar. Mekselina, sonunda, "Demek öyle ha, vereccksiniz oyunuzu, bu böyle gidecek?" diye sorar. Sonra da uyumakta olan arkadaşlarına seslenir: "Kalkın da altmış beş milyon uyurlara bakın." Gitmek üzere olan yolcunun ardından da "1 lakiki uyurlar nereye gidiyorsun? Dur, diyeceklerimiz var!" diye seslenirler. Izgü, böylece uyur du ' grumda olan ' J ' ,vatandaşla ^ v x ri için bir yastık gerektiğini duşler. Natordenatap bancaların patlatılması gibi olumsuz durumlar da bu öyherkese küde ortaya konulbir yastık muştur. "Maganda Olmak Çok Zor"da magandalığın ne olduöunu ve toplumdaki görüntüsü öyküleştirilmiştir. "Ne zor be maganda olmak! Düşüneceksin, zehir yeşili pantolonla hangi renk ceket gider? Kolay mı o koyu kahveyi bulmak? O boncuk mavisi gömleği arayıp bulmak, en alta mor çorabı uydurmak dünyanın en zor işi. Yanları sarı, ortası beyaz ayakkabıyı ya özel olarak diktireceksin ya da ayakkabıcı ayakkabıcı gezeceksin. Ya o küçücük aynalı gözlük?". Böyle giyineceksin ki maganda olasın. Daha neler de neler.. Sonra da toplumun içine çıkıp bazı hareketler yapacaksın... Cep Telefonu", sonyıllarda ilkokul çocuklarının eline kadar düşen cep telefonu sorunun aile içinde yarattıklarıni ortaya koymaktaılıı Çutuj^Luıuı.cp lcleknıu ulnıuyı düşüııenler bu üyküdeki durumu gözden ırak tutmamalıaır. "Kahraman Başkan", seçildikten sonra büyük planlar kuran bir belediye başkanının öyküsüdür. Tclevizyon elciplerini toplayıp ilgilileri harekete geçirmek üzere girişimde bulunması, agaca çıkıp ilgi toplaması olağan olaylardan değil mi? Ama, hükümet verdiği sözü yerine getirmiş ama daha sonraki belediye başkanlarının aynı hararetine boş vermiş. "1 lafize ve Pakize" de başka bir olanak yaratma öyküsü. Belediye başkanı alanlara heykeller diktirmekte, halk buna karşı çıkmakta ama sonunda bir yabancı kent ile kardeş kent ilan edilince yüzler gülmektedir. Hafizc ile Pakize heykeli kente büyük olanaklar sağlamıştır. "Üstgeçit" öyküsü de toplumsal bir yaramızı ortaya koymaktadır. Viagra ile ilgili iki öykü var kitapta. Viagra gibi kullanılması gereken yiyeceklerin de tartışmalı durumu ele alınmış, "Yerli Viagra"da ise sahte viagra yapıp satan bir kişinin durumu üzerinde durulmuştur. Toplumun ne kadar bilinçsiz olduğu bu konuyu işleyen bu öykülerde de belirtilmi^tir. muzaffer mecbur lalındıgı gerçeöi üzerinde durulmuştur. "Köyue Bir Lvim Olsa" öyküsünde kır yaşamına özenip bahçeli ev satın alan bir ailenin çevrece rahatsız edilmesi gerçeğine parmak basılmıştır. "Henri'nin Tatıli" öyküsünde bir otobüste yaşayan Türk ve Alman aileleri arasındaki sıkı ilişkiyi, Alman aile başkanı I ıenri'nin Türk aileyi nasıl a&rladığı olayını okuyoruz. Acayip bir davranışın öyküsüdür bu da. Muzaffer Izgü, bu öykülerinde toplumumuzda gözlediği çarpıklıklan, öykünün kendine özgü düzeni vc havası içinde bize göstermekte, anımsatmaktadır. Çok yalın bir öykü dili olduğunu biliyoruz. Her öykü, içeriğine uygun bir kurgulama ile ortaya konulmuştur. Öykü kişiieri de gerçek kişilerdır, bizim kişilerimizdir. Bu kişilerin yaşamı da bizim toplumsal yaşam ortamımızdır. Bu öykülerdeki birçok çarpıklık belki zaman içinde giderilebilir. Bu bir kültür sorunudur elbette. Sözgelimi, Alman ailesini konuk vapacak ya da bazı fiiderlere kalılacak Turk ailesi elbcttc yadırganmalıdır. Kıytırık kişilerin en kıytırık durumlarında televizyoncuların işbaşında olması da bir gerçek gibi görüyor bana. Ağaca çıkıp intihar edeceğini söyleyen belediye başkanının durumu da, toplumdaki birçok görüntünün bir başka yansımasıdır. Izgü, güzel dilimizin sözcüklerini çok güzel kuDanmaktadır. Ama, şu "ulan" sözcüğüne biraz daha az yer vermeli. "Bedenimi sımsıkı örten Almanya'dan aldığım motosiklet tulumumu da giydim üzerime" yerine, bana göre, "Almanya'dan aldığım, bedenimi sımsıkı örten motosiklet tulumu..." demeliydi. (s.7). • Herkese Bir Yasük/Muzaffer tzgü/Bilgiyayını/Ankara 1999, 181 sayfa. Sonuçolarsk Üniüklşlter Îzgü, "Çok Ünlü Yıldız" adlı öyküsünde gazete ve televizyonların kimferi ünlü saydığı gerçeğine değinmiştir. Bu işi biz kolay sanıyoruz. Ama, "önce ambiyansın olacak, ambiyansın olmadan olmaz ki bu işler. Nereden takıldı bu sözcük dudaklarıma, vallahi biri sorsa anlamını da bilmiyorum bu ambiyans sözcüğünün". Bu üne nasıl kavuştuğunu anlatır. Sonra da bu ün nedeniyle televizyoncuların her şeyine koştuklarını anlatır." Ay çocuklar tuvaletimin klozetini değiştiriyorum, dedim, koşun yine geldiler. Oysaki ben başka şeyler konuşacaktım onlarla". Yaşamının romanını yazacağına değinir ünlü kişi ve romanın elli baskı yapacaöına inanır. Çünkü, "Ü koca bıyıklı spiker beni yanına oturtup hayatımın romaru olan kitabı da masanın üzerine koyup izleyicilerin gözüne soktu muydu kapağını, bir de küçük söyleşi yaptı mıydı benimle, haydi bakalım, satmastn o kıtap göreyim". Bu satırlar, bir gerçeği yansıtmıyor mu? O ünlünün şu sözleri de doğru: "Şu televizyonlarda günde kaç yazar, kaç şair görünüyor, ama benim gibi olanfar, ühüüü, zaptettik televizyonJarı ayol zaptettik. Oh canıma değsin". Izgü, bu gerçeği de çok güzel yansıtmış. "Adem Baba" öyküsü, rüyasında Adem Baba'yı gören ve onun "Benim gibi yaşa" sözlerini en sonunda dinleyip çırılcıplak, ön ve arkasında incir yaprağı ile dolaşan bir kişinin öyküsüdür. Ama, burada, Izgü, geçim sıkıntısını imgelemiştir. "Garantili Kiracı Çıkarılır" öyküsünde dc parasını ödediği halde çıkarılmak istenen kiracıların çetelerce nasıl çıkmaya rınınherbi f PORTRELER Cumhuriyet k ı Ia p Ia rı Deniz Gezmiş, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Yılmaz Güney, M.Ali Aybar, Sabahattın Ah, Fikret Otyam, Panayot Abacı, Lefter ve.. Bu kitapta onlann öykülerinı okuyacaksınız. Bütün bu portrelenn, bir dönemın güzel bir resmini vereceğıne inanıyoruz. Bazılannı yakından tanıdımz, bazılannın adını ise hıç duymadınu. Onlar bizı bize anlatıyor Bir dönemın tanıklığını da ıçeren bu portrelen beğeneceğınızı umuyoruz [m ^ Cumhurlyrt kitap kuliibü Çağ Pazariama A.Ş. Türkocağı Cad No:39/41 (34334)Cağaloğlulstanbul Tel. (212)514 01 96 K İ T A P S A YI5 2 4 SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle