20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TAMER İŞGÜDEN * ktisadı öğrenmeye ve öğretmeye başladıktan bu yana, kuşkusuz daha çok öğretmeye başladıktan sonra, iktisadın ne olduğu, toplumsal ilişkiler seti içinde nereye yerleştiği, salt kapitalist toplumlarda rru geçerli olduğu, metodolojik sorunlarü, en azmdan, benim açımdan, tartışmalı içerikleriyle güncclliklerini korumaktadır. Bu yazıda özellikle iktisadın toplumsal yapıdan, bu yapıda var olan diğer ılişkilerden soyutlanaraköğrenilmesi ve öğretilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığı; üstelik bu yöntemin kimi temel sorunları örttüğü savıru kendi meslek deneyimlerimden hareketle kalın çizgileriyle ortaya koymaya çalışacağım. Bu amaçla, öğrenci ve daha sonra da öğretmen olarak sıradan bir öğretim üyesinin öğrenmeöğretme sürecini belirli aşamalarını belirteceğim. Tahmin edileceği gibi lisans öğrenimim, ağırlıklı olarak, Ortodoks, marjinalist okulun genel çerçevesi içinde geçti. Gerçi Keynes analiz birimini bireyden toplu makro büyüklüklere doğru kaydırmıştır; Ama bu da toplumsal ilişkiler setine hiç eönderme yapılmadan gerçekleştirilmiştir. flctisat yine piyasa ilişkilerine dayalı olarak, gelişmiş azgelişmiş, ner yerde iktisatu. Olsa olsa çoğaltan hızlandıran aııaüzinin Türkiye'de niçin işlemeyebileceği anlatılırdı. Asistan olarak mesleğe başladığımda ilk okuduğum yabancı eser H.Speight'in Economics adlı kitabıydı (Speignt, 1965). Speight mikro iktisat analize giriş yaparken, analiz araçlannı Issız Ada Ekonomisi başlığı altında Robinson Crusoe'nin karşılaşar cağı problemlerden başlayarak açıklar. Daha önce Robins'in bilinen, "amaçlar ve alternatif kullanımlı kıt kaynaklar arasındaki ilişki" tanımını verdikten sonra Crusoe'nun temelde bir dizi tercih sorunuyla karşılaşacağını yazar. Crusoe tercihler sorununu, yine bilinen ortodoks araçlarla çözerken, bir gün adanın öbür kjyısına başka bir kazazede gelir. Adı Smith olan bu yeni adalı ile Crusoe arasındaki ilişki de karşılastırmalı maliyeder, uzmanlaşma, ticaret hadıeri gibi dış ticaret konularının açıklanmasında yardımcı olur (Speight, 1965,5387). I İktisatta metot arayışı ve Kırav sosvoloiisi Mübeccel Kıray'ın yeniden okuyucuya sunulan çalışmalan. dlfler sosyal blllmcller İçin olduğu kadar, iktJsatçılar İçin de özel bir anlam tasıyor. tisadın bilim olabilmesi için bireyin uyancılar karşısında düzenli davranış biçimleri göstermesi gerekir. Isıtıldığı zaman su nasıl bir noktada lcaynamağa başlıyorsa, birey de belirli uyancılar karşısında aynı davranışbiçimini göstermeüdir. Ancak bu yolla, oîaylar arasında düzenli ilişkilere ulaşılabilir ve bilimden beklenen açıklama ve kestirme olanakları elde edilir. Bu sorun marjinalist okulun da katkısıyla çözüldü: Birey kişisel çıkar doğrultusunda faydasını ençoklaştırma peşindedir. Bu yolla, birey yalnızca toplumdan soyudanmıyor, aynı zamanda kendi içinde iktisadi insan (homo economicus), dinsel insan, sporcu insan, müzisyen insan vb.,gibi parçalara ayrılıyordu! Özede, ortodoks iktisat kendi çıkan peşinde koşan bireyin sonsuz ihtiyaçlar ve alternatif kullanırnlı sınırh kaynaklar karşısındaki tercih sorununda yoğunlasır. Tercih bir teknik sorundur ve akıl yoluyla çözülebilir. Akıl yolu da kuşkusuz rasyonel insan kavramını çağnştırır. O halde iktisat dünyanın her yerinde rasyonel insanın subjektif tercih sorunudur. Kısaca araçamaç ilişkisi biçiminde ifa'de edilebiliriii. Ne ki, rasyonel insanın davranış biçimi, Batının keşifler sonucu uzak coğraryalarda karşılaştıkları insanlara hic mi niç uymuyordu. Bu insanlar kesinlikie homo economicus gibi davranmıyorlardı. O zaman, iktisat disiplini örneğin fizik gibi evrensel değil miydi. Sorun, bu bölcelerde yaşayan yerülerin insan olup olmaaıklannın sorgulanmasına dek uzandı. "Onların şeytansı yaratıklar ya da hayvanlar deftil de, insan olduklarından biîe emin değiîdiler." Ayrıca "... yerliler çok ahlaksızdır. Kanıtı da şu: Ispanyollardan kaçmakta, ücret almadan çalışmayı reddetmektedirler. Ama sapıklığı sahip olduklan mallan hediye etmeye kadar vardırmakta..."(C.L.Straus, 1994,7576). Sahip olduklan mallan hediye etmeye varacak kadar mülkiyet duygusundan yoksun olan bu ilkel yaratıklann elbette rasyonel olmalan beklenemezdi. Bu nedenle de iktisat, bu insanlar için söz konusu olamazdı. Belki, beyaz adamlarca eğitilip, Hıristiyanlaştınldıktan sonra, onlar da rasyonel beyaz gibi davranabileceklerdi ! 1980 yılından başlayarak, belki de ortodoks iktisadın bu dar koridorlanndan kendimi kurtarmak gayretiyle gelişme konuları üzerinde yoğunlaşamaya başladım. iktisadi gelişme, en geniş anlamıyla toplumsal değişme ile birlikte yürüyen bir süreçtir. Toplumsal yapıyı oluşturan bütün kurumların, ilişkilerin dönüşümüdür. Bu nedenle yalnız iktisadi büyüklüklerin değil, hukuksal, siyasal yapılar ve değerler sistemindeki dönüşümlerin de bütünsel bir anlayışk kavranması gerekiriv. Bu genişlikte bir alt üst oluşun yukanda genel çerçevesi verilen ortodoks yaklaşımla kavranamayacağı açıktır. Bu noktada Karl Polanyi'nin yazılan yolumu açtı. Önce iktisadın tanımı. Polanyi iktisat terimine.iki ayrı anlam yüklenebileceğini belirtir: Özsel ve biçimsel. Özsel anlam, insanın kurumlaşmış bir süreç içinde "maddi gereksinimini tatmin için ona araç sağladığı sürece, kişinin doğal ve toplumsal çevresiyleolan mübadelesiyleilişkılidir." (K.Polanyi, 1957,279). Biçimsel tanımı ise, daha önce ortodoks tanımın çerçevesinde verildiği gibi "amaçaraç ilişkısinin mantıksal niteliğinden kaynaklanır. Belü bir tercih durumuna işaret eder araçlann yetersizliğinden dolayı o araçlann oeğişik kullanınuan arasında yapılması gereken tercih" (K.Polanyi, 1957, 280). Bu iki ayrı tanım, iktisadın toplumsal yapı karşısındaki durumu açısından olağanüsrü önemlidir. Özsel tanım maddi gereksinmelerini karşılama çabasında, insanı doğal çevresinden ve toplumsal ilişkiler setinden soyutlamadan ele alır. Bu açıdan üretim, bölüşüm ve tüketim gibi faaliyetler toplumsal ilişkiler ağı içine yerleştirilerek anlamlandınlabilir. Bu noktada, özsel tanımdan hareketle bir iktisat ilişkisi, kendisinin de içinde bulunduğu diğer ilişkilerden sovutlamaksızın, "parçası olduğu büyük toplum un temel yapılanna" gönderme yapıfarak incelenebilir (Kıray, 1999, 91). Bu yaklaşımdan harekede yaptığım bir çalışmada, ortodoks gelir dağılımı teorisinin, fonksiyonel gelir dağılımında bile, mülkiyet dağılımını analiz dışında bıraktığı için, açıklama gücünden yoksun olduğunu ortaya koymu|tum. Çünkü üretim faktörleri piyasasında toplumdaki mülkiyet yapısı sonucu ortaya çıkan mülkiyet dağılımı, faktör arzı eğrisinin biçimini (esnekliğini) ve buradan da faktör piyasasındaki nyadan belirlemede etkili olmaktadır. Yine aynı çalışmada Todaro istihdam modelinden hareketle, Evponssl Mr bMni Imgesel bir betimleme olsa da, iktisadın bu tarz öğretilmesinin okuyucunun zihninde, bu disiplinin bireye indirgenerek anlaşılabileceği; üstelik, her mekan ve zamanda her birey aynı sorunlarla karşılaşacağı için de her toplum için geçerli, evrensel bir bilim olduğu düşüncesini yerleştirmesi doğal dır. Bu yaklaşıma ünsiyetim yeteri doygunluğa ulaşmamış. olacak ki Ömer F. Batırel ile birlikte Türkçeye çevirdiğimiz bir eser de G.B. Richardson'un tktisat Teorisi kitabıydı. Richardson önsözde, okuyucunun önce kaynakların etkin kullanımının ne anlama geldiğini öğrenmesi gerektiğini vurgular. Bu nedenle de kitabın ilk bölümünü tercihin mantığı konusuna ayınr. Bunu yaparken yine imgesel bir ekonomiye başvurur. Bu ekonomide, "Malların üretim ve dağıhmı ile ilgiü bütün kararlann, bu kararlann dayanmak zorunda kaldığı her türlü bilgiye ve bütün emirlerine uyulmasını sağlayıcı güce sahip olan üstün birotorite tarafından ..." alındığını varsayar. Bu yöntemle tercihin manuğı üzerinde yoğunlaşmanın mümkün olacağı ve etkin kaynak dağdımının ölçütlerinin daha kolay kavranabileceğini ileri sürer. Ayrıca, okuyucunun ileride karşılaşacağı gerçek durumlar için bir fikirler kümesi ya da ussal araçlarla donanacağını belirtir (Richardson, 1964,11). Yine tercihin manuğı. Ama bu kez bu işi Crusoe yerine mutlak güç ve bilgi ile donanmıs bir otorite yerine getirmektedirii. Daha sonra doçentfîk konum olan "Kamu ProjeJerinin Değerlendirilmesinde Fayda Maliyet Analizi" üzerinde calışırken, eleştirel de olsa, refah teorisinin bitmez labirenderinde ortodoks paradigmanın sonucu önceden belü bulmacalannı çözer gibiydim (Kuhn, 1970,64). Anlaşılacağı gibi, ortodoks eğitiminin verdiği iktisat yaklaşımında, birey toplumsal ilişkilerden soyuuanmış, temel analiz birimi olarak kabul edilmektedir. Ancak, ikSAYFA 6 Keynesci toplam talep genişletici politikalann, az gelişmiş ülkelerde bir yandan kentlerde işsizlığin artmasına yol açarken, öbür yandan da kırsal kesimde işgücünün azalması sonucu tarımsal üretimi olumsuz yönde etkileyebileceğini vurgulamıştım. Fakat her iki örnekte de konulan, toplumsal ilişkiler setine yeterince oturtamadığımın bilıncindeydim. Bu aşamada Hocam M.Kıray'ın yol açıcı katkısını tüketim normları üzerine yapmış olduğu bir çahşmadan hareketJe somut düzeyde vermek istiyorum. İktisat yazınında tüketim kalıpları, Kıray'ın da belirttiği gibi, birkaç iktisatçı dısında, genellikle gelir, servet gibi değişkenlere bağlı olarak açıklanırv. Kıray ise tüketim kalıplan ile toplumsal tabakalaşma arasında doğrudan fonksiyonel bir ilişki kurarak konuya girmektedir: "Genel olarak istihlak normlan ve özel olarak gösterişçi istihlak, sosyal tabakalaşma müessesesinin ve servet sekillerinin belirli özelliklerine uyarak, bu özelliklere fonksiyonel bir tarzda bağlanarak şekil değişrirmektedir" (Kıray, 1999,83). Bu açıdan Kıray, farklı toplumsal tabakalaşma biçimleriyle örtüşen tüketim kalıplannı ortaya koyar. Nüfusun tabakalaşmamış olduğu kücük toplumlarda tüketim biyolojik ihtiyaçlan karşılamaya yöneliktir. Aynca statü hiyerarşisi olmadığı için de gösterişçi ve rekabetçi tüketim eğilimi söz konusu değildir. Öte yandan statü değiştirme olanağının hiç olmadığı ya da çok zor olduğu, dikey hareketliliğin bulunmadığı tabakalaşmış toplumlarda tüketim gösterişçi eğilimlicur. Rekabetçi eğilim ise söz konusu değildir. Bu toplumlarda gösterişçi tüketim, anlaşılacağı gibi, hiyerarside statü belirtisidir. Örneğin 16. Yüzyılda lngiltere ve Osmanlı Imparatorluğu'nda her tabaka diğerinden ev, giyinme ve beslenme biçimleri, diğer insanlarla ilişkileri vb. yönlerinden kesin çizgilerle aynlmıştır (Kıray, 1999,84). Tabakalaşmış ve dikey hareketliliğin olanaklı olduğu toplumlarda ise tüketim hem statü belirtici hem de rekabetçi ve taklitçi özellikler taşır: "Alt tabakalar daha üst tabakaların istihlakinı taklit ederek oraya mensupmuş gibi görünmeye çalışırlar ve kendi tabakalarındakiler ile rekabet ederek onlardan daha üstün bir statüye geçmek isterler." (Kıray 1999, 85). Ötc yandan, servet biriktirme hızının spekülatif kazançlar, siyasal destekli ihaleler gibi olanaklann itmesiyle olağanüstü ivmekazandığı toplumlarda, "daha taşkın bir israf, yani servetin iktisadi olmayan bir şekilde kullandmasr ortaya çıkabilir (Kıray, 1999,87). Tabakalaşmada daha üst bir düzeye fırladıklarını göstermek isteyen aileler bunu, göze çarpıcınarcamalanyla kabul ettirmek eğilimi gösterirler. Yukarıda, Kıray Hoca'nın yaklaşımında, anlaşılacağı gibi tüketim kalıplan boşluk içinae, imgesel bir bireyin subjektif davranışlarından değil, bu bireyin de içinde bulunduğu toplumsal ilişkiler setinden harekede incelenmektedir. Bu açıdan, yukanda sözü edilen üç toplumsal yapı ve bu yapılara karşı gelen tabakalaşma biçimleriyle tüketim kalıplan ilişkilendirilerek özellikle gösterişçi, rekabetçi ve taklitçi harcamalar anlamb bir biçimde ortaya konmuştur. Bu yazıda, iktisat disiplininin ele aldığı konulartn toplumsal yapmın temel kurumlanndan soyudanarak öğrenilmesi ve öğretilmesini en azından yetersiz kalacağı savı öne sürüldü. Bu savın doğrulanması yönünde, ortodoks iktisat anlayışı eleştirildikten sonra Polanyi'nin özsel tanımı verildi. Özsel tanım iktisadi doğal ve toplumsal çevresinden soyudamadığı için, maddi gereksinmelerini sagkmak amacıyla üretim, füketim ve bölüşüm dizgelerini oluşturan her toplum iktisadın inceleme alanına girer. Bu yolla, eski toplumlann, rasyonellikten uzak insanlar değil, sorunlarını çözmede özgün dizgeler kurmuş insanlar olduğu anlaşılır. Aynca iktisadın, özsel tanımdan harekede anlamlandınlması, eski toplumlardan farkhlaşmış biçimiylc, piyasa toplumlannm da daha iyi aruaşılmasına yardımcı olur. Bu çerçevede Kıray Hoca'nm yeniden CUMHURİYET KİTAP SAYI S26 Ortodoks Brtteıt anlayışı Tflptunml V8 IttftiHil OBİşnifl MüHyetdağrimı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle