03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nasıldt? Bir de; heraat karart verdiler ama, ne de olsa davanın bilirkişisipro/esörün, okul sıralarında öğrencisi olmuşlardı, davayı da bu bilirkişinin raporundan yola çıkarak görmeye çalışıyorlardı... Savunmamı özet olarak söyledim, aklanmamı istedim; tamamını dosya ile verdik. Bu savunmayla karikatür sanatını anlatmaya çalıştım; ne kadar etkilendiler, bilemem. Ama, savcının aklanmamı istediği duruma yargıç da olumlu oy vererek savcıya katıldı. Ben de sevindim. Biliyorsun, aklanma kararı da insanı suçlar gibidir; 'suçun unsurları teketnmiıl etmediğinden' der, sanki hayıflanır gibi... Açık açık, 'aklandığını' söylemez. Orhan Veli, Varltk dergistnin 1947 Aralık sayısında, "Karikatürden Şiire" başltklı yazısıyla karikatürcülere, yapttklarının asltnda bir çizgi sanatı olduSunu farketmedikleri noktasından esaslı bir eleştiri yollar. Kendialanında da 'şiiri şairanelikten kurtarma' çabasına işaret ettiği zamanlardır. Kuşağınız, buna benzer biçimde "karikatürü 'resim gibi'liktert kurtarma" savaşı vermekte, ayrıca çizgiyi fıkra taşıyıcı olmaktan çıkarmaya uğraşmaktadır. Bukavga, edüoryalolmak zorundaki günlük karıkatürlerde yaptlmaktadır. Cazete karikatürü elverişli bir düzlem değjldir ama, başarılır. Gazete yönetimlerinin, okurların bu yeni karikatüre alışması nasıloldu? Burada, kendinize olduğu kadar, halkın mizah duygusuna da bir güven söz konusu muydu? Biz 50 Kuşağı karikatürcüleri gazete ve dergileri kapladık. Bunda hem kendimize, hem gazete yönetimine, hem halka güvenimiz vardı. Odün verümedi. Bir savaş veriliyordu. Anlaşılmayan karikatürleri şikayet ettikleri zaman, 'anlamaya çalışsınlar!' gibi, dikbaşlılık yapıyorduk. Bir de, kendi dergilerimizi çıkarıyorduk. Hıfzt Topuz'la mektuplaşmalarınızdan örnekler de yer alıyor GülDiken'de... Hoş, sıcakyaztşmalar... 8.4. 1972 tarihli mektubunuzda, "... Türkkarikatürünün ortak niteliği nedir? (...) Bir Fransız karikatürü, bir Çek karikatürü, bir Alman karikatürü, bir Bulgar karikatürü var; bunu sergilerden, kataloglardan görüyoruz. Ama bir Türk karikatürü var mı? Karikatürcü var ama, ulusal bir bileşim yok..." sözleriyle bir saptama yapıyorsunuz. Bu satırlan okurken, roman türünün Türkiye'ye geç ulaşmasına gittiakltm. Toplum sal gelişmeler, kentleşme, kadının ortak yaşama kattlmast, insantn bireyleşme süreci... Bunlar nasıl romanı var ediyorsa, oluşumlannın gecikmesi romanı bir edebitür olarak nasıl gedktiriyorsa, karikatürde de mi böyle oldu acaba diye, düşünüyorum. Karikatürün Türkiye'de ortaya çıkışı Batı dakinden çok geç değil; ama, karikatürü geri planında oesleyebilecek resımsel amatı geleneği mi pek birikmemisti?.. Buna benzer şeyler uçustu ka/amda... Saptamantzdan yaklaşık otuz ytl son BİNCİ/GİI»' PO6AN poramoni POÖAN TUTANAK Ferruh Donan dzdüsümler) CEMAL SUREYA F erruh Doğan'ınki kadar pastel ve Istanbul'a benzeyen bir yüz düşünemiyorum. Bütün hayatı Beyoğlu'nda geçmiş, Üçhoron Kilisesi'nin, Aya Triada'nrn avlusunda sakJambaç oynamış. Mavi ispirto içip içip resim yapan beyaz Ruslar, Ermeniıer, Vahudiler, Rumlar arasında büyümüş. Tünel'le Şişli arasında. Başka bir kültür: Meşin ciltli kitaplar, pembe topuklu kadınlar... Anadolu'yu dolaştığını sanmam. Ama Asrileşen Köy gibi bir yapıta imzasını atan da o oldu. Kuramdan çıkış yaptı; kuramı, içinde yaşadığı bir uygarlık durumunun doğal bir sonucu olarak ele aldı. Yabancılaşma sorununu çok iyi anladı. Bu konuda ilk çıkışı yapan sanatçılardan biri de o. "50 Kuşağı lafını ilk edenin de o olduğu söylenir. Tef Karikatürcüler Albümü'nün önsözünü (imzasız) yazan da "50 Kuşağı", çizgi sanatında büyük bir patlama yarattı. Garip şiirinin işlevini gördü kendi alanında. Toplumsal açıdan alırsak, belki biraz daha bile fazlasını... 1950'den sonra büyük çıkış yapan köşe yazarlarının bu karikatürcü kuşağa (Turhan Selçuk, Ferruh Doğan, Ali Ulvi, Semih Balcıoğlu, Tonguç, Altan Erbulak, Marko Paşa çıkışlı M. Uykusuz...) çok şey borçlu olduklarını söyleyebiliriz. tkinci Yeni şairlerinin de. Ama şunu da söyleyebiliriz: Bu borç yeterince kabul edilmediği gibi, hiç ödenmemiştir de.. Ferruh Doğan'a sanatıyla da, ama onun ötesinde her şeyiyle, kişiliğiyle, kuşağı içindeki konumuyla, armağan ettiği kalemle, kadeh tutuşuyla, yazıhanesiyle, her seyiyle bakmak istiyorum. Bunların toplamıyla toptan bir bakış,... Yıllar önce (1976) Politika gazetesinde o. Î söyle yazmışım onun için: "Tek tek bireyleri değil, toplumsal durumları görüyor. Dikkat edersek, Ferruh Doğan da belli siyasal kişilerin profilleri bile, lcişisel portreler olmaktan çok, birer prototipin çizgilerini tasır. Bu konuda bir portreci değil, bireşik bir tarihçi görünümündedir. Sanırım, bu onu bir Brecht esprisine de götürmekte. Sevmediği sömürücü tiplerin de aynca çirkin olmaları için çalışmaz. Kalantor, iyice memnun, biraz da içinde bulundukları saçmalığın izlerini üstlerinde taşıyan kişilerdir bunlar. Böylece, Ferruh Doğan giderek, yerginin ötesine geçiyor galıba. Belki de yeni bir yergi anfayışına. Bu da çizgi planında, verdiği yargıların yanı sıra, ekbir şiirsel olanak sağlıyorona. Evet, bir şair olarak görüyorum, onu." 50 Kuşağı'ndan sonra karikatürde simgeler (ki sınıfsaldır), bir bakıma ortadan kalktı. Eskiden bütün Turgut Özal'lann ortalama ve sınıfsal yüzii yapılırdı. Cîırgır'dan sonra her Turgut Ozal'ın ayn ay n yüzleri yapılmaya başladı. Evet, şair de. Yine de bugün bakıyorum, dana çok düşünür. Hatta biraz da politikacı. Yitirdiği yan orda. Amatörlüğünü yitiriyor. Bunu şunun için söylüyorum, en amatör adam da o aslında. Azgın sanayileşme başlayınca gazetelerden kaçmaya başladı. Azgın sanayi de onu istemiyordu artık. Parmakkapı 45. llkokulu Çikjşlı, her şeyi bilir adam. Gerçekten bilir. Taksim Lisesi'ni bitirdi, daha sonra da dört beş yıl îstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okudu. Babıâli'ye on üç yaşında girmiş: Doğan Kardeş adlı çocuk dergisinde, Şaka adlı mizah dergisinde. 15 yaşında Cumhuriyet'te. Bambaşka bir Babıâli serüveni onunki. O deney kimsede yok. 60'ta, çekip gidiyor. Yani yıl altmış. Bütün karikatürcülerin ve sanatçılann ;erçek anlamda ağabeyi. Yol açar, iş buur, dert dinler. Edebiyata en yakın çizgici. Levantenlerin içinden getirdiği bir oturma kalkma görgüsü var ki o gidince belli ki o da gidecek. Levantenlerin arasında büyüdü ama, aynı zamanda " Vatandaş Türkçe konuş!" ya da "Yerli malı kullan!" çocuğu. Tramvay delisi. Degüstasyona makarna yemek için giderdi. Kapıcı Surpik'in tehcir damgasını gördükten sonra sosyalist oldu. Kayıtlı olduğu fakülteyi bitirmeye çalışmayıp da başka fakültelere konuk öğrenci olarak düzenli devam eden tek öğrenci. Bir ara varoluşculuğa gönül düşürmüş. Akgözlü konuKsever savaşçı. Şık'ın tam da tek'i. Yazlıkta bir günde sekiz tişört değiştirir. Modacı Ramba! Şemsiyesi yüz tane. Yansını dostlarına kullandırıyor. Ama her birinin tek yansını. Yağmur yağarken şemsiyenin altında başkabir insan daha yoksa rahat yürüyemez.ı ra, karikatürde ulusal bileşim konusunda bugün neler söylersiniz? Ardeshir Mohasses'i görünce Iran karikatürünü tanıdım. Batı karikatürüne benzemiyordu. Uluslararası yarışmalarda bazı ülkelerin kendilerine özgü çizgilerinigördük. 'Ulusal bir bileşim' nep kafamı kurcalamıştır. Sen ne diyorsun? Doğaldır ki resimsel bir gelenek, çizgi geleneği yok. Bir de Batı'ya dönük bir karikatür gelişti. Steinberg karikatürün dünyada ustasıydı. 1960'lı yıllarm ortalartndan baslayarak Babıâli'ye karikatür üretme etkinliklerinizi biraz gevseterek çizgi film alanına, Fida Film'i kurarak dafilm dağıttm işlerine geçtiniz. O yıllardaki bazı soruşturmalara verdiğiniz yanıtlarda, yaptığıntz konusmalarda "yaratma özgürlüğü" üzerindekikimi baskılara dikkat çekiyorsunuz. Bunlar, hem merkezıyönetimden, hem gazete yönetimlerinden gelen baskılardı. Öteyandan, 8.11.1975 tarihli mektupta, "Politika"da çizmenizden ötürü reklam ve iş dünyastnda da mınldanmalar başladtğtnı belirliyorsunuz. Yaratma özgürlüğü bağlamında günümüz koşullarmı nasıl değerlendirirsiniz? Bugün karikatürcü kendi kendini denetliyor. Ben ve Oğuz Aral gazetelerimizden uzaklaştırıldıktan sonra, biraraya gelip reklam filmi yapımı ve dağıtımını kurduk. Başta çizgi film olan bu çalışmalar sonra canlı reklam filmlerine döndü. Reklamcıhk sinemada yaşanıyordu (TV yoktu). Talep vardı, tüketim ve duvuru yayılıyordu. Nitekim Turhan Selçuk, Ali Ulvi, Bedri Koraman, Mıstık gibi karikatürcüler bu alana kaydılar, bir ayakları gazetede olduğu halde... Politika gazetesinde çizmemden ötürü, reklam ve iş dünyasında başlayan mırıldanmalardan söz açmışım Hıfzı Topuz'a yazdığım 8. 11. 1975 tarihli mektupta... Sonra, bu mırıldanmaların arkası gelmedi. Ferruh ağabey, zaman ayırdığtnız için, yanttlannız için teşekkür ediyorum. Sevgili Semih, ben de soruların için teşekkür ederim. * * * Ferruh Doğan'la soruyanıtları birbirimize fakslayarak yaptık bu görüşmeyi. Sıkça telefonlaştık. Böylece, biraz da karşılıklı konusmuşuz gibi oldu. Yine de yüz yüze söyleşmenin reflekslerini taşımıyor. Ferruh Doğan yanıtlarında bana sorular da yöneltiyor; ulusal bileşim konusunda örneğin. Ayrıca Beyoğlu ve yabancılaşma üzerine benim de eklemek istediklerim var. Fransız karikatürü, Bulgar karikatürü, Alman karikatüründe ulusal bileşim neye göre var?.. Çizgisine göre mi? Yani, çizilenin 'nasd' çizildiğine, çizerin konuyu 'nasıl' algıladığına göre mi; yoksa, çizilenin ne olduğuna göre mi? Tabii, başhbaştna bir incelemearaştırma konusu bu... Uzunca bir söyleşiyi buna ayırarak tartışmak oldukça yararlı değinmelere olanak verebilir. Bunu, GülDiken'in ileriki sayılanndan birinde yapabileceğimizden söz ettik Ferruh Doğan'la... Başka sanatların temsilcilerinden de görüşler gelebileceğini düşün dük. Ulusal bileşim sözü neyi vurgular? Fransa coğrafyası, Almanya coğrafyası, Bulgaristan coğrafyası, insan yapılanması dendiğinde, ulusal bileşimleri dendiğinde, bunları Türkiye coğrafyası, ile, insan yapısı ile, bileşimiyle kıyaslamak ne kerte olasıdır? Türkiye'nin mimarisi, mutfağı, oyun havalan bile doğudan baUya, kuzeyden güneye pek uzak olmayan aralarla değişirken, Anadolu'dan kültürel, sanatsal bir bileşim çıkarmak kolay mı? Ingiliz polisi herhalde yüz yıldır aynı üniformayı giyiyor; bu, görsel malzemedir. Batının köklü kentlerinde sokak lambaları kaç kuşaktır aynı tasarımı taşıyor; bu, görsel malzemedir. Goriot Ba ' SAYFA S CUMHURİYET KİTAP SAYI 524
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle